Bölünmüş ABD’nin bölünmüş Kongresi

Hakan Çopur / Araştırmacı, yazar
10.11.2018

Eğer Trump, Demokratların yarısını işgal ettiği Kongrenin sürekli kendisine engel olduğu konusunda kendi seçmen kitlesini ikna edip mobilize edebilirse 2020 seçimlerinde yine çok güçlü bir aday olacaktır. Peki azınlıktayken çok konuşan Demokratlar en azından Temsilciler Meclisinde fiiliyatta ne yapacaklar? 2020 başkanlık seçimlerinde Trump’ın karşısına kimi çıkaracaklar?


Bölünmüş ABD’nin bölünmüş Kongresi

6 Kasım’da ABD’de yapılan Kongre ara seçimlerinin sonuçları, ülkede zaten son dönemde belirginleşen ayrışma ve kutuplaşmanın Kongreye yansımasından başka bir anlama gelmiyor. Toplumda her geçen gün artan bu ayrışmanın Kongreye de yansımış olması, ilk iki yılı pek çok bakımdan sancılı geçen Trump’ın bundan sonraki iki yılının daha da sancılı geçeceğini gösteriyor. Temsilciler Meclisindeki çoğunluğu ele geçiren Demokratlar, hem Trump’ın ve Cumhuriyetçilerin ajandasını sabote edebilme hem de Trump aleyhinde birtakım yasal süreçleri harekete geçirme kabiliyeti kazanmış oldular. Artık 2020 başkanlık seçimlerine giden yolda Washington, bugüne kadarkinden daha da sıcak bir döneme giriyor. Bölünmüş Kongre, Trump’ın öngörülemez ilk iki yılının ardından kalan iki yılda daha da öngörülemez bir başkan olmasına neden olabilir.

Sonuçların anlamı

8 yıllık aranın ardından ABD’nin alt kanadı olan Temsilciler Meclisinde yeniden çoğunluğu ele geçiren Demokratlar, küçük çaplı bir “zafer” kazanmış oldular. Ana akım liberal medyanın büyüttüğü kadar büyük olmasa da sonuçta Kongrenin bir kanadını Cumhuriyetçilerin elinden almak önemli bir iştir. ABD’de neredeyse geleneksel olarak başkanın partisi ilk ara seçimlerde Temsilciler Meclisini kaybetse de, bu seferki ara seçim sonuçları bundan daha büyük bir anlam taşıyor. Hem Trump’ın ilk iki yılının bir karnesi hem de toplumun Trump Amerika’sına vereceği refleks bakımından özel bir önem atfedilen seçimler, beklendiği gibi Kongreyi ikiye böldü. Fakat bu beklenen sonuç bile önceki ara seçimlerden daha farklı bir mesaj taşıyor.

Trump’ın Beyaz Saray’a çıkmasıyla Washington’ı tamamen kaplayan kırmızı renk (Cumhuriyetçilerin rengi), Amerikan toplumunun en azından yarısını rahatsız etmişe benziyor. Esasen Trump’ın başkan seçilmesi sürecinde dile getirilen “dip dalga” ya da “ABD’nin görünmeyen yüzü” tanımlamalarının Demokrat karşılığı bu seçimlerde kısmen harekete geçmiş gibi gözüküyor. Henüz resmi rakamlar açıklanmış olmasa da sandığa gitme oranlarının önceki yıllara kıyasla artmış olmasından ve Demokratların daha fazla sandığa gitmesinden bu sonuca varmak mümkün.

Toplumsal karşıtlık

Seçimlerden 5-6 ay önce “mavi dalga” (Demokratların rengi) şeklinde biraz da liberal medyanın abarttığı bir toplumsal hareketliliğin “Trump karşıtlığı” ekseninde birleşerek Kongrenin tamamını saracağı söyleniyordu. Ancak tam olarak öyle olmadı. Demokratlar Temsilciler Meclisini kazansa da Cumhuriyetçiler Senatodaki çoğunluklarını korudular, hatta sandalye sayılarını artırdılar (Bu yazı kaleme alındığında hala bazı eyaletlerde sonuçlar netleşmediği için kesin bir sayı verilmemiştir). Ancak yine de oy veren seçmen sayısının artmış olması, kadınların ciddi şekilde hem aday olması hem de oy kullanan kadın sayısının artması, daha fazla göçmenin sandığa gitmesi ve farklı toplumsal kesimleri temsil eden adayların varlığı, bu seçimlerde Trump’ın söylem ve politikalarından rahatsız olan kesimlerin “mavi dalga” kadar olmasa da bir araya geldiğini gösteriyor. Örneğin Amerikalı Müslümanların 2000 yılındaki seçimlerden sonra hem aday hem de seçmen olarak en fazla ilgi gösterdiği seçimlerin bu ara seçimler olması da bu bakımdan manidardır. Şayet bu bir dalgaysa bu dalganın nereye evrileceğini önümüzdeki iki yıl gösterecek; ancak kesin olan şey artık Kongredeki iki kanadın birçok konuda ciddi bir çekişme içinde olacağı.

ABD’de Beyaz Saray, Kongre ve Yüksek Mahkeme sacayakları üzerine kurulmuş olan dengede Beyaz Saray ve Kongreyi aynı anda elinde tutan Cumhuriyetçileri artık daha zorlu bir iki yıl bekliyor. Başta Obama döneminde getirilen sağlık reformu ve yasa dışı göçmenlerin durumu ile ilgili yasal düzenlemeler olmak üzere toplumu bölen ana konular, artık Senato ile Temsilciler Meclisi arasındaki soğuk savaşın gündemini belirleyecek.

Trump’ın işi daha zor

ABD’deki yasama faaliyetinde bir yasa tasarısının hem Senato hem de Temsilciler Meclisinden geçerek başkanın önüne gelme zorunluluğu, Demokratların birçok konuda Kongreyi bloke edebilecekleri anlamına da geliyor. Demokrat adayların seçim öncesindeki bir numaralı gündem maddesi sağlık reformu, Cumhuriyetçi adaylarınki ise yasa dışı göçmenler konusuydu. Bu bakımdan başta sağlık reformu ve göçmenler olmak üzere Kongre çatısı altında sert tartışmaların yaşanması kuvvetle muhtemeldir.

Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki Kongre savaşları bir yana bazı konularda Trump’ın da yasal soruşturmalarla yüzleşmesi mümkün olacaktır. Örneğin Demokratlar Trump’ın eski varlıkları üzerinden halen kazanç sağladığını ve bunun Anayasaya aykırı olduğunu savunuyor. Bugüne kadar Kongredeki ilgili komitelerde Cumhuriyetçiler ağırlıkta olduğu için bu konuda herhangi bir soruşturma vs. açılması mümkün olmamıştı. Ancak şimdi en azından Temsilciler Meclisindeki komitelerde çoğunluğu ele alacak olan Demokratların Trump’ı sıkıştırmak için her türlü yolu denemeleri sürpriz olmaz. Demokratlar ayrıca, Trump’ın yasal düzenleme gerektiren birçok işi başkanlık kararnameleri yoluyla halletmesinin de sorunlu olduğunu düşünüyor. Bu konu da Demokratların öncelikli işler listesinde yer alacak ve en azından bundan sonraki birçok başkanlık kararnamesiyle ilgili tartışma yaratacaklardır.

Dış politikaya etkisi

Öte yandan Trump’ın bazı dış politika tercihlerini ve söylemlerini muhalefetteyken sıkça eleştiren Demokratların Temsilciler Meclisi imkanları ölçüsünde ne yapacakları da merak konusu. Örneğin Trump yönetiminin Yemen’deki savaş konusunda Riyad’a verdiği güçlü desteği her fırsatta eleştiren Demokrat Partinin Kongrede göstereceği performans merak ediliyor. Eğer Demokratlar ABD’nin Suudi Arabistan’a verdiği askeri desteğin kesilmesi, bu ülkeye silah satışının durdurulması dahil birtakım tedbirler alınması için harekete geçerse bu durum Kongrede bir fark yaratabilir. Kuşkusuz Senatoda Cumhuriyetçilerin vereceği karar bu tür girişimlerin kaderini belirleyebilir. Ancak (zor olsa da) bazı konularda birkaç senatörün fikir değiştirmesi bazı spesifik konularda Demokratların ajandasını mümkün kılabilir. Bununla birlikte Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayı, ABD’nin Suriye politikası, Türk-Amerikan ilişkileri, ABD-Rusya ilişkileri, başta AB olmak üzere müttefikleriyle ilişkileri ve bunun gibi birçok başlıkta da Demokratların ortaya koyacağı performans, Kongredeki dış politika ajandasını belirleyecektir. Bazı konularda Demokratlar sırf Trump’ın ajandasını sekteye uğratmak için yasal adımlar atabilir ve Beyaz Saray’ın canını sıkabilir. Ancak burada Trump’ın Demokratlara karşı daha da bilenmiş bir başkan olarak mı önüne bakacağı, yoksa bir yolunu bulup Demokratlarla da mı çalışacağı, önümüzdeki iki yılın hava durumunu tayin edecektir. Tüm bu senaryolarla birlikte Demokratların öncelikli ajandasının iç politika ağırlıklı olduğunu da ifade etmek gerekiyor.

Sonuç olarak ABD’deki ara seçimler, son dönemde birçok başlıkta zaten bölünmüş olan Amerikan toplumunun aynası sayılabilecek olan Kongrede de aynı ayrışmanın bir tescili olarak okunabilir. Bu ayrışmanın elbette tek sebebi Trump değildir, ancak birçok farklı toplumsal kesimin Trump’ın söylemlerinden ve söylemlerini eyleme dökme biçiminden memnun olmadığı görülüyor. Fakat Trump’ın toplumdaki karşılığının halen belli bir düzeyde devam ettiğini de vurgulamak lazım. Aslında bu süreçte bir tarafı/partiyi destekleyenler daha da kutuplaştı. Bu kutuplaşmanın derinleşmesi pekala mümkün. Örneğin yasa dışı göçmenler konusunda hala birçok insan Trump’ın tezlerini destekliyor. Bu seçimler kısmen diğer görüşü destekleyenlerin öne çıktığı bir seçim oldu; ancak kırmızı dalga hala varlığını sürdürüyor.

Eğer Trump, Demokratların yarısını işgal ettiği Kongrenin sürekli kendisine engel olduğu konusunda kendi seçmen kitlesini ikna edip mobilize edebilirse 2020 seçimlerinde yine çok güçlü bir aday olacaktır. Trump’ın bunu kotarabilecek siyasi sihirbazlığa sahip olduğu artık bilinen bir gerçek. Geriye çok değerli iki soru kalıyor: Azınlıktayken çok konuşan Demokratlar en azından Temsilciler Meclisinde fiiliyatta ne yapacaklar? Demokratlar 2020 başkanlık seçimlerinde Trump’ın karşısına kimi çıkaracaklar?

@hakancopur1