‘Biz Türk kızları, ilim irfandır gâyemiz'

Prof. Dr. Evren Kutlay / Yazar
18.03.2022

“Kökü mazide olan âtî” vasıflarıyla tarih boyu kültür-sanat hayatımıza yön vermiş, rol model olmuş kadınlarımızın bugüne emanet ettikleri miraslarına sahip çıkarak yaşatmak ve sanat kadınlarını 21. yüzyılın sunduğu imkanlardan faydalanması konusunda eğitimle, harekete geçirerek daha ileriye taşımak gayesi ve düsturuyla çalışmaya devam ediyoruz. Kadınların, çalışmalarının kamusal alanda görünürlüklerinin tartışılmaya ihtiyaç duyulmadığı süreçler için toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında kendi aralarında ortak bir anlayışı benimsemeleri elzemdir. Aksi takdirde içsel ötekileştirme mücadeleleriyle bölünmeleri eşitlik tanımlarını ve söylemlerini güçsüzleştirecektir.


‘Biz Türk kızları, ilim irfandır gâyemiz'

8 Mart'ta tüm dünya Kadınlar Günü'nü idrak etti. Yeryüzündeki ortak varoluş ve yaşam hakkını paylaşan insan nüfusunun yarısını teşkil eden kadınlar, dünyanın her yerinde kendilerini dezavantajlı gördükleri koşullarına dair söylemlerini çeşitli kurum, kuruluş ve iletişim kanallarından ifade ederken, yaşadıkları toplumların kültürel perspektiflerinden toplumsal cinsiyet cenderesine sıkıştırılmış rollerini sorgulayarak toplumsal statülerinde, yaşamın tüm alanlarında eşitlik yönündeki iyileşme taleplerine ve çabalarına dair farkındalık oluşturmak istediler. Kadınların temsillerini değerlendirebilecekleri alanlardan biri sanattır.

Sanatta disiplinlerarasılık

Müzik hem İslam hem de Yunan filozofları tarafından matematik, felsefe, astronomi gibi yüksek ilimlerden biri olarak ele alınmıştır. Dolayısıyla müzik sanatı, tarihinde, disiplinler arası bir bakışa ve düşünebilme yetisine dayanarak geliştirilmiştir. Bu yaklaşım tarihe yön veren sanat kadınları tarafından da benimsenmiştir: Birden fazla alanda başarmış, çok yönlü bakabilme zenginliğini insanlığa sunarak geniş kitleleri etkilemiş, tarihe damgasını vurmuş kadın sanatçılarla doludur. 12. yüzyıl bestecisi Hildegard von Bingen, tıp ve teoloji alanlarıyla donanımını güçlendirerek büyük düşünür sıfatıyla saygı görmüş, ressam Frida Kahlo felsefe, edebiyat ve tıp çalışmalarından beslenmenin yanı sıra, müzikten, tablosuna notasını yazacak kadar ilham almış, Osmanlı ressamları Mihri Müşfik Hanım ile Müfide Kadri Hanım'lar resim çalışmalarını edebiyat ve müzik uğraşılarıyla desteklemişlerdir.

Bugünün global dünyasının bilgi akış hızı ve iletişim trafiği dikkate alındığında, disiplinler arasılık yetisi bir 'dünya rekabetinde söz sahibi olabilme ve sıradan olandan ayrılabilme yöntemi'dir. Doğası itibariyle çok yönlü görev ve rolleri başarıyla üstlenebilen kadın, sanatında ustalık çalışmalarını sürdürürken kendini birden fazla alanda yetiştirerek çoklu alanda eş zamanlı var olabilme becerisini fırsata çevirebilir, fark yaratabildiğini gösterebilir. Diğer bir deyişle, sanat kadını inisiyatif ve sorumluluk alarak emeğini, hedefleri doğrultusunda, 21. yüzyılın, bireysel çabayı takdir eden, mekân ve zamandan bağımsızlaştıran imkanlarından faydalanmak üzere çoklu donanımımlar edinmeye yönlendirmelidir. Böylelikle çalışmalarını sadece sanat camiasına veya sanat ilgililerine değil, yerelden küresele, geniş kitlelere hitap edecek zengin ve güçlü bir söylemle bir kadın başarısı olarak sunabilir.

Geçmiş yüzyıllarla kıyaslarsak bugün eğitime ulaşma araç, gereç ve yöntemleri teknolojinin sunduğu olanaklarla çok daha kolaylaşmıştır. Keza kadın STK'larının sayıca artışı ve sanat alanındaki proaktif faaliyetleri ile kadınların sosyal sermayeye ulaşma ve eğitimde fırsat eşitliğine kavuşma imkânları her geçen gün iyileşmektedir. Çağın kadınları edilgen tavırdan sıyrılıp işbirlikçilere ulaşmaya teşebbüs etmeli, koşullarını yönetebildikleri eğitim, üretim ve icra modelleri geliştirmeli, sosyal ağ oluşturma ve sürdürme becerileri kazanarak edinimlerini mesleki faydaya dönüştürmeli, böylelikle kamuoyu görünürlüğü sağlamalı, toplum nezdinde temsillerini güçlendirmelidirler.

İçsel ötekileştirme

Kadınların, çalışmalarının kamusal alanda görünürlüklerinin tartışılmaya ihtiyaç duyulmadığı süreçler için toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında kendi aralarında ortak bir anlayışı benimsemeleri elzemdir. Aksi takdirde içsel ötekileştirme mücadeleleriyle bölünmeleri eşitlik tanımlarını ve söylemlerini güçsüzleştirecektir. Böyle bir stratejik zafiyete düşmemek için kadınlar kendi aralarında daha fazla iş birliği yapmalı, birbirlerinin çalışmalarına sahip çıkmalı, desteklemeli, takım ruhunu benimseyerek el ele vermeli, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını bütüncül, kavrayıcı, kapsayıcı bir anlayışla sürekli güncellemeli, birlik tavrıyla hemcinslerinin karar mercilerinde daha etken rol alabilmelerine hizmet etmelidirler. Bir sosyal ağ oluşturma ve örgütlenme örneği olarak literatürde yer alan, iş dünyasında erkeklerin "men's club"leri (erkekler kulübü) gibi iş kadınlarının birbirlerine destek olmak üzere geliştirdikleri "sisterhood" (kız kardeşlik) kavramı, sanat dünyasında da benimsenebilir, sanat dallarının kendi içinde kurumsallaşabilmesine zemin hazırlayabilir. Sanat icra ve yönetiminde disiplinler arası tavır farklı kültürleri, meslek birliklerini, grupları, toplulukları buluşturan, birleştiren, ortak zemini inşa eden sağlam bir köprüdür. İşte bu köprü görevine sanat kadınları talip olabilir. Böylece kadın sanatıyla, eğitime, ekonomiye, istihdama, kültürel, toplumsal ve siyasal hayata aktif katkı sunabilir.

Kadın mirası

Osmanlı İmparatorluğunda sanata her zaman büyük önem atfedilmiştir. Osmanlı hükümdarları, hanedan üyeleri ve saray erkânı muhakkak bir sanat alanında eğitim almışlar, eserler üretmişlerdir. Osmanlı kadınları da sanatın farklı alanlarında son derece başarılı çalışmalar ortaya koyarken, eğitmen ve uygulayıcı kimlikleriyle de faaliyet göstermişlerdir. Saray mensubu kadınlar müzik alanında icracılık ve bestecilik eğitimlerini Enderun'un ve ilerleyen yıllarda Muzıka-yı Hümayün hocaları ve onların yetiştirdikleri, sarayda önemli idari görevleri üstlenen kalfalar eşliğinde sürdürmüşlerdir. Kadınlar orkestraları, ince saz toplulukları ve bandoları kurulmuştur. Osmanlı kadınlarının müzik alanındaki başarıları uluslararası basında "Türk hanımları mükemmel icracılardır" sözleriyle yer almıştır. Saray mensubu olup sanatla hemhal olan kadınlara Reftar Kalfa'yı Sultan III. Selim'in hocalarından Dilhayat Kalfa'yı, Dürr-i Nigâr Kalfa'yı, Adile Sultan'ı, Gevherî Sultan'ı, Behice Sultan'ı, Fehime Sultan'ı, Hadice Sultan'ı, Ayşe Sultan'ı ve daha nice ismi örnek verebiliriz.

16. yüzyıldan itibaren seyahatnamelerde Kağıthane ve Küçüksu gibi çeşitli mesire yerlerinde kadın sazendelerin geleneksel çalgılar eşliğinde müzik yaptıkları kaydedilmiştir. Sultan Abdülaziz'in hükümdarlığı yıllarında kurulan Kız Öğretmen Okulları ve Kız Sanat Okulları ile Sultan II. Abdülhamid'in açtırdığı Güzel Sanatlar Akademisi Sanayi-i Nefise Mektebi, halktan kız çocuklarının resim, müzik ve el sanatları alanlarında eğitim gördükleri, kadın öğretmenlerin sanat derslerini verdikleri ve idarecilik yaptıkları devlet kurumları olmuşlardır. Cumhuriyet'in ilanından sonra Kız Sanat Enstitüleri ve Güzel Sanatlar Akademisi adlarını almışlardır. Ayrıca halktan kadınların sanat alanında kurumsallaşma çabalarının bir temsili, İstanbul'da tarihi yarımadada özel bir müzik okulu kurarak Müslüman Osmanlı kadınlarına müzik eğitimi sunma teşebbüsleridir.

Kadınların sanat eğitimleri saray tarafından burslarla desteklenmiş, çalışmaları okullarda başarı belgeleriyle teşvik edilmiş, kadın sanatkârlar nişan ve madalyalarla taltif edilmiştir. Osmanlı yıllarında yetişmiş kadın sanatçılar hem de genç Cumhuriyet'in kurumlarında görev yapmışlar, sanat dünyasının yeni nesil kadınlarını yetiştirmişlerdir. Bu isimlere Osmanlı ressamı Mihri Müşfik Hanım ile çalışmış, yeğeni Hale Asaf'ı, ressam Nazlı Ecevit'i, Darülelhan hocalarından Kemani Kevser Hanım'ı Katalina Hegyei'yi, Nimet Vahid Hanım'ı, Leyla Saz'ı, Enise Can'ı ve Fulya Akaydın'ı örnek sayabiliriz. "Kökü mazide olan âtî" vasıflarıyla tarih boyu kültür-sanat hayatımıza yön vermiş, rol model olmuş kadınlarımızın bugüne emanet ettikleri miraslarına sahip çıkarak yaşatmak ve sanat kadınlarını 21. Yüzyılın sunduğu imkanlardan faydalanması konusunda eğitimle, harekete geçirerek daha ileriye taşımak gayesi ve düsturuyla çalışmaya devam ediyoruz. Halide Edib (Adıvar)'ın 1913 yılında güftesini yazdığı "Türk Kızlar Marşı" nda dediği gibi;

"Biz Türk kızları, ilim irfandır gâyemiz

Sanat, hüner, fazl-ı kemal olsun mâyemiz"

[email protected]