Demokrasi nedir, neden gerekli ve vazgeçilmezdir?

Süleyman Ülker / Yazar
12.03.2016

Demokrasi, insanın yeryüzü macerasında özgür iradesiyle hakkaniyet içinde mutluluğu ararken, kaçınılmaz olarak kullanmak zorunda kalacağı vazgeçilmez bir enstrüman ve bir insan hakkıdır. Peki tarihte hiçbir zaman gerçek anlamıyla hayata geçmeyen demokrasi, uygulanabilirliği olmayan bir ütopya mıdır?


Demokrasi nedir, neden gerekli ve vazgeçilmezdir?

Diyelim ki bir ekmeği sadece beş kişi yiyecek olsun. Bu ekmeğin nasıl bir ekmek olacağına kimler karar verir? Sadece bu beş kişi değil mi? (1) Beş kişinin yiyeceği bu ekmeği alırken, altıncı bir kişi karar verme sürecine dahil olamaz ve bu beş kişiden herhangi biri karara ilişkin süreçlerde yer almaktan men edilemez. Ekmeği kimler yiyecekse, kararı onlar verir. (2) Bu beş kişinin yiyeceği ekmek alınırken beş kişiden her birinin iradesi eşdeğerdedir ve herkesin oyunun eşit olduğu bir oylama yapılır. (3) Beş kişinin yiyeceği ekmek alınırken ekmeğin cinsi (kepekli mi, çavdarlı mı, tam buğdaylı mı vs.) için ayrı, ekmeğin gramajı için ayrı bir oylama yapılır. (4) Ekmeğin alımı için yapılan oylamalarda yarıdan fazla çoğunluk aranır. (5) Ekmek alımının öncesi, sırası ve sonrasında bir hak ihlali yapılamaz. İşte, son derece basit görünen bir ekmek alımı işleminde, olmazsa olmaz asgari şartlarıyla demokrasi böyle işler. Parantez içine aldığım rakamlar, ekmek alınırken gözetilecek demokrasinin asgari şartlarına atıf içindi:

1-Kendi kendinelik (dönüşlülük): Yani tasarrufun öznesi ile nesnesinin aynı olması şartı. Bir tasarrufun öznelerinden biri olabilmek için, o tasarrufun nesnelerinden biri olmak şarttır. Nesne olmayan, özne olamaz. Tasarrufun nesnesi olabilmek için ise tasarruftan doğrudan, ölçülebilir ve ispatlanabilir şekilde etkileniyor olmak gerekir. Bu şekildeki gruba kendi kendinelik grubu diyebiliriz.

2-İradenin eşitliği: Kendi kendinelik grubu içinde yer alan her bir ferdin iradesinin ve bu bağlamda oyunun eşdeğer olması.

3-Tasarrufların indirgenemezliği: Yani bir tasarrufun, oluşmasına sebep olduğu kendi kendinelik grubundakileri farklı bir yönüyle etkileyecek bir başka tasarrufu içermeyecek kadar basit olması. Örnekte gruptaki beş kişiyi, ekmeğin cinsi farklı, gramajı farklı bir şekilde etkiler. Ekmeğin gerek gramajı, gerek cinsi, içlerinden başka bir tasarruf çıkarılamayacak kadar basit ve tek yönlüdürler.

4-Yarıdan fazla çoğunluk: Oylamalarda daima yarıdan fazlanın iradesinin aranması. Zira, her birinin oyu eşdeğer olan kendi kendinelik grubunda irade ancak bu şekilde tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirebilir.

5-Hak ihlali içermeme: Kendi kendinelik grubunu oluşturan tasarrufların hak ihlali içermemesi gereği.

Yazının sonuna gelindiğinde görülecektir ki bu beş maddeden oluşan asgari gerek şartlardan herhangi biri yerine gelmemişse demokrasi yok demektir. Bu maddelerin tamamının karşılandığı durumda ise demokrasi var demektir. Demokraside kendi kendinelik grubu halktır. Buradan hareketle demokrasiyi şöyle tanımlayabiliriz: Demokrasi, halkın tamamının doğrudan, ölçülebilir ve ispatlanabilir şekilde nesnesi olduğu indirgenemez tasarruflara ait kararların, her bir ferdinin oyunun eşdeğer sayıldığı ve katılma hakkına sahip olarak dilerse katıldığı oylamalarında, halkın yarısından fazlasının hak ihlal etmeyen iradesinin belirleyici olmasıdır. Demokrasi hayata geçsin diye birer enstrüman olarak ortaya atılmış cumhuriyet, yasama, yürütme, yargı, meclis, milletvekili, parlamento, senato, parlamenter, senatör, temsilci, hükümet, siyasi partiler, anayasa, kanun, parlamenter sistem, başkanlık sistemi, nispi temsil, çoğunlukçu temsil, üniterizm, federalizm ve yanlış bir şekilde demokrasiden önce var etmeye şartlanılarak oluşturulan devlet, siyaset, egemenlik, iktidar gibi bütün kelime, kavram, kurum ve sistemler, aslında bu beş madde hayata geçsin diye var olmalı, buna göre icat ve dizayn edilmiş olmalılardı. Fakat şu ana kadar demokrasi böyle tarif edilmediği ve tanımlanmadığı içindir ki, ne olduğu bilinmeyen ve benim demokrasoid diye adlandırdığım “demokrasi” (Tanımsız ‘demokrasi’:  Demokrasoid, Star Açık Görüş, 15 Mart 2015 Pazar, http://haber.star.com.tr/acikgorus/tanimsiz-demokrasi-demokrasoid/haber-1009798 ) neyi amaçladığı belli olmayan kavram, kurum ve sistemlerle, hayata geçirilmeye çalışıldı. Demokrasi, birer amaç olan asgari gerek şartlarıyla tanımlanamayınca, yukarıdaki demokrasi tanımını gerçeklemek için uygun olmayan parlamentarizm, merkeziyetçi üniterizm, katı parti disiplini gibi antidemokratik enstrümanlar üretildi; dahası bunların üretildiği vasat olan monarşi ile demokrasi bağdaşır bulunabildi. Demokrasinin neden kaçınılmaz bir şekilde gerekli ve vazgeçilmez olduğunu anlatabilmek için, onun tanımını ve bir araç olarak demokrasiyi netice veren temel amacı bilmek, bunun içinde ontolojik öncüllerden hareketle mantıklı muhakemeye dayanan bir okuma yapmakgerek.Aşağıda görülecektir ki, ontolojik okuma ile belirlenen tasarrufun şartları, demokrasinin yukarıda da belirttiğimizasgari gerek şartlarına dönüşecektir.

Kendini yönetme hakkı

Her varlık hak, her insan irade sahibidir. Bir varlık olarak insanın en büyük hakkı var olma, varlığını sürdürme, yani yaşama hakkıdır. Var olma, varlığını sürdürme, yani yaşama hakkı bakımından ve dolayısı ile yaşama hakkından kaynaklı bütün haklar bakımından bütün insanlar eşittir. İnsanlar yaşamlarını sürdürürlerken mutlaka tasarrufta bulunurlar (yani bir eylemi yaparlar ya da yapmazlar) ve bunun için de iradelerini kullanırlar. İnsan iradesinin en büyük ve temel göstergesi, iradesinin özgür olmasıdır. Özgür olmayan irade, irade kapsamında değerlendirilemez. Dolayısı ile özgürlük de, insan irade sahibi olduğu için temel bir insan hakkıdır. Tasarruflarının hukuki sorumluluğu kendisine yüklenebilecek kadar akıl sahibi olan her insan özgür irade sahibidir. İnsanlar iradelerini tasarrufta bulunmak (yani bir eylemi yapmak ya da yapmamak) için kullanırlar. Her insanın özgür iradesiyle bulunduğu her tasarrufun (yaptığı ya da yapmadığı eylemin) temel/kök amacı mutlu olmaktır ve her insan mutlu olmayı isteme, mutluluğunun peşinden gitme hakkına sahiptir. Dikkat edilirse “mutluluğun peşinden gitme”yi hak olarak tarif ederken, “mutlu olma hakkı” demiyoruz. Bunun sebebi ise çok basit aslında. Tasarruflar, amaç (niyet) içerirler. Fakat tasarruflar niyetlenilmemiş sonuçlar da doğurabilir. Mutluluk getirsin diye bulunulan tasarruflar, amacın tam aksine mutsuzluğu da getirebilir. Bu sebeple mutluluk için tasarrufta bulunmak bir haktır, ama o tasarrufun sonunda ‘zorunlu olarak mutluluğa ulaşmak’ bir hak değildir. Tasarrufunun neticesinde mutlu olamayan kişi, mutluluğunu hukuki tazmin yoluyla elde etmeyi talep edemez.

Tasarrufun nesnesi olmak

Bir spor müsabakasında galip gelip mutlu olmak amacıyla maça çıkan takım, adil koşullar altında mağlup olduğu halde, “bizim amacımız rakibimizi yenip mutlu olmaktı ama tam aksi oldu, mutlu olma hakkımız gereği bu maç lehimize tescillensin ve biz galip sayılalım” diyemez. Ama bütün takımlar maçlara -elbette adil koşullar altında- galip gelme (yani mutlu olma) amacıyla çıkma hakkına sahiptir. Buradan şunu anlayabiliriz: Özgür iradeyle bulunulan tasarrufların temel amacı mutlu olmak ve her insan da mutluluğunun peşinden gitme hakkına sahip ise, her insanın, nesnesi olduğu tasarrufların öznesi olmaya da hakkı vardır. Çünkü nasıl mutlu olacağını en iyi insanın kendisi bilebilir. İnsanlar mutlu olmak için tasarrufta bulunur, tasarrufta bulunmak için iradelerini kullanır. O halde insanlar irade kullanımı ile mutluluğa ulaşabilecekse, kendi mutlulukları için kendi iradelerini de kullanma hakkına sahiptir. Mutluluğu için bulunulan tasarrufların nesnesi olan insan, aynı zamanda o tasarrufun öznesi de olma hakkına sahip. Peki tasarrufun nesnesi/ öznesi olmak ne demek? Tasarrufun nesnesi olmak, o tasarruftan doğrudan, ölçülebilir ve ispatlanabilir şekilde etkileniyor/etkilenecek olmak demektir. Tasarrufun öznesi olmak ise, o tasarruf hakkındaki iradeyi belirleyebilmek, tasarruf hakkında belirleyici iradeye sahip olabilmek demektir. Bu durumda, mutluluk için bulunulan tasarruflardan doğrudan, ölçülebilir ve ispatlanabilir şekilde etkilenen özgür irade sahipleri, o tasarrufa ilişkin iradeyi belirleme hakkına sahiptir.

Her varlık hak sahibidir demiştik. Dolayısı ile varlık aleminde her varlığın haklarının karşılıklı etkileşiminden doğan, hakların ve haklar arasındaki ilişkinin buna göre yeniden belirlendiği bir hukuk da vardır ve hiçbir tasarruf ve tasarrufta kullanılan irade, bu hukuk içinde belirlenmiş hakların ihlaline gerekçe olamaz (Burada varlıktan kasıt, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cansız varlıklar vevarlığı yokolma tehlikesi ile karşı karşıya kalan türlerdir). Mümkün olan en geniş çerçevedeki bu hukuka Varlık Hakları, bu hukukun metne dökülecek şekline ise Varlık Hakları Evrensel Beyannamesi diyorum.

İnsanların özgür irade ve bunu kullanarak kök amacı mutluluk olan tasarrufta bulunma (mutluluğun peşinden gitme) hakları, yaşama hakkının tabii uzantısı olduğundan, iradelerini özgürce kullanma hakkı ve mutluluğun peşinden gitme hakkı bakımından da insanlar -tıpkı yaşam hakkı bakımından olduğu gibi- eşittir. Herkesin, varlık hukuku içinde belirlenmiş hakları ihlal etmemek şartı ile kendi mutluluğunun peşinden gitme, bunun için tasarrufta bulunma, nesnesi olduğu tasarrufların öznesi olma, mutlu olmak için tasarrufta bulunurken iradesini özgürce kullanma hakkı var.Tasarrufta bir kişiden, yani bir irade sahibinden bahsediyorsak bunu sağlamak gayet kolay. Peki ya birden fazla kişiden bahsediyorsak? Yani bir tasarrufun nesneleri olan ve dolayısı ile özneleri olmaları gereken irade sahipleri varsa? Bu durumda tasarruftaki irade nasıl belirlenecek, belirleyici irade nasıl ortaya çıkacak? Bu sorular önemli, zira tasarruflarda nesne olan özgür irade sahibi sadece 1 iken görülmeyen irade çatışması, nesne olan özgür irade sahibi 1’den fazla olduğunda kuvvetle muhtemel görülecektir. Çünkü özgür irade sahibi farklı her insanın tasarrufla ilgili farklı tercihleri veya talepleri bulunabilir. Bunun için öncelikle tasarruftan doğrudan, ölçülebilir ve ispatlanabilir şekilde etkilenen yani tasarrufun nesnesi olan irade sahipleri belirlenmeli elbet. Sonra, özne olma, yani irade belirleme hakkı da bu irade sahiplerine bırakılmalı. Böylece kendi kendinelik sağlanır. Hepsinin de tasarruftaki kök amacı mutlu olmak ve hepsi de mutluluğun peşinden gitme hakkı bakımından eşit olduklarından, her bir tekil irade sahibinin iradesi eşdeğer sayılır. Bu durumdaki hiçbir irade sahibinin iradesi bir diğerinden daha değerli ya da değersiz değildir. Bu şekilde de iradenin eşitliği sağlanır. Bir tasarruf, mutluluğa erişmek için farklı yol ve yöntemleri içinde barındırıyorsa, mutluluğun peşinden gitmek bir insan hakkı olduğu ve ancak tasarrufta bulunarak mutluluğa erişilebileceği için, farklı yol ve yöntemlerin her biri ayrı bir tasarruf olarak ele alınmalıdır ki tasarrufun nesneleri olan irade sahiplerinin mutluluğun peşinden gitme hakları sağlanmış olsun. Bu da her tasarrufun, içinden başka bir tasarruf çıkarılamayacak kadar indirgenemez olmasını gerektirir. Böylece tasaruffların indirgenemezliği sağlanır. Eşdeğer iradeli birden fazla kişi arasında belirleyici iradeyi ortaya çıkarabilmek için ise sayısal olarak yarıdan fazla çoğunluk (salt çoğunluk) esas alınmalı. Salt çoğunluğu sağlayamayan seçeneğin belirleyici irade olması mantığa ve aritmetiğe aykırı. Zira -salt olmayan- basit çoğunluk ile belirlenen iradenin karşısındaki irade daha büyüktür. Bu şekilde de yarıdan fazla (salt) çoğunluk sağlanır. Bütün bu işlemlerin öncesi, sırası ve sonrasında da hak ihlali yapılmazsa hak ihlali içermeme sağlanır. Peki, tasarruflarda asgari gerek şartları oluşturan bu beş maddenin tamamını birden nasıl isimlendirebiliriz? Dikkat edilirse yazı boyunca bu beş madde tasarruf, irade gibi kavramlarla anlatıldı. Bu kavramlar ise yönetmek kavramını tanımlar. Zira birini yönetmek; biri adına, biri için ve biri hakkında tasarrufta bulunmak; tasarrufta bulunacak belirleyici iradeye ve bu belirleyici iradeyi tasarrufa dönüştürecek enstrüman olan iktidara sahip olmak demektir. Tasarruflarda asgari şart olan bu beş maddede ise, tasarrufta bulunma ve tasarruf için belirleyici iradeyi ortaya koyma hakkının, tasarrufun nesnesi konumunda olan irade sahiplerinin sadece kendilerine ait olduğunu görmüştük. Yani kendilerini yönetme hakları var. Yönetmenin tanımına göre kendini yönetmek ise kendi adına, kendi için ve kendi hakkında tasarrufta bulunmak, tasarrufta bulunacak belirleyici iradeye ve bu belirleyici iradeyi tasarrufa dönüştürecek enstrüman olan iktidara sahip olmak demektir. Yönetmek fiilindeki bu dönüşlülüğe (kendi kendineliğe) Türkçe kelime üretim kalıplarına uygun biçimde fiil haliyle yönetinmek, isim haliyle yönetinim diyebiliriz (Bu beş maddeden ilk üçüne yönetinim, ilk dördüne demokratik meşruiyet, sadece 5. maddeye hukuki meşruiyet, sadece 4. maddeyi içermeyen şekline hukuki yönetinim ve tamamına birden “iyi yönetinim” diyebiliriz). Tasarrufların asgari gerek şartlarını oluşturan bu beş madde ile birden fazla kişi arasında, eğer “birden fazla kişi” sayıca halkın tamamına karşılık gelmiyorsa “iyi yönetinim”, halka karşılık geliyorsa “demokrasi” sağlanmış olur. Yani aslında demokrasi, halkın iyi yönetinimidir (diğer bir ifadeyle iyi yönetinim, ölçeği halktan küçük grupların demokrasisidir). Dolayısı ile demokraside birinin diğerini değil, tasarrufun nesnesi olan irade sahiplerinin kendini yönetmesi esas.

Hepsi mümkün

Yazı boyunca takip edilen ontolojik okuma gösteriyor ki demokrasi, insanın yeryüzü macerasında özgür iradesiyle hakkaniyet içinde mutluluğu ararken, kaçınılmaz olarak kullanmak zorunda kalacağı vazgeçilmez bir enstrüman ve bir insan hakkıdır. Bütün burada anlatıldığı ve tanımlandığı şekliyle demokrasi, tarihte hiçbir zaman tanımlanamadığı gibi, hiçbir zaman hayata da geçirilmedi. Peki burada anlatılanlar uygulanabilirliği olmayan bir ütopya mı? Hayata geçme ihtimali yok mu? Halkın iyi yönetinimi olarak tanımlayabildiğimiz demokrasi için söylenebilecek daha da iyi ve güzeli ise burada anlatılanların hayata geçme imkanının olması. Gelecek yazıda bunun nasılı ve sistemi üzerinde durmak isterim.

[email protected]