Bosna’ya yardım etmeyin!

Emine Şeçeroviç Kaşlı - Gazeteci Yazar - Bosna
6.12.2014

Bosna için lazım olan yardımla yaşamasını sağlamak değil; potansiyeli yüksek bu ülkenin kendi ayakları üzerinde durmasına katkı sunacak bir işbirliği içine girmektir.


Bosna’ya yardım etmeyin!
Sevdiğiniz bir insana hediye verdiğinizde o hediyeye yardım olarak bakar mısınız? Hayır. Sevginizi göstermek, verdiğiniz değeri göstermek olarak bakarsınız. Bunu neden soruyorum biliyor musunuz? 
 
Yakın dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Saraybosna’ya hibe ettiği 30 otobüsten üçünün Saraybosna’ya ulaştığına dair haberleri Türk medyasında okuma imkânımız oldu. İki şehir arasında güzel ve yararlı bir işbirliği... Bu işbirliğn gerçekleşmesinde BİGMEV’in de büyük katkısı var.  Bosna’da gerçekten de eski otobüsler kullanılıyor ve yenilere ihtiyaç vardı. Neyse, konumuza dönecek olursak; o otobüslerin üzerinde şöyle bir şey yazıyor:
 
“İstanbul şehrinin Saraybosna şehrine hediyesidir”
 
Fakat Türk medyasında yer alan haberlerde şöyle bir başlıkla karşılaşıyoruz: 
 
“Türkiye’den Bosna Hersek’e otobüs yardımı”
 
İşte, anlamadığım nokta tam da bu: Hediye ne zaman yardım oldu? Neden sürekli ‘yardım’ kelimesini vurgulama ihtiyacı duyuyoruz? Üstelik haberin içeriğinde de yer alan yetkililerin açıklamalarında ‘işbirliği’ sözü geçerken, neden yardım? Burada bu işbirliğini gerçekleştirenlerde değil, bunu ‘yardım’ kelimesiyle veren medyada sorun olabilir. Ama bunu ‘medya da hedef kitlesinin istediğini vermeye çalışıyor’ şeklinde tolere edebiliriz. Dolayısıyla, ‘medyanın yanında okuyan bizlerde de sorun var’ sonucuna varıyoruz çünkü o tarz haberleri daha çok ‘tıklıyoruz’. 
 
Bosna’ya nasıl bakıyoruz?
 
Medya’da ne kadar o ‘yardım’ kelimesi öne sürülürse, okuyucuların da Bosna’ya karşı algısı o yönde gelişecektir. Bu yüzden burada basına da büyük görev düşüyor. Bosna’yı sadece savaş yaşamış, Boşnakları da acı çekmiş millet olarak tanıtmaktan ziyade, Bosna’yı doğal güzellikleriyle zengin ve iş potansiyeli geniş bir ülke olarak tanıtmalıyız. Tamam, sistemi karışık bir ülkeyiz, iş yapmak da çoğu zaman zor, fakat inat edip de iş yapabilen o kadar güzel örnekler de var ki Bosna’ya olumlu bakmaya yetiyor.
 
Kimse inkâr etmiyor: Türkiye Bosna’ya çok yardım etti. Bence maddi kısmından çok, manevi yardımı daha da değerli... Ve sanırım bu tartışılacak bir konu da değil, malum kardeşler arasında bu tarz şeylerin lafı olmaz. Ancak dikkat çekmek istediğim şey, bir noktadan sonra bu yardım yaklaşımından vazgeçmek lazım. Bosna artık eski Bosna değil, yardıma ihtiyacı varsa bile onun adı ‘yardım’ olmamalı. Kaldı ki artık eskisi gibi yardıma muhtaç bir ülke de değiliz. Ama nedense ‘hediye’ diye adlandırılan bir şeyi bile ‘yardım’ olarak görmekten yanayız. 
Bosna’nın yardıma ihtiyacı yok, olsa olsa desteğe ihtiyacı var. Hayır, çok güzel, çok rahat yaşıyoruz demiyorum, tam tersi, bin bir sıkıntımız ve sorunumuz var ama bunu atlatmak için lazım olan yardım değildir. Yardım dediğimiz kısa vadede sorunları çözer, Bosna’ya ise uzun vadede sorunların çözülmesinde yardımcı olacak adımların atılması lazım. Örneğin işbirliği, Boşnakların iş potansiyellerini değerlendirmek için yol göstermek, var olan iş projelerinin gerçekleşmesi yahut daha iyi yere gelmesi için destek vermek vs. Yani Bosna içim lazım olan yardımla yaşamasını sağlamak değil; bu potansiyelli ülkenin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak işbirliğinin yapılması ve destek sağlanmasıdır.
 
Bir düşünün, ‘yardıma muhtaç’ olarak baktığınız birini ciddiye alır mısınız, onunla işbirliği yapar mısınız, ona yatırım yapar mısınız? Bence zor, daha çok henüz yürüyemeyen, düşe kalka yoluna devam eden bir çocuk olarak kabul edersiniz. Ama o çocuk hayatını emekleyerek geçiremez, aldığı destekle tek başına kendi adımlarını atmalıdır. İşte Bosna da öyledir, ‘yardıma muhtaç’ olarak bakıldığı sürece ciddiye alınmayacak, emekleyen bir çocuk olacak. 
 
Bosna artık yürümeli
 
Öncesinde hep ‘eksik yatırımlar’ diye konuştuğumuz ekonomi işbirliğini geliştirmek adına Bosna’ya olan bakış açısını değiştirmenin vakti geldi, diye düşünüyorum. Hatta Bosna’dan yardım isteme zamanı gelmiştir. Ülke potansiyelinin değerlendirilmesi, işsiz gençlerin yeteneklerinin ortaya çıkartılması, yapılan işlerden yararlanılması, ithalat ihracatın arttırılması ve daha niceleri. Böyle karışık bir sistemle yönetilen bir ülkede ayağa kalkmak zordur ama imkânsız değildir. Yalan değil, savaştan sonra Boşnak milleti de yardım almaya alıştı, yardımla geçinmeye, ülkedeki eksikliklerin hangi ülkenin ne kadar yardımıyla tamamlandığını tartmaya; yani bir nevi kendi görevini başkalarına üstlenmeye alıştı. Tabii bu alışkanlıklardan da vazgeçme zamanı çoktan gelmiştir, Boşnak milleti de yapabildiğini nihayet yapmalı, yapamadıkları için çözüm üretmeye yönelik düşünmelidir. Sadece şikâyet etmekle sorun çözülmez, bu da bizlere düşen görevdir. 
 
Hülasa; Bosna’ya yardım etmek istiyorsak yardım etmeyeceğiz, destek olacağız, kendi başarsın diye iteceğiz, itmekten de usanmayacağız, çünkü bazı çocuklar daha geç yürümeye başlarlar. Bosna da o çocuklardan biri gibidir. Ama insanlara da Bosna’yı aktarırken onu sürekli yardıma muhtaç bir ülke olarak tanıtırsak, hiç yürüyemeyecek bir çocukmuş gibi tanıtmış olacağız. Oysa Bosna ilk adımlarını atmış bile. bundan sonra sadece elinden tutmak lazım.