Demokrasi cumhuriyetin işletim sistemidir

Ali Osman Sezer / Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi
25.06.2021

Çoğunlukla cumhuriyet ve demokrasi kavramlarının eşanlamlı kullanılması sistem ve rejim kavramlarında da bu doğrultuda eş anlamlılık üzerinden bulanıklaşmaya yol açabiliyor. Eş anlamlılık algısı problemli bir algıdır. Çünkü bu, ifadesi farklı olan birden fazla anlamın birbirinin yerine ikame edilebileceği iddiasıdır. Ortak bir hak bilincine ulaşmış topluluklar bu hak bilinci ile kurdukları ahlak ile halk olur. Bu halkın ortaya çıkışından itibaren süren mevcudiyetine dair tüm değerler ise milleti ifade eder. Bir toplumu halk yapan hak bilinci o topluma zorla dayatılan bir hak anlayışı değildir.


Demokrasi cumhuriyetin işletim sistemidir

Siyasal anlamda rejim ve sistem çoğunlukla birbiri ile karıştırılan kavramlar. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş döneminde iktidar kanadı bu süreci sistem değişikliği olarak adlandırırken muhalefet rejim değişikliği tanımlamasını tercih etti. Bir işlemin çok uzak anlamlarla tanımlanması bu sürecin de uç mesafelerde tartışılmasına yol açtı ve bu tartışma savunu ve reddiyeler üzerinden reel siyasetin ana gündeminde var olmayı sürdürüyor.

Problemli bir algı

Siyasal rejim bir ülkedeki egemenlik veya hakimiyet iradesinin kime ait olduğu üzerinden, siyasal sistem ise bu iradenin açığa çıkıp cari kılınacağı yapısal yöntem olarak anlam kazanır. Bu anlamda cumhuriyet millet iradesinde hakimiyet gücüne dayalı bir rejim iken demokrasi millet iradesinin tecellisini ve hakimiyet alanında icrasını mümkün kılacak imkanları sağlayacak olan sistemin adıdır. Ancak çoğunlukla cumhuriyet ve demokrasi kavramlarının eşanlamlı kullanılması sistem ve rejim kavramlarında da bu doğrultuda eş anlamlılık üzerinden bulanıklaşmaya yol açabiliyor.

Eş anlamlılık algısı problemli bir algıdır. Çünkü bu, ifadesi farklı olan birden fazla anlamın birbirinin yerine ikame edilebileceği iddiasıdır. Oysa farklı ifadelerin anlamının aynı olması mümkün değildir. Hatta eş sesli olup mekânsal ve biçimsel farklılığa sahip kelimeler bile aynı anlamı vermezler. Çünkü her varlık mündemiç olarak, bulunduğu yer üzerinden kendisi kadar ifadeye sahip ve ifadesi kadardır. Bu durumda ifadenin farklılığı onları ifade eden varlıkların da farklılığının en önemli kanıtıdır. Bu bağlamda eş anlamlılık mümkün olmasa da ifadeler arası benzerlikler ve akrabalıklar kaçınılmazdır. Varlıklar bu ilişkilerle ortaya çıkan akrabalık ve uzaklık ilişkileriyle sınıflandırılan, sistematik mesafeler ortamında var olur. Bu ortamda birbiriyle ilişkili varlıkların eşanlamlı olarak algılanma hatası temel birçok varlığın anlamını görünmez kılabiliyor. Her kavram onun farkındalığını açığa çıkaran zıt anlama sahiptir ancak asla anlamını örtbas edip onu diğerinin gölgesinde görünmez kılacak eş bir anlam söz konusu değildir.

Cumhuriyet ve demokrasi kavramları biri olmadan diğerinin olamayacağı kavramlardır ancak asla eş anlamlı değildirler. Hemen söylemek gerekirse cumhuriyet siyasal bir rejim adı iken, demokrasi onun cari kılınmasına matuf yöntemin veya sistemin adıdır. Bir akarsuyun rejiminden söz ettiğimizde, o akarsu yatağında birim alanda birim zamanda akan suyun miktarını kastetmiş oluruz. Siyasal bir rejimden söz ettiğimizde ise o siyasal rejimi belirleyen hakimiyet iradesinin sistem içindeki varlığının miktarından söz etmiş oluruz. Akarsuyun kendisi hakim gücü, bu akarsuyun yatağından dallanan kolları, yani akarsuyun gücünü verimliliğe dönüştüren tüm kollar da sistemi ifade eder.

Kendi kendini sorgulama

Bu tanımlamayı cumhuriyet rejimi ve demokratik sistem mecrasında çözümlersek; cumhuriyet, millet iradesini haiz kaynağı(rejimi), demokrasi ise bu iradenin açığa çıkıp korunarak devlet üzerinden ülkenin her köşesine sirayet eden sistemi ifade eder. Bu ortam, millet iradesinin rejim olarak hakimiyet kaynağı olduğu ve demokrasi ile bu kaynağın mahiyetinin açığa çıkıp ülkenin ve halkın tamamıyla mündemiç sorumluluğu ifade eder. Cumhurbaşkanlığı sistemi ile yürütmenin, halk tarafından seçilen ve sorumlu bir cumhurbaşkanlığı olarak ihdası rejimin icrasını cumhuriyetle anlamlı hale getiren önemli bir gelişme olmuştur. Parlamenter sistemin, halk tarafından seçilmediği halde yürütmeyi ve devletin en önemli kurumlarını belirleyip yönlendirebilmek gibi olağanüstü yetkilerle donatılmış cumhurbaşkanlığı makamının buna rağmen sorumsuz kılınması monarşi döneminin sorumsuz krallarının izlerini taşıması bakımından cumhuriyet rejimi ile örtüşmeyen bir durumdu. Oysa cumhuriyet rejimlerinde sorgulanamayan halktır o bile hakimiyetini, sahip olduğu varlık alanında uyguladığı gibi kendisine de hakim olarak kendi kendini sorgular. Sorgulamayan egemen olandır. Bu anlamda da bu sistemin cumhuriyet anlayışı ile sorunlu olduğu açıktır.

Cumhuriyet rejiminin korunması tam olarak hakimiyetin millette olduğu gücün korunmasını, o kaynağa millet iradesi ile çelişen güçlerin karışmasının engellenmesini ifade eder. Ancak Türkiye'de cumhuriyeti ortadan kaldırmaya matuf darbelerin, cumhuriyeti korumak sloganı altında yapıldığı unutulmamalıdır. Bu yüzden demogojik söylemlerin tahribatını önlemek, temel kavramların çarpıtılıp halk avcılığı(demogoji) aygıtlarına dönüştürülmemesi için onların gerçeklikleri ile kavranmasına bağlıdır. Demokratik sistem millet iradesinin açığa çıkıp bunun dışındaki iradelerin kaynağa karışmasını engellemek için gereklidir. Evet, hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Elbette burada öncelikle milletin iradesini açığa çıkartmak sonra da bu doğrultuda devlette temerküz eden bu hakimiyetin halkın tamamına tecellisi gereklidir. İşte cumhuriyeti bu doğrultuda işletmek, cari kılmak demokratik sistemin işidir. Bu yapılmadan cumhuriyetin anlamı açığa çıkamaz. Kavramların bu anlamları dışında kutsanması onların gerçek anlamlarını görünmez hale getirip milli iradenin rejim olarak akışını ve dağılımını engelleyecektir.

Siyasal rejimlerin mahiyeti, gücün kaynağına bağlı olarak tanımlanır. Bu güç ise hakimiyet veya egemenlik olarak hakim veya egemen olanda ifade bulur.

Meşrulaştırma eğilimi

Milletin hakim olduğu rejimler cumhuriyet olarak ifade edilir. Çünkü orada gücün kaynağı milletin üzerinde mutabık olduğu hakkın hakimiyetinin gerçekleştirilmesi ve demokratik sistemle bu gücün açığa çıkıp dağılımıdır. Bu açıdan bir siyasal rejimin adı ne olursa olsun oradaki asıl rejim hakimiyetin veya egemenliğin kime ait olduğu ile gerçek anlamını ifade eder. Çünkü her kavram anlamını icra ettiğinde kendisi olarak var olabilir. Özellikle kavramların zamanla aşınarak ortaya çıkan zihniyetleri teamül olarak meşrulaştırma eğilimi cumhuriyet gibi millet iradesine dayalı dinamik bir rejimin için risk teşkil eder. Bu açıdan kavramların gerçek bağlamlarının sürekli olarak gözden geçirilip bu gerçekliğin tedavülde tutulması aydınların ve reel siyasetin öncelikli görevidir. Bir kavram, anlamını icra ettiğinde kendisi olabilir. Milli iradenin hakimiyeti anlamına gelen cumhuriyetin anlamı da, rejimin bu anlamla bağdaşmayan müdahalelerden korunması ve millet iradesinin hakimiyete tabi olan tüm alanlara uygulanabilecek sistemin kurulup işletilebilmesi ile mümkündür. Cumhuriyeti korumak adına yapılan darbe ve darbe girişimlerine karşı cumhuriyetin korunması öncelikle onun gerçek anlamını unutmamakla mümkündür.

Ortak bir hak bilincine ulaşmış topluluklar bu hak bilinci ile kurdukları ahlak ile halk olur. Bu halkın ortaya çıkışından itibaren süren mevcudiyetine dair tüm değerler ise milleti ifade eder. Bir toplumu halk yapan hak bilinci o topluma zorla dayatılan bir hak anlayışı değildir. O, onların yaşam süreçleriyle ulaştıkları normalidir ve bu normal o halkı halk eden ahlaki ve hukuki normların kaynağıdır. İşte cumhuriyet rejiminin millet iradesine dayanması böyle bir norm kaynağına sahip olduğunu ifade eder ve bu kaynağa, bu normal dışında dayatılan tüm müdahaleler milletin iradesini yok sayma anlamında cumhuriyetle bağdaşmayacaktır. Hatta bu tür ideolojik dayatmacı müdahaleler mevcut bir milleti ortadan kaldırıp onu kendi buyruklarına itaate zorlayan normlarla halk olmaktan çıkartıp, iradesini kullanamayan bir topluluğa dönüştürebilir. Yasayı bilmemenin mazeret sayılamayacağı ilkesi de bu yüzden anlamını cumhuriyet rejimlerinde bulur. Çünkü cumhuriyet rejiminde yasanın kaynağı milletin hak bilincine dayalı normalinden üretilen normlardır. Elbette bunun o milletin fertleri tarafından bilinmemesi düşünülemez. Ancak diğer rejimlerde bu durum egemenin(halkın iradesine dayanmayan tüm rejimler egemenliğe, hegemonik güç ilişkisine dayanır) buyruklarına karşı gelmenin yarattığı korku ortamı oluşturmaktan başka bir anlam taşımaz. Bu tip toplumlarda hareketsizlik ve hiçbir şeye karışmama, düşünmeme tercih edilir. Çünkü içeriğiyle bağı olmadığı bir sistemi bilmemenin mazeret olmadığı bir ortamda, buyurulanı yapmaktan başka bir şeye karışmamak ve düşünmemek güvenlik sebebi olarak algılanır.

Demokratik sistemin geliştirilmesi ve korunması da en az cumhuriyet rejimini korumak kadar önemlidir. Demokratik sistemin amacı milletin iradesinden kaynaklanan hakimiyetin ülkenin tümünü ile halkın tüm kesimlerinde cari kılınması ile mümkündür. Bunun için öncelik, karar verici ve icra makamı olarak milletin seçtiği kişilerin milletin hak bilincine uygun icraatları gerçekleştirirken millete teveccüh etmeleridir. Hakimiyet gücünün milletin seçtiği yöneticiler eliyle devlet aygıtının yönetilmesi ile işletilmesi sürecinde, millet iradesi dışındaki oluşumların bu sürece sirayet etmeleri, demokrasilerin en önemli tıkanma sebebidir. Çünkü bu oluşumların amacı milletin hakimiyetini değil kendi egemenliklerini tahkim etmek olacaktır.

Muhitçilik meselesi

Milletin seçtiği yöneticilerin bu tehlikeyi önleyebilmeleri, devlet yönetiminde liyakati, yine kendilerine teveccüh eden halkın içinde aramalarıdır. Bu zaten demokrasinin hakkın hakimiyetine uygun işletilerek, ülkenin en ücra köşesinden haberdar olduğunun ve ulaşıldığının da ispatıdır. Bir ideoloji, inanç veya felsefi görüş etrafında yoğunlaşmış grupların veya muhitçiliğin referans kaynağına dönüşmesi liyakati ortadan kaldıran ve demokratik sistemi tıkayan, bu yüzden de en çok dikkat edilmesi gereken husustur. Böyle bir ortamda kişilik ve liyakat bir oluşuma aidiyet kadar basitleşmiş olarak vasıf ve kaliteyi görünmez kılacak, hakimiyetin gücü tıkanarak hak, ulaşması gereken alanlara ulaşamayacaktır. Oysa hakkın ulaşması gereken öncelik bir toplumun en zayıf bireyleridir. Bunun için demokratik sistemin bu uçlara ulaşacak kılcal damarlarının açık olması gerekir. Hakimiyet en zayıf olanı önceleyen standartları sağlayarak gerçekleşebilir. Demokrasinin bu doğrultuda standardize edilmesi yaşamsallığın en önemli zemini olan ortak ahlaki duyarlılığı ve yasallığı normalleştirecektir.

Ayrıca referandumlar dışında karar vericileri seçmek ile sınırlı olan demokratik süreçlerin yanında seçmenlerin de karar verme süreçlerinde kanaatleri ile etkili olabilecekleri sistemlerin geliştirilmesi önemli görünüyor. Milletin güvendiği kişileri kendileri için en doğru kararları alarak bunları en doğru biçimde uygulayacakları inancına dayalı günümüz demokratik sistemleri zaman zaman halkın hoşnutluğu ile çelişebilecek kararlar alabilmektedir. Bu konuda halkın asla rıza göstermediği başörtüsü karar ve uygulamalarını da barındıran darbeci uygulamalar çok somut olarak belleklerdedir. İletişim imkanlarının bunca geliştiği bir çağda demokrasinin, seçmenlerin sadece karar vericileri ve yöneticileri seçtiği değil, karar verme süreçlerinde de iradelerini açığa çıkartacak bir sistemin geliştirilebileceğini düşünüyorum. Bu durum milletle istişare kapısını da açık bırakacak, onu irade olarak aktif kılacak bir sistem olacaktır. Zaten milletin iradesinin hakim olacağı bir rejimde en önemli değer bu iradenin aktif olması ile mümkündür.

Anadolu ve hak anlayışı

İdeolojik, felsefi veya inanç grupları ekol olarak faaliyet gösterdikleri sürece millet iradesini ve vasfını geliştiren oluşumlardır. Bir kişi suç teşkil etmemek kaydı ile istediği inanç ve ideolojiye sahip olabilir ve buna dair bir gruba üye de olabilir. Bu laik cumhuriyetin de güvencesidir. Ancak kamu hizmeti yapan kişi bu göreve ilişkin talimatlarda yasallığın dışına çıkamaz, çıkan ise kamu hizmetinin de dışına çıkar. Hak, kendini önceleyerek değil, en zayıftan başlayarak diğeri öncelendiğinde ortaya çıkar. Bu ülkenin Ana-dolu ismi böyle bir hak anlayışının tecellisinden doğmuştur.

Sonuç olarak cumhuriyet, milli iradenin hakimiyetini kaynak alan rejimdir ve bu hakimiyeti açığa çıkartacak demokratik sistem, milletin var olduğu sahadaki dolaşımı ile tahkim edilmiş olarak, anlamı değişim ve dönüşümü gerçekleştirme aygıtı olan devlette, cumhuriyet olarak anlam bularak, Anayasanın 1. maddesindeki "Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir." ifadesinde kendini gerçekleştirebilir.

[email protected]