Davasını satmamak için avukat kocasını azletti

Mustafa Çiftçi / Yazar
24.01.2020

Necla Tekinel 25 yaşındadır. Hukuk okumuştur ve genç bir avukat olarak siyasete girer ama mebusluktan değil daha vatandaşa yakın bir yerden işe başlar Demokrat Parti’nin Sarıyer İlçe Teşkilatı’nı kurar. Belediye encümen azası olur. Ama o arada, bir konuşmasında, “iktidara gelirsek ezanı Arapça okutacağız” der. Ve Tekinel gene tutuklanır. Daha önce “Komünizm propagandası” yapan kadın bu defa da “şeriat propagandası” yapmış sayılır.


Davasını satmamak için avukat kocasını azletti

Yassıada malum olduğu üzere gamlı bir yer. Artık Demokrasi ve Özgürlük Adası olarak anılsa da tarihinde inim inim inleyenlerin çile doldurduğu bir yer idi. Darbe denilen bulaşıcı illete ilk tutulduğunda demokrasimizin hastalıklı görüntüleri burada yaşandı...

27 Mayıs darbesi sonrası adı mahkeme olan tiyatro burada oynandı. Duruşma sırasında kalp krizinden ölen mi dersiniz, onulmaz dertlere tutulup can veren mi dersiniz Yassıada’da hikaye çoktur lakin biz bir hanım milletvekilinden bahsedeceğiz. Kendisi hem kominizim propagandası yapmaktan hem şeriatçılıktan yargılanmış bir isimdir.

Necla Tekinel.

1921 doğumlu Mora’dan göç etmiş bir ailenin kızıdır. Nazım’dan şiir okuduğu için genç yaşında gözaltına alınmıştır. Gerekçe; “kominizim propagandası yapmak.” Tek parti dönemidir ve iktidarın dediği dediktir. Ve genç Necla’ya bir ders vermek istemiştir iktidar. Ama kendince ders verdiği halk; Demokrat Parti’nin kurulmasıyla akın akın yeni partiye geçmiş ve onu iktidara taşıyarak esas dersi vermiştir.

‘Şeriat propagandası’

Necla 25 yaşındadır. Hukuk okumuştur ve genç bir avukat olarak siyasete girer ama mebusluktan değil daha vatandaşa yakın bir yerden işe başlar Demokrat Parti’nin Sarıyer İlçe Teşkilatı’nı kurar. Belediye encümen azası olur. Ama o arada, bir konuşmasında, “iktidara gelirsek ezanı Arapça okutacağız”, der. Ve Tekinel gene tutuklanır. “Komünizm propagandası” yapan kadın bu defa da “şeriat propagandası” yapmış sayılır.

Necla siyasetine devam eder ama darbe olur ve Yassıada günleri başlar. Necla Tekinel hamile olduğundan şüphelidir. Yaşı kırkı bulduğu için zor bir gebelikten endişe ederken Yassıada’ya getirilir. İlk günlerde hamile olduğunu söylemez. Hatta koğuş arkadaşı milletvekili Saliha Balaykan doktordur, onun ısrarına rağmen hamile olduğunu gizler. O sırada darbecilerin bir de umudu vardır. Necla Tekinel parti içinde ikazlarda bulunan bir gruptadır ve darbeciler onu Menderes aleyhine konuşturacaklarını sanırlar ama Necla Tekinel buna yanaşmaz ve onu Bizans mahzenlerine götürürler. Bu sert muamele karşısında Saliha Balaykan dayanmaz ve “Hamile kadına böyle yapıyorsunuz” deyince adadakiler şaşırırlar. Ve kötü muamele biraz olsun kesilir.

Duruşmalar sürerken 9 Şubat 1961’de Necla Tekinel bebeğini dünyaya getirir. Çocuğa “Mehmet” ismini koyarlar ama kimse adıyla çağırmaz onu “Yassıada Bebeği” olarak bilirler. Doğumdan sonra bir başka sıkıntı ortaya çıkar. Necla Hanım’ın sütü kesilmiştir. Yaşadığı stresli ortam sebebiyle kesilen süt anne ile bebeği ayırır. Yassıada yönetimi anne ve bebek için ayrı yer hazırlamıştır. Ama süt gelmeyince ancak yirmi gün beraber kalırlar ve daha sonra ayrılırlar. Mehmet’e süt anne değil de akrabaları bakmıştır. Üç ay sonra Mehmet’i görme izni verilmiştir Necla Hanıma. Ve Mehmet ile Necla Hanımın buluşması on sekiz ayda sadece üç kere olabilmiştir. Yıllar sonra Celal Bayar’ı anne oğul ziyaretlerinde Bayar; “Üç kişi gitti bizden ama bir kişi de doğdu” diyerek sevmiştir Mehmet’i.

Nazım Hikmet’in akrabası

Necla Hanımın bir başka ilginç hikayesi de şair Nazım Hikmet’le akrabalığı sebebiyledir. Nazım’ın yaptığı bir tablo ve mektupları vardır ailede. Ve daha evvel de şiirini okuduğu için yargılanması sebebiyle sütten ağzı yanmış olan Necla Hanım’ın akrabaları mektupları atmışlardır.

Yassıada Bebeği Mehmet’ten bahsettik ama Necla Hanımın bir de kızı var. Nilgün, o günlerde sekiz yaşındadır. Ve okuldan her gün gözü yaşlı dönmektedir. Öğretmen ve okul idarecilerinin Demokrat Partililere hakaret etmesi Nilgün’ü ağlatmaktadır.

Sadece Nilgün’e değil Demokrat Parti’ye gönül vermiş insanlara karşı toplumun her kesiminden insanların yaptığı muamele yıllarca geçmeyecek yaralar açmıştır.

Kocanın savunma hakkı

Necla Hanımın hikayesinde bir önemli merhale de avukat olan kocasını avukatlıktan azletmesi olmuştur. İlginç hadise şöyle olur. Necla Hanımın eşi İsmail Hakkı Tekinel de avukattır ve mahkemede savunmasını yapacaktır. Her avukat davaya farklı bir nokta-i nazardan yaklaşır. İsmail Hakkı Tekinel’e göre; “Necla Hanım Demokrat Parti içinde Menderes’e muhaliftir. Yapılan icraatla ilgisi yoktur” diyerek bir savunma yapılmalıdır. Ama Necla Hanım bu savunmayı reddetmiştir. Kocası o şekilde savunmayı verince Necla Hanım dilekçe vererek savunmanın reddedilmesini istemiş. İsmail Hakkı Tekinel ısrar edince de kocasını avukatlıktan azletmiştir. İsmail Hakkı Tekinel başka bir yol bulmuş ve o tarihlerde kanunda geçen “Kocanın karısını mahkemede avukat olarak savunma hakkı vardır” ifadesine istinaden yine duruşmaya gider. Salonda kocasını avukatlar arasında görünce Necla Hanım hakime çıkışmış ve “Ben bu avukatı azletmiştim. Nasıl hala oturuyor?” der. Hakim de kanun maddesini söyleyerek oturma sebebini izah eder....

Zaman çabuk geçiyor. Mahkemede eşi tarafından avukatlıktan azledilen Necla Hanımın eşi İsmail Hakkı Tekinel Adalet Partisi kurucuları arasında yer alır. Mebusluk ve bakanlık yapar.

Küçük Mehmet şöhretli bir hekim olur. Bir ara siyasete girmek ister on yedi yaşında Adalet Partisi’nde delege olarak oy kullanır ama daha sonra siyasetin ona göre olmadığını anlar ve kariyerine odaklanır.

Necla Tekinel için o yıllarda çekilen sıkıntılar pek üzerinde durulacak şeyler değildir. Belki de unutmak için pek anlatmaz başından geçenleri. Ama o unutmak istese de Yassıada unutulmamalıdır ve bir ibret tablosu olarak her daim hatırlanmalıdır ki şimdilerde müze olması da bu amaca yönelik anlamlı bir hizmettir. Bu vesileyle Necla Tekinel’i rahmetle analım.

Bu haftalık da bu kadar olsun kalın sağlıcakla...

[email protected]