Brexit'ten Bregret'e: İngilizler pişman oluyor

Ömer Ekrem Keçeci / Yazar
9.12.2022

Boris Johnson 2020'de AB ile daha fazla iş yapılacağını söylemişti lakin bu gerçekleşmediği gibi aradaki ticaret de yüzde 20 civarında düştü. Dahası 2022 Mart'ında yayınlanan bir rapora göre Brexit neticesi Birleşik Krallık'ın ticaret yoğunluğunun da yüzde 15 oranında düştüğü saptandı.


Brexit'ten Bregret'e: İngilizler pişman oluyor

Kasım ayında yayınlanan YouGov anketine göre Brexit'in yanlış bir hareket olduğunu düşünen İngilizler yüzde 56 oranında çıktı. Doğru olduğunu savunansa ancak yüzde 32'yi bulabildi. Brexit'e oy vermiş her 5 kişiden 1'inin görüş değiştirdiği kaydediliyor. Aslında 2018'den beri yayınlanan birçok ankette ayrılmayı yanlış bulanlar daha çok görünüyordu ancak 2021 sonlarından itibaren artmaya başlayan fark, ilk defa bu raddeye vardı. İş hükümetin Brexit meselesiyle nasıl başa çıktığı düşüncesine gelince, "kötü" olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 66'ya kadar varıyor. Şu halde besbelli ki Britanyalıların ayrılması meselesi Britanyalıların pişmanlığı meselesini doğurmuştur.

Güven sorunu

Halkın böyle düşünmesinin iktisadî ve içtimaî sebepleri bulunuyor. Yüksek enflasyon, ısınmadan giyinmeye kadar yansıyan, ikinci el araçlardan gıda fiyatlarına kadar rekor düzeyleri bulan artış halindeki ciddi hayat pahalılığı, çocuk fakirliğinin yükselmesi, iş sahibi fakirlerin rekor büyüklüğe ulaşması ve modern tarihteki en uzun resesyon gibi birçok fena ekonomik veriden nice vatandaş ve ekonomist Brexit'e de fatura çıkarıyor.

Brexit müdafii siyasetçilerin tutmayan sözleri, yerine gelmeyen vaatleri ve başka skandallarla da aldatan kimseler olduklarını düşündürmeleri de mühim bir etken. Boris Johnson 2020'de AB ile daha fazla iş yapılacağını söylemişti lakin bu gerçekleşmediği gibi aradaki ticaret de yüzde 20 civarında düştü. Dahası 2022 Mart'ında yayınlanan bir rapora göre Brexit neticesi Birleşik Krallık'ın ticaret yoğunluğunun da yüzde 15 oranında düştüğü saptandı.

Henüz toparlanma yok

Gelişmiş ekonomilerin pandemi sonrası ihracat verileri toparlanırken İngiltere'de henüz tam toparlanma olmadığı da görülüyor. Brexitçilerin, Tory partisinin ve hükümetin önde gelen adamlarından Michael Gove ve başka nicesi ise Brexit referandumu öncesi, "ayrılmaya oy verirsek ekonomik olarak daha kuvvetli bir pozisyonda olacağız" vaadinde bulunmuştu. Bunun gerçekleşmediği çok açık. Ticaretten başka 2016'ya nazaran iş yatırımlarında ve poundun dolar karşısındaki değerinde de düşüş var. Kısacası, vatandaşın boş ve aldatıcı vaatlerle kandırıldığına hükmetmesi anlaşılabilir bir durum. Vaatler zaten tutulamamışken bir de Partygate yahut eski Sağlık Bakanı Matt Hancock'un görevdeyken pandemi yasaklarını delip karısını bir çalışanıyla aldatması gibi skandallar eklenince, dahası halkın sesine kulak verip Hancock'u uzaklaştırır gibi yapıp sonra BM'de görevlendirmek gibi nice hatalarla skandallar katmerlenince Brexitçilerin itibar ve itimatlarındaki zedelenme çokça arttı, inandırıcılıklarıysa azaldı. Halk pahalılık krizinde iken geçtiğimiz Mart ayında milletvekilleri maaşları ve lord ödeneklerine yüksek zam gündeme getirilmesi de güzel tesir uyandırmadı. Bütün bunlar yaşanan ekonomik problemlerin sadece pandemi ve Ukrayna'daki savaş gibi küresel krizlerden kaynaklı olduğu müdafaasının yeterince tesirli olmasını önlüyor. Dolayısıyla Brexit taraftarı siyasetçilerin hem güven tazelemesi hem de ekonomik başarılar yakalaması, Brexit'in geleceğini teminat altına alabilmeleri için çok mühim. Fakat sonraki genel seçime kadar bu meselede önemli bir toparlanma yaşamaları hiç kolay görünmüyor.

İhanete uğradık düşüncesi

Brexit'e tepkinin mühim bir diğer sebebini sosyal hayata yansımalar oluşturuyor. Yabancıları Britanya'dan uzak tutmak için oy verdiğini ancak kendisinin İspanya'da tatile gitmesinin zorlaştığını söyleyerek şikâyet edenlere, Fransa'da yaşayıp Birleşik Krallık'tan bir şey sipariş edip getirtmenin çekilen sıkıntının elde edilene değmeyecek derecede zorlaştığına yahut Almanya'da ikamet edip İngiltere'ye gelerek okul okumanın daha pahalı ve bürokratik güçlükle dolu olduğunu tecrübe edenlere rastlanıyor. Yani tatile gitmekten kargo getirtmeye kadar uzanan olumsuz etkiler mevcut. İngiliz balıkçılar ise hususen muzdarip olanlardan. Daha kuvvetli olacakları vaadine inanarak Brexit'i en kuvvetle destekleyen gruplar arasında olan balıkçıların, 2021'de Boris Johnson'ın AB ile yaptığı antlaşmadan ötürü ihanete uğradığı düşünülüyor. Zira bu antlaşma Birleşik Krallık münhasır ekonomik bölgesine Kıta Avrupası balıkçılarının erişimini büyük oranda korudu. İngiliz balıkçılarsa Brexit'le artık onlardan tamamen kurtularak kendi sularındaki tüm balıklara kendilerinin çökebileceklerini zannetmişlerdi. Neticede ise "Balıklarımızı İspanyollar avlıyorlar" gibi şikâyetlere, bilhassa Fransızlarla bu yüzden yaşanan çekişmelere ve hatta zaman zaman Fransız balıkçıların saldırısına uğramış İngiliz balıkçılara İngiliz medyasında rastlanıyor. İngiliz balıkçıların yüz üstü bırakılmasına dair Fransız-Alman ortaklığı bulunan Arte kanalı dahi bir belgesel hazırladı. Böylesine hayal kırıklılıkları ve umduğunu bulamama durumları yaşanırken Brexit'ten pişman olanların artması son derece normal görülmelidir. Keza daha referandumda yüzde 62 ile kalma tarafında olan İskoçların, kraliçenin de ölümü sonrası sesleri yükseliyor. Şu halde Brexit siyasetçileri tatminkâr başarılar kesbedemezse Brexit'in yeni kırılmalara yol açması muhtemeldir.

Brexit daha kaç siyasetçinin kellesini alacak?

Brexit sadece halka değil, siyasetçilere de sıkıntılar yaşatmakta. Brexit'ten evvel daha istikrarlı gitmekte olan İngiliz siyasetinde Brexit sonrası birçok sallanma ve devrilmeler görüldü. Daha referandumun sonuçlanmasıyla kalma taraftarı olan dönem Başbakanı David Cameron görevinden ve hatta siyasetten çekildi. Yerine gelen Theresa May'in devrilmesine yol açan temel bir sorun Avrupalılarla istenildiği gibi anlaşarak Brexit'i tamamlayamamasıydı. Ardından gelen Boris Johnson karşısında 2019'da ana muhalefet lideri Jeremy Corbyn'in aldığı ağır yenilginin sebeplerinden birisi olarak, Brexit mevzusunda net ve tatmin edici bir tavır ortaya koyamaması da gösteriliyordu. Bu yenilgi Corbyn'in İşçi Partisi genel başkanlık koltuğundan ayrılması ve siyasette çok geri plânlara düşmesini de beraberinde getirdi. Muhalefetin ikinci partisi Liberal Demokratların o sıradaki lideri Jo Swinson ise daha beterini yaşadı. Brexit'i iptal etmeyi vaat eden Swinson, kendi milletvekili koltuğunu bile kaybetti ve liderlikten indirildi. Johnson'a gelince; şüphesiz seçimde tarihi zaferini Brexit'i tatbik etmede kararlı bir tavır sergilemesine borçlu. Ancak Brexit'le beraber ekonominin çok daha iyi olacağı vaatlerinin tutamayıp tam aksine istenmeyen veriler çıkması ona da ağır darbe indirdi. Her ne kadar başbakanlıktan devrilmesi Partygate gibi skandallar etrafında değerlendirilse de, onun hayatı başbakanlığın çok öncesinden beri skandallarla lebâleb olup bu durum siyasette yükselmesine mani teşkil etmediğinden sadece bunlarla yorumlamak kâfi görünmüyor. O kadar ki Brexit referandum sonucunu meşhur Fransız gazetesi Liberation, o vakit henüz bakanlık bile yapmamış Boris Johnson'ın bir resmini "İyi Şanslar" yazısıyla kapağa çekerek ince bir istihzayla karşılamıştı. Dolayısıyla daha doğru bir ifade olarak; bir çuval sünger yükü gibi üstünde duran bu skandalların, tutmayan vaat, kötüye giden başta iktisadî veri ve sosyal hayatta artan sıkıntı sağanağıyla ıslanıp onu batıran bir ağırlığa dönüştüğü söylenebilir. Akabinde gelen Liz Truss başlangıçta, şu anki Maliye Bakanı Jeremy Hunt'la beraber ekonomik endişeler taşıdıklarından ötürü kalma taraftarıydılar. 2017'de bunun gereksiz bir endişe olduğuna hükmedip Brexit grubuna kaydılar. Lakin sonraki yıllarda ekonomi istenildiği üzere gitmediği gibi Truss'ın kısacık başbakanlığında daha da fena bir hal aldı. Neticede bu duruş değişikliği ona "u dönüşlerinin anası" lakabı takılmasına ve İngilizlerin en kısa süreli başbakanı olarak devrilmesine katkıda bulundu.

Harold Wilson askerin sokağa çıkarılması ve Prens Philip'in amcası, kraliyet ailesinin etkin bir üyesi olan Lord Mountbatten'ın bile akabinde Başbakan yapılacağı iddiasıyla isminin karıştığı darbe tehdidi üzerine sağlık gerekçeleri öne sürüp 1976'da istifa etmişti. 1990'daysa anketlerde kötü gidiş ve parti içi şiddetli reaksiyondan Margaret Thatcher göz yaşları içinde istifaya mecbur kalmıştı. 2007'de Tony Blair'in vazifeyi Gordon Brown'a bırakması daha ziyade kendi tercihi olarak görülür. Bunlar hariç tutulursa takriben yarım asırdır İngiltere Başbakanları genel seçimlerle değişegelmekteydi. Halbuki 2016'da Brexit kararı sonrası altı senede tam beş başbakan değişti. Artık olağan dışı birtakım başarılar elde edilmezse iktidardaki partinin dahi değişmesi bekleniyor. Anketlerde yüzde 20-25 arası farkla önde görünen muhalefet lideri Keir Starmer, ikinci bir Brexit referandumu ve AB'de kalma taraftarlığı ile biliniyor. Dolayısıyla Brexit'in daha birçok İngiliz siyasetçinin kariyerini etkileme ihtimali mevcut.