Cassirer ile Heidegger arasındaki entelektüel rekabet

Murat Güzel
18.11.2023

Heidegger ile Cassirer arasındaki normatif imaj farklılığını Cassirer'in argümantasyonunda tebarüz eden kendiliğindenlik ile Heidegger'in fırlatılmışlık nitelemelerinden çıkarsayan Peter Gordon, bu uyuşmazlığın nihayetinde Kant'tan, onun “aşkın idealizmi”nden kaynaklandığını da vurguluyor.


Cassirer ile Heidegger arasındaki entelektüel rekabet

Yirminci yüzyılda en önemli felsefi olayın 1929'da, dünya kapitalist sisteminin önemli bir ekonomik krize girdiği ve iki büyük dünya savaşı arasında yaşanan Büyük Buhran'ın yılında Davos'ta Martin Heidegger ile Ernst Cassirer arasında gerçekleşen tartışma olduğu öne sürülür genelde.

Davos Buluşması'nın resmi temaları Kant ve Yeni Kantçılığın Kantçı yorumudur gerçi, ama bu temaların gerisinde varoluşa karşı kültür, yetiye karşı tarih, kaygı ve ölüme hazır olma, sembolün özgürleştirici gücü, form vb. felsefi teorinin oluşumuna imkân tanıyan paradigmaların tartışıldığını görürüz. Bu noktada önemli bir çatışma söz konusudur. Davos'ta Martin Heidegger ile Ernst Cassirer arasındaki tartışmanın "İnsan nedir?" sorusunun dönemin de sıklıkla tartışılmasına da vesile olduğunu belirtmeli. Davos'taki buluşma sonrası Heidegger ile Cassirer'in bildiri ve makaleleriyle birbirleriyle tartışmayı sürdürdükleri de biliniyor ayrıca. 1945'e dek bu şekilde süren tartışmanın bitim tarihinin II. Dünya Savaşı'nın bitim tarihiyle örtüşmesi de dikkat çekici.

Peter Gordon'un Mustafa Özdemir'in çevirisiyle Türkçe'ye Avrupa Düşüncesinde Bölünme adıyla kazandırılan kitabı Heidegger ile Cassirer arasındaki tartışmayı taraf tutmadan, olabildiğine nesnel bir şekilde aktarmaya çalışıyor. Gordon kitabında tartışmanın sosyo-politik boyutuna da işaret ediyor. Gerek Heidegger'in Varlık ve Zaman'ını gerekse Cassirer'in Sembolik Formların Felsefesi'ni Davos tartışması bağlamında özetleyerek tarafların temel kitaplarındaki felsefi görüşleri dile getiren Gordon, bu tartışmayı yorumlarken "İnsan Nedir?" sorusunu merkeze alıyor. Heidegger ve Cassirer'in karşıt ve ortak yönlerini de ayrıntılı bir şekilde okuyucularına aktaran Gordon bu tartışmanın zamana yayılmış metinsel yorumlarının daha geniş yöntem, etik ve özgürlük meselelerine dönüştüğünü de belirtiyor.

Nitelikli sempati

Kitabının önsözünde Gordon Cassirer ile Heidegger arasındaki entelektüel rekabette tarafsız kalmaya çalıştığını ifade ediyor. Heidegger'in çalışmalarının belirli yönlerine yönelik nitelikli sempatisinin Cassirer'in entelektüel başarısını görmesini engellemesine izin vermediğini belirten Gordon, yine de Cassirer'in "neredeyse telafi edilemez bir şekilde geçmişte kalmış olduğu gerçeği"ni hatırlatıyor. Bunun sebebinin büyük ihtimalle Cassirer'in hayatının ve entelektüel önermelerinin yirminci yüzyılın ortalarında Avrupa'da yaşanan trajediyi hatırlatması olduğunu da söylüyor. Ona göre, Cassirer ve Heidegger arasındaki tartışma bugün yaşayanları rahatsız ediyorsa bunun sebebi de kısmen liberalizmin siyasi başarısızlığı ve Almanya'da liberal olmayan otoriterliğin zaferinin ilişkilendirilmesi.

Heidegger ile Cassirer arasındaki Davos tartışmasıyla ilgili iki farklı ve birbiriyle bağlantılı bakış açısını sunmaya çalışan Gordon, bir düşünce tarihçisi olarak düşünce tarihinde çoktan yerini almış bu tartışmanın ayrıntılı bir biçimde felsefi olarak yeniden inşa ederken, felsefi hafızada daha geniş ve karmaşık olan fenomeni de ihmal etmiyor: felsefenin kendini anlamaya başladığı daha üst süreci de inceliyor. Filozofların kendi argümanları ile içinde yaşadıkları dünya arasındaki çeşitli bağlantıları tasavvur ettiklerinde neler olduğunu inceleyen Gordon'un Cassirer ile Heidegger arasındaki temel uyuşmazlığı "insanlığın normatif imajı" kavramı ile açıklıyor: Gordon, Cassirer'e göre insan olmanın tam bir özgürlük içinde anlam (duyum) dünyaları yaratmak anlamına geldiğini ve yaratılmış bu dünyaların güzel, ahlaki ve gerçek olarak deneyimlendiği nesnel alanlara dönüştüğünü ifade ediyor. Heidegger'e göreyse özel bir tür kavrayıcılık ya da dünyaya açılık ile donatılmış olmak insan olmanın karakteristiğidir. Modernlerin bütün çabalarının temelsiz olan insan hayatının merkezi gerçeğinden kaçma stratejileriyle örülü olduğunu belirten Gordon, bu temelsiz durumu Heidegger'in sonluluk/fırlatılmışlık kavramıyla anlattığına dikkat çekiyor.

Heidegger ile Cassirer arasındaki normatif imaj farklılığını Cassirer'in argümantasyonunda tebarüz eden kendiliğindenlik ile Heidegger'in fırlatılmışlık nitelemelerinden çıkarsayan Gordon, bu uyuşmazlığın nihayetinde Kant'tan, onun "aşkın idealizmi"nden kaynaklandığını da vurguluyor.

Avrupa Düşüncesinde Bölünme Heidegger&Cassire

Peter E. Gordon

çev. Mustafa Özdemir

Hece, 2023

Ölmeden önce ölmeyi öğrenmeli belki de!

Uygarlaşma Süreci kitabıyla büyük ilgi çeken alman sosyolog Norbert Elias'ın ölme deneyimine eğildiği kitabında Elias, modern zamanlarda ölmenin meseleleriyle yüzleşiyor ve bunun üzerinde yoğunlaşıyor. Ölmenin toplumsal hayattan "tecrit edilmesinin" ve "gözlerden saklanmasının" oluşturduğu meseleleri tartışan Elias toplumsal bir sorun olarak ölümün üstesinden gelinmesi çok zor olduğunu, çünkü kendilerini ölenlerle özdeşleştirmek, yaşayanlara ağır geldiğini savlıyor. Tüm canlılar içinde sadece insanların öleceklerini bildiklerini söyleyen Elias, doğrudan ölmenin kendisinin değil, bunun bilgisinin insanlar için mesele teşkil ettiğini ne dikkat çekiyor.

Ölmekte Olanların Yalnızlığı Üzerine

Norbert Elias

çev. Oğuzhan Ekinci

İletişim, 2023

Immanuel Kant'ın sorduğu ve cevap verdiği soru

İnsan tabiatı üzerine düşünen filozoflar, antropologlar ve biyologlar gibi Kant'ın da üzerine tefekkür ettiği ve yazılarında yer verdiği bir konudur. Patrick R. Frierson kitabıyla hem Kant'ın insan tabiatına dair geliştirdiği felsefeyi anlamayı hem de böylelikle Kant düşüncesinin temelini, bir anlamda onun "aşkın idealizmi"ni kavramayı kolaylaştırıyor. Sadece Kant'ın fikirlerini içermeyen kitap başka filozofların da konuyla ilgili görüşlerini aktarıyor. Düşünce tarihinde insan doğası kavramına Kant düşüncesiyle getirilen yeni bakış açısını merkeze alarak geçmişten günümüze geliştirilmiş fikirleri eleştirel ve ilmî bir yöntemle inceleyen Frierson böylelikle konunun nasıl ele alındığını da gözler önüne seriyor.

Kant'ın Soruları: İnsan Nedir?

Patrick Frierson

çev. Nergis Tanç

İz, 2023