Cassirer ve rölativiteye felsefi bakış

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
23.07.2016

Bilgi ve varlık felsefelerinin önüne, rölativite teorisi ile açılan yeni ufku ilk defa işaret eden filozof, E. Cassirer olmuştur. Cassirer’in felsefi incelemesi bu konuda bir öncü eser sayılır.


Cassirer ve rölativiteye felsefi bakış

Newton’dan 1900’lü yıllara kadar yeni çağ fiziğinde hakim pozisyonda olan Newtoncu fizik paradigmasının kendi içinde açıkladıklar doğal fenomenler kadar açıklamakta artık güçlük çektiği olgularda da çoğalmanın yaşandığını görürüz. Özellikle ışığın doğası konusunda Newton’un önerdiği “tanecik” teorisi ile zaman içinde epey geliştirilmiş dalga teorisi arasındaki çekişmede dalga teorisi epey üstün bir pozisyondadır. Bu teori eşliğinde yıldızlar ve gezegenler arasındaki boşluğun Eter adı verilen ve müşahede edilemeyen bir madde ile dolu olduğu ileri sürülür. Işık bu eter zeminden dalgalanarak bize kadar gelmektedir teoriye göre. Ancak 1903 yılında yapılan ve bilim tarihine Michelson-Morley deneyi olarak geçen ünlü deney bu ad hoc (geçici) kabulün yanlışlar. Ancak bundan Newtocu tanecik teorisinin tam bir zafer kazandığı anlamını da çıkaramayız, çünkü bu teori de ışığın dalga tabiatının kabul edilmesiyle açıklanabilecek duruma gelen girişim, kırınım gibi önemli fiziksel olayları açıklamada yetersizdir.

Bu şartlar altında Albert Einstein fizik yasalarının evrenin her yerinde aynı olduğu, ışık hızının da gözlemcilerden bağımsız olduğu temel kabulleriyle, Lorentz dönüşümlerini kullanarak “Özel Görelilik Teorisi”ni geliştirir. Bu teoriyle Einstein Newtoncu fiziğin iç çatışmalarına ve açıklayamadığı sorunlara köklü bir çözüm önerirken uzay-zamanın ayrılmazlığını da vurgulamıştır. 10 yıl aradan sonra Einstein teorisine gravitasyon kavramını da eklemiş ve 1915’te “genel görelilik teorisi”ni yayınlamıştır.

Einstein’ın 1905’te Newtonyen fiziğin gözlemci konumlarda ölçümlenen verilerin Galileo Dönüşümleri’ne karşı Lorentz dönüşümlerini benimseyen bir bakış açısıyla geliştirdiği özel rölativite teorisi, ışığın hızını sabit ve belirli bir sayı kabul ederek (ünlü “c” sayısı) tüm gözlem çatkılarının birbirine tercümesi gibi yorumlanacak bir teoridir de. Bu teorinin geliştirilmiş ve yerçekimi kuvvetini de içeren hali olan genel rölativite teorisi ise makro ve mikro ölçekleri birbirine bağlayan bir teoridir. Belki bu teorinin en önemli ve bilenen formülü ünlü enerji-madde denkleştirmesidir: Enerji, maddenin ışık hızının karesiyle çarpımıdır.

Rölativite teorisi 17. yüzyıldan 20. yüzyıla dek modern fiziğe hakim olan Newtonyen paradigmanın ağırlaşan anomalilerine köklü bir çözüm önermesiyle de dikkat çeker. Einstein’ın önerdiği bu köklü çözüm uzay ve zamanı birlikte ele alır, maddeyi enerjinin yoğunlaşmış bir hali olarak düşünmemizi önerir.

Einstein’ın Newtonyen fiziğin anomalilerine ve içsel bunalımına sunduğu bu radikal çözüm rölativite teorisinin sadece bir fizik teorisi olarak görülmemesini de gerekli kılar. O, aynı zamanda klasik bilgi, bilim ve varlık anlayışından, dünya kavrayışından kökten bir kopuşu, dolayısıyla da bir düşünme biçimi devrimini ifade eder. Newtoncu paradigmanın zaman, mekân ve nicelik kavramları düşünce dünyamızda artık yeni içerikleriyle yerini almış, varlık yeni bir çehre kazanmıştır.

Sözünü henüz söylemedi

Diğer yandan modern fizikte tanık olduğumuz, insan dünyasını teorik ve pratik anlamda kökten değiştiren atılımlar karşısında felsefe, sistemler yoluyla sözünü henüz söylemiş değildir. Bilgi ve varlık felsefelerinin önüne, Rölativite Teorisi ile açılan yeni ufku ilk defa işaret eden filozof, E. Cassirer olmuştur. Cassirer’in felsefi incelemesi bu konuda bir öncü eser sayılır. Cassirer bu eserini kaleme alırken Einstein ile de yazışmıştır. Eseri, modern fizikteki gelişmeleri bilgi teorisi açısından inceleyen ve bu gelişmelerin bilgi teorisine etkilerini yorumlayan ilk felsefî çalışmalardandır.

Cassirerin eseri 20. yüzyıldaki felsefi dönüşümün zeminini görmek bakımından da önem taşır. Felsefi yaklaşımında Kant felsefesinden hareket eden ve Kant’ın insan zihnindeki a priori kavramların doğal dünyaya şekil verme yollarıyla ilgili temel ilkelerini genişleten Cassirer, bir kavramın çok sayıda tekil örnekten, bireysel varlıktan soyutlama yoluyla elde edildiği görüşüne şiddetle karşı çıkmış ve tıpkı Platon gibi, kavramın, bilgiyi düzenleyen bir araç olarak, tikellerin, bireysel nesnelerin sınıflandırılabilmesi için daha önceden var olduğunu belirtir. 

Rölativite Teorisi Üzerine Felsefi  İnceleme Ernst Cassirer çev. Milay Köktürk Hece, 2016

Toplumsal cinsiyet ve sosyal bilimler

Kitabı yayına hazırlayan Zeynep Direk’e göre cinsiyet insanın en temel öğrenme alanlarından birini oluşturuyor. Ona göre insanlar aynının desteklenip başkalarının ve farklılığın bastırıldığı toplumsal hayatı cinsiyetli bedenler içinde deneyimler. Cinsiyetli Olmak: Sosyal Bilimlere Feminist Bakışlar kitabının devamı niteliğindeki derleme, cinsiyetli varoluşumuzu, toplumsal cinsiyeti ve cinselliği daha iyi anlama ve anlamlandırma çabasının bir sonucu. Yeni davranışların kökeninde hemen her zaman yeni bir dil olduğu fikriyle kadın yazar ve akademisyenlerin teorik düşünümlerini somut deneyimlerle bir araya getirerek zenginleştirdiği bu yazılar toplumsal cinsiyet ve cinselliğin toplumsal ve tarihsel sorunlarla bağlantılarını tespit etme çabasında buluşuyor.

Cinsiyeti Yazmak,  Ed. Zeynep Direk, YKY, 2016

Gündelik hayatımız ve benlik sunumları

Hepimiz günlük hayatta pek çok “performans” sergiler, pek çok performansa da tanık oluruz. Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu 1950’lerde yazılmış olmasına rağmen tazeliğini koruyan, dahası “performans” kavramının günümüz sosyal bilimlerinde ciddi bir çözümleme aracı haline gelmesiyle birlikte özel bir güncellik de kazanan bir klasik. Erwin Goffman farklı kültürlere de uzanan titiz bir araştırmanın ürünlerini ince bir düşünce süzgecinden geçirerek, büyük bir tarafsızlıkla sunuyor okurlarına; insanların birbirleriyle etkileşimlerini ve insanlık hallerini yargılamaksızın gözler önüne sermeyi, irdelemeyi, anlamayı hedefliyor. Tüm zaafları, kaygıları, hinliği, oyunbazlığı, kısaca tüm insanlığıyla insanı ele alan bu kışkırtıcı kitap, sosyolojinin şaheserleri arasında sayılabilir.

Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu, Erwin Goffman, çev. Barış Cezar, Metis, 2016