Darbenin yargılanması: 'Tabağı yemek'

Cüneyd Altıparmak / Hukukçu
22.07.2022

Luttwak'ın kitabındaki "Darbe yapmak balık çorbası yapmaya benzer, iyi bir tarifle ve tarife uygun yaparsanız afiyetle yerseniz; fakat hata yaparsanız, günün sonunda tabağı da yemeniz gerekebilir!" ifadeleri darbe yargılamalarının hukuki yönünü özetliyor.


Darbenin yargılanması: 'Tabağı yemek'

Yazının başlığı katıldığımız bir panelden mülhem. Katıldığımız panelde konuşmacı olan Nebi Miş hocamız; Edward Luttwak'in "Hükümet Darbesi: Pratik Bir Elkitabı" kitabından bahsetti (1). Kitap aşama aşama darbe tarifi veriyor. Neyin ne zaman yapılacağı adım adım yazılmış kitapta! Konuşmasını bitirirken hocamız Luttwak'ın kitabının son kısmında geçen, "darbe yapmak balık çorbası yapmaya benzer, iyi bir tarifle ve tarife uygun yaparsanız afiyetle yerseniz; fakat hata yaparsanız, günün sonunda tabağı da yemeniz gerekebilir!" mealindeki cümlesini okuduğunda, meselenin hukuki yönünün tam da bu olduğunu düşündüm.

Sürecin hukuki yönü, bir tür tabağı yeme süreci... Ama bununda kendine göre kuralları ve ilkeleri var!... Toplumsal olarak birçok gerçek ve daha fazlası ortada iken darbe yargılamasında karar verecek mercilerin "delilleri değerlendirmesi", "somutluk ve ölçülülük ilkesine" riayet etmesi ve "şüpheden uzak bir ele alma" gerçekleştirmesi gerekiyor... İşte bu yazımızda 15 Temmuz yargılamaları ve davaları hakkında bir çerçeve çizmeye hukukun olayları nasıl nitelediğine değinmeye çalışacağız.

"Sui Generis" örgüt

Diğer örgüt ve darbe türlerinden farklı olarak bu kere önümüzde askeri bir yapıdan fazlası var. Tüm unsurları ile "matruşka" bir yapı: FETÖ... Bu yapı önceki "örgüt" ve "terör yapılanması" deneyim ve izlenimlerimizden farklı. Onun için kıyası kabil olmayan bir görünüm arz ediyor!.. Bu konunun özetini Yargıtay 16. Ceza Dairesi şöyle açıklıyor:

"Kendisini kısaca 'Hizmet' olarak tanımlayan FETÖ/PDY; paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı haline getiren, siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden, bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyen, güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen, gizlilikten görünmez bir duvar inşa edip bu duvarın arkasına saklanan, böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen... devlete tabandan tavana sızan, bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden, böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp, ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan 'sui generis' (kendine özgü, benzersiz) bir suç örgütüdür"(2).

Darbe ve terör suçları

15 Temmuz akşamı, yargının duruma müdahil olması, aynı gece gözaltı ve el koyma kararlarının alınması, bunların derhal uygulanması, yüksek yargı organlarının, baroların "darbeye karşı" duruş bildirmeleri, savcıların, hakimlerin olaylara müdahil oluşu çok ama çok önemliydi. Yargı böylece ilk elden rüştünü ispat etti! İlk dönemlerdeki "karmaşanın" getirdiği birçok sorunun sonradan izale edilmesi, yargının kriterler belirlemesi ve son dönemdeki bozma kararlarının gerekçeleri önemli. Tabii konu hukuk olunca, dışardan bakanların kararları ve süreçleri anlamlandırması zorlaşabilir. Bu konuda basit bir tasnif yapabiliriz aslında.

Bunlardan ilki darbe suçlarıdır. FETÖ mensubu olsun veya olmasın, asker veya sivil fark etmeksizin 15 Temmuz akşamı, kalkışmaya katılan, içinde bulunan veya planlayan, uygulayan veya uygulatan herkes ceza hukuku anlamında "terörist" olarak kabul edilir. Hükümete ve yasama organına karşı yapılan saldırlar, Cumhurbaşkanını öldürme girişimi hep bu kapsamda ele alınır... Burada yargı, kalkışmaya "darbe yapmak" iradesi ile girişen herkesi fail olarak kabul etmekte ve tüm değerlendirmesini bu kapsamda yapmaktadır. İkinci durum ise FETÖ'ye üyelik konusudur. Bir kimse askerdir ve fakat darbeye katılmamıştır. Ancak FETÖ'nün askeri yapılanması içindedir. Bu halde bu kimsenin örgüt üyeliğinden yargılaması yapılır. Bu durum sivil birisi için de geçerli olabilecektir pek tabii. Örgütün faaliyetlerini organize eden kimse de buna bir örnektir. Örgüt üyeliği bir hiyerarşi, kendi içinde bir disiplin gerektirir. Bunların yanında bir kimsenin örgüt üyesi olmamakla birlikte, örgüte yardım etmesi veya örgüt propagandası yapması da söz konusu olabilir. Bu suretle işlenen suçlar örgüt üyeliğinden daha az cezalar gerektirse de "terör suçu" kapsamındadır.... Gelelim irtibat ve iltisak mevzuuna.

İrtibat ve iltisak

Bir örgüt veya yapı ile bağlantılı ve ilişkili olmadı durumu... Bu kavramlar idare hukukunun ve idarinin yargının değerlendirme argümanıdır... Bir kimsenin kamu görevinden ihraç edilmesi bu argüman üzerinden değerlendirmeye tabi tutulur. Örgüt üyesi olup bundan ceza almış bir kimsenin irtibat ve iltisaklı olarak nitelenmesi noktasında ceza mahkemesinin kararı bağlayıcı olduğu için bir tartışma yoktur. Ancak kimse beraat etmiş ve takipsizlik kararı almış ise idari yargı mercileri konuyu değerlendirmektedir. Bir yerel mahkeme kararında durum şöyle özetlenmektedir: "Kamu görevinden çıkarılma...gerekçelerinden olan 'üyelik' unsuru, ceza kanunları ile tanımlanmış bir suç olduğundan idari yargı mercilerinin bu yönde bir inceleme yapmaları ve tespitte bulunmaları mümkün değildir. Zira terör örgütü üyeliği ancak ceza yargılaması sonucunda tespiti mümkün olan bir eylemdir. Buna karşın iltisak ve irtibat halleri idari yargı yerlerince değerlendirilmesi gereken hususlardandır. Böylece, yasa koyucu, terör örgütü üyeliğini hem kamu görevinden çıkarılma hem de hapis cezası vb. cezai yaptırımların sebebi saymışken, iltisak ve irtibat hallerini sadece kamu görevinden çıkarma gerekçesi olarak öngörmüştür." Uygulamada her dava için kendi içinde tutarlı bir değerlendirme yapılması gerekir. Danıştay son kararlarında "somut" ve "sabit" olma unsurları üzerinde durmaktadır. Mahkemelerin kurum ve kuruluşlar ile yazışarak, elde edeceği bilgi ve delilleri değerlendirmesini, bu konuda somut bulgular varsa kişi "hakkındaki ceza soruşturmasındaki ve ceza kovuşturmasındaki (kesinleşmiş takipsizlik ya da beraat kararı ile sonuçlanmış olacak dahi) tespitlerin de irtibat ve iltisak noktasında göz önüne alınması gerekmektedir." Uygulamada "somutlaştırılmak suretiyle değerlendirilmesi" yönündeki bozma kararlarına ek olarak bu yönde bir kriter çalışmasının yeknesaklığın sağlanması adına önemli olduğunu belirtmek isteriz.

CGK kararı

FETÖ yapılanmasını merak edenlerin baştan sona okuması gereken bir karara da değinmek gerekiyor: 08.06.2021 tarih, 2020/159 Esas ve 2021/252 sayılı Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı (YCGK). Bu kararda örgütün oluşum biçimini, çalışma şeklini, delil olarak değerlendirilecek bulguların neler olabileceğine dair detaylı bir tespit ve analiz bulmak mümkün. Örneğin kararda geçen "...istişare kurulu, ülke, bölge, il, ilçe, semt, ev imamları gibi hiyerarşik bir yapı içeren insan gücünü ve finans kaynaklarını örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirme amacı taşıyan FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü 'gizli yaşamak, her zaman korkmak, doğruyu söylememek, gerçeği inkâr etmek' üzerine kuruludur..." "...bu öğrenciler talebe evlerinden alınarak mahrem yapı dışındaki kişilerin bilmediği ve sadece mahrem hizmetlerde kullanılan 'Özel Evlere' yerleştirilmektedir. Evlere yerleştirilen öğrencilere kod isim verilmekte ve özel derslere tâbi tutulmaktadır. Örgütün mahrem yapısı tarafından ele geçirilen Askeri Liselere Giriş ve Polis Koleji Giriş Sınav soruları Talebe İmamları aracılığıyla bu okullar için hazırlanan öğrencilere ezberletilerek sınavlarda başarılı olmaları sağlanmaktadır." ... "Örgütün iletişimde kullandığı yöntemlerinin; Yüz yüze/buluşma, Canlı kurye, Kriptolu IP hattı, Not ile haberleşme, Basın yayın üzerinden talimat verme, Sosyal medya (Facebook, Twitter vb.), Telefon (GSM, operasyonel hat, ankesör/büfe arama), İletişim/haberleşme programları (ByLock vb.), olduğu anlaşılmaktadır"... "Yapılan soruşturma ve kovuşturmalar sırasında elde edilen bilgilerden, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün 'Mahrem Yapısı' içerisinde faaliyet gösteren örgüt mensuplarının, kendi sorumlulukları altında bulunan özellikle asker ve diğer mahrem hizmetteki sivil şahısların telefon numaralarını, deşifre edilmelerinin önlenmesi ve örgütsel faaliyetlerinin sürdürülebilir olması amacıyla şifreleme metotları kullanarak kaydettikleri de tespit edilmiştir" şeklindeki ifadeleri önemli...

Bundan sonrası...

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de kararlarında (3) demokratik sistemin etkinliğini ve istikrarını garanti altına almak adına devletlerin kendilerini korumak için bazı özel mahiyetli tedbirlere yönelebileceğini, demokratik bir devletin, kamu görevlilerinden devletin temelini oluşturan anayasal prensiplere sadakat göstermelerini beklemesinin bir "hak" olduğunu kabul etmekte... Kararlar verilirken dikkat edilmesi gereken üç temel kriter vardır: "Ölçülülük İlkesi" "Milletlerarası Hukuka Riayet" ve "Temel Haklara Dokunmama". Bu üç kriter doğrultusunda yargılamaların yapılması yönündeki gayret önemli. Ancak sürece ilişkin içtihatların henüz netleştiği, yapılan yargılamaların yüksek yargı organlarımıza intikal ettiğini söyleyebiliriz. Bu da kamuoyunda "nasıl böyle bir karar" çıkar şeklinde "tartışmaya" açık bir zemin oluşturmakta. Kararların tartışılması pek tabiidir. Ancak hukukun olayları değerlendirme biçimini, yaklaşımını ve özellikle daha sonraki safhalarda uluslararası hukuk kurumları önüne çıkacak bir sistem içinde olduğumuz için "net", "somut", "hukuka uygun" ve "delilleri yetersiz olmayan" kararlar üretme çabasını da görmek gerekiyor.

Darbe yargılamaları bitti, failler cezasını aldı, irtibatlılar kamudan ihraç oldu ve "menfur yapı" temizlendi. Peki sonra ne olacak? Bu soruya doğru cevap vermek için birkaç unsuru hatırlamak gerekir. Darbe olgusu, unsurlarını bulunca "yeniden" karşımıza çıkabilecek bir dinamiğe sahiptir. Darbenin odağı "bürokratik vesayet" yapısıdır. Bürokrasinin "ele geçirilebilir" olması da bunun bir başka yönünü teşkil eder. Murat Yılmaz Hocamızın dediği gibi "yüzleşilmeyen darbe tekrar eder". Darbeyi bertaraf etmek, darbecileri yargılamak önemli adımlardır. Ancak "yüzleşmek" bundan ibaret değildir! Bu konuda evvel emirde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin aksayan yönlerinin tadil edilmesi, yargılamaların hızlı biçimde bitirilmesi ve ardından toplumsal uzlaşı adına "yeni bir anayasa gündemi" oluşturmak gerekiyor. Ancak bu zemin oluşursa, birçok şeyi yeniden ve en doğru biçimde inşa etme imkânımız olacak. Aksi halde kısır siyasi çekişmeler bu "başlangıç" şansımızı da ıskalamanıza sebep olacak!

(1) Coup d' Etat: A Practical Handbook, PenguinBooks,1969

(2) Dairenin, YCGK'nın T.24/04/2017, E:2015/3, K:2017/3 kararı ile onanan karar.

(3) Zdanoka/Letonya T.16/03/2006 - Naidin/Romanya T.21/10/2014