Boko Haram: Yeni fitne kazanı

Prof. Dr. Birol Akgün/SDE Başkanı
18.05.2014

ABD ve Batı, radikal İslamcılara karşı cephede kazansa dahi zihinlerde kazanması kolay olmayacak. Zira Batının İslam dünyasında ve özellikle Afrika’da güvenilirlik ve samimiyet sorunu var. Mısır’da İslamcı diye seçimle işbaşına gelen Mursi’nin devrilmesini destekleyen ABD’nin, Nijerya’da Boko Haram’ı ikna etme şansı yok.


Boko Haram: Yeni fitne kazanı

Boko Haram ismi son haftalarda dünya medyasında giderek sıkça duyulur oldu. Batı medyası ve dolayısıyla bizim basın da Boko Haram’ı Nijerya’da ortaokul ve liselerde okuyan kız öğrencileri kaçırıp bunları köle olarak satan veya onları savaş ganimeti olarak gördüğü için cariye olarak kendi militanlarıyla evlendiren gayri insani ve ilkel bir anlayışın temsilcisi bir terör örgütü olaraksunuyor. Bu bilgiler doğru olabilir. Ancak olay yalnızca bundan ibaret değil ve perde arkasını bilmeden yapılacak değerlendirmeler bizi Batının çizdiği perspektife mahkum ediyor. O kadar çarpık bir algı var ki, bazıları böyle bir örgütü Türkiye ile de ilişkilendirmeye çalışıyor. Dahası Boko Haram’ın eylemleri üzerinden tüm dünyadaki Müslümanları karalamaya yönelik yayınlar yapılıyor ve böylece batılı insanın islamafobik kaygıları pekiştiriliyor.

Peki, gerçek ne? Boko Haram kimi ve neyi temsil ediyor? Bu işlerde Batının günahı hiç mi yok? Orta Afrika Cumhuriyetinde Müslümanlar Hıristiyan milislerce sokak ortasında canice linç edilirken sesleri çıkmayan Batı medyası, şimdi kız çocuklarının kaçırılması karşısında neden bu kadar tepki gösteriyor? Sorun yalnızca kız çocuklarına duyulan merhamet mi, yoksa perde arkasındaki Nijerya’nın petrol kaynaklarının nasıl kontrol edileceği ile ilgili Çin ve Batı rekabeti mi var? Bu tür durumlarda devreye girip sansasyonel makaleler yazarak dünyayı aydınlatan(!) Seymour Hersh gibi  araştırmacı gazeteciler neden konu hakkında yazma gereği duymazlar?

Kızlar neden kaçırılıyor?

Boko Haram Nijerya’da Müslümanların yoğun  olarak  yaşadığı Kuzey bölgesinde faaliyet gösteren Batı karşıtı, anti-kolonyal bir direniş örgütü aslında. “Boko Haram” ismi ise yerel Hausa dilinde “Batılı Eğitim Günahtır”  anlamına geliyor. Ama onlar kendilerini İslam davasına hizmet eden bir ehli sünnet cemaati olarak tanımlıyorlar. Siyasi literatür açısından bakıldığında Afrika’daki cihadi selefiliğin bir kolu olarak görmek mümkün. Zira grubun kurucusu olan ve bir çatışmada öldürülen Muhammed Yusuf kendisi Çad ve Nijer’de medrese eğitimi almış ve Nijeryanın Selefi İzale akımına mensup bir imamdı. Ülkesine döndükten sonra Maidiguru şehrinde yalnızca İslami usule göre eğitim vermek üzere bir medrese açıp cami yaptırdı ve burayı cemaatin siyasi üssü haline getirdi. İslami öğretisi ve benimsediği yöntem itibariyle El Kaide’nin kurucusu olan ve 11 Eylül olaylarından sorumlu tutulan Bin Ladin ile ideolojik ve siyasi olarak akraba sayılabilir. Ülkenin şeriatla ve müslüman idarecilerce yönetilmesini istiyorlar. Tıpkı Afganistan Talibanı gibi kızların okumasına karşı çıkıyorlar.

Cemaat 2002 yılından beri faaliyet gösteriyor. Ancak son zamanlarda şiddetin dozu ve seçilen hedefler bakımından eylemlerde tırmanış var. Çünkü 2009’da kurucu lider İmam Yusuf Nijerya ordusu tarafından bir baskında ele geçirilip işkence ile öldürülmüş. Yerine geçen öğrencisi Ebubekir Şehuka ise kendilerine yapılan baskılara karşı şiddeti bölgeye yayma ve kitleselleştirme stratejisi izliyor. 2014 yılındaki Boko Haram merkezli çatışmalarda öldürülenlerin sayısının 1500 civarında olduğu tahmin ediliyor.

ABD’nin terörle mücadele stratejisi çerçevesinde pek çok Afrika ülkesine baskı yaptığı, eğitim için maddi ve askeri destek verdiği biliniyor. Boko Haram ABD’nin terör listesinde yer alıyor ve bu nedenle ABD Nijerya’yaterörle mücadele için aktif destek veriyor. 2009’dan bu yana ABD Nijerya hükümetine 1.3 milyar dolarlık parasal yardımda bulunmuş ve terörle mücadele için bu ülkeye özel birlikler göndermiş.  Artan baskılara ve dış müdahalelere karşı ise Boko Haram savunmadan, saldırı amaçlı yeni taktiğe geçmiş. Medreseleri dağıtılıp camileri kapatıldığı içinde kırsal alana kaçıp, şimdi geniş çaplı şiddet eylemleriyle kendilerini Batıya ve laik yönetime karşı islam adına mücadele eden bir kurtuluş örgütüne dönüştürmeye çalışıyorlar. Artık Batılı hedeflere, polis karakollarına ve BM ofislerine yönelik terör saldırılarına başlamışlar. Somali’deki El Şebab örgütü gibi belli bir kırsal alanı yalnızca kendilerince kontrol edilen bir sığınak (safe haven) ve askeri üs haline getirme gayretindeler. Kim tarafından desteklendiği tam olarak bilinmiyor. Ancak silah ve mühimmatın ordu birliklerinin depolarına yapılan baskınlardan elde edildiği söyleniyor. Bazıları ise ordu içinde Devlet Başkanı Jonathan Goodluck’a karşı olan bazı kesimlerin bu örgüte silah aktardığını iddia ediyor.  Bilinen şey şu ki, örgüt kendi bölgesinde hem insan gücü hem de toplumsal destek anlamında güç kazanıyor ve okuyan kızları kaçırma gibi ses getiren siyasi eylemlerle de Nijerya hükümetini zor durumda bırakabiliyor.

İnsan ve kız kaçırma eylemleri aslında bu bölgenin tarihinde yeni bir şey değil. Nijerya 16. Yüzyıldan itibaren Afrika’dan Avrupa ve Amerika’ya yönelik başlayan köle ticaretinin önemli merkezlerinden biriydi. Köle ticareti bugün artık elbette yok. Ancak Batılıların Afrika insanına öğrettikleri “insan ticaretinin” karlı bir iş olduğuna ilişkin anlayışın yansımalarını bölgedeki bazı uygulamalarda bugün dahi görmek mümkündür. Nitekim Çad, Nijer, Mali ve Kamerun gibi bölge ülkelerinde insan kaçırmak ve fidye almak yaygın olarak görülen bir suç çeşididir.

Özel olarak kızların kaçırılmasının ise iki nedeni var: Birinci neden ideolojik. Boko Haram örgütü ve aslında Nijerya’da halkın yarısını oluşturan Müslüman nüfus, İngilizler tarafından ülkedeki eğitim sisteminde kullanılan yazı dilinin Arapçadan Latin alfabesine çevrilmesine karşı çıkıyorlar. Okullarda Latin alfabesi ile eğitim yapılmasını da sömürgeciliğin devamı olarak görüyorlar. Milliyetçilik bir yana, Selefi anlayışa göre de bu bir bidat sayılıyor. Bu nedenle kızların okula gitmesine ve batılı eğitim görmesine şiddetle karşılar.

Ama aslında kız öğrencilerin kaçırılmasının daha başka pratik gerekçeleri de var. Nijerya ordusu son zamanlarda Başka Boko Haram’ın lideri Şehuka olmak üzere, önde gelen milislerin evlerine baskın yaparak eşlerini ve çocuklarını gözaltına alıp tutuklamış. Bunların nerede oldukları da bilinmiyor. Hükümet bu taktikle, ailelerin çocuklarını ve diğer fertlerini bu örgüte katılmaktan veya destek vermekten vaz geçirmeye çalışıyor. Ama bu taktik ters tepiyor. Örgüt okul basıp, kız çocuklarını kaçırarak kendi aile fertleriyle takas yapmak istiyor. İsrail’liler ve Filistinliler arasında zaman zaman yapıldığı gibi, aslında Nijerya’dada geçmişte Boko Haram ile benzer şekilde “esir değişimi” yapılmıştır. Kaçırılan kız çocuklarının büyük çoğunluğu Müslüman. Ama örgüt bugünlerde Hristiyan kızları da kaçırarak hükümet üzerinde baskı oluşturmak ve pazarlığı hızlandırmak istiyor. Örgüt liderinin bunları köle olarak satacağız şeklindeki video görüntülü mesajları da bu pazarlık sürecinde kamuoyu baskısı oluşturma stratejisinin bir parçası. Medyaya yansıdığı kadar da bu stratejisi başarılı olmuş görünüyor. Muhtemelen yakın dönemde hükümetle bir esir takası yapılması sürpriz olmayacaktır.

Batı ne yapmaya çalışıyor?

Ancak burada temel bir sorun hala devam ediyor. O da şu: Bush döneminde başlayan terörle mücadele politikası Obama’nın 6 yıllık başkanlığı ve islam dünyası ile barışmaya yönelik yeni başlangıç (reset) vaatlerine rağmen hala olduğu gibi devam ediyor. Batı hala oryantalist ve hala müslüman dünya ile ilişkileri gerçekçi bir temelde tartışmaya hazır değil. Obama’nın küresel terörle mücadele stratejisindeki tek farkı şu: ABD kara orduları yerine artık yüksek teknolojiye dayanan insansız hava araçları kullanıyor. Yakında Boko Haram’ın üslerine yakın bir bölgeye ABD’nin Drone üsleri kurması hiç sürpriz olmaz. Ama bilinmesi gereken şey şudur. ABD ve Batı radikal İslamcılarla mücadelede cephede kazansa dahi, zihinlerde kazanması kolay olmayacak. Zira Batının İslam dünyasında ve özellikle Afrika’da güvenilirlik ve samimiyet sorunu var. Terör sorununun ve radikalizmin çözümü silahtan değil, özgürlükten, kalkınmadan ve demokrasiden geçiyor. Mısır’da İslamcı diye seçimle işbaşına gelen Mursi’nin devrilmesini destekleyen ABD’nin, Nijerya’da Boko Haram’ı ikna etme şansı yok. ABD’nin Nijerya’daki her eylemi artık ister istemez sömürgecilik, petrol ve ekonomik çıkar temelli olarak algılanacaktır.  

[email protected]