‘Cinnet siyaseti’nden ‘fantezi siyaseti’ne

Dr. Murat Yılmaz / Siyaset Bilimci
1.12.2019

CHP oligarşisi irrasyonel siyasetin bir başka tamamlayıcısı popülist siyasetle tedbir alıyor. EYT üzerinden yürütülen ekonomiyi tamamen çökertecek vaatler popülizmin ekonomik ayağını, Suriyelilere düşmanlık üzerinde aşırı sağcı tezlerin sahiplenilmesi de siyasi ayağını temsil ediyor.


‘Cinnet siyaseti’nden ‘fantezi siyaseti’ne

Türkiye’de bir muhalefet sorunu olduğu genel kabul gören bir tespite dönüşmüş durumda… Bu genel kabul gören tespit, muhalefet tarafından inkâr ediliyor. Muhalefet içinde, meşru ve makul bir tartışma ve yeniden yapılanma göremiyoruz. Bu yüzden de muhalefet zeminindeki iç tartışmalar giderek “irrasyonel” bir zemine savruluyor. Dışarıdan bir eleştiri olarak dile getirilen “irrasyonellik”, muhalefetin bir kesimi tarafından tercih edilen bir “akla”, seçeneğe dönüşüyor. İroni değil, bir kısım muhalefet ciddi ciddi “irrasyonellik” ve “cinnet hali” üzerinden bir muhalefet inşa etmeye çalışıyor. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş ve yüzde 50’lik bir oy bulma zarureti muhalif cephedeki bu irrasyonelliği bir süre rafa kaldırdı, en azından araçsal akıl düzeyinde… Ancak seçimlerden sonra, bilhassa İstanbul seçimlerindeki başarının verdiği coşkuyla irrasyonel siyasetin “cinnet siyaseti”nden “fantezi siyaseti”ne dönüşerek yeniden ortaya çıktığını gördük. Muharrem İnce’ye yönelik CHP içinden kaynaklanan komplo, bu irrasyonel boyut ve fantezi siyaseti anlaşılmadan idrak edilemez. Fantezi siyasetine gelmeden önce, irrasyonel siyasetin ilk versiyonu olan “cinnet siyaseti”ni hatırlamakta fayda var. 

İrrasyonel ve cinnet siyasetini, biraz açmaya ve anlamaya çalışmalıyız. Çünkü önümüzdeki günlerde bu argümanları ve pratikleri tekrar görebiliriz. Darbeden devrime, sokaktan şiddete her türlü araç ve yöntemi mubah gören bir anlayışla muhalefet yapan muhalefetin kurmayları, Cumhurbaşkanlığı sistemiyle yapılan erken seçimlere kadar son olarak “cinnet siyaseti” seçeneğinde karar kılmış durumdaydılar. 

İrrasyonel muhalefet  

Cinnet siyaseti öneren bu cinnet halini anlatabilmek için, onların mantığıyla aşağıdaki kısa dünya ve Türkiye analizine bakmak elzem: 19. yüzyılın iyimserliği 20. yüzyıldaki İki Dünya Savaşı ve faşizm tecrübesiyle yerini kötümserliğe bırakmıştı. Buna göre insanların ve toplumun rasyonel tarafının yanında, irrasyonel bir tarafı da vardır. İrrasyonel taraf kötülüğü de temsil etmektedir. Eğer toplum, seçimlerinde rasyonelliği terk etmiş ve “bizim rasyomuza uygun” bir seçim yapmamışsa ve yapmayacağı da anlaşılmışsa, muhalefetin de rasyonel olması için bir sebep kalmamıştır. O halde muhalefet de, toplumun bu irrasyonel damarına hitap etmeli ve onu harekete geçirmelidir. 

Bu anlayışa göre Durkheim, Marks, Weber gibi klasik sosyoloji ve hatta eleştirel teori bugünkü problemi çözemeyecektir. Klasik sosyolojinin toplum anlayışı, Türkiye’de çökmüştür. Türkiye, atipik bir toplumdur. Türkiye’de rasyonel ekonomi, rasyonel piyasa yoktur. Yolsuzluk ve korporatizm, Türkiye ekonomisinin ve toplumunun karakteridir… Bu yüzden iyi giden hiçbir ekonomik verinin, toplumsal ve rasyonel anlamı yoktur. Kaynağı açıklanmayan para girişleri bu tuhaf ekonomiyi ayakta tutmaktadır. 17/25 Aralık soruşturmaları ve Reza Zarraf’ın ABD’de tutuklanması, bu ekonominin çöküş işaretleridir.

Türkiye siyaseti de, tıpkı ekonomisi gibi rasyonel zemini kaybetmiş, irrasyonel bir alanda ilerlemektedir. Buradaki irrasyonelliği, kimlikçilik ve İslamcılık temsil etmektedir. Bu temel üzerinde yapılan seçimler, rasyonel, demokratik ve meşru sayılamaz. Bu yüzden de bu seçimlerin sonucunda otoriterleşme ortaya çıkmaktadır. Ekonomisi ve siyaseti bu kadar irrasyonel olan bir toplum, meşru değildir. Bu toplum sahtedir, bu sahte toplumu klasik sosyolojiyle anlamak mümkün değildir. Sahte ve meşru olmayan toplum karşısında, parazit toplumdan hareketle bir cinnet siyaseti geliştirmek meşrudur. Bu cinnet siyasetinin birinci amacı mevcut toplumu şiddetle yıkmak nihai amacı ideal ve meşru şiddetle toplumu kurmaktır. 

Türkiye’de parazit toplum ve irrasyonellik üzerinde hareketle bir cinnet siyaseti yapılmalıdır… Le Bon’a atıfla Türkiye cinnet halindedir… Cinnet halinde, kitleler önüne çıkan her şeyi devirir… Şeytanla dahi işbirliği yapılabilir… Rasyonel düşünme imkânı kaybolmuştur. Artık rasyonel bir davranış beklenmemelidir. İrrasyonel davranış esastır. Cinnet siyasetiyle legal siyaset, ekonomi ve toplum yıkılmalıdır. Bundan sonra toplumu inşaya sıra gelecektir. 

Görüldüğü gibi özetlemeye çalıştığımız mantık meşru siyaset, ekonomi ve topluma karşı irrasyonel bir devirme ve yıkma düşüncesini ifade etmektedir. Meşru ve gayrimeşru her hamlesinde yenilen reaksiyoner cephenin geldiği “cinnet halini”  ifade etmektedir.  

Zirve 15 Temmuz 

15 Temmuz darbe teşebbüsü, işte bu “cinnet siyaseti” ile zehirlenen siyasi iklimde gerçekleşmiştir. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün millet ve seçilmiş siyasi otorite tarafından meydanlarda ve hukuk yoluyla bertaraf edilmesi, “cinnet siyaseti”ni iflas ettirdi. 15 Temmuz’dan sonra gerçekleştirilen anayasa değişikliğiyle geçilen Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği yüzde 50’lik bir ittifak bulma zarureti, muhalefeti ‘cinnet siyaseti’nden ittifak siyasetine yöneltti. Muhalefet ve bilhassa CHP, toplumun yüzde 50’sini ikna edebilmek için yeni bir strateji üzerinde yürüdü. Ancak “cinnet siyaseti” teziyle ve tezin sahipleriyle hesaplaşılmadı. 

‘İmkansızı vaat et, fantazi kur’ 

“Cinnet siyaseti”ni savunanlar bir bukalemun gibi ittifak siyasetine yönelerek “araçsal rasyoneli” ile 24 Haziran 2018 erken genel seçimlerinde siyasi bir kampanya yürüttüler.  Bu kampanya 31 Mart 2019 mahalli idareler seçimlerinde de devam etti ve genel seçimlere göre daha başarılı neticeler alındı. Bilhassa İstanbul’da yakalanan başarı, ”cinnet siyaseti”ni savunan çevrelerde büyük bir coşku meydana getirdi ve imkansızı vaat eden “araçsal akıl”dan vazgeçerek tamamen irrasyonel siyasete savruldular. Bunda muhalefet ittifakını oluşturan yapıların demokratik siyasi sabırdan uzak siyasi kültürleri ve yüzde 50’lik siyasi bloğun nimetlerini paylaşma kaygısı büyük rol oynamakla beraber, HDP çevresinin Türkiye, Irak ve Suriye’de yürütülen terör operasyonlarıyla fiilen çökmesinin de büyük etkisi var… 

31 Mart seçimlerindeki muhalefet ittifakının nisbÎ başarısına rağmen Cumhur İttifakının çoğunluğu muhafaza etmesi ve 2023’e kadar seçim olmayacağı gerçeği, muhalefet cephesi üzerinde çok ciddi bir tazyik üretti. 

‘Mavi CHP’ye doğru mu? 

31 Mart ve arkasında uzatmalı İstanbul seçimleriyle neredeyse iktidarı aldığını iddia eden muhalefet cephesi, seçimsiz geçecek dört yıl gerçeği karşısında seçim kampanyalarındaki “araçsal aklı” terk ederek tamamen irrasyonelliğe döndü. Bu muhalefet cephesi için siyaset psikolojisindeki “fantezi siyaset”inin daha görünür olmasının önünü açtı. Fantezi siyaseti, bir anlamda şeyleri varmış gibi gösterme anlamına geliyor. CHP’de fantezi siyaseti, dünyadaki yayılan popülist siyasetle “imkansızı vaat etme”nin kapısını araladı. Bu haliyle CHP’nin seçim vaatlerindeki “araçsal akla” da hizmet etti. Bu bakımdan “fantezi siyaseti” popülizmin şalında seçimlerin üzerindeki hayaletti. Şimdi bu hayaletin, yeni “gulyabanilik”lerine şahit olunacak. Bütün popülist söyleme rağmen Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinde de yeni bir parti sınıfı, yeni bir parti oligarşisi oluşuyor. CHP’nin yeni oligarşisi, eskiden vesayet sistemindeki alışkanlıklarını parti içine taşıyarak partinin kilit noktalarını ele geçiren bir bürokratik elit operasyonunu tamamlamış gibi görünmektedir. CHP oligarşisi şimdi geçmişte toplumun çoğunluğu yokmuşçasına siyaset yapmalarına benzer şekilde, CHP’deki çoğunluğu dikkate almayan bir elit siyaseti yürütüyor. CHP artık, cinnet siyasetindeki kendinden olmayanı meşru görmemenin bir adım ötesine giderek, kendinden olmakla beraber itaat etmeyeni de meşru görmeyebileceğini ilan ediyor Muharrem İnce komplosuyla. Bu siyaseti tehdit eden ve hatta eleştiren aktörleri tasfiye etmek fantezi siyasetinin, parti içi politikasını ifade ediyor.   

Muharrem İnce’ye CHP içinden kurulan komplo, tam da bu fantezi siyasetinin bir örneğini teşkil etmektedir. CHP tabanını istedikleri şekilde yönlendirebileceklerine emin olan CHP oligarşisinin kibri, çok da haksız sayılmaz. Muharrem İnce’nin “CHP’de çete var” dedikten ve CHP genel merkezi ile Kılıçdaroğlu’nu açıkça suçladıktan sonra geri adım atması bu bakımdan manidardır. Ancak CHP'nin, çelik çekirdeğin dışındaki alanlarda ciddi yara aldığını söyleyebiliriz. Bu yara, parti tabanının çelik çekirdeğinden ziyade CHP ittifakına eklemlenebilecek yeni kesimlerde etkisini gösterebilir. CHP oligarşisi buna karşı da irrasyonel siyasetin bir başka tamamlayıcısı popülist siyasetle tedbir alıyor. EYT üzerinden yürütülen ekonomiyi tamamen çökertecek vaatler popülizmin ekonomik ayağını, Suriyelilere düşmanlık üzerinde aşırı sağcı tezlerin sahiplenilmesi de siyasi ayağını temsil ediyor. CHP, fantezi siyaseti ve aşırı sağcıların reaksiyonunu taşımasıyla bir tür “Mavi CHP” ye dönüşmektedir. CHP’nin fantezi siyaseti az zararla atlatılacak gibi görünmüyor. “Mavi CHP” ayrı bir yazının konusu olmakla beraber, bunun bir tür “Mavi Balina” oyununa dönüşmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu şimdiden söyleyelim. 

@myilmaz_67