Dayatmacı Batı sermayesi

Dr. Hülya Bulut/ Yazar
5.10.2023

Ankara'da İçişleri Bakanlığı binasına bombalı saldırı düzenlendiği gün, Bloomberg Amerika TV kanalının Live Stream (canlı yayın) akışını izlediğimde Ankara'da gerçekleştirilen bombalı eylemin, terör kelimesi kullanılmadan aktarıldığını görünce gözlerime inanamadığım gibi, bu haberin sadece bir saniye sonrasında ‘Türkiye'nin ekonomisi büyük bir darboğazda' haberini duyduğumda kulaklarıma da inanamadım.


Dayatmacı Batı sermayesi

18 Eylül 2023 tarihinde Star Açık Görüş'te 'Koridorlar Savaşı' başlıklı bir yazım yayımlandı.

19 Eylül 2023'te, Ermeni güçlerinin sivillere ve polislere yönelik saldırıları nedeniyle Azerbaycan terörle mücadele harekatı başlattı. 24 saatten daha az bir zamanda Ermeni birlikleri teslim oldu. Dolayısıyla Karabağ üzerinden çeyrek asrı aşkın bir süredir Ermenistan'ın dayatmalarına Türklerin verdiği cevap da her zamanki gibi gayet keskin ve net oldu. Çok şükür.

1 Ekim 2023 günü, Azerbaycan'ın Karabağ zaferinin ardından Türk Dünyası için önemli bir yeri olan Zengezur Koridoru Yunanistan'ın Kathimerini gazetesinde, Bahçeli ve Erdoğan'ın Türk Dünyası haritasını tuttuğu fotoğraf hakkında "Söz konusu haritaya göre Türk Dünyası, Türkiye'den başlayarak Batı Çin'deki Müslüman Uygur bölgelerine kadar uzanmakta, Türk hilali ile Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan topraklarını kapsamaktadır. Ancak bugünkü gelinen durumda bu harita İran, Rusya, Çin, Balkanlar ve Kırım'ı da kapsıyor" ifadelerine yer verildi.

2 Ekim 2023 günü, Ankara'da İçişleri Bakanlığı binasına bombalı saldırı yani bir terör saldırısı düzenlendi. Teröristlerden biri kendisini patlatırken, diğeri de etkisiz hale getirildi. Yine aynı gün, Bloomberg Amerika TV kanalının Live Stream (canlı yayın) akışını izlediğimde Ankara'da gerçekleştirilen bombalı eylemin, terör kelimesi kullanılmadan aktarıldığını görünce gözlerime inanamadığım gibi, bu haberin sadece bir saniye sonrasında 'Türkiye'nin ekonomisi büyük bir darboğazda' haberini duyduğumda kulaklarıma da inanamadım.

Ne tesadüf ama! Bloomberg izleyen uluslararası yatırımcılara verilen mesaj, doğrusunu söylemek gerekirse tam da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın yoğun uluslararası temaslarına denk gelmesi açısından pek bir manidar!

Yüzsüz Batı'nın hangi yüzünden başlayayım bilemedim. Gelin, mesela iletişim tarafından başlayalım. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'nun ifadeleri tam da bu noktaya denk geliyor ve Prof.Dr. Fahrettin Altun her zamanki gibi son derece zeki ve başarılı bir durum tespiti yapıyor. Diyor ki: "...Küresel medya şirketlerinin kâr etme dürtüsüyle terör örgütlerinin ve diğer karanlık odakların ise müfsit ve art niyetli saldırılarıyla ne yazık ki bugün şiddetli bir biçimde dejenere edilen bir iletişim ortamını tecrübe ediyoruz... Küresel bir sorun hâline gelen bu krizle küresel bir düzeyde, küresel bir iddianın sahipleri olarak mücadele edilmesi gerekiyor."

Bloomberg Amerika dürüst mü?

FED'i bilirsiniz. Federal Rezerv Bank. Amerika Birleşik Devletleri'nin merkez bankası olarak kabul edilir. Ülkenin para politikasını yönetir. ABD mali sisteminde istikrarın sağlanmasında ve sürdürülebilmesinde önemli bir işleve sahiptir. FED, Eylül 2023 toplantısında 2024 yılı faiz beklentisini yüzde 4,6'dan yüzde 5,1'e çıkarırken faizlerde 50 baz puanlık yükselişi revize etti. FED açıklamaları sonrası piyasalarda yüksek faiz ortamının uzun süre masada kalacağına ilişkin beklentiler küresel risk iştahı üzerinde baskı yarattı.

Bu duruma paralel olarak da Mehmet Şimşek rasyonel ekonomi politikalarına işaret etmişti:

(1) Mali disiplinin yeniden tesis edilmesine; yani deprem etkisi hariç, bütçe açığının Maastricht kriterleri ile uyumlu bir seviyeye çekilmesine, (2) Enflasyonun orta vadede tek haneye düşürülmesi için kademeli parasal sıkılaştırma ve enflasyon hedefi ile uyumlu gelirler politikasına, (3)Makro finansal istikrarı ve diğer tüm kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal reformlara.

Bu bağlamda, enflasyonu temele alan ve dengeli büyümeyi amaçlayan politikalar bütünü olarak tanımlanabilecek olan rasyonel ekonomi politikaları kapsamında daha öngörülebilir, sürdürülebilir ve uluslararası finansal yapıyla uyumu artırmak için izlenen politikalar parasal sıkılaşma ile başladı.

TCMB de, Eylül 2023 toplantısında politika faizini ekonomik büyümeyi sarsmayacak şekilde beklentilere paralel olarak 500 baz puanlık artışla yüzde 30 seviyesine yükseltti. Kısacası Türkiye, paydaşı olduğu uluslararası piyasalar ile uyumlu bir çaba içinde olduğunu gayet net bir şekilde gösterdi.

Bloomberg Amerika güvenilir mi?

Diğer taraftan, Suudi Arabistan ve Rusya'nın petrol üretimlerindeki kesintilere bağlı olarak petrol ve enerji fiyatlarındaki artışlar, küresel piyasalarda enflasyon rakamlarının da yükselmesine sebep oldu, ki bunları söyleyen de ben değilim. Bunları, Organisation for Economic Co-Operation and Development yani OECD söylüyor!

Hakkını teslim etmek gerekir ki Türkiye, enflasyonu düşürmek için para-sermaye ve reel piyasalarla eşgüdümlü çalışmasına bağlı olarak diğer kurumların talebi düşürmesine yönelik önlemleri almasını da başardı. Merkez Bankalarının enflasyonla mücadelede kullandığı daraltıcı para politikası araçlarından biri olan miktarsal sıkılaşma ile Kur Korumalı Mevduat hesaplarına karşılık getirdi. Kredi, kredi kartları ve diğer harcama türlerinde düşüş yaşandı. Enflasyonla mücadelede arz yönlü politikaların yanı sıra, işleme alınan talep taraflı önlemlerin de orta ve uzun vadede fiyat istikrarını sağlaması yönünde düzenlemeler yapıldı.

Şimdi burada; (1) Enerji, tedarik ve gıda krizlerinin son iki yılı aşkın bir süredir küresel piyasaları etkisi altına alması, (2) Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle küresel gıda enflasyonun yüzde 65 seviyesine yükselmesi, (3) Küresel enflasyonun bilhassa orta ve alt gelir gruplarının hayatlarını daha sert bir şekilde etkileyerek onları daha 'vulnerable/ kırılgan' hale getirmesi, (4) Türkiye'nin elbette ki Suriyelilere ev sahipliği yapmasının ortaya çıkardığı maliyetler, (5) Türkiye'nin en büyük ikiz karasal depremi aynı gün yaşaması ve Avrupa'daki pek çok ülkenin yüzölçümüne denk gelen bir alanda oluşan can ve mal kayıplarının yarattığı ekonomik etkilerin görmezden gelinmesi gibi pek çok konudaki adaletsiz bir yaklaşım, nasıl dürüst ve güvenilir bir habercilik olabilir ki?

Peki ya uluslararası finans çevreleri?

Bakın size emerging market yani gelişmekte olan pazarlar bağlamında birkaç örnek vereyim. Hatta, konuyu çok dağıtmamak adına Arjantin, Şili, Meksika ve Türkiye üzerinden durumu açıklamaya çalışayım. Foreign Direct Investment (FDI), doğrudan yabancı yatırım ya da doğrudan yabancı sermaye yatırımı olarak bilinen bir kavramdır. FDI, portföy yatırımları dışında kalan, bir veya birden fazla uluslararası yatırımcının tamamına sahip olarak veya yerli bir veya birkaç firma ile ortaklık hâlinde gerçekleştirdiği yatırılabilir kaynakların bir başka ülkeye taşınmasıdır. Gelin hep birlikte, bu doğrudan yabancı yatırımların, ülkelerin gayri safi yurt içi hasılalarına oranlarına yani Foreign Direct Investment, Net Inflows (%of GDP) oranlarına bir göz atalım.

Doğrudan yabancı yatırımlar

World Bank (Dünya Bankası) verilerine göre bu oranlar yıllara sair olarak şöyle:

2008 yılı: Arjantin (yüzde 2,7), Şili (yüzde 10,3), Meksika (yüzde 2,9), Türkiye (yüzde 2,6)

2009 yılı: Arjantin (yüzde 1,2), Şili (yüzde 8,0), Meksika (yüzde 2,2), Türkiye (yüzde 1,3)

2009 yılında Davos'ta yaşanan 'One Minute' olayının etkisiyle Türkiye'nin bir önceki yıl yüzde 2,6 olan payının yarı yarıya düştüğü görülüyor.

2013 yılı: Arjantin (yüzde 1,8), Şili (yüzde 7,5), Meksika (yüzde 3,7,), Türkiye (yüzde 1,4)

2013 yılında Gezi olaylarının etkisi var. Ah ah, şu gelişmiş ülkeler! yok mu? Şer tezgahları hep aynı vallahi!

2020 yılı: Arjantin (yüzde 1,3), Şili (yüzde 4,5,), Meksika (yüzde 2,9), Türkiye (yüzde 1,1)

Düşüşlerde pandemi doğal olarak etkili elbette. Ancak, Suriye'de sergilediği kabiliyetlerle dikkat çeken yerli ve milli İHA-SİHA sistemlerinin zirve yaptığı başarıları da göz ardı etmemek gerekir.

2022 yılı: Arjantin (yüzde 2,4), Şili (yüzde 6,9), Meksika (yüzde 2,8), Türkiye (yüzde 1,4)

Yine düşüşlerde siyasi anlamda manevra değişikliği yok. Yani hedefimiz hala Kızılelma! Yani artık Türkiye, eski Türkiye olmadığı için, düşük FDI oranları da benzer şekilde bundan nasibini almış durumda.

Borçluluk oranları

Dilerseniz, birlikte National Debt in relation to gross domestic product, yani ulusal borcun, gayri safi yurt içi hasılaya oranına da birlikte bakalım. Statistica verilerine göre,

2020 yılı: Arjantin (yüzde 102,79), Şili (yüzde 32,35,), Meksika (yüzde 60,11), Türkiye (yüzde 39,65)

2021 yılı: Arjantin (yüzde 80,93), Şili (yüzde 36,30), Meksika (yüzde 58,67), Türkiye (yüzde 41,8)

2022 yılı: Arjantin (yüzde 84,47), Şili (yüzde 37,98), Meksika (yüzde 56,03),Türkiye (yüzde 31,18)

2023 yılı: Arjantin (yüzde 76,27), Şili (yüzde 36,62), Meksika (yüzde 55,59), Türkiye (yüzde 35,01)

Görüleceği üzere, zaten Arjantin ve Meksika'nın borçlanma oranlarının çok altında seyreden Türkiye, neredeyse Şili kadar en düşük borçluluk oranına sahip bir ülke. Yani 'Mali Alan' yaratma gücü oldukça yüksek. Bu da maliye teorisi ve pratiği itibarıyla en az kamu kesimi kadar, kamusal olmayan kesim için de finansal anlamda oldukça iştah kabartıcı.

Oysaki, Şili ile kıyaslandığında Türkiye'nin FDI oranı oldukça düşük. Neden acaba? Türkiye'nin sınır ötesi operasyonları, Libya'da, Karabağ'da, Afrika'da, Türki Cumhuriyetlerde ve Arap ülkelerindeki siyasi etkisi ve liderlik gücü buna sebep olabilir mi? Masada değilsek, menüdeyiz anlayışının ve menüde olmayı asla kabul etmeyen dik ve kararlı duruşunun bir sonucu olabilir mi mesela? Ne dersiniz?

Son söz olarak

Statistica verilerine bakıldığında yapılan projeksiyonlardan öyle anlaşılıyor ki, ulusal borcun, gayri safi yurt içi hasılaya oranları bakımından Türkiye olarak şu anda yaşadığımız tablonun benzer yapısı uzun vadede de aynı şekilde olacak, yani değişmeyecek. Bu ekonomik projeksiyonların siyasi anlamını da size ben söyleyeyim:

'Türkiye, Cumhur İttifakı tarafından yönetildiği sürece finans alanında devrilemezse bir daha asla sırtı yere gelmeyecek!'

Allah'ın izniyle bu son vesayetle de mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdüreceğiz. İşte yine bu noktada, Fahrettin Altun'un 'küresel bir iddianın sahipleri olarak mücadele edilmesi gerekiyor.' sözü bir kere daha doğru ve hakkaniyetli bir tespit olarak dikkatlice düşünmemiz ve vatandaş olarak üzerimize düşeni yapmamız yönünde bizlere yol gösteriyor. Bizler de yine bir kere daha Türkiye için güçlü iletişim, kamu diplomasisi ve lobicilik faaliyetleri ile bunların da üstesinden gelecek ve FDI rakamlarımızı hak ettiği seviyeye çıkartacağız.