Cumhuriyetin siyasi dizaynı ve ötekileri

Murat GÜZEL
29.11.2014

Aktay ve Kızılkaya’nın birlikte yazdıkları Hepimiz Ötekiyiz kitabı 2000’li yıllara dek Türk toplumuna biçilen kostümün ardında gizli kalmış kültürel zenginliği açığa çıkarıyor.


Cumhuriyetin siyasi dizaynı ve ötekileri

Türkiye öteden beri İçinde çok çeşitli etnik, kültürel, dini ve mezhepsel grubun bulunmasından ötürü bir “kültürel mozaik” olarak tanımlanır, bu noktada yaşadığımız ülkenin bu çok kültürlü yapısından kaynaklanan bir takım avantajlar ve dezavantajlarla karşılaştığı vurgulanmalıdır. Söz konusu avantaj ve dezavantajlar, Türkiye’nin sahip olduğu bu zengin kültürel mirası nasıl yönettiğine/yöneteceğine ilişkindir.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurucu kadroların “ulus-devlet” tasarımı ve benimsedikleri solidarist yaklaşımlar bu çok kültürlü beşeri mirasın kurucu felsefe dairesinde yeniden biçimlenmesini, fazlalık ya da gerilik olarak algılanan, ama aslında Türk toplumundaki dinamizmin ana saiklerini oluşturan farklılıkların silinmesini, silinemiyorsa halının altına süpürülmesini amaçlıyordu.

Farklı olduğu düşünülen, dini ve etnik kimliklerin muhayyel bir “Türk ulusu” adına ötekileştirilmesi anlamına da geliyordu aslında bu tasarım ve yaklaşımlar. Kurucu kadroların tasarladığı kreasyonlara göre giyinmeyi beceremeyenler, Cumhuriyetçi siyasi modaya ayak uyduramayanlar kolayca öteki addediliyor, siyasal ve toplumsal süreçlerden dışarda tutulmaya çalışılıyorlardı.

Cumhuriyetin başından beri devam ede gelen Kürt ve Alevi sorunları, azınlık hakları konusunda yaşanan sıkıntılar, benimsenen katı laikçi bakış açısıyla baskı altına alınmış çok geniş kapsamlı bir toplumla karşı karşıya kalıyorduk bu politikalar sonucu.

Türk’ün siyasal bedeni

Toplumu amaçladıkları hedef doğrultusunda siyasal dizayna tabi kılmaya çalışan bürokratik oligarşinin ve vesayetçiliğin “halka rağmen halk için” ürettiği siyasal kostümlerin yetersizliği her daim göz önündeydi lakin bu siyasal desinatörlerin tasarımlarının bütün bir toplumu kültürel bağlar ve elbiselerden soyup çıplak bıraktığını, bu çıplaklığın ise bir yerde Türk toplumunun siyasal bedenini korunmasız hale getirdiğini fark etmek ve bunu açıkça söylemek, yani “Kral çıplak” diyebilmek gayrımeşru addedilen bir eylemdi.

2000’li yıllara kadar bütün topluma egemen olmayı, toplumu bu tasarım altında yeniden biçimlendirmeyi amaçlayan Cumhuriyetçi simgesel kurgunun en nihayetinde karşılaştığı siyasal ve ekonomik krizler sonucu dağılışı beraberinde bu topluma layık görülen o kostümün muhayyel dikişlerinin de attığını gösterdi.

Prof. Dr. Yasin Aktay ile Ahmet Kızılkaya’nın birlikte yazdıkları ve Tezkire yayınları arasında çıkan Hepimiz Ötekiyiz kitabı Türkiye’deki kimlikler ve bu kimliklerin algılanma biçimlerine odaklanarak 2000’li yıllara dek Türk toplumuna biçilen kostümün ardında gizli kalmış kültürel zenginliği açığa çıkarıyor.

Deleuze politik düşünür

20. yy’ın ikinci yarısında Foucault, Derrida, Ranciere, Lyotard vb. filozoflarla birlikte felsefe sahnesini baştan aşağı değiştiren isimlerden biri GillesDeleuze. Deleuze’ün Spinoza, Bergson ve Nietzsche’den dolanarak ürettiği fikri birikimin politik imalarının olmadığını ileri sürenlere karşı hazırlanmış bir derleme kitap Deleuze ve Marx. Ana fikri, Deleuze’ün politik bir düşünür olduğunu reddetmek için en sık başvurulan stratejiyi boşa çıkarmak. Özellikle Ortodoks Marksist çevrelerde yaygın bu strateji onun Marx’la olan ilişkisinin dışsal bir ilişki olduğunu öne sürer. Oysa derlemede yer alan bütün katkılar, bu iki düşünür arasındaki ilişkiyi doğrudan onları oluşturan bir parça, bir eğilim olarak ele alır.

Özgürleşim Makinaları-Deleuze ve Marx, Çev. Aslı İkizoğlu, Otonom, 2014

Hegel felsefesinin kapısı

Hegel’in (1770-1831) felsefi sistemini henüz erken kuruluş aşamasında sunan Felsefi Propedeutik Tinin Görüngübilimi’ni yayımlamasından sonra Mantık Bilimi üzerine çalışmakta olduğu döneme ait bir metin. Hegel 1808-1816 yılları arasında Nürnberg’de bir klasik lise olan Gymnasiumda müdürlük ve felsefe öğretmenliği yaptı. Orada derslerinin temeli olarak kullanacağı bir dizi defter hazırladı ve bunların içeriğini geliştirdi. 1838’de, Hegel’in ölümünden yedi yıl sonra, notlar Hegel’in yaşam öykücüsü olan ve aynı zamanda toplu yapıtlarını yayıma hazırlayan Karl Rosenkranz (1805-1879) tarafından bulundu ve Werke, XVIII’deHegel’in Felsefi Propedeutiği başlığı altında yayımlandı. 

Felsefi Propedeutik, G. W. F. Hegel, Çev. Aziz Yardımlı, İdea, 2014

[email protected]