Boko Haram hepten mi haksız

Serhat Orakçı/Yazar
24.05.2014

Sadece Nijerya’nın değil Afrika’nın tamamının eğitim reformuna ihtiyacı var. Batılı eğitim modeli Afrika kimliğinin oluşmasının önündeki en büyük engel. Sömürgecilik döneminde temelleri atılmış ve genelde misyonerler ve kiliseler üzerinden işleyen eğitim sistemine Müslümanların tepki olarak katılmadığı ve Kenya, Uganda, Nijerya gibi ülkelerde en eğitimsiz kitleyi oluşturdukları bir gerçek.


Boko Haram hepten mi haksız

Afrika devi Nijerya son günlerde önemli gelişmelere sahne oluyor. Ülkenin kuzey eyaletlerinde faal Boko Haram örgütünün Chibok okulundan 234 kız öğrenciyi kaçırması ve sonrasında kız çocuklarını köle pazarında satacağını açıklamasının ardından gözler Nijerya’ya çevrildi. Nijerya’yı takip edenlerin bildiği üzere bu türden saldırılar hatta daha kanlı olaylar bugüne kadar çokça yaşandı bu ülkede. Ama Chibok olayının sosyal medyada büyük ses getirmesi ve Amerika, Fransa, Çin, İsrail ve İngiltere’nin kurtarma operasyonu için harekete geçmesi farklı kesimlerin ilgisini çekti. Bu durum olayla ilgili de çok sayıda farklı yorumu beraberinde getirdi. Küresel güçlerin işin içine girmesi kimi çevrelerce yeni bir işgal olarak algılanırken başka çevrelerce insani yardım olarak algılanıyor. Sanırım bu olay Batı’da geniş şekilde yankı bulmasaydı Boko Haram’ın önceki saldırıları gibi sadece haberlerde değinilip geçiştirilecekti. 

Nijerya’yı konuşurken öncelikli olarak nüfus ve nüfusun dağılımına değinmek gerekir. Çünkü bu ülke bu konuda diğer Afrika ülkelerinden farklılık göstermekte. İrili ufaklı, düşük yoğunluklu Afrika ülkelerinin tersine Nijerya yoğun bir nüfusa ev sahipliği yapıyor. 175 milyon civarındaki nüfusun dağılımı ise kuzeyde yoğunluklu olarak Müslümanlar güney de ise Hıristiyanlar şeklinde. Bu, nüfusun yıllık %3,24 büyüme ile 2030’lu yıllarda 300 milyona ulaşması bekleniyor. Bu her yıl ülke nüfusuna 5-6 milyon insanın eklenmesi demek. Yani her yıl Orta Afrika büyüklüğünde bir nüfus ekleniyor. Gene bu nüfus 900 milyon nüfuslu Sahra-altı Afrika’nın 5’te 1’i demek oluyor. Müslüman toplulukların ve Hıristiyan toplulukların nüfus içindeki oranları ise şimdilik birbirine oldukça yakın. 

Afrika’da en büyük pazar

Nijerya 500 milyar dolarlık ekonomik büyüklüğü ile Afrika’nın en büyük ekonomisine sahip aynı zamanda. Son yıllarda petrol ve doğal gaz satışından gelirlerini arttıran ülke OPEC üyesi. Uzaya 4 uydu gönderen belki de tek Afrika ülkesi. Nollywood ismi ile anılan sinema sektörü sayesinde Afrika ülkelerine film ihraç eden Nijerya her yıl Afrika’nın en zengin işadamları listelerinde başı çekiyor. Nijerya, Afrika’nın en büyük telekomünikasyon şirketlerine ev sahipliği yapıyor. Ancak işsizliğin giderek arttığı, yolsuzluğun yaygınlaştığı ülkede kuzey-güney arasındaki adaletsiz gelir dağılımının da yıldan yıla kötüleştiğini söylemek gerek. Toplumun tüm kesimlerinin ekonomik iyileşmeden aynı oranda faydalandığını söylemek mümkün değil maalesef. Gene de Nijerya 175 milyonluk nüfusu ile Afrika’daki en büyük pazar.

Nijerya bulunduğu coğrafyada bölgesel bir lider. Ancak nüfus ve ekonomideki ivme onu hızla bölgesel bir liderlikten kıtasal bir liderliğe taşımakta. Bu yöndeki muhtemel rakipleri Mısır, Güney Afrika ve Etiyopya’ya oranla Nijerya coğrafi konumu, nüfus potansiyeli ve yer altı zenginlikleri ile çok daha fazla avantaja sahip. Rahmetli Erbakan’ın öncülük ettiği D-8 oluşumuna dahil edilmiş olan Nijerya önümüzdeki yıllarda Afrika içinde daha etkin bir konumda olacak.

Zenginler ve yoksullar

Nijerya’da sağlık, eğitim ve ülke milli gelirinin kuzey-güney arasındaki bölgesel dağılımı güneyde zengin bir halk kuzeyde ise yoksul bir halk yaratmakta. Abuja ve Lagos gibi metropoller Afrika’nın en zengin dolar milyarderlerini çıkartırken Nijer, Kamerun ve Çad sınırına yakın kuzey bölgeleri kronikleşmiş yoksullukla yaşamakta. Hıristiyan nüfusun yoğunlukta yaşadığı güney eyaletlerinin ekonomik gelişiminde petrol ve doğal gaz yataklarının bu bölgelerde bulunması büyük paya sahip. Kuzey eyaletlerindeki yoksulluk ve Nijerya devletinin bu coğrafyadaki ihmalleri halkın hükümete karşı olumsuz refleksler geliştirmesinin başlıca sebebi. Kronik yoksulluk halkın, özellikle işsiz gençlerin, Boko Haram gibi alternatif yapılanmalara katılmasını kolaylaştırmakta. Son yıllarda Nijerya’nın karşılaştığı sorunların başında Boko Haram örgütünün düzenlediği saldırılar gelmekte. En son 234 kız çocuğunun kaçırılması ile dünya gündemine oturan örgüt 2009 yılından bu yana bu tür eylemler gerçekleştirmekte. Örgütün liderliğini yapan Ebubekir Şeku kaçırılan kızlarla ilgili ilginç açıklamalar yaptı. Kızların okumak yerine evlenmesi gerektiğini savunan Şeku ayrıca kızları köle pazarında satacağını söyledi. Ancak kölelik kaldırılalı uzun zaman geçtiğini ve silah pazarları canlılığını korurken Afrika’da da artık köle pazarı kalmadığını hatırlatmak gerek.

Eğitim reformu şart

Boko Haram’ın geçmişi 2002 yılına kadar uzanmakta. Muhammed Yusuf önderliğinde Maiduguri şehrinde bir eğitim kurumu ile faaliyete başlayan hareket özellikle 2009 sonrasında radikal bir örgüt haline geldi. 2009 olaylarına kadar iyi kötü şiddete bulaşmayan hareket 2009 yılında hareketin lideri Muhammed Yusuf’un Nijerya polisi tarafından infaz edilmesinin ardından hareketin başına Yusuf’un yardımcısı Ebu Bekir Şeku geçti. Boko Haram aslında Hausa dilinde oluşturulmuş bir nickname. Örgütün gerçek adı ise “Ehli Sünnet Dava ve Cihat Cemaati”.Boko Haram Batılı eğitim modeline karşı çıkışı ile ünlenmiş bir örgüt. Ancak eleştirdiği Batılı model karşısında herhangi bir alternatif model oluşturduğu da söylenemez.

Sadece Nijerya’nın değil Afrika’nın nerdeyse tamamının eğitim reformuna ihtiyaç duyduğu bir gerçek. Batılı eğitim modeli Afrika kimliğinin oluşmasının önündeki en büyük engel. Sömürgecilik döneminde temelleri atılmış ve genelde misyonerler ve kiliseler üzerinden işleyen eğitim sistemine Müslümanların bilinçli bir tepki olarak katılmadığı ve özellikle Kenya, Uganda ve Nijerya gibi ülkelerde en eğitimsiz kitle olarak kaldıkları bir gerçek. Sömürgecilik döneminde dayatılan Batılı model öncelikli olarak geleneksel eğitim kurumlarını ve metotlarını yok ederken Afrika’nın zihinsel ve kültürel olarak hızla Batılılaşmasının önünü açtı. Bu sistem her ne kadar Wole Soyinka ve Chinua Achebe gibi Nobel ödüllü yazarlar çıkartsa da bir Afrika kimliği oluşmasının önüne geçmiş oldu. Afrika’nın Hıristiyan nüfusu bu eğitim sistemine hızla adapte olurken Müslüman topluluklar kendilerini geri tutmuşlardır. Yoksulluk ve eğitimsizlik Müslüman kitlenin yüzleştiği en temel iki sorun olarak devam etmiştir.

Nijerya siyasetine ve ülkedeki dini yaşayışa bakıldığında 90’lı yılların sonuna gelindiğinde Müslüman-Hıristiyan geriliminin keskinleştiği görülür. Ancak bu gerilimin ülke geneline yayılmadığını daha çok kuzeydeki Müslüman eyaletlerde yaşayan azınlık Hıristiyan grupları ile yaşandığı söylenebilir. Bu azınlık Hıristiyan gruplar ile Müslümanlar arasında küçük ölçekli, mahalli çatışmaların yaşanmasında ana etken kuzey eyaletlerinin Şeriat yönetimine geçmeleri oldu. 1999’da taraflar arasında yoğun çatışmalar yaşanırken bu tür olaylar Boko Haram gibi bir örgütün doğmasına zemin hazırlamıştır.

Kurtarma operasyonu

Boko Haram her ne kadar yerel halktan destek gördüğünü iddia etse de örgütün eylemlerinden olumsuz yönde en fazla etkilenen kesim kuşkusuz kuzey eyaletlerindeki halktır. Bu eyaletlerde yaşayan halk hükümet güçleri ile Boko Haram arasında yaşanan kavganın gerçek mağdurudur. Boko Haram örgütünün eylemlerinin daha fazla şiddetlenmesinde hükümet güçlerinin hukuksuz uygulamaları fazlasıyla rol oynamıştır. Sorgusuz sualsiz tutuklanan ve hapishanelere atılan mağdur bir kitle bulunmaktadır. Örgüt ile mücadelede uygulanan yanlış yöntemler yaşanan şiddet olaylarını azaltmak yerine daha da arttırmıştır.

Boko Haram örgütü eylemlerini sadece hükümet güçlerine karşı değil toplumun tüm kesimlerine karşı yürütmektedir. Kilise baskınları düzenleyen örgüt aynı zamanda muhalif gördüğü Müslüman cemaatlere de saldırmaktadır. Örgütün kanlı faaliyetleri ve ilkel söylemleri sadece Nijerya’da yaşayan Müslümanları marjinalleştirmiyor aynı zamanda tüm dünya Müslümanlarını da olumsuz yönde etkiliyor şüphesiz.

Yukarda değindiğimiz demografik faktörler ve zengin yer altı kaynakları nedeniyle Nijerya küresel güçlerin önem verdiği bir ülke. Ülke Amerika’nın Sahra-altı Afrika’daki en mühim partneri. Nijerya petrolleri büyük oranda Amerika’ya gitmekte. Nijerya’da yaşanan kaçırma olayına Obama ailesi özel bir hassasiyet gösterdi kuşkusuz. Amerika, İngiltere ve İsrail gibi küresel güçler Orta Afrika’daki katliama ve Suriye’deki iç savaşa sessiz kalırken Nijerya konusunda hızla harekete geçerek yardım önerisinde bulundular. Küresel güçlerin kaçırılan kızları kurtarmak için başlatılacak operasyonda yer alma isteği ise kuşkuyla karşılandı.

Amerikan yönetimi rehine kurtarma operasyonlarında profesyonelleşmiş mikro bir ekip göndereceğini açıkladı. Amerika’nın bu girişimi geniş bir askeri operasyondan ziyade Uganda modeline benzemekte. Uganda’daki Tanrı’nın Direniş Ordusu’nun lideri Joseph Kony’nin yakalanması için başlatılan girişime benziyor. Uganda’ya gönderilen mikro birlikler gibi Nijerya’ya da benzer şekilde uzman birlikler gönderilecek. Elbette bu Amerika’nın Nijerya’ya daha fazla nüfuz etmesi için de uygun bir fırsat. İsrail, Fransa, İngiltere ve Çin’de kurtarma operasyonuna destek vermek isteyen diğer ülkeler.

Nijerya’nın geleceği...  

İlerleyen yıllarda Nijerya’nın geleceği Müslümanların elinde olacak. 2030’a kadar Müslüman nüfus daha hızlı artarken ülkede Hıristiyanlar azınlık haline gelecek. Ülkedeki Müslüman-Hıristiyan nüfus dengesi bozulacak. Sanırım bu doğal değişim Nijerya’yı şekillendirecek asıl önemli faktör. Afrika’ya liderlik yapacak bu ülkede İslam’ın güç kazanması Afrika üzerinde büyük hesaplar yapan bazı kesimlerce kabul edilebilecek bir durum değil elbette. Wikileaks’e sızan bazı belgelerde 2015 itibariyle ülkede bölünme yaşanacağından bahsedilse de, kanımca,  bu beklenti o kadar erken gerçekleşmeyecek. Ancak Sudan’daki gibi kuzey-güney tarzı bir bölünme petrol ve doğal gaz kaynaklarının güneyde olması nedeniyle Hıristiyan kesim üzerinde çabuk kabul görebilir. Boko Haram’ın eylemleri Müslüman-Hıristiyan kutuplaşmasını tetiklerken ülkede bölünme bekleyenler için de bu süreci hızlandıran bir etki yapıyor şüphesiz. Bu yüzden Boko Haram’ın eylemlerine ve küresel aktörlerin gösterdiği reflekse çok şaşırmamak gerekir.

[email protected]