CHP din ve laiklik politikası

MURAT GÜZEL
3.01.2015

1943 CHP kongresinde başlayan parti içi tartışmalar 1947’de doruk noktasına ulaşır ve CHP’nin tek parti döneminde benimsediği laiklik politikalarında önemli kırılmalar yaşanır.


CHP din ve laiklik politikası
1924 Anayasası’na göre Türkiye Cumhuriyeti’nin “dini İslam”dır. 1928’de bu ibare anayasadan çıkarılır ve 1937’de de “laiklik ilkesi” anayasaya dahil olur. Türkiye’de din ve siyaset ilişkileri alanında hemen her zaman gündeme gelen tartışmalarda sürekli söz konusu edilen laiklik mevzusunun kısa tarihçesi böyle özetlense de birçok detay sürekli gizli kalmıştır.
 
Selçuk Üniversitesi’nde görevli Dr. Ömer Akdağ, çok partili geçiş döneminde CHP içindeki “laiklik” tartışmalarını ve CHP’nin din politikalarındaki değişimi konu aldığı eserinde 1945 ila 1950 gibi kısa sayılabilecek bir sürede yaşananları TBMM tutanakları, yerel gazeteler ve Cumhuriyet arşivine dayanarak çözümlüyor.
 
Ömer Akdağ’a göre, çok partili dönemin başlarında, CHP’nin laiklik politikasındaki değişimde Konya’nın etkisi dikkat çekicidir. CHP Konya İl Başkanı’nın 1950 genel seçimlerinde, genel merkeze sunmuş olduğu teklifler içinde, seçmenden oy almak ümidiyle okullarda din dersleri okutulmasına önem verilmesi ve Alevilere karşı özel ilgi gösterilmesi önerisi oldukça ilginçtir.  İl başkanlığının seçim çalışmalarıyla ilgili bu önerisine getirdiği gerekçe de en az öneri kadar ilginçtir. Başkanlık CHP’nin halkın gönlüne ancak böyle girileceğini vurgulamaktadır.
 
Bu çerçevede tek partili dönemde “aklın bir uydurması ve batıl düşüncelerin bir eseri olarak görülen” din olgusu, bir kısım CHP’liler tarafından eleştirilmesi pahasına 1950 seçimlerinde kullanılmıştır. CHP yöneticilerinin bu seçimlerde Ticani tarikat olarak bilinen grupla işbirliği yaptıkları yönünde basında haberler yer almıştı. Bu konuda kamuoyunda, özellikle partinin yayın organı olan Ulus gazetesinde herhangi bir tekzibin yer almaması, bu tür haberlerin doğruluk ihtimalini artırmıştır. Ayrıca bu konuyla ilgili Konya’da yaşanmış başka örnekler de bulunmaktadır.
 
1943 CHP kongresinde başlayan parti içi tartışmalar 1947’de doruk noktasına ulaşır ve CHP’nin tek parti döneminde benimsediği laiklik politikalarında önemli kırılmalar yaşanır. Bu kongrede tek partili dönemde takip edilmiş din politikalarıyla ilgili sert tartışmaların yaşandığına dikkat çeken Dr. Akdağ, CHP’nin bu konuda önemli özeleştirilerle de karşılaştığını ifade etmektedir. Partide bazıları karşı çıksa da kongre sonrasında okullarda din derslerinin okutulmaya başlandığı, bazı türbelerin açıldığı, imam-hatip kurslarının düzenlendiği görülür.
 
Demokrasiye geçişle birlikte CHP’nin katı laiklik formüllerinden uzaklaşmak ve hatta Ticaniler gibi bazı tarikatlarla işbirliği içine girmek zorunda kalışı, sonraki dönemlerde yaşanacak birçok olumlu sayabileceğimiz değişimin başlangıcını teşkil eder. Türk demokrasi tarihi açısından 1945-1950 yılları arası dönemin tam bir laboratuar örneği teşkil ettiği de vurgulanmalı. Yerel saiklerin bu değişimdeki etkisinin sanıldığından daha kuvvetli olduğunu gösteren Dr. Akdağ’ın çalışması bu konudaki birçok önyargıyı da berhava edecek bir niteliğe sahip. 
Çok Partili Dönemin Başlarında CHP’nin Laiklik Politikası, Ömer Akdağ, Çizgi, 2014
 
Siyaset, din ve iş dünyası
 
Türkiye’de Yeni Kapitalizm siyaset, din ve iş dünyası arasındaki ilişkilerin kapitalist küreselleşme süreci içinde geçirdiği değişimi, iş hayatının ekonomik, siyasi ve kültürel bağlamındaki yansımalarıyla inceliyor. Siyasetin girişimcileri ve girişimci örgütlerini nasıl etkilediğini, iş dünyası içinde farklı gruplar tarafından benimsenen farklı kapitalist gelişme modellerinin ortaya çıkışını ve bu ortamda dinin oynadığı hem birleştirici hem de kutuplaştırıcı rolü ele alıyor. Buğra ve Savaşkan, iddiaya göre kendi ayakları üzerinde duran “küçük” girişimcilerin Türkiye’nin başarısının belkemiğini oluşturduğu yolundaki mitleri yok ediyor. Kitabı okuyan piyasalarla ilgili eskisi gibi düşünemeyecek. 
Türkiye’de Yeni Kapitalizm, Ayşe Buğra- Osman Savaşkan, İletişim, 2014
 
Öncesi sonrasıyla paralel örgüt
 
17-25 Aralık darbe girişimin ardından Fethullah Gülen cemaati ile hükümet arasındaki savaş Türkiye gündemini meşgul etmeyi sürdürüyor. Prof. Dr. Yasin Aktay’ın süreç yazılarını bir araya getiren kitabı “paralel örgüt”ün amaçlarına dikkat çekiyor. Aktay,  kendini Hizmet olarak adlandıran hareketin mensupları için belli ki bir değer olmaktan çıktığını, bir camianın, örgütün kod adına indirgendiğini vurguluyor: Hizmet edilecek herhangi bir ulvi değer yok ortada. Hareketin kendisi bizatihi hizmetin hedefidir. “Hizmet”e hizmet etmeyen her türlü cezayı hak etmektedir artık. Hizmet’e hizmet, sadakat ve itaatte kusur eden hükümet olsa devirmek hizmet ilkesinin gereğidir.
Neye Himmet? Neye Hizmet? 
Yasin Aktay, Tezkire, 2014