Darbeyi sahiplendiler, jurnali görev saydılar

Tarkan Zengin / AYBÜ Öğretim Görevlisi
22.05.2021

27 Mayıs'a destek veren sendikalar ve sendikacılar darbe sonrasında umduklarını bulamadı. Darbenin en ateşli savunucusu Bahir Ersoy Türk-İş Genel Başkanı olamadı. CHP'nin parlamentoda işçilere daha geniş bir temsil imkânı vereceği düşüncesi de açıklanan seçim listeleriyle hayal olmuştu. Grevli toplu sözleşme hakkı ise 1961 Anayasasının referandumda kabul edilmesinden yaklaşık olarak iki yıl sonra çıkarılmıştı.


Darbeyi sahiplendiler, jurnali görev saydılar

27 Mayıs darbesiyle, tarihimiz boyunca seçimle gelen ilk Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşları asılmış, binlerce insan işkenceden geçirilmiş, Demokrat Partili olan kamu çalışanları tasfiye edilmiştir. 27 Mayıs darbesi daha sonra yaşanacak darbelere geniş bir alan ve kötü bir tecrübe bıraktı. 27 Mayısçı darbeciler hayatta olmasalar ve yaptıkları yasal düzenlemeler çok sayıda değişikliğe uğramış olsa da kurdukları kötü sistemin kara bulutları uzun yıllar ülkemizin üzerinden eksik olmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliği, milletimizin kararlılığıyla püskürttüğümüz 15 Temmuz hain darbe girişiminde de 27 Mayıs darbecilerinin yöntemlerine rastlamak mümkün. Bugün bile 27 Mayıs darbesini hazırlayanların yöntemlerinin kullanılmaya çalışıldığına şahitlik ediyoruz. 27 Mayıs öncesinde üniversiteleri ve halkı kışkırtmak için basın yoluyla yaydıkları yalanların benzerlerini 2021 Türkiye'sinde kullanmaya devam ediyorlar. Bu nedenlerle 27 Mayıs 1960 darbesinin failleri ile yasaları fiziken olmasa da ruhen aramızda dolaşıyor. Darbelerle mücadelede şanlı 15 Temmuz direnişi ile birlikte tarihin seyrini değiştiren çok önemli bir mevzi kazandık. Bu büyük tecrübeyi gelecek nesillere aktarmak ve geçmiş darbelerde yaşananları hatırlatmak darbe mücadelesinde önemli katkı sağlayacaktır.

27 Mayıs darbesinde CHP'nin rolü uzun yıllardır tartışma konusudur. Bugünlerde CHP'liler her ne kadar öyle olmadığını iddia etseler de CHP'nin o günkü yayın organları, darbecilerin hatıratları ve darbe sonrasındaki pozisyonu CHP'nin darbenin içinde olduğunu gösteriyor. Bu çerçevede 27 Mayıs darbesinden sonra CHP'li sendikacıların tutumları ve kurdukları "Onlar (idealistler) Grubu" incelenmeye değer bir meseledir.

Kendi darbeleri gibi...

CHP'li sendikacılar tarafından 27 Mayıs darbesinin hemen ardından "Onlar (idealistler) Grubu" kuruldu. Darbeyi askerler değil de kendileri yapmış gibi bir tutum takındılar. DP'li sendikacıları ve işçileri darbecilere jurnallemeyi önemli bir görev saydılar. DP'li sendikacıların zorla istifalarını almak için baskı yaptılar. Darbe öncesinde Başbakan Menderes'e destek telgrafı çektiği için yapılan baskılar sonucunda Türk-İş Genel Başkanı olan Nuri Beşer, 3 Haziran 1960 tarihinde istifa etti. Bu yetmezmiş gibi yapılacak seçimde yeniden seçilebilir ihtimaline karşı şaibeli biçimde Türk-İş'ten ihraç kararı aldılar. Nuri Beşer'e yapılan bunca baskının tek nedeni DP'li olmasıydı. Bunlarla da yetinmeyen CHP'li sendikacılar, şayet Türk-İş kongresinde istedikleri isim seçilmezse, Türk-İş'in askerler tarafından kapatılacağını söylediler.

Onlar Grubu'nda yer alan 27 Mayısçı sendika başkanlarından beşi 1961 tarihinde kurulan Türkiye İşçi Partisi'nin kurucuları arasında yer alırken üç sendika başkanı da Türk-İş'ten ayrılarak 13 Şubat 1967'de DİSK'i kurdu. Bir başka anlatımla 1967'de Türk-İş'ten ayrılarak DİSK'i kuran sendikacıların önemli bir bölümü 27 Mayısçı sendika başkanlarıdır. Onlar Grubu'nda yer alan Maden-İş Başkanı Kemal Türkler, DİSK'in kurulduğu 1967'den itibaren 10 yıl genel başkanlık yapmıştır. Menderes'e destek telgrafı gönderen sendikacıları darbecilere jurnalleyen Onlar Grubu'nun bazı sendika başkanları, gruplarından birinin Menderes'e gönderdiği yazıdan herhalde habersizlerdi. Kemal Türkler'in, destek telgrafı göndermemiş olsa da Menderes'e gönderdiği ve sonu "ellerinizden öperim" diye biten yazı dikkat çekicidir. Üstelik yazıdaki talep de ilginçtir. Yazıya Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı'nda yaptığım çalışmalar sırasında karşılaştım. Maden-İş antetli olarak Kemal Türkler imzasıyla 13 Mart 1959 tarihinde Başbakan Menderes'e hitaben yazılan yazı şöyledir:

"Mübarek Ramazanın 9. gününe müsadif 19 Mart 1959 Perşembe akşamı teravih namazının müteakip Fatih Camii'nde, Büyük Atatürk, Türk işçisi şehitleri, Çanakkale şehitleri ve bütün Türk şehitlerinin ruhları için okutturulmak üzere mevlidi şerif tertip ettik.

Sendikamızca müstakil olarak tertip ettiğimiz bu mevlidi şerifin bütün vatandaşlarımızca dinlenmesi bakımından, İstanbul, Ankara ve İzmir radyolarınca yayımı için yüksek emir ve müsaadelerinizi en derin hürmet ve saygılarımızla arz eder, ellerinizden öperiz, efendim."

En ateşli sendikacı

Onlar Grubu'nun en ateşli sendikacısı İstanbul Teksif Başkanı Bahir Ersoy'du. 27 Mayıs 1960 sonrası Kurucu Meclis İşçi Sendikaları Temsilcisi olarak görev yaptı. Daha sonra CHP'den üç dönem milletvekilliği ve 40. ve 42. Dönem Hükümetlerinde Çalışma Bakanlığı yaptı. Darbeden hemen sonra CHP'li sendikacıların başlattığı DP'li işçi liderlerini çeşitli yalanlarla askeri idareye ihbar etme kampanyalarına öncülük etti. Gazete arşivlerini incelerken 15 Haziran 1960 tarihli Ulus Gazetesi'nde İsmet İnönü'yü ziyaret eden dört sendika başkanının haberini görmüştüm. İnönü ile sendikacıların yer aldığı resimde İnönü'nün hemen sağında yer alan kişi Bahir Ersoy'du. Ziyaretle ilgili ayrıntılara haberde yer verilmemiş. Ancak darbenin üzerinden daha 20 gün geçmeden gerçekleşen bu ziyarette darbecilere destek veren CHP'nin, sendikal alanda neler yapması gerektiği hususlarının konuşulduğunu tahmin etmek çok da zor değil. Bahir Ersoy'un 27 Mayıs darbesinin en ateşli savunucusu olmasında İnönü ziyaretinin etkisi olduğu göz ardı edilmemelidir. Nihayet DP'li olduğu için Türk-İş Genel Başkanı Nuri Beşer'i istifa ettirdikten sonra 1960 yılının Kasım ayında gerçekleşen Türk-İş Kongresinde Genel Başkan adayı olarak Bahir Ersoy meydana çıkacaktır. Bir diğer aday ise Türk işçi hareketinde önemli bir iz bırakan Seyfi Demirsoy'dur. Ilımlı bir CHP'li olan Seyfi Demirsoy, DP'li olmamasına rağmen seçimlerde onların oylarını da alarak Türk-İş Genel Başkanı seçilir. O günlerde neler yaşadıklarını hatıralarında anlatan Demirsoy, Türk-İş Genel Başkan adayı olduğu Kasım 1960 kongresinde, Bahir Ersoy tarafından şu sözlerle tehdit edildiğini söyler: "Bu şuursuz kitleye hâlâ liderlik edecek misin? Türk-İş kapatılacak sana yazık olur." Salonda Milli Birlik Komitesi olmasına ve 27 Mayısın ateşli savunucusu Bahir Ersoy'un seçilmemesi durumunda Türk-İş'in kapatılacağı tehdidine rağmen delegeler Seyfi Demirsoy'u seçecektir. Buna ilaveten istifa ettirilen önceki Genel Başkan Nuri Beşer'in ihraç kararını da delegeler reddedecektir. Dönemin şartları içinde düşünüldüğünde bu kararlarla işçi liderlerinin önemli bir sınav verdiklerini söyleyebiliriz.

'Kene' benzetmesi

Seyfi Demirsoy 1973 yılında yapılan Türk-İş 9. Genel Kurulu'nda o günlerde yaşanan olayları şöyle anlatır: "1960 Kasım'ında Türk-İş Başkanlığına getirildim. Durum şu idi, Demokrat Partili sendikacılar, kimisi Balmumcu'ya alınmış, kimisi işinden atılmış, kimisi Bitlis'e şuraya buraya sürülmüş, muazzam bir terör havası var üzerlerinde. Bu Onlar Grubu ihtilali biz yaptık terör havasına büründüler. Türk-İş binasını basma kararı aldılar ve bastılar da. Zamanla arkadaşlarıma ağır töhmetler içerisinde bulundular. Birçok sendikacıları kürsülerden darbecilere jurnal ettiler."

DP'li olan İstanbul İşçi Sendikaları Birliğine, darbe sonrasında CHP'li sendikacıların gönderdiği bir yazıda ise hakaretler içeren şu ifadeler yer alıyordu: "Türkiye'nin bütün müesseselerinde birden başlayan ciddi inkılap ve tasfiye hareketine uyarak bütün bu inkılabı tasfiye hareketini kendi saflarımızda dahi tatbik etmek, yıllardan beri Birliğin bünyesine bir kene gibi yapışarak yaşamaya çalışan kişilerin, pasif, çekingen, idarei maslahatçı ve buram buram şahsilik kokan idare tarzlarına bir son verilmesi lazım geldiğine tereddütsüzce inanıyoruz." Sendikacılara kene diyerek hem hakaret ediliyor hem de derhal görevi bırakmaları söyleniyordu. Hakaret edilen ve görevi bırakmaları istenen sendikacıların tek suçu DP'li olmalarıydı.

27 Mayısçı Bahir Ersoy bir toplantıda elindeki dosyayı göstererek "Arkadaşlar, ismi kötüye çıkmış partizanca hareketleri ile işçiyi kendine alet etmek isteyen sendikacıların kimler olduğunu öğrenmek istiyorsunuz, şimdi size onları dosyamdaki delilleri ile ispat edeceğim" diyerek jurnal faaliyetlerini kürsüden yürütüyordu.

Tünel yalanı

O dönemde DP'li sendikacılarla ilgili yalanlar ortaya atarak yargılanmaları, işten atılmaları ve itibarsızlaştırılmaları sağlanıyordu. Bu yalanlardan biri de DP'li sendika liderlerinin Yenikapı'dan Yassıada'ya tünel kazıp Menderes ve arkadaşlarını kurtaracakları yalanıydı. Bu gerekçeyle şikayet edilen Türk-İş kurucularından ve İİSB Genel Başkanlarından Mehmet İnhanlı yargılanarak 11 ay tutuklu kaldı.

24 Temmuz 1964 tarihinde, bir yıl önce çıkarılan sendika yasaları nedeniyle "İşçi Bayramı" olarak kutlama kararı alınmıştı. Ankara ve İstanbul Radyolarında, Türk-İş'e 10 dakikalık konuşma imkânı verilmişti. Türk-İş tarafından hazırlanan konuşmalar, TRT tarafından incelenmiş ve metinlere müdahale edilmiştir. Sendikacıların 10 dakikalık konuşmasına sansür uygulayan kişi CHP'li Faik Öztrak'ın amcası TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak'tır. Bu sansür uygulaması Türk-İş Yönetim Kurulu üyesi Sedat Ağralı tarafından şu şekilde protesto edilmiştir: "Sansürün TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak tarafından konulduğu anlaşılmıştır. Bu üzücü ve önemli olayın, Türkiye'de sansürün kaldırıldığı günün yıldönümüne rastlaması önemli ve manalı bir gelişmedir."

27 Mayıs'a destek veren sendikalar ve sendikacılar umduklarını bulamadılar. Darbenin en ateşli savunucusu Bahir Ersoy Türk-İş Genel Başkanı olamadı. CHP'nin parlamentoda işçilere daha geniş bir temsil imkânı vereceği düşüncesi de açıklanan seçim listeleriyle hayal olmuştu. Grevli toplu sözleşme hakkı ise 1961 Anayasasının referandumda kabul edilmesinden yaklaşık olarak iki yıl sonra çıkarılmıştı. Darbeye destek veren CHP'li sendikalar ve sendikacılar beklediklerini bulamadılar ama sendikal tarihin utanç sayfalarına girdiler.

@TarkanZengin