Her şeyin tüm açıklığıyla sergilenmesi bir bakıma kolektif kullanıma kurban edilen gizemi ortadan kaldırmıştır. Cringe, izleyen için bir katarsis çabasıdır, yüklenilen utançtan kurtulmak istemek gibi... Cringer için ise herhangi bir hissin dışa vurumu değildir. Bir boşluğun içine çirkinliğin sürekli doldurulup tekrar kusulmasıdır. Git gide duygulardan arınma ise rahatlamaktan ziyade arındıkça yüzeyselleşmektir.
Dr. Özlem Yumrukuz/ Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi
Sosyal medya ile günlük konuşma diline yerleşen bir kelime var 'cringe'. Cringe dünyaya nasıl kültürel olarak koşullanıldığını ve normatif olana verdiğimiz iç tepkimeleri anlatıyor. Bu kelime bir davranışa, bir duruma şahit olurken yaşanılan içsel bir sıkıntıyı, utanmayı ya da sıkılmayı ifade ediyor. Bu anlamlara 'gülünç' kelimesinin de eklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bergson 'yalnızca insani olana gülebiliriz. Bir manzara veya bir hayvan gülünç değildir, hayvan ise yalnızca onda insani özellikler yakaladığımızda gülünç olabilir...gülmeyi anlamak için onu ait olduğu doğal ortamına, yani toplum içine yerleştirmek gerekir...'diyor. Bu cümleyi cringe bağlamında genişletmek istiyorum: Gülünç 'gülmek' fiilinin isimleşmiş hali olsa da, kelime isimleştiğinde komiklikten farklı bir anlam kazanıyor bence.
Komik mi, gülünç mü?
Gerçekten komik görünen birinin neden o duruma düştüğünü 'anladığımız' anda empati kurarız ve gülme hissi kaybolur. Komik olma ve gülünçlük ise bu anlamda birbirinden ayrılır. Komiklik alışılmışın dışında, beklenenin aksine oluşan ani bir durumu ifade eder ve acıma veya şefkat gibi duyguların yoksunluğundan veya bir süre askıya alınmış olmasından dolayı hissedilir. Gülünç olma ise alışılmışı da içine katarak onun aksine davranılan bir duruma karşı rencide olmuş gibi hissetmeyi ifade eder. Cringe bu noktada oluşur. Çirkinlikteki iticiliği gülünç bulmak 'gülmemenin' aksine tam anlamıyla bir duygusuzluk halinden kaynaklanmaz.
Sosyal medyada komik olma, marjinal olma, farklı görünme, ilgi çekme uğruna bize gülünç hatta utanç verici gelen içerikler ' Z kuşağının tabiriyle 'cringe'leşiyor. İnsana özgü alışıldık imgelerin başkalaştırılmış olması dolayısıyla gülünç, normatif anlamda 'olmaması gerektiği' için de utanç verici hale geliyor. Örneğin, insan bedenindeki alışılmışın dışındaki bir değişiklik cringe oluşturabilir. Biz de uyandırdığı o garip his bize cringe gelen şeydir. Her ne kadar bilinçli yapılsa da bir ironi inceliği yoktur ve olabildiğine sığdır.
Kişilerin neden kendilerini gülünç durumlara düşürdüklerini anlasak da bu kavrayış bizi empati derecesine kadar götürmez. Şüphesiz ki en çok Instagram, YouTube ve Tiktok'ta cringe'e maruz kalıyoruz. Özellikle reels, shorts gibi saniyelik videolar bu cringe'i katlanılabilir kıldığı ve yadırgamaya izin vermeden hızlıca değiştiği için Cringer (üretici/paylaşan) için paha biçilemez bir işleve sahip. Cringer eğlenmek, beğenilmek veya ilgi çekmek için izleyeni rahatsız edici adeta mutasyona uğramış bir varlığın performansına maruz bırakır. Sosyal medyayı karşılıklı etkileşime izin verdiği için kontrol edebilsek de bu kısa süre içinde cringe nesnesi ile aramıza koymaya çalıştığımız iğrenme ve bakma arzusu arasında bir gel git oluşur. Duygusuzca bir gülme ve garip bir tiksinme hissi arasında kalınmış gülünç bir durum vardır. Buna ek olarak yalnızca sosyal medyada değil TV gibi geleneksel medyada da cringe'in üretim ve tüketim biçimlerini görebiliriz.
Komedi şovlar
Tv'deki güldürü/komedi şov olarak gösterilen veya eşlerin yarıştığı eğlence programları aslında cringe olduklarının farkında değillerdir. Siyasi veya toplumsal bir olayı kabaca taklit ederek, perukla veya abartılı kıyafet, hareket ve yapay bir ortamda tiyatro formatında, kimi zaman yarışma mantığında karikatürize biçimde performe ederler. Gülünen durumun özel alana ait olan ciddiliğini ve mahremiyetini kamusallaştırarak hafifleştirirler.
Bu tür şovlar söz konusu ciddiyetle alay eder ve bu şekilde de komikleşmiş gibi görünerek aslında cringe'leşir. Buna rağmen toplumun bir kısmı bu cringe'liğin farkına varmaz. Çünkü bunu komiklik ile karıştırır. Daha da kötüsü bu şovların nasıl bir duygu ya da duygusuzluk hali yarattığı komiklik ve cringe'lik açısından muğlaktır. Eğleniliyorsa gerisi önemli değildir.
Cringe bir idealleştirme biçimidir...
Cringe izlenilene karşı bir razı olmama duygusu yaratır. Cringe'i paylaşmanın bu boyutu içeriğin ne kadar gülünç olduğuna ilişkin kendini soyutlama ve bir üstünlük kurma, tiksinç olanla daha kuvvetlice alay etme ve bu utancı onaylama hissinden kaynaklanır. Politik ve sosyolojik olarak işlevselleşir. Cinsiyetçilik, politika veya yaşam tarzı oldukça absürd bir biçimde daha da cring'leştirilebilir. Örneğin bir kadın bedeni gerçekten de cringe bir hale sokulduğunda tiksindirici olabilir ve çirkinliğe ve utanç duygusuna sorgusuzca kurban edilebilir.
Çirkinliğin cazibesi....
Cringe nesnesi bakan kişi için çirkindir, kendinde olmayan ve olmak istemeyeceği şeyin çirkinliğini seyrederken duyduğu utançtan tüylerin diken diken olması gibi bir hisse kapılınır. Yine de çirkinliğin bir cazibesi vardır. Rahatsız edici bir içeriğe maruz kalmak, görmek istememek ancak izlemekten de kendini alamamak gibi. Bu çirkinliği seyretmenin paradoksal hazzıdır belki de... Çünkü güzel olana bakma bir bakıma sıkıcı, tahmin edilebilir ve tekdüze bir doğallık içermekte iken, çirkinlik pasif bir şiddet ve öngörülemezlik barındırır. Güzel olanı daha sakin, dingin ve soğukkanlılıkla alınırken, çirkin daha hiddetli ve gerginlikle izlenir. Güzel olanın aksine çirkinlikteki gizemi bulma dürtüsüdür bu... Utanç ile kaçmak istesek de medya yoluyla bir şekilde buna maruz bırakılırız.
Her şeyin tüm açıklığıyla sergilenmesi bir bakıma kolektif kullanıma kurban edilen gizemi ortadan kaldırmıştır. Cringe, izleyen için bir katarsis çabasıdır, yüklenilen utançtan kurtulmak istemek gibi... Cringer için ise herhangi bir hissin dışa vurumu değildir. Bir boşluğun içine çirkinliğin sürekli doldurulup tekrar kusulmasıdır. Git gide duygulardan arınma ise rahatlamaktan ziyade arındıkça yüzeyselleşmektir.