Olağanüstü bir durum olmazsa önümüzdeki dört yıllık zamanda "ılımlı" değil "şahin" bir İran dış politikası izleyeceğiz. Genel çerçevede ise reformist ya da muhafazakâr fark etmiyor, kim seçilirse seçilsin, özellikle dini lider Hamaney ve Devrim Muhafızları çizgisi her zamanki gibi baskın olacak.
Faruk Önalan / Yazar
Nükleer kriz ve yürütülen ambargolardan ağır yara alan İran'da yoksulluk her geçen gün daha fazla hissedilmekte. İran Sosyal Güvenlik Enstitüsü Başkanı Dr. Roozbeh Kordoni, yoksulluk sınırı altında yaşayan insan sayısının iki kat artarak yüzde 30'a ulaştığını açıklarken, Dünya-e-İktisat gazetesi, Sağlık Bakanlığının gıda sepetine göre, nüfusun yüzde 60'ının yoksulluk sınırının altında olduğunu yazdı.
Kriz de savaş da sürüyor
İçeride yaşanan ekonomik krize rağmen Yemen'de Husilere, Suriye'de Beşar Esed rejimine olan destek devam ediyor. İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu eski Başkanı ve şu anki üyesi Haşmetullah Felahetpişe, bir yıl önce İran'da yayın yapan "Etemad Online" internet sitesine yaptığı açıklamada; "Suriye'ye gittim, bazı harcamalar yaptığımızı söylediler. Tekrar ediyorum, vermiş olabiliriz. Suriye verdiğimiz 20 ila 30 milyar dolar ve onu geri almalıyız." İran Ulusal Direniş Konseyi (NCRI) de, Felahatpişe'nin sözlerinin tarihi bir itiraf olduğunu, Esed rejimini ayakta tutmak için çok daha fazla para verildiğini, son 40 yıldır İran petrolünün Suriye limanlarına bedava veya çok ucuz fiyata sevk edildiğini belirtmişti. İşte bu söylemlerin gölgesinde İran'da, dört yıl aradan sonra 18 Haziran 2021 tarihinde 13. dönem Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak.
Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK- Şûrâyi Nigehbân) müracaat eden 592 kişiden, belirledikleri yeni şartlara haiz (40-75 yaşları arasında olmak, en az 4 yıl devlet kurumlarında yönetici olmak, iki miyondan fazla nüfusa sahip şehirlerde valilik yapmak veya tümgeneral ve üzeri rütbelerde ordu komutanlığı yapmak, herhangi bir sabıka kaydı veya cezaevine girmemiş olmak) 40'ının dosyasını kabul etti. Bu isimlerden de 33 kişiyi veto edip yedi adayın seçime girmesine onay verdi. Bunun yanında, Anayasayı Koruyucular Konseyi üyelerinden Muhammed Rıza Müderrisi, seçimde aday olması onaylanan herhangi bir adayın seçim sürecinde kurallara aykırı bir beyanda bulunması halinde adaylığının iptal edilebileceği uyarısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri, eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, eski Meclis Başkanı Ali Laricani, Eski Milletvekili Mesud Pezeşkiyan gibi isimleri veto etmesine yönelik tepkilere karşı Anayasayı Koruyucular Konseyi'nin izlediği süreci "güçlü şekilde" desteklediğini açıklayan Hamaney, adaylığı veto edilen isimlere "konseyin kararlarına saygı gösterdikleri için" teşekkür etmişti.
Dörtte üçü veto
Aynı Hamaney 4 Haziran'da sosyal medya hesabından da yaptığı paylaşımda şunları söyledi: "Adayların onaylanması konusunda bazılarına haksızlık yapılmıştır. Kendileri veya aileleri hakkında doğru olmayan şeyler söylendi. Bunlar sosyal medyada da yayınlandı. İnsanların onurunu korumak en önemli meselelerdendir. Sorumlu kurumlardan bu konuyla ilgilenmelerini talep ediyorum." Bu açıklamadan kısa süre sonra İran liderinin sözlerinin kendileri için bağlayıcı olduğunu ifade eden AKK Sözcüsü Abbas Ali Kedhudayi, AKK'nin de hata yapabileceğini belirtip en kısa zamanda kararların yeniden gözden geçirilip kamuoyuyla paylaşacaklarını açıkladı. Başta Ali Laricani olmak üzere veto edilen isimler umutlansa da Hamaney'in Instagram sayfasında "Devrim liderlerinin bazı adayların cumhurbaşkanlığı adaylıkları sırasında haksızlığa ve baskıya maruz bırakılması, saygıdeğer Koruyucular Konseyi'ne yönelik değildir ve bu konseyin açıkladığı sonuca hiçbir etkisi yoktur" şeklindeki bir paylaşımı alıntılandı. Şimdi herkes AKK'nin açıklamasını bekliyor zira en güçlü dört adaydan üç tanesi veto edilmiş durumda. Öte yandan vetoların Hamaney'in icazeti olmadan yapılması da mümkün görünmüyor. Mevcut adaylarla seçimlere katılımın oldukça düşük olacağı düşünülürse bu tarz açıklamalarla seçmen tepkisinin dozajını azaltmak istenmiş olabilir. AKK son ana kadar yeni bir karar almazsa beş muhafazakâr (Yargı erki başkanı İbrahim Reisi, Ahmedinejad döneminde nükleer görüşmeleri baş müzakerecisi Said Celili, dördüncü kez aday olan eski Devrim Muhafızları Genel Komutanı Muhsin Rızai, Meclis Başkanvekili Emir Hüseyin Kadızade Haşimi, 2013 ve 2017 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığı AKK tarafından veto edilen Meclis Araştırmalar Merkezi Başkanı Ali Rıza Zakani) iki reformist (Hatemi dönemi Cumhurbaşkanı Yardımcısı olan Muhsin Mirhalizade ve Merkez Bankası Başkanı Abdunnasır Hemmeti) aday seçimlere katılacak.
Rüşvet görüntüleri
Sürecin en önemli sürprizi, İran siyasetinin son 40 yılında etkin olan eski İran Meclis Başkanı Ali Laricani'nin adaylığının veto edilmesiydi. Laricani kardeşler ile Ahmedinejad aralarındaki çekişme daha doğrusu husumet sır değil. Fazıl Laricani'nin rüşvet görüntüleri, bir dönem Hamaney'in yerine geçebilecek isimler arasında sayılan Sadık Laricani'nin kızının İngiliz casusu olduğunu iddia etmesi büyük yankı uyandırmıştı. Meclis Başkanı olduğu dönemde Ali Laricani, kardeşi Fazıl'ın rüşvet aldığına dair görüntüleri mecliste izleten dönemin Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ı, "Bu hareketiniz mafyavari bir hareket değil mi? Bu bir komplo değil mi? Bu ahlaklı bir şey mi? Cumhurbaşkanı seviyesinde birinin yapacağı doğru bir şey mi bu? Siz yanlış suçlamalarda bulundunuz. Ben de size yanıt verdim. Artık daha fazla konuşma hakkınız yok. Güle güle. Siz İslami Cumhuriyetin ilkelerini yerine getirmediniz. Lütfen burayı terk edin" diyerek meclisten kovmuştu.
'Savaşa çevirmeyin'
İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney adaylar arasında yapılan münazaralar öncesinde adayların birbirlerine iftira atmamalarını ve seçimleri iktidar savaşına çevirmemelerini tavsiye etmişti. İlk iki münazara da genelde sakin restleşmelerle geçti. Seçimin favori ismi muhafazakâr aday İbrahim Reisi, "Türklerin yaşadığı eyaletlerde Azerice konuşan değerli vatandaşlarımız bana muhabbet gösterdiler. Gösterdikleri keramet ve samimiyetlerinden dolayı kendilerine teşekkür ediyorum" ifadelerini kullanınca reformist aday Muhsin Mihralizade itiraz etti; "Sayın Reisi'nin sözlerini düzeltmem gerekiyor. Kendisi Azerice konuşanlar dedi. Bizim Azerice konuşan vatandaşımız yok. Doğu Azerbaycan, Batı Azerbaycan, Erdebil, Hemedan, Zencan, Horasan-i Rezevi, İsfahan, Şiraz, Huzistan ve diğer yerlerde Türkçe konuşan vatandaşlarımız var. Sayın Reisi, Azeri kelimesini kullanırken daha fazla dikkat etmelidir." İkinci münazaranın odak noktasını bir nevi "İran Türklerine olan muhabbet" oluşturdu. Reformist aday Abdunnasır Hemmeti'nin en önemli argümanı Merkez Başkanı olarak, ard arda saldırılar karşısında ülkenin Kuzey Kore ve Venezuela'ya dönüşmesinden kurtardığını belirtmeseydi. Kendisini "Güçsüzlerin Gücü, Sessizlerin Sesi" olarak tanımlayan Hemmeti, ekonomide, siyasette ve medyada tekelci sistemi sonlandıracağını söyleyerek, "Bu tekelci sistem, ülkedeki yolsuzlukların ve yetersizliğin asıl nedenidir" ifadelerini kaydetti. İki reformist aday Mihralizade ve Hemmeti gençlerin ve kadınların toplumdaki rolünün yanı sıra karar almadaki rolüne de vurgu yaparken muhafazakâr aday Emir Hüseyin Kadızade Haşimi ise kendi seçim kampanyası şefinin üç çocuk annesi bir kadın olduğuna dikkat çekti. Öte yandan Ruhani yönetiminin covid-19 ile mücadelede başarısız olduğunu, seçildiği takdirde halkı üç ay içerisinde aşılayacak bir programa sahip olduğunu, özel sektörün de ülkeye aşı getirebileceğini söyleyen Muhsin Mihralizade nükleer anlaşmaya geri dönülmesini istedi. "Anlaşmanın yeniden ihyası için müzakerelerde hazır bulunmalıyız, İran halkı için kararlaştırılan hakları yeniden elde etmeye çalışmalıyız. Ülkedeki tüm tüm siyasi karar alıcılar, yasama, yürütme ve yargı organları, nükleer anlaşmaya geri dönüş müzakerelerinin olumlu sonuçlanması için çalışmalıdır." Seçime doğru adaylardan bazılarının muhafazakâr aday İbrahim Reisi lehine yarıştan çekileceği iddia edilirken Muhsin Rızai kimse lehine seçimden çekilmeyeceğini sonuna kadar devam edeceğini açıkladı. İbrahim Reisi ekonomiden çok iyi anladığını, "direniş ekonomisi" planı ile iç üretimi artırıp ülkeyi krizden çıkaracağını bunun yanında medya ve internete "özgürlük" getireceğini belirtti.
Boykot geliyor
Muhafazakârların kontrolündeki Anayasayı Koruyucular Konseyi'nin (Şûrâyi Nigehbân) belirlediği adaylardan birini seçmek zorunda bırakılan 59 milyon 310 binden fazla seçmenin – mevcut şartlarda- büyük oranda seçimleri boykot edeceği görülüyor. 2017 seçimlerinde yüzde 73 katılım sağlanmıştı bu oranın Haziran 2021 seçimlerinde yüzde 50'nin altına düşeceğine dair öngörüler var. Tabii bu duruma fazla endişe edileceği ya da umursanacağını düşünmüyorum. Şûrâyi Nigehbân'nın çerçevesini belirlediği aday tablosunda ön plana çıkan isim şüphesiz İbrahim Reisi. Eğer seçilirse, uranyum zenginleştirme çalışmaları hız kazanacaktır muhtemelen dolayısıyla da nükleer müzakereler tamamen dondurulacak ve elbette yaptırımların yeniden ağırlaşması gerçeği karşımıza çıkacak. Reisi'nin seçim kampanyasında vurguladığı iç dinamiklerle "direniş ekonomisi" stratejisi işe yarayacak mı ya da İran halkı daha ne kadar bu duruma katlanabilir göreceğiz. Diğer taraftan Türkiye'nin uluslararası hukuk çerçevesinde Suriye'de ve Irak'ta ulusal güvenliğine tehdit oluşturan terör örgütlerine yönelik icra ettiği operasyonlara daha yüksek perdeden aleyhte açıklamalar gelebilir. Irak'ta Haşdi Şabi, Yemen'de Husilere destek daha da belirginleşecektir ve tabii Suriye'de Esed safındaki Şii milislere...
Reisi, bir önceki seçimde "Siyonizm hariç tüm dünya ülkeleriyle saygı çerçevesinde ikili ilişkiler kurmaya dayalı bir dış politika izleyeceğiz" diyordu. Olağanüstü bir durum olmazsa önümüzdeki dört yıllık zamanda "ılımlı" değil "şahin" bir İran dış politikası izleyeceğiz. Genel çerçevede ise reformist ya da muhafazakâr fark etmiyor, kim seçilirse seçilsin özellikle dini lider Hamaney ve Devrim Muhafızları çizgisi her zamanki gibi baskın olacak.
Not: AKK'nin, veto ettiği bazı isimleri –Hamaney'in direktiferi doğrultusunda- yeniden seçim sürecine dahil etme olasılığı düşük de olsa var.