‘Bu devleti biz kurduk” iddiasından “Narko devlet” ithamına CHP'nin inanılmaz savruluşu

Dr. Murat Yılmaz / Siyaset Bilimci
12.11.2022

Rekabetin sertleşmesi ve Erdoğan'ın kaybetmeyebileceğinin ortaya çıkması CHP ve muhalefette büyük gerginlik ve kırılganlıklara yol açtı. İşte bu noktada kayıt dışı siyaset aktörlerinin psikolojik savaşı hedefleyen yalan makinesi devreye girdi. İlk yalan TSK'nın Kuzey Irak'ta kimyasal silah kullandığı yalanıydı. İkinci yalana göre Türkiye ekonomik krizden ve cari açıktan kurtulmak için uyuşturucu ticareti yapıyordu.


‘Bu devleti biz kurduk” iddiasından “Narko devlet” ithamına CHP'nin inanılmaz savruluşu

3 Kasım 2002'de AK Parti'nin tek başına iktidar olmasından sonra başlayan demokratik mücadeleyle vesayet sistemi yıkılınca, siyaset alanı küçük bir adadan adeta kocaman bir kıtaya dönüştü. Vesayet sisteminin partileri, başta CHP bu durum karşısında siyaset kıtasının tamamı için, yani Türkiye'nin temel meseleleri için siyaset üretemedi.

Siyaset açığı

CHP siyaset üretemedi ve çok büyük bir "siyaset açığı" ile karşılaştı. Bu siyaset açığını evvela 27 Nisan gibi darbe için zaptiyeleri, sonra Anayasa Mahkemesini AK Partiyi kapatmaya çağırdı. Başaramadı. Böylece CHP yönetimi tek parti döneminden darbelerin olgunlaşma dönemine kadar tecrübeli oldukları bir alana, "kayıt dışı siyasete" yöneldi. Kayıt dışı siyasette beklenen başarıyı gösteremeyen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal tasfiye edildi.

Kayıt dışı siyasetle Deniz Baykal'ı tasfiye edenler Kemal Kılıçdaroğlu'nu büyük bir ustalıkla CHP Genel Başkanlığına getirdiler. Bu şekilde kısa bir zaman içinde daha önce kayıt dışı siyaseti kullanarak siyaseti tanzim etmek isteyen CHP aklı tamamen tasfiye edildi. "Kayıt dışı siyaset" odakları CHP'ye tamamen egemen oldu. Kemal Kılıçdaroğlu'nun hemşehri hizbinin partinin delegasyon ve teşkilatına hakim olduğu ama CHP'nin siyasi aklının bu kayıt dışı siyaset odakları tarafından tayin edildiği yeni bir dönem başladı. FETÖ'nün MİT tırları, 17- 25 Aralık tezleri CHP grup toplantılarında CHP Genel Başkanı ve CHP sözcüleri tarafından CHP adına dile getirildi. FETÖ dışındaki her "kayıt dışı siyaset" odağına CHP kürsüsü tahsis edildi, büyükelçiliklerden organize suç örgütlerine kadar...

CHP yeni döneme intibak edemedi

CHP'nin 27 Mayıs darbesiyle başlayan çoğunluğun yönetme hakkını engelleyen, bürokratik vesayet kurumları üzerinde iktidara ortak olduğu ve iktidar bu vesayet sistemine direnince de iktidarı arka bahçesi olarak tanzim ettiği yargı ve zaptiyelere şikayet ederek kapattırdığı yahut hırpalattığı rejim 2010'da belkemiği kırılarak çökmeye başladı. CHP bu modelin çökerek normal bir demokratik rejimin gelişini kabul edemedi. Yeni döneme intibak edemedi ve yeniden kayıt dışı siyaset arayışlarına girdi. Bu arayışın ve kayıt dışı siyaset odaklarıyla ilişkinin sonuçları Gezi olayları, Mit Tırları, 17-25 Aralık yargı darbesi teşebbüsü ve nihayet 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsüne kadar geldi. CHP bu başarısızlıklardan ders alarak tamamen meşru siyasete yönelmek yerine, kayıt dışı siyaset odaklarına kulak kabartmaya devam etmeyi tercih etti.

Aceleci ve kolaycı davrandılar

Halbuki Cumhurbaşkanlığı sistemi ve seçim kanunu ile getirilen seçim ittifakı imkanları CHP'ye olağanüstü siyasi imkanlar getiriyordu. CHP artık muhalefet cephesini bir araya getirerek AK Parti karşısında daha güçlü olabilirdi. Nitekim Millet İttifakı'nın 2018 genel, 2019 yerel seçim sonuçları bu bakımdan çok önemli bir siyasi potansiyeli ortaya koyuyordu. Ancak hem CHP hem de ittifak ettiği siyasi partiler bu potansiyeli kullanarak genişleyen siyaset kıtasına yayılmak, siyaset yapmak ve siyasi program üretmek yerine aceleci, kolaycı ve siyaset dışı yolları tercih edecek büyük hatalar yaptılar. Bu şekilde CHP ve ittifak ettiği partileri kayıt dışı siyaset odaklarıyla yolları bir kez daha kesişti. Halbuki 2019 yerel seçim sonuçlarından sonra CHP ve muhalefet cephesi bu ilişkileri kesecek güç ve imkana sahip olmuşlardı. CHP ve muhalefet, Erdoğan, AK Parti ve MHP ile meşru zeminlerde mücadele etmeyi ve siyaset üreterek bu cepheyi mağlup etmeyi göze alamadı.

CHP ve muhalefet cephesi FETÖ'nün açık desteğiyle ve FETÖ tarzıyla ortaya çıkan organize suç örgütü liderinin etrafında bir gündemle siyaset yapmayı tercih etti. Sadece muhalif siyasi partiler ve siyasetçiler değil, muhalif medya ve gazeteciler de işi gücü bırakıp organize suç örgütünün basın ve halkla ilişkiler personeli gibi çalışmaya başladılar. Daha önce FETÖ iddialarına tahsis edilen parti kürsüleri, ekranlar, gazeteler bu sefer organize suç örgütünün liderine tahsis edildi. Yarının demokrat, ahlaklı ve akıllı muhalifleri, bu dönemin muhalefet tarihini yazarken travma yaşayacakları bir sicille karşılaşacaklar.

Seçimi çantada keklik sandılar

CHP ve muhalefet, müspet ve müşterek bir siyasi program üretmek ve muhalefet etmek yerine, iktidarı organize suç örgütünün, FETÖ'nün, PKK'nın iddialarıyla gayrımeşru ilan etmeye çalıştı. Bu iddialarla hükümeti düşüreceklerine, erken seçim olacağına inanarak kendi "siyasi açık"larını kapatmaya çalıştılar. Bunun üzerine gelen covid-19 salgını ve ekonomik kriz, CHP ve muhalefeti hiçbir şey yapmadan iktidara geleceklerine ikna etti. CHP ve muhalefet yaz sonunda bütçe açığı ve cari açıkla baş edemeyen ve yıkılacak bir hükümet hayal ediyorlardı. Yaz başında bu hissiyatla aralarında kim aday olacak, iktidarı nasıl paylaşacağız kavgası çıkan CHP ve muhalefet, yaz sonunda havanın döndüğünü ve seçimlerin çantada keklik olmadığını gördü. CHP ve muhalefet cephesi içindeki rekabetin sertleşmesi ile Erdoğan kaybetmeyebileceğinin ortaya çıkması CHP ve muhalefette büyük gerginlik ve kırılganlıklara yol açtı. İşte bu noktada kayıt dışı siyaset aktörlerinin psikolojik savaş makinesi deveye girdi. Bu makineden iki yalan çıktı. İlk yalan, düzenlenen operasyonlarda ağır kayıplar veren PKK'yı ve HDP'yi kurtarmak için TSK'nın Kuzey Irak'ta kimyasal silah kullandığı yalanıydı.

İkinci yalan ise organize suç örgütü lideri, FETÖ ve PKK'nın ortak yalanıydı... Bu ortak yalana göre Türkiye ekonomik krizden ve cari açıktan kurtulmak için uyuşturucu ticareti yapıyordu. Daha önce kayıt dışı siyaseti kirli aktörleri tarafından defalarca dile getirilen bu yalan bu sefer, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından fütursuzca dile getirildi. Bu Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP tarihi açısından unutulmayacak bir kırılmaya işaret ediyor. CHP "kayıt dışı siyaset"in narkozuyla siyasetten, toplumdan ve kendi tabanından dahi öyle koptu ki, kurduğunu iddia ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni "narko devlet" ilan etti. İmdadına gelmeyen ulusal zaptiyeleri dahi ABD zaptiyelerine şikayet etmeye başladı.

Güdümlü bir yapı

CHP 72 yıldır yaşadığı demokratik başarısızlığın intikamını devlet ve milletten almak için arabesk bir hissiyat içinde "ya benimsin yahut kara toprağın" travmasıyla, bana yar olmayan devleti uluslararası zaptiyelere de şikayet ederim, üniter birliğini de savunmam noktasına geldi. CHP bugün itibarıyla parti gelenekleriyle ilişkisini koparmış, siyaseti parti içinden değil kayıt dışı siyaset odakları tarafından parti dışından dayatılan hükmi şahsiyetini ve ideolojisini giderek kaybeden güdümlü bir yapıya savrulmuştur.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Türkiye hükümetini uyuşturucu kaçakçılığı yapmakla itham etmesi, her bakımdan tarihe geçecek bir kırılmaya işaret etmektedir. Sadece Kılıçdaroğlu değil, CHP de bu ithamın hesabının ağırlığını gün geçtikçe üzerinde hissedecektir. CHP siyaset açığını, kayıt dışı siyaset odaklarının iftiralarıyla doldurmaya çalıştıkça, siyaset karşıtı bir söyleme savruluyor. Bu savrulmayı taşıyamayan Deniz Baykal'ın kızı Prof. Dr. Aslı Baykal gibi isimler çareyi CHP'den ayrılmakta buluyor. CHP'nin ve HDP'nin iftiraları içeride olduğu gibi dışarda da karşılık bulmayan bir zamanlamayla gündeme geldi. Uluslararası ortamda Türkiye ve Erdoğan son 10 yılın en güçlü dönemini yaşıyor. CHP ve muhalefetin yalan ve iftiralar yerine, kayıt dışı siyaset odaklarıyla ilişkilerini keserek Türkiye'nin siyaset kıtasını keşfetmeleri ve meşru siyasete yönelmeleri gerekiyor. CHP ve muhalefet mevcut lider ve kadrolarıyla bu büyük misyonu yerine getirme kabiliyetinden uzak görünüyor. Bu gerçek artık sadece Türkiye'den değil, dünyadan da görülecek hale geldi.

[email protected]