DAEŞ üzerinden PKK’ya meşruiyet arayışı

Adnan Boynukara / AK Parti Adıyaman Milletvekili
16.07.2016

YPG armalı ABD askerlerine ilişkin görüntüler, KCK ve türevlerini meşrulaştırmanın ilk adımıydı. İkinci adım ise AP binasında PKK, PYD, YPG adına açılan ve Öcalan posterlerinin asıldığı sergidir!


DAEŞ üzerinden PKK’ya meşruiyet arayışı

Irak’ın işgaline ilişkin ortaya çıkan bilgiler, Ortadoğu’da uygulanan politikaları anlamamızı kolaylaştıracak verilerle dolu. Bunların en önemlisi, soğuk savaş sonrası oluşan tek kutuplu dünyanın yeni bir sistem arayışı yerine, kaos bölgeleri oluşturarak tahakkümünü sürdürmesine ilişkin politik tutumdur.

Ortadoğu, Kafkaslar, Kuzey Afrika, Güney Afrika, Güney Asya ve Güney Amerika bahsettiğimiz kaos bölgelerinin ağırlık

merkezlerini oluşturmaktadır. Bu bölgelerde olan bitenler iyi analiz edilirse, kimlerin ne tür politik tutumların peşinde olduğu net bir biçimde görülür.

Bölgemizdeki güç merkezleri

Şu an için bölgemiz dikkate alındığında, iki temel aktörden bahsetmek mümkün. ABD şemsiyesi altında bir araya gelen güçlerin oluşturduğu ittifak/şemsiye güç ve Türkiye. İttifak/şemsiye güç; ABD, Rusya, İran, AB, Beşşar ve DAEŞ’ten oluşmaktadır. Bunların sahip oldukları siyasal farklılıkları bizi yanıltmasın. Çünkü bahsettiğimiz şemsiye gücün, salt Suriye ve Irak için oluşturulmuş bir ortaklık olduğunu biliyoruz. Bölgeye ilişkin kendi çıkarları etrafında oluşturulmuş esnek bir şemsiye güç! Esneklik, küçük çıkar ortaklıklarını ifade eden en uygun kavram olduğu için anlamlı. Ülkelerin çıkarları için almış oldukları esnek ilişki az çok anlaşılabilir. Ancak anlaşılması zor olan, kendilerini demokrasiyle tanımlayan bu ülkelerin bir terör örgütüyle kurmuş oldukları ittifaktır. Çünkü DAEŞ, bu ittifakın agresif, fonksiyonel ve bölge için ‘İngiliz anahtarı’ rolünü üstlenen üyesidir. Karşımızda, işgalcilikleriyle bilinen ülkelerin geçmiş deneyimleri ve tecrübeleriyle organize ettikleri asimetrik savaşın son ürünü var. Ebu Gureyb cezaevinde örgütleyip bölgeye salıverdikleri ve dünya genelinde 145 ayrı ülkede suç işlemiş unsurları bilinçli olarak yönlendirdikleri bir organizasyon! Bu durumu Blair; “İhtirasımız, dünyayı etrafında birleştirebileceğimiz küresel bir gündem inşa etmekti” ifadesiyle özetlemişti.

‘Şemsiye güç’ ne istiyor?

Farklı çıkarlar için bir araya gelen şemsiye gücün temel amacı, bölgede oluşturmuş oldukları kaosun devam etmesidir. Bunun için kullanılan aparat ise DAEŞ terör örgütüdür. İngiliz anahtarı rolünü alan DAEŞ, hem bölgede ortaya çıkan halka dayalı doğal değişim süreçlerinden rol çalmakta, hem de şemsiye gücün inisiyatifi ve kontrolü dışında bir düzen kurulmasının önüne geçmektedir. Şemsiye gücün kurucu aktörü olan Batı, bölgedeki devletleri, halkları ve örgütleri, İngiliz anahtarı olarak tanımladığımız terör örgütü aracılığıyla yeniden dizayn etmeye çalışıyor. Hiç kimsenin üstün gelmeyeceği, yenilmeyeceği, yani kazananı olmayan kaotik bir düzen hedefleniyor! Bunun yanı sıra, ihtiyaç oluştuğunda küçük bir manivela yardımıyla harekete geçirilebilecek ve şu an için uyutulmuş çatışma zeminlerinin oluşturulması da ikincil hedef olarak biçimlendiriliyor. Kısacası, kaotik ve kontrol edilebilen bir Ortadoğu arzulanıyor! İnsanlığın ortak değerlerine, insan haklarına dayalı bir düzen yerine, mevcut kaotik yapının devam etmesi isteniyor. Türkiye ise hem Suriye hem de bölge özelinde, eski düzenin halkların talepleri doğrultusunda değişmesi gerektiğini söylüyor. İşte bahsettiğimiz güçler, Türkiye’nin bu itirazından rahatsız ve gücünü zayıflatmaya odaklanmış durumdalar!

Meşruiyet kazandırma çabası

Türkiye açısından KCK, PKK, PYD, YPG gibi isimlerin hepsi birbirini besleyen ve aynı düşüncenin ürünü olan tek örgütün türevleridir. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu değerlendirmeyi, oldukça yüksek sesle dile getiriyor. Dolayısıyla da, bu durum herkes tarafından biliniyor.  ABD de bunu biliyor!

Buna rağmen, Türkiye sınırlarına yakın bölgelerde ortaya çıkan YPG armalı elbise giymiş olan ABD askerlerinin varlığının anlamı, şemsiye gücün yeni bir amacını da ortaya koyuyor. Bu, Türkiye’ye boyun eğdirme, hizaya sokma çabasının yanı sıra, o örgüte meşruiyet kazandırmadır! ABD’nin öncülüğünde ortaya çıkan şemsiye güç bu vesileyle, Türkiye’den kovulan ve örgüt yapılanmasında KCK alt örgütlenmesi olduğu bilinen PKK’yı, yeni isim ve farklı bir kurguyla bölgemizde tutmak istiyor. Bunun için PYD ve YPG gibi isimlere sarılıyor. Bu kirli politik tutuma ise organize ettikleri ve ortakları olan DAEŞ terör örgütü üzerinden meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. YPG armalı ABD askerlerine ilişkin görüntüler, KCK ve türevlerini meşrulaştırmanın ilk adımıydı. İkinci adım ise AP binasında PKK, PYD, YPG adına açılan ve Öcalan posterlerinin asıldığı sergidir!

145 farklı ülkeden katılımla oluşan DAEŞ terör örgütü üzerinden bir kampanya yürütülüyor ve kirli bilgiler servis edilerek gündem belirlenmeye çalışılıyor. Herkesin DAEŞ terörünü konuşması isteniyor. Ancak hiç kimsenin DAEŞ’in ortaya çıkışını, silahlara nasıl sahip olduğunu, bölgede izlediği terör saldırılarındaki karakteristik özelliklerini sorgulamasını ve fikir beyan etmesini istemiyor. DAEŞ’in özünü gizleyerek ortaya çıkan sonuca odaklanın deniliyor. Daha da ileri giderek, hep bir ağızdan; “gelmiş geçmiş en gaddar örgüt DAEŞ’le mücadele verilirken PKK’yı düşünecek halimiz yok, DAEŞ varsa PKK, YPG, PYD meşrudur...” deniliyor. Türkiye ise Batı’nın bu kirli/kanlı politikalarına ve aldatmacaya itiraz ediyor. Türkiye diyor ki; “DAEŞ sizin organize ettiğiniz ve beslediğiniz bir terör örgütüdür, yok edilmelidir. Ama bu durum PKK’nın Türkiye açısından birincil tehlike olduğu gerçeğini gizlemeye yetmez. PKK da, Batılı ülkelerden beslenmektedir ve YPG, PYD, PKK aynıdır. DAEŞ üzerinden KCK, PKK, PYD ve YPG’ye meşruiyet zemini oluşturmanız kabul edilemez...”  Türkiye, Batının Gladyo geleneğiyle sürdürdüğü bu kirli ilişkilere itirazını sürdürecek ve iddialarından vazgeçmeyecek! Şu an için tek başına politik tutum geliştirme gücüne sahip olmayabilir. Ama kurulmak istenen tüm kirli politikaları bozacak güce ve etkiye sahip olduğu da unutulmamalı. Herkes kendini bu duruma alıştırmak zorunda!

Son saldırıların amacı ne?

Türkiye’nin sergilediği bu tutum, süreç içinde karşılaşabileceğimiz sorunların neler olabileceğini ortaya koymaya yetiyor. Bağımsız ve özgün tutum ile dışa açılmaya yönelik barış çabalarına karşılık ortaya koyabilecekleri en kirli adımın, terör saldırılarını tırmandırmak olacağı biliniyordu. Çünkü odaklandıkları ana konu, Türkiye’nin gücünü zayıflatma ve boyun eğdirmedir. Türkiye’yi, şemsiye gücün parçası olan DAEŞ terör örgütü ve şemsiye gücün lojistiğini sağladığı PKK terörüyle hizaya getirmek istiyorlar. Ancak Türkiye’nin kat ettiği mesafeyi ve şu an sahip olduğu politik kararlılığı dikkate aldıklarında, bunun mümkün olmadığını da görüyorlar. Türkiye’ye karşı yürütmek istedikleri politikaları daha fazla sürdürme şanslarının olmadığının da farkındalar ve uygulama kabiliyetlerini kaybediyorlar. Buna rağmen denemeye devam edeceklerini bir kenara yazmakta yarar var! Yeter ki Türkiye, sahip olduğu medeniyet dinamiğinin ve bölge insanı ile var olan ilişkisinin bu kirli işbirliğini bozacak yegane güç olduğunu unutmasın...

[email protected]