CHP nereye koşuyor?

Hasan Hüseyin Öz / Araştırmacı-Yazar
20.01.2018

Bugünkü CHP, daha ziyade ülkeyi Amerikan vesayetine sokan, 1960 darbesiyle birlikte söz konusu vesayeti kurumsallaştıran “ortanın solu” kimliğinin türevidir. “Tarihte bugün: Ermeni Soykırımı başladı. Katledilen Ermeni vatandaşlarımızı anıyoruz” tweet’ini atan birinin, Türkiye’nin en büyük şehrinin il başkanı seçilmesini başka nasıl açıklayabiliriz.


CHP nereye koşuyor?

Radikaller ve reaksiyonerler, şimdiki zamandan nefret ederler ve onu doğru yoldan çıkmış ve sakatlanmış olarak görürler. Şimdiki zamanda yollarına devam için gerekirse acımasız ve gözü pek olurlar ve nefsinden fedakarlık etme fikrine taraftardırlar. Radikaller, insan doğasının sonsuz bir şekilde mükemmelleştirilebileceğine inanırlar ve geçmişte denenmiş toplum modelleriyle bağlı kalmaksızın, geçmişte denenenlerden çok daha iyi bir model oluşturulabileceğini düşünürler. Reaksiyoner-ler ise eğer dengeli ve sağlıklı bir toplum meydana getirilmek isteniyorsa, böyle bir toplumun geçmişte denenmiş ve iyi olduğu ispatlanmış bir toplum modeline uygun olması gerektiğini düşünürler. Reaksiyonerler için “gelecek”, tamamen yeni bir düzen değil, eski düzenin iyi onarılmış bir şekli olmalıdır.”

Keskin İnançlar

Son bir haftadır CHP etrafında dönen tartışmalar, Eric Hoffer’ın Kesin İnançlılar kitabında yer alan bu satırları aklıma getirdi. Aslında CHP yöneti-minin son yıllardaki söylemlerine bakıldığında gittikçe radikalleşen bir tonun hakim olduğu hemen görülecektir. Fakat il kongreleri yapıldıkça partinin geleneği içinde Hoffer’dan alıntılayarak söyleyelim, radikaller ve reaksiyonerler arasında büyük bir mücadelenin yaşandığı daha net ortaya çıkıyor. Yumruklaşmalara kadar varan bir mücadele bu.

Yukarıdaki alıntıyı merkeze

alarak yazıya başlasam da bu tespitlerin hilafına bir endişem var. Bu endişem de CHP’nin tarihi sosyolojik körlüğünden kaynaklanıyor. Gerçi her iki kanadın ortak noktası şimdiki zamandan nefret ediyor olmaları. Bu vasat, ister istemez bir körlüğe neden olacaktır. Kaldı ki darb-ı mesellere kadar girmiş nefret ve körlük arasındaki ilişkiler, CHP bağlamında ele alındığında “Benim değilse viran olsun hane” şeklinde tezahür etmektedir. Bu noktadan bakıldığı zaman Türkiye’nin en eski partisinin bir aparata dönüşme riski gerçekten de endişe verici.

CHP’ye hakim olan dil

Evet, CHP’ye hakim olan dil sosyolojik körlükten mütevellit bir nefret dilidir. Her ne kadar bazı açılımlarla bunun üzerini örtmeye çalışsalar da ilk fırsatta örtü yırtılıp altta gizlenen “nefret” kendini aşikâr etmektedir. Örneğin, 15 Temmuz sonrası 7 Ağustos’ta Yenikapı’ya katılan ve darbecileri eleştiren Kemal Kılıçdaroğlu, ilerleyen dönemlerde bizzat darbeye karşı direnenleri eleştirmeye başlamış ve nihayet geçen günlerde o kahramanlara “militan” diyerek nefretini ortaya koymuştur.

Bu dilin en somut yansıması tek başına Türkiye’deki seçim ağırlığını belirleyen İstanbul’u 2019’a taşıyacak İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğ-lu’nun geçmiş dönemde attığı tweet’lerdir. Kaftancıoğlu, il başkanlığı devir teslim töreninde bu tweet’lere ilişkin bir özür beyanında bulundu ve bu tavrını “erdemle” kayıt altına almaya çalıştı. Fakat mesele bu kadar basit değil. Asıl açıklanması gereken, o tweet’lerde şekillenmiş nefret diliyle taban tutmasıdır. Yani Kaftancıoğlu, nefret diliyle yükselmiş, delegelerin bir kısmını konsolide ederek seçilmiştir.

Getto kültürü

Vandalizmin zirve yaptığı Gezi Olaylarına övgüler dizen buna karşın 15 Temmuz direnişine her fırsatta nefretini kusan bir kimliğin yükseldiği bu zemin gerçekten bir şeylerin ters gittiğinin göstergesi. Bence bu bir yarılma. Fakat birilerinin dediği gibi toplumsal alanda körüklemeye çalıştıkları bir ayrışma değil. Daha ziyade kesin inançlıların ruhlarını hapsettikleri gettodan kaynaklanan bir yarılma bu. Nefret dilinin kaynağı da işte bu yarılmadır.

Kaftancıoğlu’nun “Devlet katil değil seri katil” söylemi, tam bir getto kültürünün yansımadır. CHP’ye hakim olan siyasi dil işte bu gettoda şekil-lenmektedir. Sözde sağa doğru yapılan açılımlarla, gettonun dışına çıkmaya çalışmışlardı. Fakat yukarıda söyledik; ilk krizde kodlara dönüş CHP’nin en büyük özelliği. Fakat bu kodların tarihinin, zannedildiği gibi “Cumhuriyeti kuran irade” ile bağlantısı yok. Bugünkü CHP, daha ziyade ülkeyi Amerikan vesayetine sokan, 1960 darbesiyle birlikte söz konusu vesayeti kurumsallaştıran “ortanın solu” kimliğinin türevidir. Yoksa, “Tarihte bugün: Ermeni Soykı-rımı başladı. Katledilen Ermeni vatandaşlarımızı anıyoruz” tweet’ini atan birinin, Türkiye’nin en büyük şehrinin il başkanı seçilmesini başka nasıl açıkla-yabiliriz.

Bu tweet’leri geçiştirebilir miyiz? Söz konusu ifadeler, sadece bilinç yarılmasıyla açıklanabilecek kadar basit midir? Bunun öyle olmadığını Genel-başkan adaylığını açıklayan Ümit Kocasakal’ın söylediklerinden anlıyoruz. Kocasakal “Partinin genetiğiyle, genleriyle, kimyasıyla, ruh kökleriyle, ideo-lojisiyle uyuşmayan kişilerin bir takım söylem ve eylemleriyle partinin tüzel kişiliğine, kimliğine zarar verdiği görülmektedir” diyerek, CHP üzerinden yürütülmek istenen stratejinin ipuçlarını aşikar etti adaylık açıklamasında. Yukarıdaki tasnife göre “reaksiyoner” kanadın temsilcisi diyebileceği Kocasa-kal, daha özelde ise yine Kaftancıoğlu’nun tweet’lerinden birine atıfla “Mustafa Kemal’in askerleriyiz, sözünden rahatsız olan, anlamsız bir ‘asker-yoldaş’ polemiğiyle gerçek düşüncelerini örtbas etmek isteyenler” diyerek bu stratejinin, üniter yapıyı hedef aldığını iddia etti.

CHP-HDP ittifakı

Gerçekten de üniter yapıya ilişkin CHP üzerinden bir strateji devreye sokuldu mu? Kocasakal CHP’nin içinden biri. Eğer o söylüyorsa üzerinde dü-şünmek gerekiyor. Nitekim Kaftancıoğlu’nun bu konudaki tweet’leri Kocasakal’ın iddiasını güçlendirecek nitelikte. Bakın ne diyor Canan Kaftancıoğlu: “CHP’yi BDP ile aynı yola girdi diye eleştiren gerzekler, yol doğru yol sen ona bak.”

Ben tam da bu noktada, beklenilenin dışında bir yorum yaparak yazıma devam etmek istiyorum. Üniter yapıya ilişkin Türkiye’de güçlü bir hassasi-yet var zaten. Kaftancıoğlu gibi militan/aparat dili kullananların birikimi ve eylem tarzları da bu hassasiyeti ortadan kaldıramaz. Kaldı ki, CHP’nin taba-nında da bu hassasiyetin çok yüksek olduğunu biliyoruz. Çiçeği burnunda il başkanının geçmiş döneme ilişkin tweet’lerinin aslında kaos stratejisi çerçe-vesinde ele alınıp, bölgemizde son yıllarda yaşananlara karşı aktif siyaseti başarıyla uygulayan Türkiye’nin içten dizginlenmesi, hatta ona diz çöktürülmesi bağlamında değerlendirilmelidir.

2019 süreci, yüzde 49 söylemi vs. bu stratejinin bir yansıması. Dil açıklayıcı olduğu kadar gizleyicidir. Demokrasi dersiniz, hukuk dersiniz fakat bu kavramları payanda yaparsınız. CHP’nin şu anki dili tam da bu noktada durmaktadır. En önemlisi de ayrıştırma üzerine geliştirilen söylemler. Başkalarını suçlarken kurgulanan ayrıştırmacı dil, yüzde 49 söyleminde kendini göstermekte. Bu daha temelde ise, HDP’yi “Kürt hareketi” kaydını alarak oluşturulan terörü meşrulaştıran dil, tam da bu noktada şekillenen mühendislik çalışmasıdır. Kaftancıoğlu’nun “Yüzde 49 hadi size alın bir hafta sonu sevinci daha. 1 Kürt öldürüldü. İnandığınız Allah topunuzun belasını versin” tweet’i buna tipik bir örnek. Kaos stratejisi dediğimiz tam da budur.

Milli-yerli dalga ve CHP

CHP’nin operasyon aparatına dönüştürülme çabaları, Türkiye’de yükselen milli-yerli dalgayla da yakından ilişkili. Çok partili hayatımız boyunca tek başına iktidara gelememiş bir siyasal yapının, son 15 yıllık süreçte de kendini yenileyememesi, ciddi şekilde marjinalleşmiş bir zihniyet doğurur. Hele hele, büyük ayak oyunlarıyla -kaset skandalı gibi- değişim söylemi geliştirilip, sonradan FETÖ gibi yapıların sözlerini-söylemlerini dillendirmesi artık infilak noktasıdır.

Kaldı ki, şimdiyi yadsıma, gerçeği göğüsleyememe kripto bir dil oluşturur. Aslı gizlemek için söyleme sığınan, hatta öyle ki, gerçeği provoke eden bu dil, operasyon aparatına dönüştürür söz konusu kitleyi. Biz biliyoruz ki, CHP tabanının kahir ekseriyeti vatan kavramını merkeze alır. Zira Kuvay-ı Milliye, milli müdafaa gibi kavramlar üzerine inşa edilmiş bir zihin, bir duygu vatan kavramının merkezinde açıklanabilir ancak. Bu yönüyle, kripto dile karşı en net tavrı CHP tabanı ortaya koyacaktır.

Vatan merkezinde içtihat farklıklarının zenginlik olduğunu bilen bir toplumsal muhayyileden, güçlü bir ortak bilinç, güçlü bir duruş sadır olur. Çünkü bu topraklarda öteki yoktur, emanet vardır. Bilincini bu ülkeye bağlamış her bir fertte bu birlik duygusu hakimdir. Sosyolojik körlükle mümeyyiz, şimdiyi yadsıyarak geçmişin dünyasına ve geleceğin muhayyelliğine savrularak operasyon aparatına dönüşenlerin asla göremeyeceği hakikat budur.

[email protected]