Değerler 5’ten büyüktür

Özcan Bahadıroğlu / Yazar
1.08.2015

Mevcut haliyle dünyamızın ve özelde büyük egemen güçlerin ‘değerler’ skalasına baktığımızda karşımıza çok kötü bir manzara çıktığını söyleyebiliriz. Bu yüzden zamanın bilge adamlarından biri “Son yüzyılda, bir devrim yapacaksam önce kelime ve kavramları yerli yerine koyarım” demişti. Barış kelimesini de ne gariptir ki en çok zalim olanlar kullanıyor.


Değerler 5’ten büyüktür

Batı’nın kendi içinde değerlere sahip olmadığını/üretmediğini iddia edemez ve başarılarını tümden yadsıyamayız. Fakat totalde, Batı, tarihi boyunca salt kendi refahını düşünerek hep başkalarını sömürmüş, kendi aydınlığı için kalabalıkları karanlığa mahkûm etmiş bir medeniyettir.

Yadsıyamayacaklarımız şunlardır: ABD, Avrupa’nın bedevilerini Amerikan kıtasında ehilleştirmiş, son yüzyılda yüzlerce ırkı bir araya getirerek bilimin zirvelerinde dolaşan büyük bir imparatorluk kurmuştur. Batı köleliği kendi içinde kaldırmayı başardı, kendi insanına özgürlük, demokrasi, insan hakları ve adalet değerleri üzerine kurulmuş bir dünya cenneti ikram etti. Aynı şeyi son yüzyıla bakarak ‘Birbirini Sevmeyenler Topluluğu’ AB için de söyleyebiliriz. Uzun yıllar birbiri ile kavgalı millet ve mezhepleri bir araya getirip koca bir kıtayı tek devlet haline getirmek de elbette bir başarıdır. Ama bu ‘aydınlığın’, ‘başarıların’ üzerine bindiği ‘karanlığı’ da görmeliyiz.

Devlet ve imparatorluklar miatlarının dolmasına yakın sürekli hata işler, kuruluş değerlerini ihlal ederler. Yani çöküş sebeplerinde ısrar ederler. Batı medeniyetinin gidişatı da öyle: ABD ve AB asırlık tüm değerlerini Mısır’daki darbeden sonra Firavun’un mezarına gömdü. Bundan sonra Batı; demokrasi, seçim, özgürlük, halkların iradesi gibi terimleri içeren ifadeler kullandığında bizim en safımız dahi istihza ile bakacak, cümleler Batı’nın kursağında dizilip kalacaktır. Zira her seferinde ensemize vurup insanlık dersi veren Batı, bu sefer suçüstü yakalandı.

Sadece Mısır değil elbette; Suriye’de de kırmızıçizgileri ihlal edilen ABD ve Batı, direnişçilere karşı hava saldırıları yaparken Esad zulmünü seyretmeye devam ediyor. Afganistan ve Irak ise saldırıya uğrayıp ortalıkta bırakılmış ülkeler olarak hala kendini gelmiş, bir düzen kurabilmiş değiller.

Müslüman kardeşindir!

Geçmişteki Moğollar bir konuda çok ilginç bir örnektir: Çekirge sürüsü gibi İslam coğrafyasına musallat olan ve kısa sürede büyük bir alanı istila eden Moğolların iktidarı kısa sürmüştü. Çünkü Moğolların ‘Talan Kültürü’ dışında insanlığa verecek bir değeri yoktu.

Esas sorumuz şu olmalı: İnsanlık bu buhrandan nasıl çıkacak. Kaybolan değerleri kim/hangi medeniyet inşa edecek? Osmanlı’ya baktığımızda hâkim olduğu yerlerdeki milletlerin din, dil, ırk ve mezheplerine karışmamış, idaresi zor Ortadoğu coğrafyasını ‘adalet’ değeriyle 600 yıl kadar sorunsuz denilebilecek şekilde yönetmiştir. Avrupa ve İspanya’dan kaçan Yahudileri de çekinmeden vatandaşlığa almıştır.

1200’lü yıllarda Anadolu’daki Türk beylikleri birbirleriyle iktidar savaşı yaparken, Bizans sınırlarındaki gözü pek küçük bir beylik olan Kayı boyu mensupları, siyasi ve politik stratejilerini her Müslümanın bildiği basit bir ilke ve değer üzerine inşa ettiler: “Müslüman kardeşindir, Müslümanla değil Küffarla savaş!” Devasa Bizans’a karşı salladıkları her kılıç onları daha da büyüttü, küçük beyliklerde gönüllü olarak gelip Osman Gazi’ye tabi oldular. Bu basit ama doğru strateji Osmanoğulları’na 3 kıtaya yayılan, İslam medeniyetinin gelmiş geçmiş en büyük imparatorluğu kurdurdu.

Yine Fatih ordularıyla İstanbul’a sefere çıkmadan sadaka taşından sadece ihtiyacı kadarını alan, kendisine gelen müşteriye “sen benden çok alışveriş yaptın, komşuma git o da siftah etsin” diyen bir tebaaya sahipti.

Abdullah’ın yetimi Muhammed’in (s.a.v) ordusunda, Bedir savaş meydanında yaralı oldukları halde ikram edilen suyu diğer yaralılara verecek kadar asil, savaş meydanında yüzüne tükürene “ölümün öfkemden olmasın” diye bekleyip kılıç sallamayan yüce ahlaklı savaşçılar vardı. İslam bu değerler üzerine yükselmiş, gönülleri fethetmiş ve gücünü de buradan almıştı.

Değerler inşası

Yine Osmanlı’nın devamı olan Türkiye’ye baktığımızda Balkan zulmünden kaçan Türkleri, Rus savaşından kaçan Afganları, Kobani’de İşid’ten kaçan Kürtleri bağrına basmıştır. Avrupa rahatı bozulmasın diye göçmenlerin okyanus sularında boğulmasına göz yumarken, Türkiye tek başına 2 milyona yakın Suriyeli’yi hala misafir etmektedir.

Dünyanın “değerler” buhranına girdiği böyle bir dönemde Türkiye’nin inşa ettiği ‘insani değerler’ şüphesiz tüm dünya ve özelde İslam coğrafyası için çok önemlidir.

Hatta egemen güçlerin Türkiye ile bu kadar uğraşmasının, operasyon çekmesinin arkasında bu değerler inşasının olduğu düşünüyorum. Türkiye bu dik duruşu ile hem küresel güçlere ‘kral çıplak’ ve “değerler 5’ten büyüktür” demekte, hem de dünyaya ve İslam coğrafyasına yeni bir medeniyet önermektedir. Özelde Batı bundan çok rahatsızdır.

Büyük Medeniyetler ve devletler önce ‘değerler’ üzerine kurulur sonra güçlenirler. Ancak çöküş sürecinde de süreç tersinden işler. Önce değerlerini kaybederler, sonra güçlerini... Batı şu anda değerlerini kaybediyor, orta ve uzun vadede ise gücünü kaybedecek.

Türkiye ise bağrında ve tarihi genetiğinde büyük bir medeniyetin, geleceğin barışçıl dünyasının genetiğini barındırmaktadır.  Ancak Türkiye’nin de eksiği ‘güç’tür. Değerler ancak güç ile desteklenince nehir yatağını bulabilir, yeni bir medeniyet inşa edebilirsiniz. Türkiye için güç nedir? Şu: Kalifiye bir nesil, birliktelik, sistemin oturması, iç kavgaların son bulması ve yönetimde ortak akıl, denetim, şeffaflık, teknolojiyle beraber tarım ve hayvancılıkta büyük devrimler, değişim ve en önemlisi istikrarın devamı... Ve başka birçok başlık... Yani iş çok, zaman az...

Bu yüzden Türkiye’deki her seçimde aynı zamanda Ortadoğu’nun, İslam âleminin ve hatta dünya mazlumlarının durumu oylanmaktadır. Kaderin, takdiri ilahinin Osmanlı bakiyesi, kutsal emanetlerin hamisi bu ülkeye yüklediği misyon algılarımızın da çok üzerindedir.

[email protected]