Çocuğunuz Messi mi Neşet Ertaş mı?

Ozan Demiralp/ Yazar
9.05.2024

Okuldaki ağır ders yükünün yanında “yetenekleri artsın” diyerek birçok kursa giden çocukların becerileri nasıl gelişecek? Günümüz çocuklarının bebeklikten itibaren birçok uyaran ile karşı karşıya olması birçok alanda yetenek gelişimi için avantaj gibi görünse de günümüz kuşağı çocuklarını tek bir konuda iç disiplinle konsantre etmek bir hayli zor görünüyor.


Çocuğunuz Messi mi Neşet Ertaş mı?

1987 yılı... Arjantin'in sokak aralarında futbol oynanan fakir mahallelerinde doğan Messi diğer çocuklardan ufak tefek olmasına rağmen topu ayağına aldığı anda attığı çalımlar ile dikkatleri üzerine çekiyordu. 11 yaşında yaşadığı büyüme hormonu sorununun yanında ailenin yaşadığı ekonomik sorunları futbola olan ilgisi ve yeteneği ile kazanca dönüştüren Messi, özellikle Barcelona takımı ile sayısız kupa ve halihazırda futbol dünyasının en büyük ödülü olan Ballon Dor Ödülü'nü de beş kez kazanmayı başarıyordu.

Şimdi de 1756 yılına gidelim. Avusturya'nın Salzburg kentinde doğduğunda babası Salzburg Başpiskoposluğunda keman çalan, birçok besteler yapan bir babanın çocuğu olan Mozart da çocukluğunda aldığı eğitim temelleri ile Dünyanın en ünlü bestecilerinden bir tanesi haline geliyordu.

Yıl 1985. Portekiz'in Madeira şehrinin futbol kokan fakir bölgelerinde doğup, 8 yaşında futbola ilgisi ile dikkatleri üzerine çekerek futbol hayatı başlayan, çok yoğun ve disiplinli çalışması ile kendini sürekli geliştirerek Sporting Lizbon, Manchester United, Real Madrid ve sonrası birçok futbol kulübüne rekor ücretler ile transfer olan, sayısız kupa, gol rekorunun sahibi, İnstagram hesabında 100 milyon takipçiye ulaşan ilk sporcu unvanların sahibi Ronaldo...

Ve yıl 1938... Kırşehir'de doğan saz üstadı baba Muharrem Ertaş'ın oğlu Neşet Ertaş daha ilkokulda keman ve bağlama çalmaya başlıyordu. Abdallık kültürünün içinde yeşeren Neşet Ertaş, sonraki yıllarda ürettikleri ile Türk Halk Müziğinin unutulmazları arasında yerini alıyordu.

Birbirlerinden farklı tarihlerde, farklı coğrafyalarda, farklı kişisel/kültürel özelliklerde, farklı becerilerde ünlenen bu dört ismi ve birçok başarılı insanı diğer insanlardan ayıran en önemli özellikleri şüphesiz ki yetenekleri. Hangi çağda olursa olsun, hangi uğraşı gösterirse göstersin kişinin ürettiklerine etki eden bu üretkenlik becerisinin doğuştan gelen ilahi bir özellik yani "yetenek" olarak tanımlandığını söyleyebilmek mümkün. Bunun yanında yeteneği, doğulan/yaşanılan ortamda beceriye dair yüksek derecede uyaran, doğru yönlendirici eğitimciler, bazen zorlu şartları yenmek adına daha fazla azim ile ortaya çıkan yeni ürünler olarak da tanımlayabiliriz.

Üretim paydaşları

Çocukları, tüketici değil de üretimin paydaşı, geleceğin dünyasının inovatif yani yaratıcı beceri odaklı üretim yapan bireyleri olarak yetiştirmek günümüz eğitiminin paradigmalarından bir tanesi haline gelmiş durumda. Yeteneğe dair yapılan çalışmalarda da yeteneğin genetik ile gelen bir piyango olduğuna ya da zeka ile bağlantılı olduğuna dair herhangi bir ispatın olmadığı düşünülecek olursa yetenekten öte üretici beceriye sahip bireyler yetiştirmeyi amaç edinen aile ve okullara iyi bir haberimiz var diyebiliriz; yetenekler bir beceri gibi "çalışarak" geliştirilebilir.

Mozart'ın 1987 yılında Arjantin'in, Neşet Ertaş'ın 1985 yılında Portekiz'in o futbol oynanan fakir mahallelerinde, Ronaldo'nun klasik müziğin merkezi sayılan Avusturya'da 1756 yılında ve Messi'nin de 1938 yılında Kırşehir'de abdallık geleneğinin ortasında doğduğunu düşünelim. Ne dersiniz? Doğulan/yetişilen ortamda yapılan uğraş dışında kişilerin, coğrafyaların, zamanın çok da etkisi kalmıyor sanki. Burada bazı sorular akla gelebilir; "Neden o coğrafyadaki herkes bir Ronaldo, Messi, Mozart ya da Neşet Ertaş değil? Ve Madem uygun ortam var ve küçük yaşlardan itibaren de o beceriyi/yeteneği geliştirmeye dair ortamları var neden herkes aynı gelişmiyor?". Yukarıda saydığımız dört usta ismin ve başarılı birçok insanın en önemli ortak özelliklerinden bir tanesi çocukluk dönemlerinde onların becerilerinin/yeteneklerinin gelişmesini sağlayan bir öğretmene sahip olmaları. Bir başka ortak nokta ve onları diğerlerinden ayrılan en önemli özellikleri ise yaptıkları işi iç disiplin haline getirerek kesinlikle ve kesinlikle çok daha fazla çalışmaları!

Yetenek arayışı

Günümüze dönecek olursak okuldaki ağır ders yükünün yanında "yetenekleri artsın" diyerek birçok kursa giden çocukların becerileri nasıl gelişecek? Günümüz çocuklarının bebeklikten itibaren birçok uyaran ile karşı karşıya olması birçok alanda yetenek gelişimi için avantaj gibi görünse de günümüz kuşağı çocuklarını tek bir konuda iç disiplinle konsantre etmek bir hayli zor görünüyor. Ailelerin ve okulların çocukların bir konuda yeteneklerini/becerilerini geliştirmeleri için izleyebilecekleri bazı yolları sıralayacak olursak;

1- Çocuğa bir becerinin gelişmesine yönelik ortam oluşturmak: Çocukluğundan itibaren bağlama görmemiş bir Neşet Ertaş, Neşet Ertaş olabilir miydi? Annesi jimnastikçi olan bir çocuk spor salonlarının içinde büyüyecek, önceleri zıplama alanında oyun oynarken ilerleyen yaşlarda elbette ki atlama beygirinden takla atma becerisine sahip olacaktır. Bu gelişime annesinden kalıtım ile gelen özellikleri elbet etkilidir ama çevrenin çocuğa sunduğu imkanlar becerilerin gelişiminde en önemli faktördür. Bu kapsamda küçük yaşlardan itibaren çocukların ilgi alanlarını keşfedecek okul ve aile öğrenme ortamlarına ihtiyaç olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

2- Küçük yaşlardan itibaren edinilen bilginin sürekliliğini sağlamak: Bilginin beceriye dönebilmesi ve beceriden de üretkenliğe giden yolda bilginin zihinsel olarak bilme, kavrama, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme aşamalarından geçmesi gerekmektedir. Bu da küçük yaşlardan itibaren o konuya ilgi uyandıracak, yönlendirecek, keşfettirecek bir öğretmen eli ile olabilir. Malcolm Gladwell!in "Outliers" isimli kitabı ile literatüre giren "10 bin saat kuralı" da tartışmalı olsa da bir konuda yetkinleşmek için ihtiyaç duyulan çalışma süresine işaret eder. Hayatımızı kolaylaştıran pek çok yaratıcı fikrin sahibinin zihninde birden bire parladığı görülse de o konuda çalışmaya adanmış bir hayatın ve yoğunlaşılmış düşüncelerin olduğunu unutmamak gerekir. Özellikle erken çocukluk döneminde bir bilginin beceriye dönmesi adına çocuğa eğitimin oyun ile verilmesi o uğraşın çocukta iç disiplinin gelişmesinde ve bir zevkli uğraş haline gelmesinde faydası elbette ki tartışmasız bir gerçek.

3- Çocuk özgür ortam bulacak olmasa da oluşturacak: Üretici düşünme becerilerinin ürünlerin ortaya çıkması için özgür ifade ve üretim ortamlarına ihtiyaç bulunur. Hata yapmaktan korkmadan denemek, başarısızlıklara dair olumlu geri bildirim/ileri bildirim imkanları sunmak üretkenliğe giden yolu kısaltacak etmenler. Belli bir aşamadan sonra çalışma ve iç disiplin alışkanlıklarını edinen birey zaten karşılaşacağı olumsuzlukları da azmi ile yenerek başarı hikayesi yazmaya başlar.

4- Çocuğun hayata dair bir felsefesi oluşacak: Bir ustadan mesleğine dair bir şeyler anlatması istendiğinde o kişi her zaman mesleğin inceliklerinden daha fazlasını anlatacaktır. Ustanın bir meslekten daha fazla anlattıkları da ustanın felsefedir. Yaratıcı becerilere sahip kişilerin zamanla edindiği etik ilkelerin bir felsefe oluşturduğu görülmektedir. Genel olarak da etik değerlerin ilk tohumunu da atan kişinin aileden ya da kalıcı öğrenmelerini sağlayan öğretmen tarafından atıldığı söylenebilir.

Yetenek sözcüğü genel olarak doğuştan getirilen öğrenme kapasitesi olarak değerlendirilse de günümüz hızlı dönen dünyasında üretici fikirlerin, düşüncelerin ve ürünlerin sadece doğuştan "yetenekli" bireylerce ortaya konmasını beklemek çok da mümkün görünmüyor. Bu yüzden doğulan/yaşanılan ortamda beceriye dair yüksek derecede uyaranları zenginleştirmek, teşvik edici eğitimciler ve özgür ortamlar oluşturmak günümüz ailelerinin ve okullarının birincil ödevi haline gelmek zorunda. Çocukların ilgilerini erken yaşlardan itibaren keşfetmek ve bu keşif yolculuğunda çocukların öğrenme basamaklarını adım adım çıkmalarını sağlayarak onların belki Messi'nin belki Neşet Ertaş'ın becerilerine sahip olmalarına ama en çok da kendileri olmalarını sağlayacak.