Çok merkezli dünyanın yükselişi

Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan / Kırıkkale Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü
23.05.2024

ABD başta olmak üzere Batı'nın Çin, Rusya ve İran ekonomilerini izole etmeye çalıştığı dönemde, küresel GSYİH'nın yaklaşık yüzde 20'sini ve dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan Şangay İşbirliği Örgütü'nün ekonomik potansiyeli gözden kaçırılmamalıdır. Keza örgütün son yıllarda artan güvenlik alanındaki çalışmaları da dikkat çekmektedir.


Çok merkezli dünyanın yükselişi

Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan / Kırıkkale Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü

Avrasya coğrafyası dünya politikasında her daim önemli merkez bölge konumundadır. Pek çok jeopolitik teori bölgeyi merkez ve kalpgah olarak almaktadır. Tarih boyunca bölge pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.

Dünya tarihi birden fazla devlet ve imparatorluğa sahne olan güç merkezlerine sahiptir. Bu nedenle sadece Batı tarihi okuması yapmak yanıltıcı olacaktır. Fakat 1648 Westphalia Barışı akabinde tarih Batı odağında ilerleyen büyük güç okumaları ile uluslararası sistemin şekillendiği bir sürece evirilmiştir. Ancak sistemde tek hegemon güç olacağına ilişkin saptamalar gerçeklikten uzaktır. 2000 sonrası dönemde bu tek hegemon güç merkezinin değişiminin başladığı gelişmeler ortaya çıkmıştır. Bu açıdan Rusya ve Çin bu dönemde damgasını vuran iki önemi aktördür. Bu iki ülkenin ilişkilerini yorumlarken meseleye bir kutup okumasından ziyade, ABD hegemonyası karşısında ve var olan tek kutuplu yapıya bir alternatif merkez olarak yaklaşmak gereklidir.

Rusya ve Çin arasındaki ilişkiler tarihsel süreçte imparatorluk dönemlerine kadar uzanır. Fakat son 75 yıllık dönemdeki yakınlaşmaları net olarak görülmektedir. Bu açıdan Soğuk Savaş döneminin aynı ideolojik kampta yer alan bu iki gücü, 2000 sonrası dönemde de geçmişi yansıtmaktadır. Rusya ve Çin'in var olan yakın ilişkileri uluslararası sistemin doğasına meydan okuyacak şekilde güçlenmektedir. Her iki devlet de uluslararası sistemin tek merkez kontrolünden çıkması gerektiği fikriyle hareket etmektedir. Bunun en önemli nedeni ise uluslararası hukuk başta olmak üzere pek çok kurum ve değerin tek odaktaki bağlayıcı konumudur.

ABD'nin çift taraflı çevreleme politikası

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in beşinci kez devlet başkanı seçilmesinin akabinde ilk ziyareti Çin'e olmuştur. Pekin'de Xi Jinping ile Putin'in bir araya gelişi uluslararası alanda yakından takip edilmiştir. Bunun en önemli nedeni şüphesiz Rusya'nın karşı karşıya olduğu yaptırımlar ve Çin'in buna karşı duruşudur. Bilindiği gibi 2022 Şubat ayından bu yana devam eden Rusya-Ukrayna savaşının Batı yaptırımları Rusya'yı hedef almaktadır. Rusya da bu yaptırımlar karşısında alternatif ortaklıklar ve yeni işbirlikleri alanlarına yönelmiştir. Elbette en büyük işbirliği süreç içinde Çin ile devam etmektedir. Rusya ve Çin arasındaki ilişkilerin özellikle Putin-Xi boyutu yani bireysel boyutları ile öne çıkarıldığı bu sürecin arka planı görülmelidir. Xi Jinping sadece yakın müttefiklerin ağırlandığı Zhongnanhai'de Putin'i ağırlamış olması bu açıdan önemlidir. Görüşme sonrasında iki ülke ortaklık ve stratejik işbirliği ilişkilerinin derinleştirilmesini kararlaştırdı. Bugün Pekin ve Moskova arasındaki ilişkilerin boyutu son görüşme akabinde "sınırsız işbirliği" boyutundadır.

Rusya ve Çin ilişkilerinde öne çıkan ilk konu diplomasinin yanı sıra iktisadi yöndür. İki ülke arasında ticaretin yüzde 90'ında ABD doları yerine kendi para birimlerini kullanmaktadır. Bir diğer konu güvenlik ve silahlanma konusuna ABD'nin yaklaşımıdır. Özellikle NATO genişlemesi ve ABD'nin politikalarına dair taraflar Soğuk Savaş mantığının devam ettiği bir sistem anlayışı olduğuna dikkat çekmiştir. Rusya ve Çin arasındaki bildiride de yer aldığı şekli ile taraflar, küresel alanda silahlı faaliyetler ve çatışmaların tırmanmasına neden olan eylemlerin durdurulması gerektiğini belirtmiştir. Bu durum esasında Rusya ve Çin'in dış politik adımlarında ortak fikri yaklaşımın reel politik alandaki duruma dair yansımasıdır.

Küresel alanda var olan işbirliklerinin yanı sıra özellikle ABD'nin çift taraflı çevreleme politikası ile Çin'i iktisadi Rusya'yı askeri ve ekonomik olarak sıkıştırması önemli bir konudur. Bugün uluslararası sistemde temel değerlerin sorgulandığı bir süreç yaşanmaktadır. Orta Doğu ve Karadeniz'de devam eden bölgesel savaşlar bu durumun en önemli iki örneğidir bugün. İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği katliam özelikle var olan sisteme dair hukuki ve ahlaki değerleri sorgulatmaktadır. Bunun yanı sıra Birleşmiş Milletlerin İsrail'e karşı yaptırım uygulamada başarısız oluşu da kurumların var olan itibarının giderek erozyona uğramasına yol açmaktadır. Böylesi bir ortamda uluslararası sistem içinde yeni merkezlerin oluşumu gayet tabiidir. Öte yandan Batı, Rusya'ya uyguladığı yaptırımlar ile adeta Rusya'nın Avrasya bölgesinde güçlenmesini sağlamaktadır.

Avrasya güçler birliği

Çok kutupluluk sistemde var olan parçalanmaları işaret edebilecekken, bugün Avrasya'da yaşanan çok farklıdır. Söz konusu politik yaklaşım, Batı ile ortak alanların yaratımını da kapsamaktadır. Rusya ve Çin'in çok merkezlilik yaklaşımı ile uluslararası sistemde attıkları önemli üç adım söz konusudur. Bunlardan ilki Avrupa açılımıdır. Rusya her ne kadar Batı ile Ukrayna konusunda karşı karşıya olsa da, Çin özellikle son dönemlerde Avrupa açılımı gerçekleştirmektedir. Çin'in 5-10 Mayıs'ta gerçekleştirdiği Fransa, Sırbistan ve Macaristan ziyaretleri bu açıdan önemlidir. Sırbistan'ın Çin ile olan ticareti çok güçlü olmasa da, Sırbistan tıpkı Rusya ile olan ilişkilerindeki gibi, Çin'in bölgede önemli bir dostu konumundadır. Keza Macaristan'ın Rusya konusunda Avrupa siyasetinden farklı yaklaşımları onun Çin ile ilişkilerinde de görülmektedir. Macaristan'da Victor Orban'ın özellikle yaptırımlar karşısında duruşu onu Batı sınırları içinde ama aynı zamanda Avrasya içinde bir konuma yerleştirmiştir. Fransa ise en dikkat çeken ülkedir. Özellikle Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron'un Rusya'ya karşı doğrudan Ukrayna üzerinden savaşı körüklediği bir dönemde Çin'i ziyareti tek boyutlu düşünülmemelidir. NATO üyesi olan Fransa'nın, Ukrayna bağlamındaki güvenlik politikalarının aksine ABD'ye rağmen Çin ile önemli ekonomik ilişkileri vardır.

İkinci konu Asya ayağında Şangay İşbirliği Örgütü'dür (ŞİÖ). 2023 yaz aylarında İran, Şangay İşbirliği Örgütü'ne üye olmuştur. İran'ın ŞİÖ'ye tam kabulü jeopolitik eksen değişikliği ortaya çıkarmıştır denebilir. ABD başta olmak üzere Batı'nın Çin, Rusya ve İran ekonomilerini izole etmeye çalıştığı dönemde, küresel GSYİH'nın yaklaşık yüzde 20'sini ve dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan ŞİÖ'nün ekonomik potansiyeli gözden kaçırılmamalıdır. Keza örgütün son yıllarda artan güvenlik alanında çalışmaları da dikkat çekmektedir.

Bir diğer adım ise BRICS ile küresel ölçekli etkidir. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika ve 2024 itibariyle de Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir blok haline gelen BRICS bugün küresel sistemde ABD'nin özellikle dolar hegemonyasına karşı bir alternatif yaratma potansiyeline sahiptir. Rusya, Hindistan ve Çin'in küresel ekonomide giderek daha önemli hale gelen aktörler olması örgütün gücünü arttırmaktadır. Burada elbette yine Rusya'ya karşı uygulanan Batı yaptırımları önemlidir. Rusya için Batı karşısında bir alternatif ortaklık alanı yaratan BRICS 3,5 milyarlık nüfusu ile dünya nüfusunun yüzde 45'ine sahipken, küresel ekonominin de yaklaşık yüzde 28'ini oluşturmaktadır. Ayrıca dolar karşısında ortak bir para birimi konusunda atılacak adımlar ile sisteme karşı duruşları daha da güçlenmektedir.

Son noktada, dünyanın sadece Batı merkezli olmadığı görülmelidir. Evrensel değerlerin sorgulandığı bu süreçte var olan sistemin her sorunlu parçası ve hatalı yönleri şüphesiz düzelmelidir. Bireysel bağlamda Putin-Xi diplomatik dostluk boyutu öne çıkan Rusya-Çin ilişkileri küresel anlamda bir merkez değişiminin sadece bir yönüdür. Tarafların ikili ilişkilerde yakınlıkları devletlerin takip ettikleri dış politikalarda da görülmektedir. Avrasya'nın önemi dünya tarihi boyunca hiç azalmamıştır. Sadece Batı okumaları ile ötekileşen boyutlar öne çıkmıştır. Fakat bugün gelinen süreçte savaşlara ve bölgelere dair yaklaşımların var olan evrensel değerleri sorgulatması merkez alanların da jeopolitik değişimlerini ortaya çıkarmaktadır.

[email protected]