Borsa açık, güven eksik: Suriye ekonomisinin sessiz soruları

Dr. Makbule Yalın/ TBMM AB Uyum Komisyonu, Araştırmacı
17.06.2025

Suriye'de atılan adımlar umut vaat ediyor, ancak çatışmaların sona ermiş olması ekonomideki yapısal sorunların kendiliğinden çözülmesi için yeterli değil. Azalan insani yardımlar, şiddetli kuraklık ve derin altyapı tahribatı, durumu daha da karmaşıklaştırıyor. Bu kırılgan ve zorlu ortamda gerçek bir toparlanma, güçlü ve kararlı bir ekonomik seferberlik gerektiriyor. Bu nedenle Suriye için asıl savaş şimdi başlıyor: Ekonomiyi ayağa kaldırmak için hükümetin kararlılığı ile içeriden başlayan, toplumla birlikte ilerleyen topyekün bir kalkınma hamlesi ile.


Borsa açık, güven eksik: Suriye ekonomisinin sessiz soruları

Dr. Makbule Yalın/ TBMM AB Uyum Komisyonu, Araştırmacı

Haziran ayı, Suriye finans piyasalarında hızlı ve kritik bir başlangıç yaptı. Şam Menkul Kıymetler Borsası altı ay aradan sonra yeniden açıldı, bankacılık sektörü SWIFT sistemine entegre olmak için yeniden yapılandırılıyor, Suriyeli ekonomi ajanlarının IMF gibi uluslararası kuruluşlarla teknik temasları hız kazandı. Tüm bu gelişmeler, Suriye'de ekonomi yönetiminin yeni bir sayfa açmaya istekli olduğuna işaret ediyor. Ancak bu tabloyu tamamlayacak temel bileşenler henüz eksik: Reel sektörde üretim daralması sürüyor, halk günlük yaşamını büyük ölçüde nakit ekonomisiyle idame ettiriyor, finansal sisteme duyulan güven ise sınırlı...

Kurumsal adımlar umut verici bir çerçeve sunsa da, ekonomik toparlanmayı besleyecek olan likidite, yatırım iştahı ile toplumsal (ve uluslararası) güven eksikliği Suriye'nin ekonomik bağımsızlığını ve rekabetçiliğini kazanabilmesi açısından dikkat çekiyor. Bu nedenle bugün Suriye ekonomisine dair belki de en hayati soru şu şekilde sorulmalı:

Yeniden kurulan finansal sistem, reel ekonomiyle ne ölçüde temas ediyor?

Simge mi, strateji mi?

2024'ün son çeyreğinde kapanan Şam Borsası, 2025 Haziran'ı itibarıyla yeniden faaliyete geçti. ABD ve AB yaptırımlarının (büyük ölçüde) kaldırılması ile cam tavan kırıldı ve IMF ile başlatılan teknik temaslar, Suriye'nin finansal altyapısında yeni bir dönemin kapısını araladı. Bu gelişmeler, hem yurtiçi piyasaya hem de bölgesel yatırımcılara toparlanma sinyalleri gönderdi.

Şam Borsası'nın yeniden açılması önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Borsa açılmış olsa da, finansal derinlik (şeffaflık ve güven) açısından belirgin sınırlamalar devam ediyor. İşlem hacminin büyük kısmı birkaç büyük ölçekli şirketin hisseleri etrafında yoğunlaşırken, borsada işlem gören şirket sayısında artış gözleniyor fakat bu henüz reel sektörün geniş kesimlerine yansımış değil. Yerel yatırımcılar sisteme temkinli yaklaşırken, kurumsal yatırımcıların piyasaya katılımı zaman alabilir.

Tasarruf mu, hayatta kalmak mı?

İç savaşla birlikte çöküşe geçen finansal sistem, bugün Suriye'de yeniden inşa edilmeye çalışılıyor. Teknik olarak faaliyet gösteren yaklaşık 15 özel bankaya rağmen, bu yapıların ekonomik hayattaki ağırlığı son derece sınırlı. Çünkü mesele sadece bankaların faaliyet göstermesi değil; halkın bu sisteme ne ölçüde dâhil olabildiğidir.

Suriye'de toplumun yüzde 90'ı yoksulluk, yüzde 66'sı ise aşırı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Savaşın neden olduğu gelir kaybı, işsizlik ve enflasyonla birlikte, geniş kitlelerin tasarruf yapma imkânı neredeyse ortadan kalkmış durumda. Gündelik ihtiyaçlara erişim bile çoğu zaman dış yardımlara ya da topluluk dayanışmasına bağlı. Böyle bir ortamda tasarruf, uzun vadeli planlama değil; kısa vadeli bir hayatta kalma refleksine dönüşmektedir.

Öte yandan halkın bankacılık sistemine olan güveni de zayıftır. Önceki dönemlerde yaşanan mevduat kayıpları, döviz kısıtlamaları ve şeffaf olmayan işlemler, bireyleri finansal sistemden uzaklaştırmıştır. Banka hesaplarının kullanım oranı düşerken, nakit hâlâ temel değişim aracı olmayı sürdürüyor. Sokak ekonomisinde, küçük işletmelerde ve hane içi işlemlerde elden ödeme oldukça yaygın kullanılmakta. Suriye'de faaliyet gösteren Shahba Bank Genel Müdürü Karam Bechara'nın da dikkat çektiği üzere Suriye vatandaşlarının vergi makamlarına karşı kendilerini güvende hissetmeleri ve sisteme güven kazanarak nakit işlemlerden uzaklaşarak banka kullanmaya teşvik edilmesi bu süreçteki en önemli adımdır. Ancak bu durum vazgeçilmesi kolay olmayan bir alışkanlığa dönüşmüş durumda.

Savaş sonrası toparlanmaya çalışan; ancak bölgesel istikrarsızlıklara da maruz kalan Suriye'de tabiatıyla mevcut olan güven eksikliği kredi sistemini de köklü biçimde etkiliyor. Bankalar, mevcut riskler nedeniyle kredi vermekte isteksiz; vatandaşlar ise vade ufuklarının kısalığı nedeni ile borçlanamamaktadır. Bu nedenle Suriye ekonomisi yalnızca arz değil, talep yönlü olarak da daralmaktadır. Ne zaman bir Suriye vatandaşı için 10 yıl vadeli kredi çekerek ev ve araba sahibi olmak hayatın günlük akışına uygun olduğunda ekonominin normalleştiğinden bahsetmek mümkün olacaktır?

Yatırıma açıklık mı kırılganlık tuzağı mı?

Finansal derinlik, bir ekonomideki finansal araçların çeşitliliği, piyasaların etkinliği ve finansal hizmetlerin tabana yayılmasıyla ölçülür. Gelişmekte olan ülkelerin uluslararası sermaye hareketlerine açılması, eğer yurtiçi piyasada finansal derinlik ve kurumsal kapasite yeterli değilse, büyümeden çok kırılganlık üretir. Bu durum, özellikle 2000 sonrası neoliberal kalkınma söylemlerini benimseyen az gelişmiş ülkelerde sıkça gözlemlenmiştir.

Suriye, 2000'li yılların başında "sosyal piyasa ekonomisi" adı altında neoliberal bir açılım sürecine girmişti. Bu süreçte özelleştirmeler hızlandırıldı, yabancı yatırımlar teşvik edildi, ithalat serbestleştirildi ve özel bankaların kurulmasına izin verildi. Ancak bu geçiş, sosyal koruma mekanizmalarının henüz güçlü olmadığı bir dönemde gerçekleştiği için reel sektörde yapısal kırılganlıkları derinleştirdi. Finansal sistem, geniş halk kesimlerinin dışında şekillendi ve kısa vadeli sermaye akımlarına açık hâle geldi.

Esad rejiminin ardından kurulan Geçici Hükümet'ler de Suriye'de neoliberal politikaların uygulanacağını açıklamışlardır. ABD ve AB yaptırımlarının kaldırılmasının ardından bugün gelinen noktada, yeniden kurulan Şam Menkul Kıymetler Borsası'nın faaliyetleri ve özel bankaların SWIFT sistemine entegrasyon adımları, uluslararası sermayeye yönelik olumlu sinyallerdir. Ancak bu adımlar, finansal sistemin kurumsal kapasitesini ve tabana yayılma gücünü artırmadan atılırsa, "finansal açıklık" kalkınma değil, kırılganlık üretebilir. Savaş sonrası toparlanmaya ve güçlenmeye çalışan bir ekonomide gerekli risklerin hesaplanmadan adımların hızlı atılması mayın tarlasında yürümeye benzetilebilir.

1997'deki Asya Finansal Krizi ve 2001 Arjantin Krizi bunun tipik örnekleridir. Her iki örnekte de ülkeler kısa sürede yüksek miktarda sermaye çekmiş, ancak yurtiçi piyasada yeterli regülasyon, şeffaflık ve denetim olmaması nedeniyle bu fonlar ya yanlış yönlendirilmiş ya da ani çıkışlarla sistemik krizler yaratmıştır.

Suriye'de başlatılan finansal reformlar Suriye hükümetinin Körfez fonlarını veya diaspora sermayesini ülkeye çekmeyi hedeflemesi açısından teknik düzeyde anlamlı olabilir. Ancak bu tür sermaye akımlarının üretken sektörlere yönlendirilmesi, yerli istihdamı desteklemesi ve sürdürülebilir kalkınma stratejisine entegre edilmesi, ancak güçlü bir finansal regülasyon yapısıyla mümkündür. Aksi hâlde bu yatırımlar, spekülatif alanlara yönelip kısa vadeli kazançlar üretir; ama reel sektörde katma değer yaratmaz.

Üretim mi, spekülasyon mu?

Suriye'de reel sektör, savaşın başlıca mağdurlarından biri. Tarımdan sanayiye, inşaattan küçük üretim tesislerine kadar ülkenin üretim altyapısı büyük ölçüde tahrip olmuş ve işlevsiz hâle gelmiştir. Ülkenin bazı bölgelerinde elektrik ve su altyapısı hâlâ istikrarsız, ulaşım ağları ise ciddi anlamda yıpranmış. Bu durum, sadece fiziksel üretimi değil; tedarik zincirlerini, iç lojistiği ve yerel pazarlara erişimi de sekteye uğratmaktadır.

Dolayısıyla, yatırım ortamının yeniden canlanması yalnızca (kısa vadeli ve volatil) sermaye girişiyle değil, bu temel altyapı sorunlarının çözülmesiyle mümkün olabilir. Büyük hacimli altyapı yatırımları için de Suriye hükümetinin uzun vadeli dış borçlanma yöntemini kullanması gerekmektedir.

Savaş sonrası dönemde çeşitli yeniden yapılanma projeleri gündeme gelse de, bunların istihdam yaratma ya da üretim kapasitesini kalıcı biçimde artırma etkisi hakkında yorum yapmak için henüz erken. Kamunun kaynakları dar, özel sektör ise yüksek risk algısı ve belirsizlik ortamı nedeniyle büyük ölçüde temkinli. Doğrudan yabancı yatırımlar için ise siyasi istikrar ve hukuki güvence henüz yeterince tesis edilebilmiş değil.

Böyle bir tabloda, reel sektör ayağa kalkmadıkça, finansal sistemin büyümesi de yapay kalacaktır. Çünkü üretim yoksa kredi sisteminin genişlemesi, yalnızca finansal spekülasyonlara ya da düşük kaliteli tüketim kredilerine hizmet eder. Bankaların vereceği kredilerin geri dönüşü üretimden değilse, sistemin sürdürülebilirliği sorgulanır hâle gelir. Borsa ise reel sektöre dayalı bir değer üretmiyorsa, yatırımcı için bir güven endeksi değil, sadece beklenti üzerinden işleyen bir vitrin olur.

Mayıs ayı içerisinde ABD yaptırımlarının kaldırılmasının ardından Suriye Hükümeti ile Birleşik Arap Emirlikleri merkezli DP World şirketi Tartus Limanı'nın rehabilitasyonu için 800 Milyar Dolarlık yatırım için anlaşma imzalanmıştır. Bununla birlikte Suriye'de önemli bir düşünce kuruluşu olan Karam Shaar Danışmanlık'ın Mayıs 2025 raporuna göre 8 Aralık 2024'te Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye'de 97 şirket kurulmuş olup kurulan şirketlerin yüzde 90'ı Suriye vatandaşları tarafından ticaret gibi üretken olmayan sektörde faaliyet gösteren limited şirket olarak kurulmuştur. Başka bir ifade ile Suriye'de üretimin artırılmasına yönelik adımlar henüz atılmamıştır. Bu nedenle ekonomi otoritelerinin piyasayı yönlendirerek müdahale etmesi önemlidir.

Asıl savaş şimdi başlıyor

Suriye ekonomisine dair son adımlar bir başlangıç niteliğindedir. Atılan adımlar umut vaat ediyor, ancak çatışmaların sona ermiş olması ekonomideki yapısal sorunların kendiliğinden çözülmesi için yeterli değil. Azalan insani yardımlar, şiddetli kuraklık ve derin altyapı tahribatı, durumu daha da karmaşıklaştırıyor. Bu kırılgan ve zorlu ortamda gerçek bir toparlanma, güçlü ve kararlı bir ekonomik seferberlik gerektiriyor. Bu nedenle Suriye için asıl savaş şimdi başlıyor: Ekonomiyi ayağa kaldırmak için hükümetin kararlılığı ile içeriden başlayan, toplumla birlikte ilerleyen topyekün bir kalkınma hamlesi ile.