Biden-Harris ikilisi Trump'ı yenebilecek mi?

Hakan Çopur / Araştırmacı, Yazar
15.08.2020

Trump'ı pandemi sürecini kötü yönetmekle suçlayan kararsız kitleler için ekonomik toparlanma ya da toparlanamama oy verme davranışlarında etkili olacak. Ekonomik toparlanmanın yanı sıra okulların zamanında yüz yüze eğitime başlaması da Trump için hayati önem taşıyan bir konu.


Biden-Harris ikilisi Trump'ı yenebilecek mi?

3 Kasım’da yapılacak 59. Başkanlık seçimleri yaklaşırken Demokrat Başkan adayı Joe Biden’ın başkan yardımcısı adayı olarak Senatör Kamala Harris’i seçmesi, Amerikan kamuoyundaki seçim tartışmalarına yeni bir heyecan getirdi. Seçimleri kazanması halinde başkan yardımcılığı koltuğuna oturacak olan ilk siyahi ve Asya kökenli kadın olacak olan Harris, şimdiden Trump’ın ve Cumhuriyetçilerin hedef tahtasında. Ön seçim sürecindeki tartışmalı performansı halen eleştiri konusu olan Harris’in “ilk siyahi kadın başkan yardımcısı” sıfatıyla sahneye çıkması, seçimlere etki edebilecek bir unsur olarak değerlendiriliyor. Yavaş yavaş toparlanan Amerikan ekonomisinin göstereceği performansa bel bağlayan Trump ise son düzlüğe kadar başa baş yarışı sürdürmek için yoğun çaba harcıyor.

2,5 ay kala son durum

ABD’de yapılan anketlere bakıldığında ülke geneli anketlerde Biden’ın Trump’a ciddi bir üstünlüğünün olduğu görülüyor. Real Clear Politics adlı güvenilir siyasi analiz sitesinin derlediği verilere göre Biden yüzde 49 ile yarışı önde götürürken, Trump ise onu yüzde 42 ile takip ediyor. Ancak ülke geneli rakamlarından daha ziyade “swing states” (salıncak eyaletler) denen kritik eyaletlerdeki durumun seçim sonuçlarını belirlediği sistem göz önünde bulundurulursa oradaki tabloda da Biden’ın önde olduğu gözüküyor. Buna göre Wisconsin, Kuzey Carolina, Florida, Pennsylvania, Michigan ve Arizona’daki anketlerin ortalamalarına göre Biden yüzde 48.7 oranına ulaşırken, Trump’a olan destek ise yüzde 44.4 düzeyinde bulunuyor. Bu eyaletler arasında Trump sadece Kuzey Carolina’da Biden’a üstünlük sağlarken, diğer tüm eyaletlerde Biden’ın 3 ila 6 puan arasında Trump’a üstünlük kurduğu anlaşılıyor.

Kuşkusuz seçimlere bu rakamları etkileyebilecek kadar uzun bir zaman var. 2016 yılında Clinton ile Trump’ı karşı karşıya getiren başkanlık seçimlerinde son 1 aya kadar Trump’ın epey önünde gözüken Clinton, son haftalarda ortaya çıkan e-posta skandalıyla puan kaybetmiş ve sonrasında seçimi Trump kazanmıştı. 3 Kasım’da nasıl bir tablo ortaya çıkacağını görmek için biraz daha beklemek ve bu anketlerin önümüzdeki haftalarda değişebileceği ihtimalini göz ardı etmemek gerekiyor.

Ortaklık ne anlama geliyor?

Ön seçim sürecinde vasat bir performans sergileyen Senatör Kamala Harris, aslında çok da sürpriz olmayan bir biçimde Biden’ın başkan yardımcısı adayı oldu. Biden Demokratların başkan adayı olmayı garantilediğinde başkan yardımcılığı için bir kadını düşündüğünü açıklamıştı. Progresif Elizabeth Warren ihtimali silindiğinde en önemli adaylardan biri olarak öne çıkan Harris, siyahi ve Asya kökenli bir isim olması dolayısıyla da dikkat çekiyor. Demokrat “establishment” tarafından da daha kabul gören bir isim olan Harris, aynı zamanda liberal piyasa çevrelerinde de (Bernie Sanders ve Elizabeth Warren gibi isimlere kıyasla) aynı şekilde kabul gördü. Hindistan göçmeni bir anne ve Jamaica göçmeni bir babanın çocuğu olarak Kaliforniya’da doğan Harris, uzun süre başsavcılık yaptıktan sonra 2016’daki seçimlerde senatör oldu. Harris’in hem siyahi hem de kadınların oylarını Demokrat Partiye çekme konusunda Biden’a yardımcı olacağı konusunda şüphe yok. Ancak bazı yorumcular Harris’in Demokrat tabanda (Kaliforniya dışında) çok da büyük bir temsil gücünün olmadığını savunuyor. Esasen Harris’in Biden’a 3 Kasım’da ne kadar katkıda bulunacağını 3 Kasım’da görmek mümkün olacak. Ancak Biden’ın parti elitlerinin de kabul edeceği kadın adaylar listesinde Harris akla yatkın isimlerden biri olarak kabul görmüş durumda.

Ekonomik toparlanma

ABD siyasi tarihinde ekonominin krizde olduğu dönemlerde yeniden başkanlık seçimlerini kazanan birkaç istisna dışında kimse bulunmuyor. Sadece ABD için değil aslında tüm ülkeler için geçerli olan bu genel kural, 3 Kasım seçimlerinde de başat bir rol oynayacak. Mart ayından bu yana ülke ekonomisi duraksamış olan ABD, Haziran ayından itibaren şalterleri yeniden açmaya başladı. Ağustos ayında son 5 aydır ilk kez haftalık işsizlik maaşı başvurularının 1 milyonun altına gerilemiş olması ve borsadaki olumlu seyir Trump’ın “ekonomi toparlanıyor” tezini güçlendiren hususlar. Eğer Amerikan ekonomisi gerçekten de Trump’ın dediği gibi “V” yönlü bir toparlanma sürecine girer ve seçimlere kadar Kovid-19 salgını nedeniyle ekonomi yeniden kapanmazsa Trump için halen kayda değer bir umut söz konusu olacaktır.

Pandemiden önce Trump’ın elindeki en önemli koz olan ekonomik istikrarın bu üç aylık süreç içinde ne kadar yeniden sağlanacağı sorusu, seçmenler nezdinde kritik bir soru. Trump’ı pandemi sürecini kötü yönetmekle suçlayan kararsız kitleler için ekonomik toparlanma ya da toparlanamama oy verme davranışlarında etkili olacaktır. Ekonomik toparlanmanın yanı sıra okulların zamanında yüz yüze eğitime başlaması da Trump için hayati önem taşıyan bir konu. Zira okulların zamanında açılmaması demek çocuğu okula giden milyonlarca Amerikalı için ciddi bir zaman sıkıntısı demek. Kendi seçmen kitlesinin okulların açılması yönündeki yaklaşımını aynen kamuoyuna taşıyan Trump, salgının ülke ekonomisi ve eğitim sistemi üzerindeki etkisinin göz ardı edilebilir bir seviyeye düştüğünü savunuyor.

Diğer yandan seçimlere daha yakın bir zamanda Trump’ın ve Cumhuriyetçilerin öncülük edeceği bir “ekonomik destek paketi” de Trump’ın oy oranlarına katkıda bulunabilir. Kongrede ciddi ayrışmalara neden olan ekonomik destek paketi konusu, seçimler yaklaşırken hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler için önemli bir popülist siyasi malzemeye dönüşmüş durumda. Bu malzemeyi kimin daha iyi kullanacağı, destek paketinden doğrudan etkilenecek olan seçmenler tarafından yakın bir şekilde takip edilecektir.

Postayla oy tartışmaları

Öte yandan bu başkanlık seçimlerine damga vurması muhtemel ana konulardan biri ise, pandemi dolayısıyla birçok eyalette milyonlarca seçmenin posta yoluyla uzaktan oy kullanması. Trump’ın şiddetle karşı çıktığı ve uygulanması halinde “seçimlere hile karışabileceğini” savunduğu posta yoluyla oy kullanma meselesi, seçimlerin 3 Kasım günü sonuçlandırılamayabileceği ihtimalini beraberinde getiriyor. Özellikle birbirine çok yakın sonuçların çıktığı ve her iki partinin/adayın da itiraz ettiği bölgelerde bu oyların yeniden sayım işlemleri, kesin sonuçların elde edilmesini doğal olarak geciktirebilir. Bu durumda birçok tartışma gündeme gelebilir ve belki de 3 Kasım günü seçim sonuçları alınamayabilir. Bu bakımdan posta yoluyla uzaktan oy kullanma tartışmalarının da en az başkan adaylarının performansı kadar gündem olacağını öngörmek mümkün.

Anketler doğruyu söyleyecek mi?

2016 yılındaki siyasi iklimden oldukça farklı ve daha keskin bir siyasi ayrışma dönemi yaşayan ABD’de bu sefer anketlerin sonuçları ne kadar doğru tahmin edeceği konusu merakla izleniyor. Cumhuriyetçi tabanında kayda değer bir oy kaybına uğramadığını savunan Trump, ekonomiyi biraz toparlaması durumunda seçimleri kazanacağını düşünüyor. Buna mukabil Biden ise ülkenin büyük kısmının Trump gibi bir başkandan bıktığını ve kendisinin seçimleri rahat kazanacağını savunuyor. Büyük oranda iç siyasi tartışmaların, Kovid-19 salgınının seyrinin ve elbette ekonomik toparlanmanın damga vuracağı 3 Kasım seçimleri ilginç sonuçlara gebe. Türk-Amerikan ilişkilerinin belli bir denge üzerinde devamı için Trump’ın kazanmasının daha iyi olacağı fikri öne çıkıyor. Buna mukabil Biden’ın kazanması durumunda ise Ankara ile Washington’ı, ikili ilişkileri etkileyen birçok konu başlığının yeniden müzakere edilmesi gibi zorlu bir süreç bekliyor olacak. Liderler arasındaki diyalog süreçleri de göz önüne alındığında Ankara’nın Amerikan başkanlık seçimlerini hangi yaklaşımla takip ettiği açıktır.

[email protected]