BRICS Zirvesi: Yeni üyelerle ‘tarihsel' genişleme

Dr. Mustafa Tüter/ Yazar
28.08.2023

Hegemonik güç merkezli düzen yerine her türlü hegemonyacılığa karşı yeni bir düzenin inşasında BRICS'in temsil ettiği ekonomik ve siyasi dayanışma gücü ilham verici. Giderek artan global rekabet ortamında uluslararası çok taraflı kurumların reforme edilmesi çabalarını öncelikli gören BRICS'in sürdürülebilir global işbirliği ve kalkınmanın güçlendirilmesinde ortak bir platform olarak gördüğü işlev önümüzdeki yıllarda daha da önemli hale gelecek.


BRICS Zirvesi: Yeni üyelerle ‘tarihsel' genişleme

2009 yılında Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin tarafından kurulan ve bir yıl sonra Güney Afrika'nın katılımıyla ilk genişlemesini yaşayan yükselen ekonomilerin ortak işbirliği mekanizması BRICS'in geçtiğimiz hafta 15. Zirvesi Johannesburg'de gerçekleştirildi. Çin Devlet Başkanı Xi Jinpin'ing BRICS zirvesinde ilk verdiği mesaj "tarihin bizim yaptığımız tercihler tarafından şekilleneceği" oldu. Daha sonra zirvede 6 yeni üyenin katılımının onaylandığı karar açıklanınca "tarihsel genişleme" ifadesini kullandı.

Batı dünyası ile Rusya ve Çin arasındaki jeopolitik rekabet ve gerginlikler artarken gelişmekte olan ülkelerin giderek temsilcisi konumuna yükselen BRICS bloğunun genişletilerek güçlendirilmesi "ortaklıkların tersine dönüşü" sürecini hızlandırıyor. Global yönetişimin reforme edilmesi amacıyla hareket eden Global Güney ülkelerinin giderek güçlenen ekonomik kimliğine bağlı olarak gelişen çok taraflı ekonomik işbirliği, bölgelerarası global ticaret entegrasyonuna dönüşme eğilimi taşıyor. Bu anlamda zirvenin neden tarihsel bir öneme sahip olduğunun özellikle vurgulanması gerekir.

Ortaklıklar tersine dönüyor

Dünya henüz 2008 global finansal krizinin etkilerini tam olarak atlatamamışken COVID-19 sonrası yaşanan gerilemeyle beraber yapısal ekonomik kriz daha da derinleşti ve bir de buna Ukrayna Savaşı nedeniyle gıda ve enerji krizleri eklendi. Tüm bu yaşananlar 1970'lerin ilk yarısında ortaya çıkan tarihsel gelişmeleri hatırlatıyor. Vietnam Savaşı'nın sistem üzerindeki derin etkileri devam ederken OPEC ülkelerinin İsrail'e uyguladığı ortak petrol ambargosu kararı ve ardından Bretton Woods sisteminin çökmesi.

Uluslararası sistem, 1973 OPEC krizi sonrası meydana gelen dönüşüme benzer bir tarihsel dönüşümün içinden geçiyor. Fakat bu sefer ortaklıklar tersine dönmüş gibi görünüyor. 1973 OPEC krizi, ABD liderliğindeki uluslararası liberal düzenin kendini yenileyerek yaşanan enerji krizinden daha güçlü bir şekilde çıkmasına yol açmıştı. Avrupa entegrasyonunun hızlandırılmasıyla (1972'teki ilk genişleme) ve 1975'te G-7'nin kurulmasıyla beraber çöken Bretton Woods sistemi yeniden ayağa kaldırılmış, bir anlamda uluslararası finansal sistem reforme edilmişti.

Şimdi ise uluslararası finansal sitemin yeniden reforme edilmesini ısrarla savunan Batı dışı bir ekonomik blok olan BRICS'in genişlemesi dünya gündeminde. İşler tersine dönmüş gibi görünüyor ama sonuçları itibariyle iyimser olmak için önemli nedenler var. Çünkü 1970'lerde olduğu gibi yine tarihsel gelişmeler ekonominin artan önemini ve global işbirliğine duyulan ihtiyacı işaret ediyor. Eğer BRICS'in genişlemesiyle yakalanan işbirliğinin geliştirilmesi fırsatları iyi değerlendirilirse global yönetişimin reforme edilmesi çabaları daha geniş katılımlı bir global uzlaşıya dönüşebilir. Nitekim zirveyle ilgili ABD'nin de aslında olumsuz sayılmayacak bir mesaj verdiği söylenebilir.

Bununla beraber BM Genel Sekreteri Antonio Guterres BRICS Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, Afrika ülkelerinin uluslararası finansal kurumlardan borçlanmak için ABD'den 4 kat ve Avrupa ülkelerinden de 8 kat daha fazla ödeme yapmak zorunda kaldıklarına işaret etti. Bu açıdan bakıldığında uluslararası kurumların reforme edilmesi yönündeki çağrıların haklı ve kabul edilebilir olduğunu vurgulamaktan çekinmedi. Gueterres açık bir biçimde BRICS bloğunun artan etkinliğine gönderme yaparak "bugünün global yönetişim yapılarının dünün dünyasını yansıttığını"; bu yüzden evrensel ilkelere, yaşanan güç değişimine ve günümüz ekonomik gerçekliklerine uygun bir şekilde uluslararası kurumlarda (BM, IMF ve Dünya Bankası) reformun gerçekleştirilmesinin daha fazla ertelenemeyeceğini savundu.

Global Güney'in 'ekonomik kimliği' güçleniyor

Global Kuzey derin bir kimlik krizi yaşarken, Global Güney'in ortak ekonomik kimliği giderek güçleniyor.

BRICS zirvesinin "kimlik krizi" başlıklı bir oturumla başlaması çok anlamlı görülebilir. Hem Amerika'da hem de Avrupa'da milliyetçiliklerin yükselişiyle beraber Avrupa entegrasyonun çözülmeye ve globalleşmenin gerilemeye başlaması bütün dünyada kimlik sorununu yeniden fakat daha farklı bir açıdan gündeme getirdi. Daha önce kolonyalizm sonrası bağımsızlıklarını yeni kazanan "Global Güney" ülkelerinin devlet inşası süreçlerinde ulusal kimliklerini geliştirme çabaları tartışılırken şimdi yüksek düzeyde endüstrileşmiş "Global Kuzey" ülkelerinin içine düştüğü kimlik krizi global bir sorun olarak tartışılıyor. Yaşanan ekonomik krizlere bağlı olarak derinleşen sosyo-ekonomik eşitsizlikler uluslararası göç sorunlarıyla birleşince global kimlik krizi bambaşka bir boyut kazandı.

"Global Kuzey"in yaşadığı kimlik krizinin derin tarihsel kökenleri olan çok çeşitli nedenleri var. Ancak çok taraflı kurumsallaşma ve globalleşme ilişkisi bağlamında "ekonomik kimlik" tartışmasının ciddi olarak ele alınması gerekir. Global Kuzey ülkelerinin ekonomik ve finansal kararlarında kimlik krizinin etkilerinin belirgin bir rol oynadığı görülüyor. Bu ülkelerin kendi kimlik algılarıyla çatıştığını düşündükleri ekonomik eylemlerden kaçındıkları bir gerçek. ABD'nin ve Avrupa ülkelerinin giderek ekonomik çekiciliğini kaybetmelerine karşın, Çin'in öncülüğünde yeni yükselen ekonomilerin "yatay boyutta gelişen" ortaklaşa bir ekonomik kimlik yaratarak çok taraflı ekonomik kalkınmanın ve globalleşmenin başlıca destekçileri haline gelmesi üzerinde durulması gereken düşündürücü bir gelişme.

6'lı genişlemenin potansiyel etkileri

BRICS, 6 yeni üyenin katılımıyla global gayri safi milli hasılanın yüzde 37'sini oluştururken kıtalararası coğrafi etkileşim düzeyinde artan rolü ve bu kıtalar üzerinde doğurabileceği potansiyel çoğaltıcı etkisiyle çok önemli bir global ticaret entegrasyonuna dönüşme eğiliminde.

BRICS zirvesi "kimlik krizi" başlıklı bir oturumla başlamasına rağmen zirvenin ana gündem maddesi hiç kuşkusuz BRICS'in tarihsel öneme sahip genişlemesidir. BRICS'in genişlemesi bundan birkaç yıl evvel ilk defa gündeme geldiğinde "imkansız" diye düşünenler için büyük sürpriz olmalı. Ancak BRICS'in taşıdığı potansiyelin farkında olanlar için bunun "sadece bir başlangıç" olduğunun altını çizmek gerekir.

Nijerya, Kazakistan, Endonezya ve Tayland'la birlikte 22 ülkenin daha üyelik başvurusu değerlendirilirken Suudi Arabistan, İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Etiyopya ve Arjantin'in üyelikleri önümüzdeki yıldan itibaren geçerli olmak üzere kabul edildi. Bu genişlemeyle beraber Çin'in uzun süredir öncülüğünü yaptığı global yönetişimin reforme edilmesi çabalarıyla öne çıkan BRICS, çeşitlenen yapısıyla "hakiki" çok taraflı ekonomik kalkınmanın sembolü haline geliyor. Yaklaşık 40 ülkenin daha BRICS'le önümüzdeki yıllarda yeni "ortaklıklar inşa etme" arayışında olduğu ifade ediliyor.

Dünyanın en büyük petrol üreticileri olarak Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve İran'ın BRICS'e üyelikleri örgütün ekonomik bir blok olarak artan potansiyel gücüne işaret ediyor. Bu üç ülkenin aynı ekonomik ve siyasi örgütün üyeleri olabileceği yakın zamana kadar hayal bile edilemeyecek bir gelişme olarak görülüyordu. Ne var ki; Çin'in yeni diplomatik arabuluculuk girişimleriyle Suudi Arabistan ve İran arasında Mart ayında bir anlaşmaya varıldı. İki ülke arasındaki ilişkilerin "yumuşama" dönemine girmesi yine Soğuk Savaş'taki "yumuşama dönemi" ile benzerlikleri yansıtıyor. Bundan sonra genel merkezi Shanghai'da bulunan BRICS Yeni Kalkınma Bankası'na Suudi Arabistan'ın ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin aktaracakları muhtemel yeni sermaye katkıları ve yatırım imkanlarıyla beraber "Global Güney" arasındaki ekonomik ve siyasi dayanışmanın derinleşeceği beklentisi artıyor.

Bununla beraber Çin ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında gelişmekte olan ticari ve finansal işbirliğinin giderek hızlanacağı yönünde önemli değerlendirmeler yapılıyor. Çin, Kuşak ve Yol'un desteklenmesinde Batılı yatırımlarda meydana gelebilecek azalma ihtimaline karşın Körfez ülkelerinin sermayesinin kullanılmasıyla bu kaybın hafifletilmesine yönelmiş durumda. Dubai merkezli iş çevrelerinin Çinli ortaklarıyla beraber yapay zeka, yenilenebilir enerji ve altyapı alanlarında işbirliklerini genişletme konusunda istekli oldukları anlaşılıyor.

İran Devlet Başkanı İbrahim Reisi, İran'nın BRICS'e üyeliğini "dış politikanın stratejik bir zaferi" olarak yorumladı. İran'ın BRICS'e dahil oluşunun önemi önümüzdeki dönemde daha iyi anlaşılacak. Özellikle İran'ın dünya ekonomisine ve global sisteme entegrasyonunun sağlamasında BRICS çok önemli bir fonksiyon üstlenecek gibi görünüyor. İran'ın enerji arz kaynaklarını Shanghai İşbirliği Örgütü üyeleriyle geliştirilecek müşterek projelerde kullanma eğilimi dile getirildi. Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru'nun açılım güzergahında yer alması nedeniyle geniş bölgelerarası ticaret bağlantısallığının global ticarete olan katkısında İran'ın rolü artacak. Bu koridorun altyapı çalışmalarında önemli bir ilerleme kaydedildiği ve 2024 yılında daha aktif hale getirileceği belirtiliyor.

Hindistan'ın BRICS içindeki konumu ABD ile paralel şekilde gelişen ilişkileri nedeniyle tartışılsa bile BRICS zirvesiyle eş zamanlı olarak gerçekleşen "aya insansız hava aracı" gönderme görüntüleri Hindistan'ın gelişmekte olan bir ülke olarak kararlı ve hırslı yükselişini sembolize ediyor. Yapılan yorumların aksine Hindistan'ın bu blok içindeki konumu BRICS'in gelişimini yavaşlatıcı değil daha da hızlandırıcı bir etki doğurabilir. Yeni gelişen ortaklıklar çerçevesinde Hindistan'ın gelişen global işbirliğine katkı sağlamasının önünde hiçbir engel yok. Çin'in Hindistan'a olan ihracatı 2022 yılı itibariyle 136 milyar dolara ulaşarak tarihi bir rekor kırdı. Ticari boyutu giderek güçlenen Çin-Hindistan ilişkilerinin geleceğinde finansal alanda yapılacak işbirlikleri çok önemli bir rol oynayacak. Özellikle iki ülkenin Afrika'ya ve Latin Amerika'ya doğru genişleyen ikili ve çok taraflı işbirlikleri büyüme potansiyelinin anlaşılmasına yardımcı oluyor.

Doların hegemonyası karşısında BRICS ortak para birimi önerisi

Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva'nın ortak para birimi ile ticaret yapılması önerisi finansal sistemin reforme edilmesinde BRICS'in gelecekte oynayabileceği rolü işaret etmesi açısından önemli.

BRICS ortak para biriminin uygulamaya konulması uzun dönemli bir gündem olmasına rağmen ortak para biriminin isminin halihazırda belirlendiği çeşitli medya kaynaklarına yansıyan haberler arasında. BRICS'in ilk 5 üyesinin kullandıkları para birimlerinin baş harflerinden oluşan "5R"nin dijital para birimi olarak düşünüldüğü belirtiliyor. Dünya ticaretinde doların hakimiyetini sınırlandırmak ve ABD'nin dolar aracılığıyla dayattığı yaptırım tehditlerini engellemek için Çin'in öncülüğünde başlatılan "dolarsızlaştırma" girişimleri sonucunda BRICS ülkeleri arasındaki ticarette ulusal para birimlerinin kullanım düzeyi yüzde 35'e yaklaşmış durumda. Yeni genişlemeyle beraber düşünüldüğünde bu oranın artacağını tahmin etmek zor değil. Dolarsızlaştırma çabaları, mevcut hegemonik tek kutuplu düzenin finansal boyutunu oluşturan uluslararası para rejiminin reforme edilmesiyle çok kutuplu düzene geçişi hızlandırmayı amaçlıyor.

2014'te Rusya'nın Kırım'ı ilhakı sonrası BRICS ülkeleri Rusya'nın kınanmasına karşı çıkan ortak bir tutum benimsediklerinde örgütün tek kutuplu düzenin değişimi yönünde politik bir yaklaşım içinde olduğu net bir şekilde anlaşılmıştı. Brezilya'yla beraber özellikle Rusya'nın doların hakimiyetinin sonlandırılması konusuna özel önem verdiği biliniyor. Şu an için diğer bütün üyelerin de ortaklaşa desteklediği üyeler arasındaki ticarette yerel para birimlerinin kullanılması ve para transferlerinde yeni ödeme sistemlerinin geliştirilmesi konusunda hazırlıkların yapılmasının öncelikli görüldüğü ifade ediliyor.

Çin, Rusya ve Hindistan'ın dijital para birimi hizmetlerinin kullanılması konusunda hazırlıklarını 2025 yılına kadar tamamlayacakları öngörülüyor. Diğer ülkelerin de hazırlıklarını hızlandırmaları durumunda dijital para biriminin kullanımının dünyada yaygınlaşmasıyla beraber SWIFT bankacılık sisteminin etkinliğinin giderek azalacağını söylemek mümkün. Dolayısıyla BRICS ortak para birimi önerisinin somutlaşabilmesi global finansal sistemin dijital dönüşümünün başarılı bir şekilde gerçekleşebilmesine bağlı. Sonrasında parasal işlemlerin idare edilebilmesi için, AB örneğinde olduğu gibi, sorumlu bir Merkez Bankası'nın kurulması gündeme gelebilecek. Ancak böyle bir girişimin yakın bir zamanda hayata geçmesi şu an için mümkün görünmüyor.

BRICS zirvesinin tarihsel önemi ve potansiyel etkilerinin yanında sembolik değerindeki ağırlık ve söylem gücündeki yükseliş, BRICS üyelerinin yaptıkları iş bölümüne dayalı farklı ama tamamlayıcı mesajlardan da gözlemlenebiliyor. Hegemonik güç merkezli düzen yerine her türlü hegemonyacılığa karşı yeni bir düzenin inşasında BRICS'in temsil ettiği ekonomik ve siyasi dayanışma gücü ilham verici. Giderek artan global rekabet ortamında uluslararası çok taraflı kurumların reforme edilmesi çabalarını öncelikli gören BRICS'in sürdürülebilir global işbirliği ve kalkınmanın güçlendirilmesinde ortak bir platform olarak gördüğü işlev önümüzdeki yıllarda daha da önemli hale gelecek.

[email protected]