Bir yatırım aracı olarak çağdaş sanat

Süreyya Su - Sosyolog Yazar
3.08.2013

Asya, Rusya ve Ortadoğu’da sanat eseri satın almak, kültürel, ekonomik ve yaşam tarzı açısından büyük önem kazandı. Bugünün yeni zenginleri satın aldıkları sanat eserleri ile müzayede evlerini ve sanat piyasasını üst düzey bir borsa haline getirdiler.


Bir yatırım aracı olarak çağdaş sanat

Çağdaş sanat, Marcel Duchamp’ın 1917’de pisuarı “R. Mutt” imzasıyla bir sanat yapıtı olarak sergilemesine referans vererek gelişen ve bugün tüm dünyaya dalgalar halinde yayılan bir akım. Daha sonra Duchamp’a özenen birçok sanatçının hazır-mamülleri ve yerleştirmeleri büyük ilgi görerek hemen galeri ve müzayede evleri tarafından desteklenen ve koleksiyonerler tarafından alınıp satılan estetik değerler haline geldi. Duchamp, durumun ironisini şöyle ifade eder: “Hazır mamülleri keşfettiğimde amacım estetiğin cesaretini kırmaktı. Ama şimdi neo-dadacı, pop-artçı geçinenler hazır mamüllerimin estetik değerinden konuşmaya başladılar, ben onların suratına şişe rafı ve pisuar fırlattım ama onlar bunların estetik güzelliğinden bahsediyorlar”. 

Duchamp’la başlayan hazır mamul adı verilen endüstriyel ürünlerin, gündelik hayat enstrümanlarının, atık ve çöplerin sanat olarak sergilenmesini yayan ve moda haline getiren Andy Warhol oldu. Aslen bir reklamcı olan Warhol, reklamcılıktan sanatçılığa, sanat ve sanatçı kelimelerinin anlamlarının Duchamp tarafından içlerinin boşaltılmasından yararlanarak geçti. Sanat hep doğanın temsili ve ayrıcalıklı konumdaki sanatçı da bir yaratıcı deha olarak algılanırken Warhol, sanatçının elini değdirdiği her şeyin sanat olduğu fikrini getirdi. Bu fikir, asıl olarak, sanatın tamamen kültür endüstrisinin konusu olduğu ve pop starlaşmaya başladığı anlamına gelir.

Diğer taraftan bu durum, sanatın Amerikanlaşmaya başladığı anlamına da gelir. Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra modern sanat fikrinin Paris’ten New York’a taşınmasının bir sonucudur bu. Paris, dada ve sürrealizmin başkenti olmasına rağmen hala akademik jargonların sanat üzerindeki egemenliğinin devam ettiği bir merkezdir. Oysa sanat, 2. Dünya Savaşı’nın neden olduğu boşluk duygusuyla tüm estetik değerlere savaş açmıştı. Deha ve yüce anlamını yitirmiştir, güzel ve çirkin ayrımları sorgulanmaya başlamıştı. Geleneksel kurumların işlevsiz kaldığı ve kurallara baş kaldırıldığı bir dönemde “ne olursa gider” sloganıyla özgürlük vaat eden New York bir cazibe merkezi haline geldi. Amerika küresel çapta kültürel hegemonyayı tesis etme işine ilk olarak özel mali imkanlarla finanse ettiği ve sadece modern sanat akımlarını içine kattığı New York Modern Sanat Müzesi’ni kurmakla başlar. Kurucularından Rockefeller, “çağdaş sanatçıları hayatı boyunca bir somun ekmek alacak parayı bulamayan Van Gogh’un kaderinden korumak için” yeni çalışmalara destek verdiklerini açıklasa da, meselenin bir hayırseverlikten öte boyutları olduğu açıktır. Yeni bir yatırım aracı şekillenmekte ve göstergenin politik ekonomisinin yeni kurumları oluşturulmaktadır. Nitekim “art dealer” denen galericiler ortaya çıkmaya başlar. Bunların en ünlüsü pop artı dünyaya tanıtan Leo Castelli’dir. Bu arada Fransa kültürel alanda kaybettiği mevzileri tekrar kazanmak için manevralar yapar. Iris Clert Galerisi Yves Klein’ın “Boş” ve Armand’ın “Dolu” sergileri ile hiçbir sanatsal nesnenin olmadığı açılışıyla insanları şaşırtır. Sanat bundan böyle estetik olmaktan çok kavramsal bir nitelik kazanarak video, enstelasyon, performans, happening gibi yeni medyalar üzerinde gelişir.

Zenginler sanat sever

Tüm bu gelişmeler sanatsal ifade olanaklarını arttırdığı gibi, sanat pazarının da çeşitlenmesini ve zenginleşmesini sağlar. 90’lı yıllara gelindiğinde sanatçıların sanatla hayatı birleştirmek adına, Tracey Emin gibi dağınık bir yatak ve boş içki şişelerinden oluşan yerleştirmeler, Damien Hirst gibi fermandehit dolu bir akvaryumda köpek balığı sergilemesi gibi işlere tanık olduk.

Çağdaş sanatla ilgili olarak Ortadoğu ve Uzakdoğu kısa zamanda çok yol aldı. Bunu fark eden sanatı yönlendirme gücüne sahip kurum ve kişiler son yıllarda hem sanat hem de pazar olarak gözlerini doğuya çevirdiler. Yeni muhalefet biçimlerini ve radikal eleştirel hareketleri destekleyerek hem bu coğrafyadaki ülkeler içinde söylemin düzenini yeniden kurmakta, bilinçaltına yönelik imgeleri kontrol ederek politik bilinçle ilgili manipülasyonlar yapabilmekte ve hem de finans ve borsa çevrelerini manipüle ederek hızla büyüyen pazarları domine edebilmektedirler.

Bugün dünyada yükselen bir çağdaş sanat piyasası var. Bu piyasayı yürüten kurumlar eskisi gibi ulusal müzeler değil; özel şirketlerin desteklediği galeriler, fuarlar, bianeller ve müzayede evleri. Plastik sanatlar konusunda köklü bir geçmiş ve kurumlara sahip olmasa da Türkiye, son yıllarda dünyada bu konuda yaşanan gelişmelere paralel gelişmeler yaşıyor: Art arda açılan modern ve/ya da çağdaş sanat müzeleri, düzenli olarak organize edilen çağdaş sanat fuarları ve bienaller, ortaya çıkan yeni koleksiyoner profili, galerilerin genç sanatçıları desteklemeye başlaması, müzayedelerin artması ve bankaların sanatla ilgili yatırım hizmetleri vermesi bu gelişmenin işaretleridir. Sanat eserlerindeki genel fiyat artışı da patlayan talep düzeyinin bir göstergesidir. Yine de Türkiye sanat ihracatı listesinde Endonezya, Nepal, Malezya, Tayland, Bangladeş gibi Asya ülkelerinin gerisinde yer alıyor. Hong Kong, Hindistan, Singapur, Çin, Japonya, Güney Kore zaten Türkiye’nin çok ilerisindeler.

Dünya genelinde bu sıradışı büyümede Çin sanat pazarının büyümesi ile Avrupa ve Amerika’daki alıcıların sanat seçimlerindeki yapısal değişikliklerin etkisi büyüktür. Asya, Rusya ve Ortadoğu’da sanat eseri satın alma kültürel, ekonomik ve yaşam tarzı açısından büyük önem kazandı. Bugünün yeni zenginleri satın aldıkları sanat eserleri ile müzayede evlerini ve sanat piyasasını üst düzey bir borsa haline getirdiler. Özellikle Çin, 2007’de üçüncülüğü aldığı Fransa’dan sonra hızla büyüyerek 2010’da küresel sanat piyasasının liderliğine oturdu. 2009-2010 küresel sanat piyasası trendleri araştırmasında Hong Kong, Asya sanat piyasasının başkentiydi ve çağdaş sanatta New York, Londra ve Paris’ten sonra dördüncü sırada yer alıyordu. 2011’de ise sıralama değişti ve New York, Pekin ve Hong Kong’dan sonra tarihte ilk kez üçüncü, Londra dördüncü, Şangay’dan sonra Paris altıncı sırada yer aldı. Asya’daki ekonomik gelişme beş Asya başkentinin küresel piyasada ilk onda yer almasını sağladı. Paris’ten sonra Hangzhou, Stokholm, Singapur ve Dubai yer alıyor. Çin ve Hong Kong sanat pazarı satışlarında 2012’de düşüşe geçmiş olsa da bu yıl bir toparlanma olması muhtemeldir. Zaten Çin’in yavaşlamasının nedeni hükümetin frene basmasıdır. Bu adımın arkasında alım-satımlarda düzensizlik ve manipülasyon gerekçe gösterildi.

Çağdaş sanat bir yandan kültürel olarak dünyada artan bir ilgi görüp yükselen bir eğilim olarak yaygınlaşırken, aynı zamanda ciddi paralarla alıcı bulan bir yeni yatırım alanını işaret ediyor. Sanat piyasalarında pazar analizi konusunda uzmanlaşan Art Tactic’in Deloitte Luxemburg ile işbirliği içinde hazırladığı Art&Finance Report 2013’te, son bir yıllık süreçte belirsizliğin hakim olduğu finansal piyasalarda sanatın tercih edilen bir çeşitlendirme stratejisi olarak öne çıktığı vurgulanıyor. Uluslararası sanat piyasasının 2012 yılında da büyümeye devam etmesi, sanatın gittikçe daha sık bir aktif türü olarak ele alınmasını ve yeni profesyonel sanat ve finans hizmetlerine yönelik ihtiyacı göz önüne seriyor. Hatta denebilir ki, bankalar önümüzdeki günlerde sanat yönetimi ve sanat tarihi alanlarında ihtisas yapmış uzmanlara istihdam açmak gereğini daha fazla duyabilirler. Özellikle çağdaş sanat konularında uzmanlığın gençler için parlak bir gelecek vaat ettiği söylenebilir. Şu sıra üniversite tercihi yaparken kararsız olan gençlerin sanatla ilgili bölümleri incelemelerini öneririm. Hatta işletme ve ekonomi bölümlerinde öğrenim görecek üniversite öğrencilerinin 20. yüzyıl sanatı ve çağdaş sanat konularında dersler seçmeleri veya sanat alanında ikinci bölüm okumaları da yararlı olabilir.

Sanat para ilişkisi

Ekonomik istikrarsızlık alternatif yatırım araçlarına yönelik müşteri talebini artırıyor. Varlık yöneticilerinin yarısı varolan zorlayıcı ekonomik ortamın, müşterilerinin sanat eserlerini genel varlık portföylerine dahil etmelerinin arkasındaki ana etken olduğunu belirtiyorlar. Yine varlık yöneticilerinin çoğu Avrupa ve dünyanın geri kalanındaki ekonomik belirsizlik yüzünden gelecekte sanat ve koleksiyon varlıklarına yönelik artan bir talep öngörüyorlar. Sanat eserlerinin gittikçe artan değeri yeni varlık yönetim hizmetlerine yönelik talebi de artırıyor ve sanat eserlerini diğer yatırım araçları gibi değerlendirebilecek banka hizmetlerine yönelik bir talep yaratıyor. Ayrıca yatırımcılar, sanat koleksiyonlarını kredi için teminat olarak göstermek istiyor. Bu olgu, varlık yöneticileri ile sanat uzmanları arasında daha yakın işbirliğini gerekli kılıyor. Varlık yöneticileri müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılamak için sanat odaklı hizmetler de sunmayı ve sanat eserleri alımının finansal yönlerine yönelik koleksiyonerlik hizmetleri vermesi istenilen sanat uzmanları ile yakın işbirliğine gitmeyi gittikçe daha çok zorunluluk olarak görüyorlar. Gelecek iki-üç yılda bankalar hayırseverlik ve sanata daha fazla odaklanacaklar. Belli ki bu alanlar varlık yöneticileri için artarak bir önem kazanıyor. Bankalar da gelecek iki üç yılda sanat alanına daha fazla odaklanacaklarını öngörüyorlar.

Sanatın parayla ilişkisi her zaman var olagelmiştir; ama sanat hiçbir zaman bugün olduğu ve muhtemelen gelecekte olacağı kadar bir yatırım aracı olmamıştı. Bunda sanatın yirminci yüzyılın başlarında estetik bir konu olmaktan çıkma gayretlerinin ve hayatla buluşma adına popüler kültür alanında gezmeye başlamasının etkisi büyük. Çünkü popüler kültür tamamen tüketim toplumuna özgü bir endüstri haline gelmiştir. Sanat, popüler kültürle ilişkisinde yeni ifade olanakları ve araçları keşfedip yeni formlar kazanırken, aynı zamanda meta fetişizminin de aracı olmaya başladı. Sanat, bir meta haline gelirken, spekülatif değerlendirme süreçlerine tabi olmasıyla da finans sermayenin ilgisini çekmekte ve bir yatırım aracı olarak görülmeye başlamaktadır.

[email protected]