CHP öncülüğündeki ittifakın siyasi söylemi

Dr. Hüseyin Alptekin/ İstanbul Şehir Üniversitesi
14.07.2019

CHP’nin tercihi içeriksiz siyaseti sürdürmek, bu sayede ideolojik olarak karşısında yer aldığı sağ seçmenin de oyunu alabilmek olacaktır. Ancak CHP’nin halihazırda yanında konumlanan oluşumlar ve AK Parti’den kopararak yanına almaya teşebbüs edeceği yeni kitleler gerçekten de Erdoğan’ı indirmek pahasına CHP’nin toplum tasavvuruna, medeniyet tasavvuruna teslim olmaya razı mıdır, bunu süreç gösterecek. Ortak paydası Erdoğan karşıtlığı olan ve bunu küskün milli görüşçülere, küskün ülkücülere, genel olarak küskün muhafazakarlara fark ettirmeden yapmaya çalışan bu koalisyon din eğitimi başta olmak üzere tüm bu ekonomi, dış politika, toplum ve kültür politikaları konusunda önümüzdeki dört yıllık seçimsiz süreçte nasıl bir içerik üretecek?


CHP öncülüğündeki ittifakın siyasi söylemi

Türkiye 2017 yılındaki referandumla başkanlık sistemine geçerken öne çıkan kabul bundan sonra başkanlığın ancak muhafazakar milliyetçi oylarla beslenen merkez sağda olabileceği yönündeydi. Tabiri caizse zaten parlamenter sistemde de iktidara gelmekte zorlanan merkez sol için işler daha da zorlaşacaktı. Ancak siyasi yelpazenin sağında (bundan kastım ekonomik sağ değil kültürel sağ, yahut muhafazakarlık) olduğu düşünülen kimi oluşumlar geride bıraktığımız yerel seçim sürecinde CHP’nin yanında yer alarak bu partinin kazandığı belediye seçimlerinde büyük rol oynadılar. 

  

Seçimler geride kalmakla beraber, geçtiğimiz Pazartesi günü Ali Babacan’ın AK Parti kurucu üyeliğinden istifa ettiğini duyurmasıyla Türkiye siyasetine artık yerleşmeye başlayan ittifaklar siyaseti konusu tekrar gündeme gelmiş oldu. Şayet Babacan yeni bir siyasi hareket başlatacaksa –ki tüm veriler bu yönde-, bunu AK Parti’ye muhalefet ederek başlatıyor olacak. Bu durum, ittifaklar sebebiyle CHP ve AK Parti etrafında şekillenen iki bloklu siyasette Babacan’ın başlatacağı oluşumu doğal olarak CHP’nin radarına sokacaktır. 2023’te yapılacak başkanlık seçimlerine kadarki dönemde ittifaklarda ayrılmalar, birleşmeler, daha pek çok hareketlenme olabilir ancak bugün itibariyle Babacan, CHP için AK Parti’ye karşı beraber mücadele edeceği yeni bir ittifak ortağı adayıdır. Bu durum gerçekleşir mi zaman gösterecek ama 31 Mart Yerel Seçimleri ve 23 Haziran İstanbul tekrar seçimi CHP’nin aslında ideolojik olarak uzak hatta zıt olduğu, sağ seçmene hitap eden siyasi oluşumları kendisine destek vermeye ikna ettiğini gösterdi. Sağ partilerin desteğinden kazançlı çıkan CHP bu çabasını yeni siyasi oluşumlara da yaymak isteyecektir. 

  

Apolitik söylem

Örneğin, 31 Mart yerel seçimlerinde hiçbir şehirde belediye kazanamayan İyi Parti, verdiği destekle CHP’nin kazandığı belediyelerde büyük rol oynadı. Yine sağ oyları bölerek aslında CHP’ye destek olan, partili yetkilileri CHP’nin kazandığı belediyeler için “biz kazandık” diyebilen Saadet Partisi de CHP bloğuna eklemlenmiş oldu. Dahası zıt kutuplarda olduğu düşünülen İyi Parti ile HDP ve bilumum küçük ölçekli sol/sosyalist parti de bu süreçte aynı safta yer alabildiler. Tüm bu partileri CHP yanında konumlandırabilen temel saik ne idi? Ve CHP önderliğindeki bu geniş ittifak, belki AK Parti’den koparılan yeni parçaların da eklemlenmesiyle sürecekse bunu sağlayacak temel motivasyon ne olabilir? Cevap basit, Erdoğan karşıtlığı bu ittifakı bir arada tutan yegane unsur oldu ve bundan sonra da olacak gibi görünüyor. 

  

Ne var ki CHP öncülüğündeki bu blokun Erdoğan karşıtlığı dışında bir söylemi de olmadı. Erdoğan ve doğal olarak AK Parti karşıtı bu ittifak henüz ortak bir siyasi içerik üretmedi. Hatta AK Parti’nin güçlü tabanı olduğu şehirlerde bu ittifakın adayları Erdoğan karşıtlığını bile dile getirmedi. Dahası bu ittifakın propaganda dili spesifik siyasal sorunlar hakkında somut öneriler getirmek yerine genel geçer, herkese hitap edecek ama ideolojik/siyasi tutumu olmayan apolitik bir söylem oldu. Ancak bu apolitik tutumu sürdürmek pek kolay değil. Nitekim bu içeriksiz söylemin bir istisnasını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programında kullandığı ifadelerinde gördük. Nitekim İmamoğlu bu konuşmasında Suriyelilere ait işyerlerindeki Arapça tabelaların inmesi gerektiğini söylemişti. Katılırsınız katılmazsınız, ama bu bir siyasi pozisyondur. Türkiye’de kimi kesimlerde yabancı düşmanlığı baş göstermeye başlamış, bu kesimler ekonomik sorunların faturasını da Suriyelilere kesiyorken bu çıkış toplumun çoğunun desteğini alabilecek, görece konforlu/popülist bir söylemdir, ama en azından siyasi bir içeriği vardır. “Öteki” kim ve “ötekine” nasıl davranmalıyız konularında net bir içerik ortaya koymaktadır. 

  

AK Parti’yi yenmek

Bir siyasetçi olarak gerçek İmamoğlu'nu ancak böyle siyasal içeriği olan dil kullandıkça tanıyacağız. Aynı şekilde AK Parti karşısında saf tutan CHP liderliğindeki bu ittifakı da siyasi bir dil ürettikçe tanıyacak, Türkiye vizyonunu ancak böyle anlayacağız. Ve ancak bu şekilde CHP’nin arkasında, AK Parti’nin karşısında konsolide olan bu ittifak bir testten geçecek. Eğer bu koalisyonun gerçek amacı başkanlık seçimlerinde AK Parti’yi yenmek ve Türkiye’yi yönetmek ise pek çok konuda siyasi pozisyon belirlemek durumunda kalacak. Bu bakımdan ittifakın gelecekte çıkaracağı adayın cevaplaması gereken pek çok soru olacak. FETÖ ve PKK terör örgütü mü değil mi? PKK'ya yönelik operasyonlar devam etmeli mi? Üniter devlet korunmalı mı? S400 alınmalı mıydı? Esed rejimi tanınmalı mı? Ekonomi politikaları özelleştirmeler ve serbest piyasa üzerinden mi yoksa kamulaştırma üzerinden mi devam etmeli? Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalı mı? Alkol satışında yer ve zaman kısıtları, kürtaj, LGBT, liste uzatılabilir ama netleştirilmesi gereken daha böyle pek çok konu var. Özelde AK Parti ve genel olarak cumhur ittifakı ortaklarının tüm bu konulardaki tavrı belli ama karşısındaki ittifakın ortak bir dil kurması imkansız, bu yüzden yerel seçim sürecinde denemediler de. 

  

Ancak tüm bu konular içerisinde CHP özelinde AK Parti karşıtlığının halen en önemli besleyicisi dinin toplumdaki yeri, somut olaraksa din eğitimi konusu oldu. Esasında Cumhuriyet tarihi genelinde CHP’nin halk nezdinde yeterli itibar görmemesinin sebebi CHP’nin toplum tasavvuru ile toplumun dini pratikleri arasındaki uçurum olageldi. Biliyoruz ki Erdoğan'ın istikrarlı karşıtlarının da (küskünler, seni de kucaklıyoruz denilerek desteği alınan muhafazakarlar değil, kastım hep karşısında olanlar) temel derdi AK Parti’nin din eğitimi ve bu eğitimle korumak istediği medeniyet tasavvuru olageldi. Dış politikadan ekonomi politikalarına kadar hiçbir alan bu kesimde AK Parti’nin maneviyat konusundaki politikaları kadar karşıtlık üretmedi aslında. İmam hatipler kapatılsın mevzusundan Kuran kurslarına, TÜRGEV ve ENSAR gibi vakıf yurtlarından İlahiyat Fakültesi kontenjanlarına kadar pek çok karşıtlıkları aslında AK Parti’nin ilan ettiği dindar bir nesil yetiştirme projesine karşı olageldi. 

  

İçeriksiz siyaset

CHP ve HDP’nin din eğitimi ve toplumun kültürel/manevi kimliği konusundaki vizyonu AK Parti'nin vizyonuna tamamen ters, bu bilinen bir gerçek. Hatta CHP’li vekillerin yakın zamanlarda ezan hakkındaki sosyal medya paylaşımlarından “başörtülü hakim olamaz” çıkışlarına kadar, HDP’nin bugüne kadarki programlarında din eğitimi ve dini kurumlar konusundaki tutumuna kadar hemen her gün örnekleri çoğalan bir ortak tutum var. Bu açıdan CHP ve HDP’nin ortak bir tutumu olduğu görülebilir. 

  

Bakalım ortak paydası Erdoğan karşıtlığı olan ve bunu küskün milli görüşçülere, küskün ülkücülere, genel olarak küskün muhafazakarlara fark ettirmeden yapmaya çalışan bu koalisyon din eğitimi başta olmak üzere tüm bu ekonomi, dış politika, toplum ve kültür politikaları konusunda önümüzdeki dört yıllık seçimsiz süreçte nasıl bir içerik üretecek? Tek birleştirici özelliği Erdoğan karşıtlığı olan bu ittifaktan ortak bir siyasi içerik çıkması aslında imkansız. Bu kadar benzemez aktör yerel seçimlerde siyaseten hiçbir pozisyon almayan, sadece herkesi kucaklamaktan bahseden bir figür etrafında birleşebildi. Bu içeriksiz siyaset dört yıl daha sürdürülebilir mi? CHP’nin tercihi bunu sürdürmek, bu sayede ideolojik olarak karşısında yer aldığı sağ seçmenin de oyunu alabilmek olacaktır. Ancak CHP’nin halihazırda yanında konumlanan oluşumlar ve AK Parti’den kopararak yanına almaya teşebbüs edeceği yeni kitleler gerçekten de Erdoğan’ı indirmek pahasına CHP’nin toplum tasavvuruna, medeniyet tasavvuruna teslim olmaya razı mıdır, bunu süreç gösterecek.