Bir Afrikalı liderin gözünden Trump

Ömer Kılıç/ Yazar
30.10.2025

2017'de 93. yaş gününde Mugabe'ye Trump sorulduğunda, cevabı oldukça dikkat çekiciydi. Trump'ı “altın Calut” (Golyat) olarak tanımladı. Bu ifade, ilk bakışta Trump'ın şatafatlı yaşam tarzına bir gönderme gibiydi. Altınla kaplı kuleler, milyarder bir geçmiş, lüks ve güç gösterisi… Ama benzetmenin arka planı çok daha derindi.


Bir Afrikalı liderin gözünden Trump

Ömer Kılıç/ Yazar

Afrika siyaseti denildiğinde akla gelen ilk figürlerden biri kuşkusuz Robert Mugabe'dir. Bir nesil için Mugabe, sömürgeciliğe karşı direnişin sembolü, bağımsızlığın öncüsü ve kıtanın kendi ayakları üzerinde durabileceğinin kanıtıydı. Ancak başka bir nesil için ise, ülkesini ekonomik çöküşe sürükleyen, muhalefeti baskı altına alan ve iktidarı uğruna demokrasiyi boğan bir otokrattı. Bu çelişkili portre, yalnızca Mugabe'nin kişisel hikâyesi değil, aynı zamanda Afrika'nın bağımsızlık sonrası serüveninin de aynasıdır.

Mugabe, 1980'de Zimbabve'nin bağımsızlığını kazanmasının ardından başbakan olarak göreve geldi. İlk yıllarında eğitim ve sağlık alanında yaptığı reformlarla övgü topladı. Ülkesini "Afrika'nın ekmek sepeti" hâline getiren tarımsal üretim sayesinde Zimbabve, kıtanın en umut verici ekonomilerinden biri oldu. Ancak 1990'ların sonuna doğru, özellikle tartışmalı toprak reformları ve siyasi baskılar nedeniyle bu tablo hızla değişti. Zimbabve, hiperenflasyon, işsizlik ve göç dalgalarıyla anılır hâle geldi.

Küresel güçlerle olan gerilimler

Mugabe'nin siyasi hayatı yalnızca Zimbabve içindeki mücadelelerle değil, aynı zamanda küresel güçlerle olan gerilimlerle de şekillendi. ABD ve Avrupa Birliği'nin uyguladığı yaptırımlar, Mugabe'nin en sert eleştirdiği konulardan biriydi. Bu noktada, onun Donald Trump hakkındaki sözleri, hem mizahi bir nitelik taşıyor hem de Afrika'nın Batı'ya bakışını simgesel bir dille özetliyordu.

2017'de 93. yaş gününde Mugabe'ye Trump sorulduğunda, cevabı oldukça dikkat çekiciydi. Trump'ı "altın Calut" (Golyat) olarak tanımladı. Bu ifade, ilk bakışta Trump'ın şatafatlı yaşam tarzına bir gönderme gibiydi. Altınla kaplı kuleler, milyarder bir geçmiş, lüks ve güç gösterisi... Ama benzetmenin arka planı çok daha derindi.

Calut, İslam kaynaklarında Tevrat'taki Golyat'ın karşılığıdır. Kur'an'da (Bakara Suresi, 249–251. ayetler) Talut'un ordusu ile Câlût'un ordusu karşı karşıya gelir. Genç Dâvûd (Hz. Davut), Câlût'u sapanla yener. Calut, devasa gücü ve korkutucu varlığıyla tanınırken, Dâvûd cesareti, inancı ve kararlılığıyla devin üstesinden gelir. Bu hikâye günümüzde hâlâ "küçük güçlerin büyük güçleri yenmesi" anlamında kullanılır.

Mugabe'nin Trump'a yönelik "altın Calut" benzetmesi, işte bu sembolizm üzerinden okunmalı. ABD, küresel sistemin tartışmasız devi. Zimbabve gibi küçük, yaptırımlarla boğuşan ülkeler ise bu devin karşısında kendisini Dâvûd gibi hissediyor. Trump'ın "Önce Amerika" sloganına karşılık Mugabe, "Zimbabve de Zimbbvelilerindir" diyerek hem kendi milliyetçi perspektifini hem de küresel sisteme meydan okuyuşunu dile getirmişti.

Elbette burada bir ironi de vardı. Mugabe, kendi ülkesinde otoriterleşmiş, muhalefeti susturmuş bir liderdi. Ama kürsel düzlemde yaptığı çıkışlar, Batı karşıtı retoriği, ona Afrika'da hâlâ bir sempati kazandırıyordu. Birçok Afrikalı lider için Mugabe, Batı'ya meydan okumanın sembolüydü. Trump'ı "altın Calut"a benzetmesi de bu meydan okumanın edebi bir ifadesiydi.

İktidarını meşrulaştırma çabası mı?

Peki bu sözler Afrika'da nasıl yankı buldu? Bir kısım yorumcu, Mugabe'nin benzetmesini zekice buldu; ABD'nin devasa gücü ile küçük ülkelerin kırılganlığını özetleyen bir mecaz olarak değerlendirdi. Diğerleri ise bunu Mugabe'nin kendi iktidarını meşrulaştırma çabasının bir parçası olarak gördü. Zira Mugabe, Batı'yı eleştirerek kendi yönetimindeki başarısızlıkların üzerini örtüyordu.

Ancak sembolizmin ötesinde, Mugabe'nin Trump'tan beklentisi çok somuttu: Zimbabve'ye yönelik yaptırımların kaldırılması. Trump'ın Amerikan çıkarlarını önceleyen bir lider olduğunu gören Mugabe, onun "yeni bir sayfa" açabileceğini umuyordu. Ne var ki bu beklenti gerçekleşmedi; Zimbabve üzerindeki baskılar devam etti.

Bugün geriye dönüp baktığımızda, Mugabe'nin "altın Calut" benzetmesi hâlâ güncelliğini koruyor. Küresel sistemde ABD, Avrupa, Çin gibi devler; kendi çıkarlarını önceleyen politikalarla hareket ediyor. Afrika ülkeleri ise çoğu zaman Dâvûd rolünde. Ekonomik bağımlılıklar, borç sarmalları, yaptırımlar ve dış müdahaleler, kıtanın "devler" karşısındaki kırılganlığını artırıyor. Ama aynı zamanda, Afrika halkları kendi Dâvûd hikâyelerini yazmaya da devam ediyor.

Mugabe'nin hayatı ve sözleri, bize çelişkilerle dolu bir tablo sunuyor. Bir yandan sömürgeciliğe meydan okuyan, Batı'ya karşı Afrika'nın onurunu savunan bir lider; öte yandan kendi halkına otoriter yöntemlerle hükmeden bir siyasetçi. Bu çelişkili miras, aslında Afrika'nın bağımsızlık sonrası serüveninin de özeti.

"Altın Calut" benzetmesi ise yalnızca Trump'a değil, aslında tüm küresel güçlere yöneltilmiş bir mesaj olarak okunmalı. Afrika, devler çağında kendi yolunu bulmaya çalışan kıtanın adı. Mugabe'nin sözleri, belki de bu arayışın ironik bir dışavurumu olarak tarihe geçti.

Sonuç olarak, Mugabe'nin Trump'a dair yaptığı "Calut" göndermesi, sadece bir mizah unsuru değil; Afrika'nın Batı ile ilişkisini, küçük devletlerin devasa güçlerle mücadelesini anlatan güçlü bir metafordur. Bugün Türkiye dâhil pek çok ülke, Afrika'da yeni bir rol arayışı içindeyken bu metaforun altını çizmek önemlidir. Çünkü her Calut'un karşısında bir Dâvûd vardır. Ve bazen bir taş, en ağır zırhı bile yere serebilir.