Büyükşehir yasası ve yerel yönetimlerin demokratikleşmesi

MENDERES TÜREL/AK Parti MKYK Üyesi
3.11.2012

Büyükşehir yasası, 2004’te muhalefetin uzlaşmaz tutumuna, Cumhurbaşkanı vetoları ve Anayasa Mahkemesi süreçlerine rağmen yapılan yerel yönetimler reformunun bir kademe daha ileri götürülmesidir. Amaç vatandaşa daha iyi hizmet götürmek ve yerel yönetimde demokrasiyi geliştirmektir.


Büyükşehir yasası ve yerel yönetimlerin demokratikleşmesi

İnsana hizmet odaklı yerel yönetim anlayışı, AK Parti ile kurumsallaşarak 2004 yerel seçimleri ile birlikte ülke genelinde modern kentleşmenin öncüsü olmuştur. Bu süreçte yerel yönetimlerde oluşan yüksek beklenti ve seçimlerde sağlanan büyük başarı, 2004 ve 2005 yıllarında gerçekleştirilen yasal düzenlemelerle desteklenerek, yerelleşme yönünde büyük bir ivme yaşanması sağlanmıştır.

Son zamanlarda hemen hemen bütün dünyada siyaset, bizim çok önceden inandığımız gibi, hizmetle birlikte anılmaktadır. İdeolojik odaklı siyaset anlayışı bizde hala kalıntıları devam etse de hizmet odaklı siyaset anlayışının epeyce gerisinde kalmıştır.

O halde, evet hizmet, ama yalnızca hizmet değil, daha az ideoloji daha çok hizmet ya da yapılan hizmetin ideolojisi. Her şeyden önce hizmetin insan merkezlisi idealimizdir.

Türkiye’de ilk kez 1984 yılında İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri kurulmuştur. 1986 ve 2000 yılları arasında bu sayı 16’ya çıkarılmıştır. Bunlardan sonra, 2004 yılında AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan’ın belediye tecrübesinin de sayesinde ilk kez ciddi bir yerel yönetim reformunu gerçekleştirmiştir. 2004 yılında hem belediyeler kanunu 1934’den sonra ilk kez kapsamlı bir şekilde revize edilmiş hem de İstanbul ve Kocaeli Büyükşehir Belediyeleri yetki alanı il sınırı olarak genişletilmiştir.

Avrupa Konseyi Yerel Özerklik Şartı

2004 yılındaki bu reform aslında Avrupa Konseyi Yerel Özerklik Şartı’nın gereğiydi. Bildiğiniz gibi Avrupa Konseyi Avrupa Birliği değildir.

Avrupa Konseyi 1949’da kurulmuş, bugün 27 AB ülkesine ilaveten Rusya ve Azerbaycan da dahil 47 ülkenin üye olduğu bir örgüttür. Türkiye ilk 10 kurucu üye arasındadır ve Sayın Mevlüt Çavuşoğlu da geçen yıla kadar Konsey’in Parlamenter Meclisi başkanlığını yapmıştır.

Türkiye işte bu Konsey’in yerel özerklik sözleşmesine 1988 yılında imza koymuştur. Bu sözleşme 1992 yılında Büyük Millet Meclisimiz tarafından onaylanmıştır. 1993 yılında da yürürlüğe girmiştir.

Ama bu yöndeki bütün niyetlere, hazırlıklara rağmen kanun çıkarılması için, reform yapılması için AK Parti iktidarı beklenmiştir. 2004 yılında yerel yönetimler reformu muhalefetin uzlaşmaz tutumuna, o zaman bildiğiniz Cumhurbaşkanı vetoları ve Anayasa Mahkemesi süreçlerine rağmen yapılmıştır.

Bugün bu Büyükşehir Belediyesi Kanunu için muhalefet tarafından söylenen bazı sözler o zaman da söylenmiştir. O zaman da yerel yönetimler reformunun Türkiye’de federasyon için yapıldığı söylenmiştir. Ama reformun üzerinden 8 yıl geçmiştir ve belediyeler de yerindedir, Türkiye de yerindedir. Üniter devlet yapısı da sapasağlam yerindedir. 

Yine Avrupa Birliği uyum sürecinde bizden önce gündeme gelmiş olan kalkınma ajansları kanunu da bizim dönemimizde 2006 yılında çıkarılmıştır. O zaman da muhalefet kıyameti koparmıştır.

Türkiye bölgelere bölünüyor denilmiştir. Ama daha sonra bütün iller “hani bizim kalkınma ajansımız” diye sıraya girmiştir.

Aslında Avrupa Konseyi yerel özerklik şartına uyum süreci bu yeni kanunla devam etmektedir.

Bu kanunun temel amaçları gerekçede de belirtildiği gibi Türkiye’de demokrasiyi gerek ülke gerekse yerel düzeyde güçlendirmek, belediye hizmetlerinde verimliliği sağlamak ve belediyelerin daha iyi hizmet götürmesini sağlamaktır.

Kanunun getirdiği yenilikler

Bildiğiniz gibi, kanun birkaç yenilik getirmektedir:

1. Nüfusu 750 binin üzerinde olan illerde Büyükşehir Belediyesi kurulmaktadır. 16 mevcut Büyükşehir’e 13 şehir daha eklenmektedir. Bunlar Aydın, Balıkesir, Denizli, Manisa, Muğla, Hatay, Tekirdağ, Trabzon, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Mardin, Malatya ve Van’dır. Görüldüğü gibi herhangi bir bölgeye dönük bir düzenleme yoktur, nüfus dikkate alınmıştır.

Bu 13 yeni Büyükşehir’de yeni ilçeler kurulmaktadır.

Bu illerde Büyükşehir yetki alanı İstanbul ve Kocaeli gibi il sınırları olacaktır.

Büyükşehirlerde özel idareler, beldeler ve köyler kaldırılmaktadır. Özel idare işleri Büyükşehir’e devredilmekte, beldeler ve köyler mahalleye dönüşmektedir.  Büyükşehir olmayan 52 ilde nüfusu 2 binden az olan beldeler mahalleye dönüşmektedir. 

Böylece, toplam 1582 belde ve 16.082 köyün tüzel kişiliği kaldırılmakta ve mahalleye dönüştürülmektedir.  23 Büyükşehir’le birlikte, 24 yeni ilçe kurulmaktadır. 333 ilçe dönüştürülmektedir. Toplam belediye sayısı 2.950’den 1.392’ye düşmektedir. Köy sayısı 34.283’den 18.201’e inmektedir. Aslında birim sayısında müthiş bir azalma meydana gelmektedir. Bu bile nasıl bir tasarruf ve verimlilik sağlanacağını ortaya koymaktadır.

2. Beldelerin hangi ilçenin mahallesi olacağına ilişkin olarak sınırdaş olmak ve mesafe şartı getirilmiştir. Mahalleye dönüşen beldelerde belediye personeli hak kaybına uğramayacaktır.

3. Köylerin orman veya mera hakları olduğu gibi korunmaktadır.

4. Köylerde belediye vergi ve harçları 5 yıl süreyle alınmayacaktır. Su ücreti 5 yıl süreyle en düşük su tarifesinin dörtte birini geçmeyecektir.

Belediyeler mahalleye dönüşen köylere 10 yıl süreyle gelirlerinin yüzde 10’u kadar altyapı yatırımı yapacaktır.

Mahalleye dönüşen köylerde yapılar için ruhsatlandırma kolaylığı getirilecek, yapılar için geleneksel mimaride proje üretilecek ve bu projeler köylülere ücretsiz verilecektir.

Köylerdeki evler, hayvancılık tesisleri, bakkal, fırın, kahve, lokanta gibi işyerlerine ruhsat verilecektir. Köylerdeki yapı stoku ruhsatlı hale gelecektir. Senelerdir köydeki evinin başına yıkılma korkusunu yaşayan vatandaşlarımız rahat uyku uyuyacaktır.

5. 29 Büyükşehir’de merkezi idare yatırımlarını koordine etmek, afetle mücadele ve başka bir sıkıntı yaşanmaması için valiye bağlı Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı kurulmaktadır. Böylece Özel İdarelerin kaldırılması nedeniyle bir boşluk olmayacaktır.

6. Büyükşehir Belediyeleri yetkileri artırılmaktadır. Amatör sporlara destek olmak, sağlık tesisi ve mabetler açmak ve bakım yapmak, cami veya mabetlere ücretsiz su temin edebilmek, afet riski olan yerlerde önlem almak, internet gibi haberleşme altyapısı kurmak, oda ve meslek örgütleriyle ortak projeler yapmak bulunmaktadır. İlçe belediyeleri ile ihtilafta Büyükşehir Meclisi yetkili kılınmıştır.

Büyükşehirlerin bütçe payları ciddi şekilde artmaktadır. Şu anda büyükşehir içinde tahsil edilen vergiden aktarılan yüzde 5 bütçe payı yüzde 6’ya çıkarılmıştır. 

Ayrıca, asıl önemlisi ilçe belediyelerine ve yine Büyükşehirlere verilen yüzde 2.5 genel bütçe payının yüzde 4.5’a çıkarılmasıdır.

Avrupa, ABD bütçe krizleri yaşarken, maaşlarda indirime giderken, Türkiye belediyelerin önünü açmakta ve daha fazla hizmet sunma imkanı sağlamaktadır.

Gördüğünüz gibi bu tasarı yerel yönetim reformunun aslında bir kademe daha ileri götürülmesidir. Buradaki amaç millete, vatandaşa daha iyi hizmet götürmek, yerel yönetimde demokrasiyi geliştirmek, yerel yönetim özerkliğini artırmak, artık şehir merkezinden köye kadar her yerde vatandaşın yerel hizmetlerin hesabını sormasını sağlamaktır.

Devir ‘hizmet siyaseti’ devri

Şu noktaların altını kesin bir şekilde çizmek istiyorum. Bu reform demokrasi reformudur. Günümüzde demokrasinin temel şartlarından birisi yerindelik prensibidir. Yani kamusal sorumluluklar vatandaşa en yakın makam tarafından kullanılır demektir. Bunu yerine getirmeyen devlet demokratik devlet sayılmamaktadır. 

Bu tasarıyla vatandaş hizmet almak için, hizmetin hesabını sormak için kendi seçtiği belediye başkanına hesap sorabilecektir. Her konuda hükümeti veya valiyi sorumlu tutmayacaktır.

Bu reform hızlı kentleşme karşısında geç kalmış bir reformdur. Türkiye’de kent nüfusu 1980’de yüzde 35 iken bugün yüzde 80’e ulaşmıştır. Artık ekonominin merkezi şehirlerdir.

Bu çağda şehirlerdeki yatırımlar ve hizmetlerin hızlı bir şekilde Ankara’dan bakanlıklar eliyle yönetilmesi hem zaman hem para israfıdır, verimsizdir. Bu çağda yönetimin vatandaşa en yakın şekilde olması, onu dinlemesi, ona hesap vermesi zaruridir.

Büyükşehir sınırının il sınırı olması İstanbul ve Kocaeli’nde uygulanan bir modeldir. Benim Antalya için bizzat 7 yıl önce istediğim modeldir.

Çünkü bu hizmette tasarruf ve etkinlik için, altyapı yatırımlarında verimlilik için gereklidir. Basit bir örnek vermek gerekirse Alanya ilçemizde 2.5 kilometrede üç belde bulunmaktadır ve vatandaş da turist de 2.5 kilometrede 3 dolmuş değiştirmek zorundadır. İşte bu yasa ile hizmet bütünlüğü sağlanacak, benzeri sıkıntılar ortadan kalkacaktır.

Belde belediyelerinin bir kısmı personeli, geliri, imkanı olmayan kağıt üzerinde belediyedir. Hizmet götürememektedirler. Belediye var, ama hizmet yok. Personel maaşını ödeyemeyen birçok belde belediyelerimiz var. Bu ülke üzerinde, ekonomi üzerinde, vatandaşın sırtında böyle bir külfete kimsenin hakkı yoktur. 

Köyler mahalleye nasıl dönüşecek?

Köylerin mahalleye dönüşmesi en isabetli hususlardan birisidir. Çünkü aslında köy muhtarlığı zaten imkanı olan bir birim değildir. Bu şekilde köy muhtarlığı mahalle muhtarlığına dönüşmüş olacaktır. Kaybetmeyecek, tersine büyüyecektir. Bu şekilde köylerin daha iyi hizmet alacağı açıktır. Ayrıca, artık köydeki vatandaş hizmetin hesabını sorabilecektir. Kaldı ki, köylere yatırım için de kanun mecburiyet getirmiştir. Ayrıca köylünün hakkı korunduğu gibi imar imkanı ile sorunu da çözülmüş olacaktır. Köyde araziler, tarlalar arsa olacağı için köyler değer kazanacak, köylü zenginleşecektir.

Bu kanun tasarısı ile bir kısım muhalefet eski plakları tekrar pikaba koyup çalmaya başladı. Bir kısmı diyor ki, federasyona gidiliyor.

Bunu diyenler gidip Fransa’ya baksınlar. Fransa merkezi, üniter bir devlettir, ama bölge meclisi de vardır. İtalya anayasasında devlet tek ve bölünmezdir. Ama bölge yönetimleri de vardır. Metropoliten belediye uygulaması 20 yıldır vardır. Çek Cumhuriyeti üniter devlettir. Ama bölgesel yönetimde vardır. Bütün Avrupa’da belediyelerin şehir güvenliği birimleri de vardır.

Dolayısıyla bozuk plakları çalanlar önce gidip Avrupa’yı bir öğrensinler. Federatif yapı, Almanya, İspanya gibi ülkelerde tarihten gelir. Yoksa bölge yönetimleri olan ülkeler bile federasyon değil, üniter devletlerdir. Belediye yetkilerinden federasyon çıkarılmasına kargalar bile güler. 

Avrupa’da belediyelerin kamu harcamalarında payı yüzde 50’nin üzerindedir. Fransa gibi merkezi devlet sistemi olan ülkede bile yüzde 70’dir. Bizde ise yüzde 20’lerdedir.

Deniyor ki, bizde il sınırları çok büyük, Konya İsviçre’den büyük. Antalya’da kıyı şeridi 640 kilometre, bir belediye nasıl yönetecek. Oysa bugün aynı şeyi vali zaten yapıyor. Valilik nasıl yapıyorsa güçlendirilmiş ekonomisiyle belediye de öyle yapacak. Hatta seçmene karşı belediye başkanının seçilme zorunluluğu olduğu için daha fazla koşturmak, daha hızlı hizmet yapmak zorunda kalacak.

Bir başkası da bu tasarı AK Parti’ye seçim avantajı getiriyor sözü. Siyasi tarihimizde seçime dönük kanunların iktidar aleyhine döndüğü çok örnek vardır. Zaten AK Parti’nin seçim kazanmak için böyle şeylere ihtiyacı olmadığını anketler gösteriyor.

1930’da kalmış zihniyet elinden gelse Türkiye’yi Kuzey Kore yapacak. Bugün sağlık ve sosyal güvenlik reformunda ABD’den öndeyiz. Orada 50 milyon sigortasız insan var, ama bizde yok. Obama’nın Başbakan Erdoğan’a bizdeki reformu sorması boşuna değil. Yine bugün Türkiye’de E-Devlet uygulamaları birçok Avrupa ülkesinden ileridir. Bu reform da öncü olacaktır. Çünkü Avrupa’da artık belde, ilçe, il, bölge gibi çok fazla idari birimin verimsiz olduğu konuşulmaya başlanmıştır.

[email protected]