Bize bir muhalefet gerek!

0
2.09.2012

Öyle görünüyor ki ihtiyacımız olan ‘muhalefet’ partisi boşluğu yakın zamanda CHP tarafından doldurulamayacak. CHP kulvarında siyaset yapanların kafa karışıklığı devam ettikçe ‘kontra’ siyaset anlayışı devam edecek.


Bize bir muhalefet gerek!

Prof. Dr. EROL KATIRCIOĞLU İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi

CHP Kurultay’ını seyreden ve kurultay etrafındaki tartışmaları dinleyen birinin, ülkenin bu en eski partisinin kabuğunu kırmakta bu kadar zorlanmasına şaşırmaması mümkün değil. Son olarak ‘çarşaf liste’nin ‘anahtar listesi’ ortalığa çıktı ama hemen arkasından ‘anahtar liste’nin de ‘anahtar listesi’ dolaşmaya başladı. Ben bu yazıyı yazarken sanırım bir başkası da yoldaydı.

Ben CHP’yi kendi etrafında dönerek ileriye gittiğini sanan bir gemiye benzetiyorum. ‘Yeni’lenmesini bile ‘eski’lerle yapmayı düşünen bir partinin ileri gittiğini düşünürken etrafında dönüyor olması bu nedenle de şaşırtıcı değil. Delegelerine, çarşaf listedeki isimlere bakıp da oy vermelerine güvenmeyen o nedenle de herkesin eline birer isim listesi veren bir parti yönetiminin sanki en doğal olanı yapıyor gibi davranması tuhaf değil mi? Oysa kendi delegelerine dahi güvenmediğini söyleyen bir partinin böyle yaparak seçmenlerine de güvenemeyeceğini söylemiş olmuyor mu?

Kendi etrafında dönerek yol alınmaz

Dışarıdan bakınca bir grup insanın eski bir kurumun etrafından kümelenip ülkeye nizamat verecek bir iddiayla ama neredeyse hiçbir şey yapmayarak ama üstelik hiç de yabana atılmayacak bir düzeyde nemalanarak yaptıkları bu iş gerçekten siyaset denilen iş olabilir mi? CHP’yi “kendi etrafında dönerek ileriye gittiğini sanan” bir partiye benzetmemin nedeni aslında bu kurultayın bir ideolojik “değişimi” de simgelediği iddiası. Bilumum ideolojik pozisyonları bir araya getirerek kendini tanımlamaya çalışmak aslında değişimi değil değişmemenin bir işareti bence. Çünkü yarın iktidara gelince ertesi gün ne yapacağınızı söylemek illa ki bu kadar farklı görüşü bir araya getirmeyi gerektirmez.

CHP seçmeni ‘laik kimlikli’ bir seçmen. ‘Laik’ kimlik ise bir ucunda Atatürkçü ulusalcılarla bir ucu batılı sosyal demokratlardan oluşuyor. Bunları birleştiren şey ise ‘laik’ kimlik. Ama bunun dışında neredeyse hiç bir konuda ortak fikirleri yok. Böyle bir seçmen kitlesine geçirilecek ideoloji kılıfı da ona göre olmalı. Biraz sosyal demokrat, hatta sosyalist, biraz ulusalcı, biraz Atatürkçü, hatta biraz da liberal. İşte size Kılıçdaroğlu’nun kurultaydaki konuşması!

Oysa bizim bir muhalefete ihtiyacımız var. Ben vazgeçtim bu muhalefetin batılı anlamda bir sosyal demokrat parti tarafından yerine getirilmesinden. Sade, ne dediğini bilen ve AKP’nin karşısında rakip olabilecek bir parti olması yeter. Eğer bir demokraside iktidara rakip bir parti yoksa o demokrasinin otokrasiye dönüşmesi çok olasıdır. Bunun nedeni ise açıktır. Hiçbir tek parti kaynakların sınırlı olduğu bir dünyada toplumdaki farklı talepleri aynı anda yerine getiremez. Kurultaydan yansıyan, bu ülkede ‘laik kimliğin’ kendi kimliğini bile doğru dürüst savunamadığı gerçeği. Çünkü bu kadar kafası karışık kadrolarla bunu yapmak mümkün değil. Oysa iktidarın yaptığı bazı uygulamalar ‘laik’ kimliğin hoşuna gitmiyor. Buna rağmen CHP’nin yalnızca AKP’ye karşıtlık fikri üzerinden yaptığı siyaset, AKP’nin o uygulamalardan vazgeçmesine değil kendi iktidarını daha da örgütlemesine yarıyor.

Bugün Türkiye’nin ‘sosyolojisi’ ile ‘siyaseti’ pek üst üste örtüşmüyor. Gerçekte bu durum dün de öyleydi ama bugün belirli bir vesayet etkisi azaldığına göre bugün siyasetin sosyolojiyle buluşması daha kolay sağlanabilir. Ne demek istiyorum? ‘Laik kimlik’, bu ülkenin ana damarını teşkil etmiş ama devletin gölgesi altında kalmış ‘İslami kimliği’ tanımıyor. ‘İslami kimliği’ tanımayınca da aslında kendi kimliğine de dışarıdan bakamıyor. Dolayısıyla ülkeyi, ‘demokrat’ bir siyaset üretmek yerine gerilimli ve çatışmacı bir siyasete mahkum ediyor. Ama doğrusu bu tür bir siyasetin gelişmesinden ‘laik’ kimliğin temsilcisi konumundaki CHP yalnız başına sorumlu tutulmamalı. ‘İslami’ kimliğin temsilcisi konumundaki AKP de bu üretken olmayan politikadan sorumlu. Çünkü ‘İslami’ kimliği tanımayan CHP kadar AKP de ‘laik’ kimliği pek tanımıyor. Nasıl CHP, AKP’ye karşı bir ‘kontra’ siyaset uyguluyorsa, aynı şekilde AKP de CHP’ye karşı bir ‘kontra’ siyaset uyguluyor. Bunun da çatışmacı bir siyaset ikliminin oluşmasına neden olduğu da ortada. Kimsenin kimseye kendi tarihinden kopması talebinde bulunması hoş karşılanamaz. O nedenle de CHP gibi eski bir partinin de kendi tarihinden kopmasını önermek doğru değil. Ama tarihinde yapılan bazı yanlışların en azından ‘telaffuz’ edilip ve eğer gerekiyorsa- ki Dersim konusu bu konulardan biri- özür dilenmesi önerilebilir. Bir başka deyişle eğer ‘eski’den ‘yeni’ bir şey üretmek istiyorsanız, en azından kendi ‘eski’niz ile karşılaşmanız ve hesaplaşmanız gerekir. İşte CHP’nin en azından ‘yeni CHP’ olabilmesi için öncelikli olarak böyle bir adım atması gerekliydi. İnandırıcı olması da büyük ölçüde buna bağlıydı.

CHP kafası karışıkların partisi mi?

Ama öyle anlaşılıyor ki CHP’de kafa karışıklığı azalmamış daha da artmış. Che’nin ve Deniz Gezmiş’in resimlerini ve pankartlarını elde ele gezdirilmesiyle, Nazım’ın şiirinden esinlenerek “Ben yanmasam, sen yanmasan....” muhabbeti etmekle ‘yeni’ olunacağını ve hele hele “devrimci” olunacağını sanmak kendini aldatarak toplumun da aldatılmasını sağlamaktan başka bir anlam taşımaz. Öyle görünüyor ki ihtiyacımız olan ‘muhalefet’ partisi boşluğu yakın zamanda CHP tarafından doldurulamayacak. CHP kulvarında siyaset yapanların kafa karışıklığı devam ettikçe ‘kontra’ siyaset anlayışı devam edecek. Bu siyasetin ise AKP’yi yumuşatmak yerine daha da sertleştirerek iktidarını daha da derinleştireceği açık. Oysa bize ‘muhalefet’ gerek. Düşmanlar arası bir savaşın gerekli bir unsuru olduğu için değil gerçek bir demokrasinin yaşanabilmesi için. Çünkü demokrasi düşmanlar arası bir savaş değil rakipler arası bir yarışma ve çekişme rejimidir. Bu muhalefetin ise ‘sosyal demokrat’ vs. olması da gerekmez. Sade, ne dediğini bilen ve AKP’nin karşısında ona rakip olabilecek bir parti olması yeter. CHP kurultayı ise CHP’nin böyle bir muhalefet olabilmekten oldukça uzak olduğunu anlattı.

[email protected]