“Buralar seni özledi Reis!”

Doç. Dr. Ali Büyükaslan /Medipol Üniversitesi
11.11.2017

Bugün daha iyi anlıyoruz ki Osmanlı’nın ayak bastığı yerlerde ecdadın ruhu hala tazeliğini, diriliğini muhafaza ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ecdadın bıraktığı bu ruhu diri tutmak adına yaptığı ziyaretler sadece bir sorumluluğun yerine getirilmesi değil ruhun canlılığının devamı için de olması gerekendir. Türkiye artık sadece ecdadının ruhundan izler taşıyan coğrafyalarda değil bütün mazlum coğrafyalarda özlenen olmuştur.


“Buralar seni özledi Reis!”

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Sırbistan ile yapılan bir dizi görüşmenin ardından 11 Ekim’de Osmanlı’nın Avrupa’daki son sancağı olan Novi Pazar’ı (Yeni Pazar) ziyaret etti. Günümüzde Sırbistan topraklarında bulunan ve Müslüman Boşnak-ların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu Sancak bölgesindeki bu ziyaretten medyaya yansıyanlar bize Sancaklıların Cumhurbaşkanı Erdoğan’a duyulan özlemlerini onu büyük bir coşkuyla karşılayarak ve meydanda toplanarak gidermeye çalıştıklarını gösteriyordu. Meydanda bulunan halkın içine karışan Cumhurbaşkanı Erdoğan onlarla sohbet ediyor, fotoğraf çektiriyor ve gençlerin selfie isteklerine cevap veriyordu.

Sadece meydandaki halkın katılımı bile görülmeye değerdi. Medyaya yansıyan fotoğraflarda meydanın girişine asılan bir pankart özellikle dikkat çekiciydi. Fotoğrafta yıllardır beklenen birini karşılamaya hazırlanan Sancak halkının, Novi Pazar’da yöresel giysileri içinde karşılamanın heyecanı içerisinde oldukları görülüyordu. Meydanda yer alan pankarttaki yazı fotoğrafta da görüleceği üzere bir kavuş-manın ve özlemin ifadesiydi: “Buralar seni özledi Reis!”

Sancak ve Novi Pazar

Balkanlar’da Osmalı’nın ayağının bastığı yerlere ruhunu bıraktığı bölgelerdendir Sancak ve onun merkezi olan Novi Pazar. Biz bugün daha iyi anlıyoruz ki ecdadın ayak bastığı yerlerde ecdadın ruhu hala tazeliğini, diriliğini muhafaza ediyor. Ne zaman ki o ruh kaybolu-yor, kaybettirilmeye, yok edilmeye çalışılıyor işte o andan itibaren kavga ve karmaşa, zulüm ve haksızlık, baskı ve acımasızlık, savaş ve gözyaşı oluyor.

1459-1461 yıllarında kurulan ve o tarihte Avrupa’da, Adriyatik’e açılan en uç kapıda Osmanlı’nın Evlad-ı Fatihan olarak bölgeyi emanet ettiği Sancaklılar bugün emanetin sahiplerini coşkuyla buyur ederken unutmadıklarını, unutulmak istemediklerini de gösteriyorlardı.

Mekanları, sokakları, mahalleleri, şehirleri imar etmek oraya sadece yeni binalar, görkemli yapılar koymakla olmaz elbet. Beldeleri imar eden ve kimlik kazandıran insanlarının geçmiş ve bugünkü duygularıyla, ruh dünyalarıyla mimarinin, yapıların, sokakların, mahallelerin bütünleşmesidir. Sancak bölgesi merkezi yönetimle sahip olduğu ruh birlikteliğini 1400’lü yılların ikinci yarısından itibaren sokağına, mahallesine yansıtmış bu birliktelik aradan geçen onca yıla, onca mahzun hikayeye rağmen Sancak bölgesi insanını diri tutmuştur. Bu ruh bugün sadece Balkanlarda değil Halep’ten Kudüs’e, Mağrip’ten Maşrık’a, Edirne’den Kars’a kadar kokusu, canlılığı, varlığı hissedilen bir ruhtur.

Bu ruhun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Novi Pazar ziyaretiyle canlandığını gördük. Bu buluşma Sancak bölgesinde yaşayanlar için beş yüz yılı aşan bir zamanın hikayelerinin yeniden canlanması ve yeni hikayelere yol açmasıydı. İçinde bulunduğumuz günler Türkiye’de yaşayanların hangi durumda ve konumda olursa olsun, hiç unutmaması ve ihmal etmemesi gereken duygu ve düşüncelere sahip olma-sı gerekliliğini hatırlatmaktadır daima. 94’üncü kuruluş yıldönümünü kutlayacağımız Cumhuriyetin sadece yeni bir devletin adı olmadığını hiç unutmamalıyız. Türkiye’de yaşayanlar, içeriden ve dışarıdan tezgahlanan onca oyuna, onca hesap ve tuzağa, stratejik akıl oyunları-na karşı her daim sadece yaklaşık 100 yıllık bir Cumhuriyet’in vatandaşları değil, geçmişin kendilerine devrettiği bir ruhun da bugünkü temsilcileri olduklarını asla unutmamalıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ecdadın bıraktığı bu ruhu, bu kokuyu, bu canlılığı diri tutmak adına yaptığı ziyaretler sadece bir sorumluluğun yerine getirilmesi değil ruhun canlılığının, diriliğinin devamı için de olması gerekendir.

Tarih ve hikayenin buluştuğu an

Bir tarih bir fotoğraf karesine sığabilir. Bir hikaye bir görüntüyle anlaşılabilir. Bazı fotoğraflar vardır tarih ve hikayeyi buluşturur. “Buralar seni özledi Reis!” bir tarihin, bir hikayenin fotoğrafıdır.  Neresidir “buralar”? Fatih Sultan Mehmed’in Bosna Hersek’i fethiyle 1460’lı yıllar-dan itibaren emanetin devredildiği yerlerdir “buralar”. 1460’lardan beri inancınızın ve ruhunuzun şekillendirdiği yerlerdir. Ruhunuzu şekil-lendiren inançtır, histir, kokudur, hayattır. Osmanlı’nın hüküm sürdüğü onca yılın ardında bıraktığı bir ruhun bugün hayatta olan kısmıdır. O hayatı anlamlı kılan şeyler vardır “buralar”da. O şeyler ruhun diriliği, canlılığı içindir. O şeyler, imandır, ameldir, hakikattir, adalettir, haktır, hukuktur, mekandır, meskendir, ahşap kapıdır, komşu duvarıdır, komşudur, komşuluktur. Selamdır, selamı almaktır. Başka ruhların arasında kendi ruhunu yaşamaktır o şeyler. Bazen bir cami, bazen bir mektep. Bir sokak taşı ya da bir çınar ağacıdır o ruhu canlı tutan. “Buralar” aradaki onca mesafeye rağmen yakın olunan yerlerdir. Uzaklık ve yakınlığın sadece bütünleşmekle ortadan kal-kabileceğinin ifadesidir.

Kimsin sen? Sen İstanbul’un fethiyle bir çağı kapatıp bir çağı açansın. Sen ecdadın Balkanlar’dan Avrupa içlerine, Asya’dan Afrika’ya uzanan ruhunun bugünkü temsilcisisin. Bugün ortalığı kan gölüne çevirenlerin ateşe attığı topraklardaki yangını söndürmeye çalışansın. Myanmar’dan Somali’ye kadar mazlumlara yardım edensin. Afrika’da açlıkla boğuşan insanlara el uzatan, Suriye’de ateşten kaçanlara kucak açansın. Sen bugün “Dünyanın beşten büyük olduğunu” haykıran inancın ve ruhun temsilcisi olduğun için hedefe konulan, zulme rıza göstermediğin için zalimlerce taşlanansın.

Sen ayak bastığın yerlerde huzurun temsilcisi, terk ettiğin yerlerde özlenensin. Dar zamanlarında yardımına koşulan, dar zamanlarda yardıma koşansın. Ümmet olmanın en derin anlamlarını ruhunda barındıran, mezar taşları birbiriyle yan yana olan uzak diyarların insan-larını barındıransın. Sen Mukaddes Emanetlerin bekçisi, emanetleri mukaddes bilensin.

Seni tökezletmek için tarih boyunca ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar sen hak ve hakikat yolunda, zulmün karşısında adaletin tecellisi yolunda olduğun sürece asla mağlup olmayacağını bilensin. Seni özleyenler senin inancını, ruhunu, adaletini, Hakk’a muhabbetini özle-yenlerdir. Sen Martin Luther’in dilinde “Yanlış yapanları, zulüm yapanları cezalandırmaya gelensin.”

Özlenen, beklenen ve sevilendir. Gelmesini istemediğinizi beklemezsiniz. Özlemezsiniz. Balkan Savaşları’yla terk ettiğimiz Sancak yer aldığı coğrafyada ecdadın ruhunu yaşatmak için çabalarken bu ruhun bugünkü temsilcilerine duyduğu özlemi, Cumhurbaşkanı Erdo-ğan’ın bölgeye yaptığı ziyaretle giderdi. Sancaklıların özlemi 500 yılı aşkın bir zamandan beri devam etmektedir. Özlem tek taraflı olduğu anda hüzünlü ve buruktur. Özlem karşılık bulduğu anda coşkulu bir sevince bırakır yerini. Yıllardır tek taraflı süren burukluk ve hüzün dönemi yepyeni hikayelerin oluşmasına yol açacak bir buluşmayla noktalanıyordu. Türkiye artık sadece ecdadının ruhundan izler taşı-yan coğrafyalarda değil, bütün mazlum coğrafyalarda özlenen olmuştur. Bu özlem insan olmanın en basit özelliklerinden biri olan vefa ile birlikte katlanarak büyümüştür.

Müslüman Boşnaklar Batılı devletlerin gözü önünde bir yok oluşa sürüklenmeye çalışırken, Boşnakların yanında yer almakta bir an bile tereddüt etmemiştir Türkiye. Çok değil bundan 0 yıl önce zulmün her türlüsünün denendiği katliamlara yanında hiç kimse olmasa da “Dur!” diyebilen bir Türkiye’dir özlenen. Özlenen olmak sorumluluk sahibi olmayı gerektirir. Sorumluluk sahibi olmak ise ruhunu bıraktı-ğın bölgelerde varlığınla da bulunmayı gerektirir. Özleyenlere verilecek cevabı olmayı gerektirir sorumluluk hissetmek. Bu sorumluluk Bosna Hersek’in merhum Bilge Kral’ının da hissettiğiydi. O, İslam’ın tüm coğrafyalarda yeniden dirilişi adına yapılacak çalışmaların önemine dikkat çekiyor, dünya Müslümanlarının İslam etrafında yeniden dirilişe geçmeleri ve yepyeni bir medeniyetin inşası için çaba sarf ediyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Bosnalılar için bir baba olan merhum Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’i vefatından önce en son ziyaret eden devlet adamı olmuştur. Bu ziyarette merhum Aliya İzzetbegoviç, Recep Tayyip Erdoğan’a şöyle seslenmiştir: “Dualarımız sizinle. Bu topraklar Osmanlı bakiyesidir. Bosna’mı koruyun. Bosna’ma sahip çıkın. O size emanet.”

Güven ve hoşnutluk

Reis kendisine tabi olunan, idaresi altında bulunulmaktan hoşnutluk belirtilen kişidir. Kendisine güvenilen ve bu güvenin açıkça izhar edildiği kişidir. Bir samimiyetin ifadesi, bir yakınlığın yansımasıdır. Reis erişilebilen, dokunulabilendir. Sancaklı Müslümanlar yıllardır beklediklerine kavuşmanın sıcaklığını yansıtıyorlardı bu kelimeyle. Reis aslında Türkiye’de de birçok insanın içten gelen bir samimiyetle Cumhurbaşkanı Erdoğan için çekinmeksizin kullandığı bir ifadedir. Bir Sancaklı için elbette Reis’in anlamı biraz daha farklıdır. Onlar için doğrudan bir bağlantıları olmasa da gönülden bağlı oldukları merkezin, merkezi hükümetin yıllar içerisinden çıkıp gelen ifadesiydi.

Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanları arasında Erdoğan’ın Türkiye dışındaki coğrafyalarda başka bir karşılığı var. Bu karşılık ecdadın iman-amel bütünlüğüyle ruhunu nakşettiği beldelerde yansımasını buluyor. Geçmiş bütün cumhurbaşkanları arasında ecdadın izlerini bıraktığı coğrafyalarla bir gönül birlikteliği kurmuştu Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bu birliktelik Müslüman coğrafyalarla birlikte zulüm ve baskılar altında eziyet çeken insanlar için de bir gönül köprüsü oluşturuyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Novi Pazar’a yaptığı ziyaretten bize yansıyan bir fotoğraf karesi bizi tarihin sayfalarından akıp gelen bir anlam dünyasının derinliklerine daldırdı. Bu fotoğraf karesi ile duygularına hitap etmediğiniz, kokusuna sinmediğiniz, görünce tebessüm ettiremediğiniz mekanların mülkiyeti size ait olsa da ruhunun başkasına ait olacağını; uzakta da olsa eğer insanların duygularında yer alırsanız, kokunuzun sineceği güzellik coğrafyaları oluşturursanız, girdiğinizde yüzlerde tebessümler oluşturabilirseniz mekanın ve ruhun sizinle bütünleşeceğini görürsünüz.

[email protected]