CHP 'köylüler' yüzünden mi kaybetti?

Dr. Hülya Bulut/ Yazar
14.06.2023

Kılıçdaroğlu'nun ‘köylüler yüzünden kaybettik' ifadesi; ‘gerçeküstülüğü' de komikliği de rezaleti de çoktan aştı. CHP yönetimi taht kavgalarına devam ededursun iktidar hızla icraatlarına başladı bile. Türkiye'nin en önemli kaynaklarından biri de zamandır. Zamanı es geçme lüksü yoktur. O nedenle Türkiye, hafızası kayıp bir anlayışa asla geçit vermeyecektir.


CHP 'köylüler' yüzünden mi kaybetti?

Recep Tayyip Erdoğan, Rizeli. Rize'nin Güneysu ilçesinden. Sonrasında İstanbullu. Kasımpaşalı. Geldiği yeri asla unutmayan bir lider. Rahmetli ana babasının hayırlı evladı. Hanımına eş, çocuklarına baba, torunlarına dede. Çok erken yaşlarda siyasete atılmış bir isim. Her aşamasını tırnaklarıyla kazıyarak, hakkını vererek yol aldığı siyaset yolculuğunun sıra dışı lideri.

Erdoğan, sessiz yığınların sesi

Yeri geldiğinde cemaate imam, yeri geldiğinde yeşil sahalara futbolcu, yeri geldiğinde racon kesen delikanlı... Cumhur'un Reisi. Vesayetlerle mücadelelerin baş kahramanı. İnovatif ve devrimci. Siyaset virtüözü. Yönetim dehası. Garip gurebanın, fakir fukaranın Tayyip Baba'sı. Kimsesizlerin kimsesi. Sessiz yığınların sesi...

Yaratılanı, Yaratan'dan ötürü sevmek...Yaratılışta eş, dinde kardeş herkesi kucaklamak...İnsan ayırmadan, vefadan ödün vermeden, yalansız bir duruşla bildiği doğru yolda yürümek... sanırım, bir insanı tüm sıfatlarından arındırarak sevmeniz ve kendinizi ona yakın görmeniz için en yeterli sebeplerin başında geliyor. Durum böyle olunca da; ne köylü ne şehirli, ne Türk ne Kürt, ne Alevi ne Sunni, ne Laz ne Çerkez, ne varsıl ne yoksul, ne başörtülü ne başörtüsüz, ne siyah ne beyaz... hiçbir kutuplaşmaya esir olmuyorsunuz.

Biliyorsunuz ki 'insan hakları' sizin için vahiy kaynaklıdır. Tıpkı 'demokrasi' ve 'özgürlükler'de olduğu gibi! Dolayısıyla, ümmet bilinci ile inandığı yolda yürümeye devam eden Erdoğan seçimlerin hemen sonrasındaki konuşmasında şunları söylüyor: İşte unutmayın. Tıpkı, Yunus'un 'Her dem yeniden doğarız. Bizden kim usanası? dediği gibi, her seçim de bizim için yeniden bir doğuştur. Erdoğan, Arif Nihat Asya'nın 'Dua' adlı bu şiirini okuduğunda, seçmenin, halkın, vatandaşın 'Amin' nidaları Erdoğan'a eşlik ediyor. Amin!

Biz kısık sesleriz...minareleri,

Sen ezansız bırakma Allah'ım.

Ya çağır şurda bal yapanlarını,

Ya kovansız bırakma Allah'ım.

Mahyasız minareler...göğü de,

Kehkeşansız bırakma Allah'ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,

Müslümansız bırakma Allah'ım!

Muhalefet lideri kimsin sen?

Hesap uzmanıyım desen, yüzde 1 oyu olmayanlara 40'a yakın milletvekilliği verir, kendin de ancak tribünlerden sahaya öylece bakar kalırsın. Yöneticiyim desen, SSK'nın başında iken bu vatandaşa ettiklerini Allah düşman başına vermesin! Özgürlükler desen, başörtüsüne bir metrelik bez parçası dersin. Milliyetçiyim desen, Azerbaycan'a yol haritanda bile yer vermezsin. Vatan desen, İHA-SİHA karşıtısın. Türkiye desen, terör örgütü PKK ve onun siyasi uzantısı ile iş birliği yapacak kadar gözü dönmüş birisin. Aile desen, LGBT'yi savunacak kadar vizyonsuzsun. Köylüyüm desen, geldiğin yeri unutmuş hafızası silinmiş bir beşersin. Dürüstlük desen, atıp tuttuğunun bini bir para. Liderim desen, diktatörün tekisin! Vefa desen, senin için sadece İstanbul'da bir semtin adı. Zekiyim, akıllıyım, çeviğim desen yürüyen merdivene tersten binersin. Demokratım desen, kafatasçı bir ırkçının desteğine muhtaç olacak kadar tuhaf ve çaresizsin. Koltuğundan vazgeçemeyecek kadar da hamsın, pişmemişsin, yanmamışsın!

Kılıçdaroğlu deyince akla gelenler...

Bir partinin başına kasetle genel başkan olmak. Kendi kendisine 'namuzsuz' diyerek genel başkan iken cumhurbaşkanı adayı olmak. 2009 yerel seçiminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olup da, kendisine bile oy veremeyecek kadar aciz ve beceriksiz olmak. 2010 Referandumunu, 2011 Genel Seçimini, 2014 Yerel Seçimini, 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimini, 2015 Genel Seçimini, 2017 Referandumunu, 2018 Genel Seçimini, 2019 Yerel Seçimini, 2023 Genel Seçimi 1.turunu ve 2023 Genel Seçimi 2.turunu kaybetmek.

"Kentlerde oturan insanların tamamı demokrasiden yana oy kullandı. Kırsaldaki insana ayda 500 lira verdiğinizde zaten köyde harcayacak yeri yok, ekonomik yıkımdan etkilenmiyor o" ifadesindeki saçmalıkla kendini rezil etmek. Kenti bilen, okuyan, tartışan, özgürlükçü, kentli dediğimiz kitle yüzde 51 oranında Kılıçdaroğlu'nu tercih etti' deme gafletinde bulunmak.

İstatistikler ne diyor?

Bu arada, Kılıçdaroğlu'na belki istatistiklerle de cevap vermek gerekiyor! Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2008'de 6 yaş ve üzeri nüfusta okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 91,8 iken 2022'de yüzde 97,6'ya yükseldi. 2008-2022 yıllarında kadınlarda okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 86,9'dan yüzde 95,9'a, erkeklerde ise yüzde 96,7'den yüzde 99,3'e yükseldi.

25 yaş ve üzerindeki ön lisans, lisans ve yüksek lisans mezunlarının aynı yaş grubundaki toplam nüfus içindeki oranı 2008'de yüzde 9,8 iken, geçen yıl yüzde 23,9 oldu. Söz konusu yaş grubu içindeki ilkokul ve üzeri eğitim seviyelerinden mezun olanların oranı ise 2008'de yüzde 81,1 iken 2022'de yüzde 92,5 olarak hesaplandı.

Türkiye'de, okuma yazma bilenlerin oranının en düşük olduğu il yüzde 93,6 ile Mardin. Bu ili sırasıyla Şanlıurfa, Siirt, Ağrı ve Iğdır takip ediyor. 2023 cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları, okuma yazma oranı en düşük illere göre incelendiğinde oldukça çarpıcı. Okuma yazma oranı en düşük olan ilk beş ilin dördünde Kemal Kılıçdaroğlu daha fazla oy aldı. Mardin: Erdoğan yüzde 34,76, Kılıçdaroğlu yüzde 65,24. Şanlıurfa: Erdoğan yüzde 64,86, Kılıçdaroğlu yüzde 35,14. Siirt: Erdoğan yüzde 44,56, Kılıçdaroğlu yüzde 55,44. Ağrı: Erdoğan yüzde 34,66, Kılıçdaroğlu yüzde 65,34. Iğdır: Erdoğan yüzde 33,22, Kılıçdaroğlu yüzde 66,78. İnsan bu verilere bakınca bir kere daha diyor ki, CHP seçmeni hesap uzmanı bir parti başkanı yerine keşke etkili ve dürüst bir muhalefet liderine sahip olsaydı. Yani, ne mi demek istiyorum? Buyurun, okumaya devam edin lütfen.

Ayrıştırıcı zihniyet

Aslına bakarsanız 1940'lardan beri CHP zihniyeti buydu. Şu söylenenlere inanabiliyor musunuz?:

'Ulan öküz Anadolu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne ilginiz var? Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi askere çağırdığımızda askere gelmek.'

Bu sözler, çok iyi bir eğitime! sahip olan CHP döneminin Ankara valisi Nevzat Tandoğan'a ait. Kendisinin 1946'da tabancasıyla kafasına sıkarak intihar ettiğini okuduğumda...Allah korusun, günaha girmek ve büyük konuşmak istemem ama acaba kendisini sevgisizliği, küstahlığı ve kibri mi bitirdi diye düşünmeden edemedim.

Hatta Köy Enstitülerinin kuruluş amacının, 'o öküz Anadoluları' askere alıp adam etmek olduğu, hatta Alman subayların emirlerine daha iyi uyum sağlasınlar da, onlara daha iyi hizmet etsinler diye açıldığı bile söylentiler arasındadır.

'Beyaz Türk Sanrısı' başlıklı yazımda da değinmiştim. İstanbulluların 'sevimli valisi' Fahrettin Kerim Gökay da zamanında 'halk plaja akın etti, vatandaş denize giremiyor' diye dert yanmıştı. Vah vah ki ne vah! Ama gelin görün ki, CHP'nin bu ayırımcı ve bölücü zihniyeti siyasi duruşuna ve politikalarına da öylesine yansımış durumda ki.

27 Temmuz 2005 tarihli bir gazete, haberinde hiç utanmadan sıkılmadan ve vicdan kaygısı taşımadan aynen şu satırlara yer veriyor: 'Caddebostan Plajlarına halk büyük ilgi gösteriyor. Ancak yıllardır burada oturanlar dertli mi dertli. Özellikle de sahil bölümü sağlıklı yaşam için koşu, yürüyüş ve diğer aktiviteler yapan vatandaşlar için ayrı bir önem taşıyor. Vatandaş Beyaz Türk, kendi sahasında rengi ve her şeyi bozuk 'halk'ı istemiyor. Bu kadar.'

Ne yardan ne serden, öyle mi?

En düşük okuma yazma oranına sahip olan illerdeki 'Kürt seçmen' size kucak açtığında, onların 'cahilliği, köylülüğü, geri kalmışlığı, garibanlığı' önemli değil. Ama o insanlar PKK terör örgütü nedeniyle yerlerinden yurtlarından ayrılıp da, yıllar öncesinden şehirlere göç ettiklerinde mi tu kaka, istenmeyen, aşağılanmayı hak eden halka dönüşüyor sizin gözünüzde?

Üstelik, diğer bir dikkat çekici husus olarak şunu da belirtmek isterim ki, 1920'li yıllara kadar toplumun yüzde 80'i köylerde yaşıyordu. Bundan sonra da köylerden kentlere göçler artarak devam etti. Bu bağlamda, çoğumuz babadan atadan köylülük geçmişine sahip ailelerin çocukları iken, Dersim'in köylüsü olup da hafıza kaybı yaşayan Kılıçdaroğlu'na şunları söylemem lazım gelir.

CHP'ye geçit yok

İşte her zamanki gibi çapsız, yalancı, seçmenine olan seviyesiz ve ikiyüzlü yaklaşımı CHP'nin kalibrasyon seviyesini kesintisiz bir şekilde aşağı çekmeye devam ediyor. Durum böyle olunca da CHP hep aynı sonuca, hep aynı 'koşulsuz, şartsız yenilgiye!' katlanmak zorunda! Ve de bu 'kesintisiz yenilgi'yi kabullenmek zorunda.

Sen istediğin kadar ekranlarda görünme. İstediğin kadar hesap vermekten çekin. İstediğin kadar kaçarak dövüş. Bu toplum neyin ne olduğunu, kimin ne üretip ne üretmediğini, hatta kimin topluma hizmet etmek isteyip istemediğini gayet iyi görüyor. Toplumun iradesi, feraseti, irfanı ve kolektif aklı her zaman en ince analizi yapıyor. Yetkiyi, mazbatayı, mührü doğru lidere teslim ediyor.

Hiç şüpheniz olmasın, kimsenin Oxford mezunu olmasına gerek yok. Kılıçdaroğlu'nun 'köylüler yüzünden kaybettik' ifadesi; 'gerçeküstülüğü' de komikliği de rezaleti de çoktan aştı. CHP yönetimi debelenedursun iktidar hızla icraatlarına başladı bile. Türkiye'nin en önemli kaynaklarından biri de zamandır. Zamanı es geçme lüksü yoktur. O nedenle Türkiye, hafızası kayıp bir anlayışa da asla geçit vermeyecektir.

[email protected]