Bir kelime bazen hayat değiştirebilir

Asım Öz / Yazar
20.10.2018

Millî Eğitim Bakanlığının ilgili hizmet içi eğitim modüllerine okul dergileriyle ilgili bir alanın eklenmesi önemli bir adım olacaktır. Amaç eğitimcilerin “aynının sonsuz tekerrürü” niteliğindeki okul yayınlarını bülten havasından çıkarıp gerçek dergi haline getirmelerini sağlamak olmalı. Unutmayalım ki okul dergileri önemlidir; zira bir film, bir kitap, bir dergi, bir kelime bazen hayatı değiştirebilir.


Bir kelime bazen hayat değiştirebilir

Türkiye’nin süreli yayınlar tarihinin ayrılmaz parçalarından birini oluşturmasına karşın okul dergileri üzerinde nedense hak ettiği ölçüde durulmamıştır. Önemsendiğini hissettirecek yönetmelikler ve binlerce dergi pratiği var ama bir eğitim aracı olarak okul dergileri, eğitim tarihi araştırmalarından bile “kaçıp kurtulmuş”tur. Bütünü görebilmek, kavramak için şu örnek bile yeterli olur: Türk eğitim tarihinde bir dizi kültürel politikayı oluşturan ve doğrudan yankılar uyandıran Birinci Maarif Şûrası (17-29 Temmuz 1939) çalışma programında “okul mecmuları talimatnamesi” müstakil bir başlık halinde yer almıştır. Ne var ki on kişiden oluşan Neşriyat Komisyonunda okul kitapları meselesi daha ateşi tartışmalara yol açtığı için okul mecmuaları şûrada fikir serdedilemeyen konular arasındaki yerini almıştır. Aslında bu durum sonraki yıllarda da süreklilik kazanmış, okul dergilerine ilişkin literatür bırakın yorum ve çözümleme içeren kapsamlı araştırmaları, birkaç deneme yazısıyla sınırlı kalmıştır. Dolayısıyla Türk eğitim tarihinde okul dergilerinin yerini ve işlevini yansıtan bir çalışma bulmak imkânsız. Elimde somut, istatistiki bir bilgi olmadan sadece bilgim dâhilindeki tezleri göz önüne alarak şu söyleyebilirim: Öteden beri şu ya da bu şekilde yayımlanan binlerce yayının akademik ilginin dışında kalması, üzerinde düşünülmesi gereken bir durum.

Yücel’in ilk yazısı

Her şeyden önce söylenmesi gereken, okul dergilerinin eğitim araştırmalarına katacaklarının farkına varılmasıdır. Zaman değişse, farklı tarihi şartlar değişik sorunları beraberinde getirse de okul dergileri Türk eğitim tarihinin bütünlüklü bir şekilde ele alınabilmesi açısından mutlaka gündeme alınması gereken yayınların başında gelir. Kimi zaman öğrencinin dergi aracılığıyla ilk kez bir yazısına yer veren yayınla tanıştığı yerin okul dergisi olduğu göz önünde bulundurulursa meselenin bir başka boyutu daha açıklık kazanır. Öğrenci dergide nasıl yazacağını ve iletişim becerilerini sistematik şekilde nasıl düzenleyeceğini de ancak bu deneyimler sayesinde öğrenir. Temel eğitim tartışmalarının büyük bir mesele haline gelmeye başladığı yıllarda eğitim gören Hasan Âli Yücel mesela ilk yazısını 15 yaşındayken Mektepli dergisinde 17 Ekim 1913’te yayımlar. Balkan Savaşları odaklı bu yazıda Yücel, Balkanlardan göç eden Türklerin İstanbul’da yaşadıkları dramı anlatır. 

Mevcut araştırmalarda ancak değinilip geçilen okul dergilerinin kültürel anlamları ve pratikleri bakımından önemini hissettirecek birkaç anekdota yer vermek yerinde olacaktır. Daha ilkokul öğrencisi iken, sıkı dostu Altan Günalp ile birlikte yazılarını elle  yazdığı, resimleri kendi çizgilerinden oluşan okul dergisini çıkaran Cemal Süreya’yı tanıyanlar, onun Paul Valéry’nin “Dergiler edebiyatın laboratuvarıdır” cümlesini sıkça tekrarladığını ifade ederler. Ayrıca sadece İstanbul ve Ankara’da okuyucuyla buluşan dergileri değil, Anadolu’nun en ücra köşesinde çıkan okul dergilerini satır satır okuduğunu aktarırlar. Gerçekten de okul dergileri yazarların, şairlerin, ressamların, müzisyenlerin ve gazetecilerin anılarında şu ya da bu şekilde yer alır. Tekil deneyimler bağlamında sözgelimi Kabataş Lisesi öğrencileri 1950’li yıllarda elle çoğaltılan Sesimiz adlı bir dergi çıkarırlar ve bu sayede Behçet Necatigil ile tanışırlar. Nitekim dergilerle var olmuş, kabul görmüş bir şair olarak Necatigil ertesi yıl dergiyi hazırlayan öğrencilerin derslerine girmeye başlar ve 1952’den itibaren Dönüm dergisi yayın hayatına başlar. Okuldaki öğrencilerin hazırladığı bu dergi Özdemir Asaf’ın Cağaloğlu’ndaki matbaasında basılır. Aslında buradan hareketle dergi okuryazarlığının sadece öğretim programlarına ek şeklinde olmayıp, derinlemesine bir şekilde yerleştirilmesi gerektiği söylenebilir.

Günümüzde iletişim, basım imkânlarının çoğalması, çeşitlenmesi açıkçası dergi çıkarmanın kolaylaşmasına rağmen okul dergilerinin sorunları artıyor, yeni çözümler gerekiyor. Dergilerin anlamı, nasıl kurgulandığı veyahut nasıl yürütülebileceğiyle ilgili noktalar nitelikli bir dergi politikasının uygulanabilir herhangi bir formunu tasarlamak açısından elzemdir.  Doğrusu okul dergilerini tartışmanın doğrultusunu belirleyen basit –ama aynı zamanda en zor– soru buradan doğmaktadır. Okul dergisi meselesine yaklaşım tarzımızı belirgin kılmak için önce “Okul dergisi nedir?” diye sormalıyız. Kavram, içerik, tasarım ve görsellerden başlamak üzere, sorunun uyandırdığı tüm çağrışımlarla birlikte. Bu manada,  okul dergilerini konuşmak, sırf var olan faaliyetlerin eleştirisini değil,  dergilerin hayret uyandıracak ölçüde zihni bir faaliyet mertebesine çıkarılmasını içerir.

Okul dergisi pratikleri

Dolayısıyla önce mevcut dergi anlayışının eleştirisine odaklanmak önemlidir, çünkü böylesi bir yaklaşım her şeyden önce okul dergiciliğinin nasıl olup da bülten yaklaşımıyla şekillendirildiğine yönelik bir değerlendirmeye işaret eder. Aynı zamanda okul dergilerine yönelik araçsal mantığı açığa çıkarır. Örneğin hâlihazırdaki okul dergiciliği öncelikli olarak mekanik açıdan tanımlanır. Bir taraftan, ön iç kapağından arka kapağına kadar belli fotoğrafların yerleştirilmesine indirgenmiştir. Diğer taraftan dil becerileri şeklinde sunulan sayfaları ise internet dünyasında mebzul miktarda bulunan fıkra, biyografi, bilmece, bulmaca, aforizma gibi bizi bir dizi enformasyon yığını ile doldurulmuştur. Ayrıca okullarda dergilerin öğrencilerle buluşturulması, yayınların bir periyodunun olması hele ki sene sonunda yayınlanmaması gerekir! Öğrencilerle buluşmadıktan, onların ürünlerini yine arkadaşları okumadıktan sonra derginin çıkarılmasının anlamı kalmıyor. Hâlbuki okullar edebiyat, dil ve sanat öğretmenlerinden, öğrencilerinden ve diğer öğretmenlerinden ilham alarak, okul iklimine kolayca dergi yayınlarını katabilir.

Okul dergileri arasında esaslı bir farklılık varsa bunun sebebini her şeyden önce okullarda yayın sürecini yürütenlerin dergi türüne yaklaşımlarında aramak gerekir. Türkiye’de okul dergisi yayıncılığı, birkaç örnek hariç, hâlen bülten seviyesinde ve anonim metinlerin egemenliğinde… Öteden beri okul dergiciliğini biçim ve tür bakımından yeniliklere açık bir şekilde kavrayan Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi gibi örnekler çok nadir. İyi okumayı ve yazmayı önceleyen okulun dergileri edebiyattan mizaha, ilahiyattan felsefeye uzanan bir çeşitliliğe sahip… Seher, Kültür Mantarı, Azade ve Mavi Elma heyecan uyandıran dergilerden birkaçı… Hiç şüphesiz bu yayınları eğitim ve öğretim ortamlarını bütüncül bir yaklaşımla okul hayatının niteliğini ifade eden okul ikliminden ayrı değerlendirmek imkânsız.

Klişe okul dergiciliğine farklı bir boyut katmak üzere yola koyulan Eskişehir Anadolu Lisesinin Çınaralatı dergisi de önemli. Son sayısında Türk şiirinin önemli isimlerinden Didem Madak’ı dosya konusu yapan derginin yayın koordinatörü, dergilerinin farkını açıklarken “Klasik okul dergileri daha çok okul bülteni gibi oluyor. Merkezinde okul olan, millî eğitim camiası dışına çıkma hedefi olmayan, vizyonu son derece dar olan dergiler gibi olmamak bizim ilk prensibimiz” der ve şöyle devam sürdürür açıklamasını: “Bütün ülkeye ve her kesimden okuma tutkunu insana hitap eden bir dergi olma iddiasındayız. Bu yüzden de klasik okul dergilerinden farklı olduğumuzu söylüyoruz. Merkezinde edebiyat olan bir kültür sanat dergisi olarak tarif ediyoruz kendimizi.” Söylemeye bile gerek yok, heyecanı ve tutkusu ile başkalığını fark ettiren bu dönüştürücü açıklama edebiyat odaklı okul dergilerine ilişkin geleneksel tutum ve tavrı aşmayı hedefleyen bir perspektife işaret etmektedir. Derginin hazırlanışı açısından da okul dergisi kavramının çok ötesine geçen bir potansiyeli var. Bu tespitlerin önemini değerlendirmek için örneğin Eğitim Bilişim Ağındaki okul dergileri bu yaklaşım doğrultusunda incelenmeli. Kuşbakışı dahi yapılsa böylesi bir araştırma dergilerin neredeyse tümünün kültürel yaratıcılıktan uzak olduğunu hemen fark ettirecektir. Ciddi bir sorgulama çerçevesinde bunları yazmışken, okul dergilerinin nasıl iyileştirilebileceğini de düşünmeli. Kapak resimleri, tipografi seçimi,  görsellerin değeri, metinlerin niteliği vs. pek çok açıdan daha nitelikli dergilerin nasıl çıkarılabileceği üzerinde düşünürken var olan dergi pratiklerinin Türkiye’deki eğitim tartışmalarına dâhil edilmesi gerekir.  

Geleneksel yatkınlıklarının sınırları dâhilindeki okul dergilerinin bülten içeriğiyle sınırlı kalması bir dizi olumsuzluğun bir araya gelmesinden kaynaklanır. Okul öğrencilerinin nitelikli ürünlerine dayanmaması bunun altında yatan sebeplerin başında geliyor. “Lise İçin Sinema” dosyasıyla dikkat çeken Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesinin çıkardığı Güzel Yazı Defteri gibi başarılı dergilerin senelik çıkması, tanınmış birkaç isimle söyleşi yapılması ve sayfa sayısının bir akademik dergi kadar fazla olması gibi sorunları yok değil. Bununla beraber dergi; emsallerine kıyasla görsel sanatlardan edebiyat ve sinemaya tür çeşitliliği, tasarımı ve soruşturma konukları bakımından ortaöğretim kurumları açısından yeni ve farklı bir okul dergi türünün habercisi. Ne var ki Güzel Yazı Defteri bir eğitim öğretim yılında tek sayı şeklinde yayımlandığından 212 liselinin yazı ve resimlerine sayfalarında yer vermek durumunda kalmış. Tabii bu noktada şu da söylenebilir: Kusurlu iyi filmler gibi başarılı okul dergileri de kusursuz olmaz! Dergilerle birlikte yürütülmeyen kulüp faaliyetleri öğrencilerde birlikte çalışma iklimi oluşturamıyor. Hal böyle olunca dergilerin her aşamasında ilgili öğrenciler aktif bir şekilde çalışmıyorlar. Buradaki önemli bir husus şu ki, hem bir dergi nasıl çıkarılır her yönüyle öğrenemiyor, hem de sorumluluk duygusu gelişmiyor. Bu da öğretim programlarındaki önemli kazanımların bir türlü elde edilememesini beraberinde getiriyor.

Bülten ve dergi farkı

Çatışmalı bir gerçeklikle meşgul olduğumuzda, her şeyi her yerden göremeyiz; bazı konumlar çatışmayı gizlerken bazıları açığa vurur. Bundan dolayı mevcut çatışmalı gerçekliğin özü, ancak bu çatışmanın ta kendisinin içinde belli konumların işgal edilmesi, diğerlerinin işgal edilmemesi ile keşfedilebilir. İletişimi hızlandıran “like” çağında okul dergiciliğinin şimdiki durumuna bakmaya devam edersek şunu söyleyebiliriz: Son yıllarda baskı teknolojilerinin  yeni imkânlarıyla birlikte okul dergilerinin daha ön plana çıktığı ve arttığı görülmekte. Ancak bülten niteliğindeki yayın sayısının azalması için önce okul dergisinin ne olduğu, diğer basılı eğitim materyallerinden farklılıkları özenle irdelenmeli. Zaten bülten ve dergi farkı göz ardı edildiğinden okul dergileri bir alttür şeklinde ele alınamıyor ve okullardaki yayın çalışmaları bülten havasından kurtulamıyor. En azından süreç ve çıktılardaki genel eğilim bu yönde. Çoğu aktör ise geleceği düşünmediğinden sorunlara işaret eden eleştirilere hiç kulak vermiyor.

Okul dergilerinin, çocukların erken yaşlarda süreli yayın takip ederek, okuma farkındalığı kazanmalarını sağlamayı hedefleyen okul öncesi döneme hitap edenlerinden evsaflı fanzinlere uzanan pek çok formu var. Dergilerin nitelikli hale getirilmesi için eylem alternatifleri bulma sürecinde ne yapılabilir konusunda, doğrusunu isterseniz, her derde deva olacak teklifler sunmak zor. Buna karşın Millî Eğitim Bakanlığının ilgili hizmet içi eğitim modüllerine okul dergileriyle ilgili bir alanın eklenmesi önemli bir adım olacaktır. Eğitimcilere dergi hazırlama süreciyle ilgili “akademi” başlığı adı altında anlatılanlar/sunulanlar hem çok yetersiz hem de böylesi etkinlikler çok sınırlı bir çevreye ulaşabiliyor. Yüceltim kipi her ne olursa olsun marjinal bir fayda üretebiliyor maalesef. Bunun yayılması ve erişilebilirliği için öğretmenlere bu eğitimin bir şekilde verilmesi gerekiyor. Amaç eğitimcilerin “aynının sonsuz tekerrürü” niteliğindeki okul yayınlarını bülten havasından çıkarıp gerçek dergi haline getirmelerini sağlamak olmalı. Uzun süreli etki meydana getirmek belli bir öğretim programıyla bilgi/deneyim aktarmak yeterli değil, ama yine de bir noktaya kadar bilgi aktarımı gereklidir. Bu da ancak eğitimcilerin de dergi çıkarma birikimi, hassasiyeti, tutkusuna sahip olmaları ile mümkündür. Entelektüel merakı ve öğrenme arzusunu içeren böylesi bir modül sayesinde okul dergiciliği hem içerik hem de görsel tasarım açısından bütünlüklü bir şekilde ele alınabilir. Yayınlanmaya devam eden dergiler akademinin çeşitli alanları tarafından araştırmalı ve bunların çelişik doğalarının eleştirel dergi kavrayışını teşvik etmek için nasıl değerlendirilebileceği üzerinde düşünülmelidir. Unutmayalım ki okul dergileri önemlidir; zira bir film, bir kitap, bir dergi, bir kelime bazen hayatı değiştirebilir.

[email protected]