Bölgesel çatışma dinamikleri ve PKK ile bütünleşen tehdit jeopolitiği

Necdet Özçelik / Yazar
25.09.2022

PKK'nın ABD himayesindeki Yunanistan-Güney Kıbrıs-Ermenistan ekseninde Balkanlar, Ege, Doğu Akdeniz ve Kafkaslardaki bölgesel jeopolitik çatışma süreçlerinde ortak bir vekil aktör olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu, Türkiye'nin PKK ile mücadelesini güçleştiren bütünleşik bir tehdit olarak değerlendirilebilir. Buna karşı Türkiye'nin Türkiye-KKTC-Azerbaycan eksenli bir bütünleşik karşı tedbir alması gerekebilir.


Bölgesel çatışma dinamikleri ve PKK ile bütünleşen tehdit jeopolitiği

Doğu Avrupa, Balkanlar, Doğu Akdeniz, Kafkaslar ve Orta Doğu gibi Türkiye'nin yakın jeopolitik çevresindeki mevcut ve potansiyel çatışma dinamiklerinin meydan okuma şiddetinde geçtiğimiz son bir yıldan bu yana önemli bir artış gözlenmektedir. Dondurulmuş çatışmaların yeniden ısındığı, düşük yoğunluklu çatışma süreçlerinin yerini konvansiyonel mikro çatışma doğasına bıraktığı, küresel cepheleşmelerin de bölgesel küçük çatışmalar etrafında odaklandığı bu dönemde dikkat çeken husus ise bahsi geçen gerginlik ve çatışma süreçlerinin eş zamanlı ve birbiriyle etkileşimli yakın coğrafyalarda meydana geliyor olmasıdır. Aktör ve ölçek bakımından bir çokluk durumumun bulunduğu bu gerginlik ve çatışma süreci kimilerince yakın bir zamanda dünya çapında İkinci Dünya Savaşı'ndan buyana görülmemiş büyüklükte yeni bir çatışma ikliminin habercisi olarak değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmelerdeki endişeyi haklı kılan iki durum tıpkı İkinci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi mevcut çatışma ortamında da devletlerarası ittifaklar savaşı ve nükleer güç kullanımı ihtimalidir. Ancak, endişelenmesi gereken bir başka durum ise devlet-dışı silahlı aktörlerin içinde bulunulan yeni çatışma süreçlerindeki rolü olmalıdır. İçinden geçtiğimiz mikro-konvansiyonel devlet-devlet angajmanları sürecinde devlet-dışı silahlı aktörlerin de sınırlı kapasitelerini optimize ederek hayatta kalabilmek veya siyasi/askeri hedeflerine ulaşabilmek için pragmatik bir örgüt programı geliştirerek bu çatışma dinamikleri içinde yer alacakları beklenmelidir. Endişe edilmesi gereken en önemli durumlardan biri de budur.

Potansiyel gerilim

PKK terör örgütünün de Türkiye'nin yakın jeopolitik çevresinde devam eden ve potansiyel gerginlik/çatışma dinamiklerine eklemlenerek örgütün hayatta kalmak veya hedeflerine ulaşmak için kaotik ortamları manipüle edecek bir strateji izleyeceğini bekleyebiliriz. Bu durumda Türkiye'nin yakın jeopolitik çevresindeki çatışma/gerginliklerin Türkiye'nin PKK terörüyle mücadelesini de etkileyeceği beklenebilir. Bu kapsamda, Irak'ta Kerkük-Mahmur-Sincar ve Suriye'de Halep çevresinde İran yayılmacılığının neden olduğu PKK'nın vekalet terörü, Suriye'nin kuzeyinde devam eden ve yapısal hale gelen ABD-PKK ortaklığı, Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte gelişen kırılganlaşan ancak devam eden Rusya-PKK ilişkisi bir tarafta tutulursa, öncelik sırasına göre Türkiye'nin PKK tehdidiyle birlikte değerlendirmesi gereken çatışma/gerginlik çevreleri şu şekilde sıralanabilir; Karabağ ekseninde Ermenistan işgalinin neden olduğu mikro konvansiyonel çatışma, Trakya-Ege-Kıbrıs hattında Yunan ve Kıbrıslı Rumların neden olduğu gerginlik ve düşük yoğunluk çatışma ortamı.

Karabağ ekseni ve PKK

Geçtiğimiz haftalarda Karabağ'da Laçin Koridorunda başlayan el değiştirme süreci, ve müteakibinde Azerbaycan-Ermenistan temas hatlarının tamamına genişleyen konvansiyonel çatışmalar dikkatleri yeniden Ermenistan'ın güneyinde, İran'ın kuzeyinde Azerbaycan ile Nahçivan arasındaki Zengezur Koridoruna çevirdi. Kasım 2020'de imzalanan ateşkes anlaşmasının gereği olarak Nahçivan ile Azerbaycan arasındaki güvenli ulaşımın sağlanması için üzerinde mutabık kalınan Zengezur Koridoru'nun jeopolitik etkisi bölgesel ve küresel aktörlerin manipülasyonu için bir durumu ortaya koymaktadır. Yine bu bölgenin potansiyel enerji nakil hatları ile Çin'in Kuşak-Yol projesinin güzergahında yer alması Türkiye'nin ve Azerbaycan'ın jeopolitik rolünü güçlendirirken, bu durum Ermenistan, İran, ABD ve Fransa üzerinde bir stres yaratmaktadır. Bahsi geçen koridorun çalışmaması için Türkiye ile doğrudan karşı karşıya gelmek yerine devlet-dışı bir vekalet aktör olarak PKK'yı Ermenistan-Azerbaycan çatışmasına ekleyerek bölgede istikrarsızlığı teşvik etmek mümkün görünmektedir. Zaten bu ülkelerin PKK ile geçmişten bugüne benzer bir angajman içinde oldukları bir sır değildir. PKK'ya Kars-Iğdır-Ağrı hattında yeniden etkinlik kazandırmak için Ermenistan ve İran üzerinden yeni bir terör dalgası beklenebilir. ABD ve Fransa'nın AGİT Minsk Grubunu yeniden canlandırma süreci, İran'ın Güney Azerbaycan'daki ( Tebriz çevresi) muhtemel bir halk hareketini önlemek için PKK'yı kullanmak suretiyle Türkiye ile Azerbaycan arasındaki çok boyutlu senkronizasyonu bozmaya çalışması beklenmelidir. ABD Kongresinden geçtiğimiz hafta Ermenistan'a düzenlenen ziyarette Türkiye'yi hedef gösteren açıklamaları ile İran'ın Azerbaycan'ın Karabağ'daki topraklarının bir kısmını Ermenistan'dan geri almış olmasına dönük yaklaşımı böylesine bir senaryoyu güçlendirmektedir. PKK'nın içinde bulunduğu askeri kapasitesizliğin üstesinden gelmek için Karabağ eksenli yeni bir uluslararası motivasyon/desteğe teşne olduğu görülmektedir. PKK'lı teröristlerin İkinci Karabağ Savaşı'ndaki varlığı hatırlanmalıdır. Bu noktada İran'ı Azerbaycan üzerinden kuzeyden sınırlamaya ve baskı altında tutmaya çalışan İsrail'in stratejisi dikkatle izlenmeli ve Karabağ eksenindeki ABD-PKK ve Fransa-PKK ilişkisini sınırlandıracak şekilde manipüle edilmelidir. Böylelikle PKK'nın Ermenistan-Azerbaycan çatışmasına eklenmesi engellenerek bu jeopolitik alanda yeniden hayat bulmasına imkan verilmeyebilir. Halihazırda Kars-Iğdır-Ağrı hattındaki (Çemço-Ağrı Dağı-Tendürek) iç güvenlik harekatlarıyla entegre olmuş sınır güvenliği Ermenistan ve İran'daki PKK ile dolaylı bir müdahale ile de senkronize edilebilir.

Trakya-Ege-Doğu Akdeniz Hattı ve PKK

Yunanistan ile Türkiye arasında süregelen Doğu Akdeniz ve Ege Denizi'ndeki uyuşmazlığın neden olduğu gerginlik ve düşük yoğunluklu çatışma uygulamaları küresel müdahaleci ülkelerle birlikte PKK, DHKP/C ve FETÖ gibi örgütlerinde bu çatışma sürecine dahil olmaları için çekici bir motivasyon kaynağı haline geldi. Bilindiği gibi Yunanistan ile PKK arasında yapısallaşan ilişki bu ülkedeki bir mülteci kampının PKK'nın ideolojik ve askeri eğitim merkezi ve örgüt elemanları için güvenli bir barınma alanına dönüşmesine neden oldu. Öyle ki son iki yıldır Türkiye'de PKK'nın şehir yapılanmasına dönük artan kolluk operasyonlarıyla birlikte özellikle İstanbul çevresinden birçok örgüt mensubunun Yunanistan'a kaçmak için girişimde bulunduğu da görüldü. Edirne'nin Meriç, İpsala, Uzunköprü ve merkez ilçelerinin hudut hatlarında her hafta çok sayıda PKK'lının huduttaki güvenlik kuvvetlerince yakalandığı gözlenmektedir. Hatta, PKK üyeliğiyle suçlanan eski bir HDP milletvekili de benzer bir kaçış için Yunanistan yolundayken güvenlik kuvvetlerince Silivri çevresinde iki hafta önce yakalandı. Bununla birlikte Yunanistan'da eğitim gören PKK'lı teröristlerin Türkiye'ye gelerek sansasyonel eylemler yapmaya çalıştığı, bu maksatla gelen ve yakalanan bazı teröristlerin kimliklerinin zaman zaman basınla paylaşıldığı da görülmektedir.

PKK'lı teröristlerin Yunanistan-Türkiye gerginliğine ve çatışmasına eklenerek Yunanistan'ın düşük yoğunluk çatışma uygulamalarını Türkiye topraklarında hayata geçirmek için gönüllü oldukları bilinmektedir. PKK, geçmişten günümüze orman yangınları, bombalı eylemler ve silahlı saldırılar gibi çok sayıda terör eylemini Yunanistan adına gerçekleştirmektedir. Bununla birlikte PKK'lı teröristlerin İstanbul üzerinden sınır hattına, oradan Yunanistan'a geçtikleri, burada güvenli bölgelerde bir müddet durduktan sonra Girit-Kıbrıs-Suriye-Irak-Türkiye hattında bir hareket döngüsü içine girdikleri izlenmektedir. İşin dikkat çeken kısmı özellikle Yunan ana karası-Girit-Kıbrıs-Suriye eksenindeki hareketin ABD'nin askeri ayak izini takip ediyor olmasıdır. Dedeağaç'tan başlayıp Kamışlı'da biten yolculuklardan bahsedilebilir. Bunlar yaşanırken PKK'lıların Güney Kıbrıs'ta da Yunanistan'da olduğu gibi güvenli evler ve ofisler oluşturduğuna dair bilgiler mevcuttur.

Sabotaj eylemleri

Tıpkı Ermenistan gibi Yunanistan'ın da PKK'yı ABD ve Fransa himayesinde düşük yoğunluklu angajmanlarının vekili olarak kullanmak gibi bir inisiyatifi bulunmaktadır. Olası bir Yunan-Türk çatışmasında Trakya-Ege-Kıbrıs temas hattının gerisinde PKK'nın özellikle sabotaj içerikli eylemleri için Yunan stratejisinin önemli bir aktörü olduğu söylenebilir. Bu kapsamda, Yunanistan eksenindeki PKK ile mücadelenin insan kaçakçılığı boyutuna genişletilmesi, İnsan kaçakçılığının da terörle mücadele kapsamına alınarak caydırıcılığın arttırılması önerilebilir.

PKK'nın ABD himayesindeki Yunanistan-Güney Kıbrıs-Ermenistan ekseninde Balkanlar, Ege, Doğu Akdeniz ve Kafkaslardaki bölgesel jeopolitik çatışma süreçlerinde ortak bir vekil aktör olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu, Türkiye'nin PKK ile mücadelesini güçleştiren bütünleşik bir tehdit olarak değerlendirilebilir. Buna karşı Türkiye'nin Türkiye-KKTC-Azerbaycan eksenli bir bütünleşik karşı tedbir alması gerekebilir. Bu duruma yer yer devlet seviyesindeki müstakil bölge aktörlerinin de eklenmesi faydalı sonuçlar doğurabilir.

@necdet4059