Cuntacı darbe teşebbüsünün harekât planı ve mantığı

Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın / SETA- Araştırmacı
23.07.2016

Taktik ve operasyonel yöntemin büyüsüne kapılan darbeciler stratejik hedef değerlendirmesinde büyük yanlışlar yaptı. Halkın Cumhurbaşkanı ile olan bağı ve milli iradeye olan bağlılığını göz ardı etmeleri bu alçak girişimin başarısız olmasının en temel sebebi.


Cuntacı darbe teşebbüsünün harekât planı ve mantığı

Artık kimsenin şüphesi kalmadı. Türkiye’de kesin inançlı köktenci bir terör örgütü var. Ve bu örgüt devleti ele geçirmek istedi. Üç yıldır devletle savaşıyordu zaten.  Şimdi millete de savaş açtığı ortaya çıktı. Akılları sıra önce orduyu, sonra hükümeti, sonra devleti sonra tüm ülkeyi ele geçireceklerdi. Her şey ama her şey onların olmalıydı. Ne için? Hangi amaçla? Belki kendileri bile bilmiyor. Sorsanız kendilerini seçilmiş fırka görürler. İslam onların sırtında yükselecektir. Her sapkın terör örgütü gibi...

Bu aç gözlü işlevselci zihniyet üç yıl önce savaşı başlattığından beri hiçbir sınırı olmadığını gösterdi. Kendi amaçları için her yolun mübah olduğunu düşünen bu grup, halkın üzerinden tanklarla geçmek, milletin meclisini vurmak dahil hiçbir sınır tanımadı. Bu tür bir örgüt yapısının içerisinde çocuk yaşlardan bu yana yer alan ve beyni cemaatine itaatle doldurulan bireylerden bahsediyoruz. Eşlerini ve çocuklarına verdikleri isimleri bile bir örgüt hiyerarşisi içerisinde belirlenen bu örgüt üyelerine yıllarca muğlak bir hedef, kesin bir yöntem öğretildi. Yöntem takiyye, hedef her şey.

Örgütün hedeflerini hiç sorgulamayan kendisine verilen emirleri ezberden uygulayan bu örgüt üyeleri sızma işleminde bir başarı hikayesine dönüştüler. Türkiye’nin dört bir yanında kurulan kamplarda organize bir şekilde sebebini sorgulamadan devlete sızacak itaatkar adamlar yetiştirildi. Görüyoruz ki bunlar ülkede orgenaral kademesine kadar yükselmiş. Böyle bakınca büyük bir başarı gibi görünüyor. Fakat öbür taraftan bu orgenaral kademesine kadar çıkabilmiş aynı adamlar hiçbir sonuç üretmeyecek bir intihar eylemine girecek kadar gözü kara ve mantıksız hale gelebiliyor. Öyle bir körlük üretiliyor ki, nereye gideceğini bilmez bir halde her türlü maceraya atılabiliyorlar. Çünkü yanılma ihtimali bulunmayan lider öyle emretmiş.

Bu yöntemsel başarı stratejik başarısızlığın arkasındaki asıl sorumludur. Hem geçtiğimiz üç yıllık süreçte hem de bugün son darbe girişiminde aynı arızayı gördük. MİT’e yapılan darbe girişiminde de 17-25 Aralık teşebbüslerinde de stratejik hedef değerlendirmelerini yanlış yaptılar. Her seferinde çok iyi kullandıkları gizlenme ve örgütlenme yöntemiyle bir darbeye kalkıştılar fakat her seferinde asıl hedefin çevresini boşaltmaya çalışırken kaybettiler.

Yıldırım harekatı

Son darbe girişiminde de bütün harekat planı defalarca çalışılmış. Kullanılacak olan taktik ve operayonel yöntemler defalarca ezberlenmiş. Ama darbenin asıl hedefi olan siyasal otoriteyi düşürme hedefi taktik işleyişin sonucuna bırakılmış. Belli askeri noktaların ele geçirilmesinin ve milletin iradesini kıracak sembollerin ortaya dökülmesinin zorunlu olarak siyasal otoriteyi düşüreceği planlanmış. Bunun için bir yıldırım harekatı ortaya konulmuş. Fakat yıldırım harekatlarının en önemli özelliği stratejik hedefi düşürmektir. Cuntanın sorumluları ise askeri hedeflere odaklanmaya devam etti. Halbuki Türkiye’nin güç denklemlerine az çok aşina olan birisi, gücün merkezinin orduda değil, siyasal karizma ve otoritede olduğunu bilir. Yani başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet, siyaseten ne kadar güçlü olduğunu ve toplumsal olarak ne kadar etkili olduğunu bu darbe teşebbüsü ile açık bir şekilde gösterdi. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının hepsi cuntacılar tarafından ele geçirilmiş olmasına rağmen, özellikle Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından sonra hava dönmeye başladı ve polis, medya ve vatandaşın direnci hızlı bir artış gösterdi. Öylesine bir ruh hali ortaya çıktı ki, hepimiz bugün o görüntüleri görünce şaşkınlığımızı atamıyoruz. İnsanlar sokaklarda kendilerini tankların önüne attı. Polis ekipleri hemen her yerde başarılı karşı operasyonlar gerçekleştirdi. Tüm yayın organları biranda cesaretini toplayıp darbeye karşı pozisyon aldı. Hâlbuki darbeciler Genelkurmay’ın ele geçirilmesi durumunda direncin kırılacağını düşünüyordu. Zaman uzadıkça, darbeciler Erdoğan’a ulaşamadıkça, Başbakan’ın Çankaya’da çalışmaya devam ettiği yayıldıkça toplumsal cesaret bir kartopu gibi yayıldı.

Hedef ulaşım ve haberleşme

Darbe bir cunta planı olarak hazırlanmıştı. Cuntacılar tüm Türkiye’yi ele geçirecek personel sayısına sahip olmadıklarından iki şehre odaklandılar. Ankara’yı ele geçirmek, İstanbul’u devre dışı bırakmak istediler. Bu hedeflere uygun adresler seçtiler. Küçük birlikler halinde nokta operasyonlar gerçekleştirdiler. Mekanize birlikleri ve helikopterleri kullandılar. Çünkü bunlar ufak timlerin en hızlı biçimde hareket ettirilmesini sağlayacak araçlardır.

İstanbul’da öncelikle köprüler, TRT, CNN, Telekom, havaalanları, Büyükşehir Belediyesi ve AKOM gibi merkezlere saldırdılar. Bu hedeflerin hepsi aslında kendi başına askeri veya siyasi olarak ele geçirilmesi gereken ve böylece yönetimi ele geçirmek anlamına gelecek adresler değildir. Bunların hepsi ulaşım ve haberleşme adresleridir. Bu ulaşım ve haberleşeme araçlarını kesintiye uğratmak tüm İstanbul’un felç olması sonucunu doğuracaktı. İstanbul’da devleti ele geçirmek değil halkı devre dışı bırakmak önemliydi. Biraz da bu hedefler sembolik anlamı yüksek hedeflerdi. Köprüler İstanbul’un can damarları olarak bilinir. TRT darbenin başarılı gösterilmesi adına kilit bir hedeftir. Havaalanları tüm uluslararası ve şehirlerarası ulaşım merkezidir. Büyükşehir Belediyesi İstanbul içi ulaşımın adresidir. Bu adresler devre dışı bırakıldığında İstanbul’a girişler engellenmiş olacaktı. İstanbul halkı da gece boyunca şehrin üzerindeki uçaklardan ve televizyon görüntülerinden korkacağından evine hapsolacaktı.

Öte yanda asıl ele geçirilmek istenen adresler Ankara’daydı. En yoğun saldırılar Genelkurmay, Jandarma, MİT ve Emniyete yönelikti. Ankara’nın silahlı tüm gücü bir anda çökertilecekti. Genelkurmay başkanı ele geçirilerek darbeye emir komuta sisteminde oluyor imajı verilecekti. Kuvvet komutanlıkları da kontrol altında tutulacak olursa, ordunun herhangi bir kademesinde aykırı ses çıkamayacaktı. Ordu bütünüyle darbecilere katılacaktı. Eş zamanlı olarak MİT ve Emniyet’e yapılan operasyonlar, darbecilerin mantığına göre devleti ele geçirmek sonucunu doğuracaktı.

Yanlış hesap halktan döndü

Fakat bütün bu hesaplamaların yanlış olduğunu gördük. İstanbul direndi. Darbeci askerler köprüye hapsoldu. TRT’den CNN’den polis operasyonları ve halkın baskısıyla çıkarıldılar. Yeşilköy havaalanı halk tarafından ele geçirildi. I. Ordu Komutanı siyasal iktidara olan desteğini açıkladı. Sabaha kadar tüm İstanbul temizlendi. Ankara’da darbeciler askeri hedeflerden temizlendi. Polis ve istihbarat hedeflerine giremediler.

Fakat hepsinden öte darbeciler Cumhurbaşkanı’na ulaşamadı. O da başka yere değil, halkın arasına Atatürk Havalimanı’na inerek, mücadeleyi sürdürdü. Her zaman olduğu gibi taktik ve operasyonel yöntemin büyüsüne kapılan darbeciler stratejik hedef değerlendirmesinde büyük yanlışlar yaptı. Halkın Cumhurbaşkanı ile olan bağı ve milli iradeye olan bağlılığını göz ardı etmeleri bu alçak girişimin başarısız olmasının en temel sebebi.

Devletin şimdi acilen tedbirler alması gerekir. Önce bu darbecilerin caydırıcı bir biçimde temizlenmesi gerekecektir. Sonrasında ise bir daha böylesi bir teşebbüsün doğmaması, doğsa bile başarıya ulaşmaması için hem siyasal hem stratejik tedbirler alınmalı. Bunların başında da ordunun siyasal kontrole daha sıkı bağlanması ve stratejik değeri yüksek hedeflerin daha sağlam korunması gibi tedbirler gelmektedir. Hem anayasal düzenlemeyle hem de ordudaki atama ve yükseltme teamüllerinin kontrol altına alınmasıyla hükümetlerin kontrol edebileceği bir ordu sistemine geçmek gerekecektir.

Bu sefer hafife alınacak tarafı kalmadı. Yıllardır bu terör örgütünün büyük bir tehdit olduğu dile getirildiğinde, silaha başvurmadıkları söyleniyordu. Şimdi artık her şey gün gibi ortada. Devletin içindeki bu teröristler devletin her kurumuna sızmış ve her türlü çılgınlığı yapmaya hazır. Ülkeyi ele geçirmekten tutun da olmazsa iç savaşa sürüklemek gibi her türlü sapkın hedefe kolayca yönlendirilebilirler. Tüm toplumda şu an var olan duygu ve düşünceler çerçevesinde devlet bu sorunu bir daha ortaya çıkmayacak şekilde çözmek durumundadır.

[email protected]