Demokratikleşmeden kasıt ne?

Murat Güzel
26.09.2015

Beriş, bir yönetim biçimi olarak demokrasiyi tarihsel arka planıyla birlikte ele alıyor, kavramın süreç boyunca siyasal sistem içinde uygulama tarzlarını ve kurumsal şekillenişini inceliyor.


Demokratikleşmeden kasıt ne?

Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı’nın hemen akabinde çok partili hayata geçişle birlikte demokrasi ve demokratikleşme çabaları en çok tartışılan siyasi sistem ve süreç olageldi. Özellikle 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası soğuk savaş yıllarında Kemalist sol çevrelerde yaygınlaşan anlayış azgelişmiş, üçüncü dünya ülkelerinde demokrasinin çoğunluğun temsili değil ancak “zinde kuvvetler”in öncülüğünde ve Nasır tipi bir sosyalizm eşliğinde kalkınmanın motoru olabileceğiydi. Bu anlayış azgelişmiş bir üçüncü dünya ülkesi addettiği Türkiye ve benzeri ülkelerdeki demokrasileri “cici demokrasi” ya da “Filipin tipi demokrasi” olarak adlandırmayı tercih ediyordu.

Soğuk Savaşın bitimiyle birlikte bütün dünyada yaygınlık ve itibar kazanan Batı tipi liberal demokrasi ise demokrasi kavramının tek düzeleşmesini, tek bir demokratikleşme tecrübesinin genel geçer kabul edilmesini beraberinde getirdi. Birbirinden farklı sosyal yapılara sahip ülkelerin her birinde siyasal sistemin kendine has biçimlerinin olduğunun düşünülmesi gerekirken “Batı tipi liberal demokrasi”nin bütün farklılıkları örten, toplumlar arası kültürel, siyasal farkları gözardı eden bir çerçeve olarak, tek muteber siyasi sistem olarak düşünülmeye başlandı.

Kemalist sol çevrelerin 1960’lı-70’li yıllarda “cici demokrasi”, “Filipin tarzı demokrasi” diyerek küçümsedikleri “demokrasi” biçimiyle Batı tipi liberal demokrasi arasında Türkiye’de süregelen tartışma AK Parti iktidarı boyunca demokrasi kavramı ve demokratikleşme süreci üzerinde yürütülen tartışmaların da fikri arka planını oluşturdu. Bir tarafta ülkedeki seçmenin desteğinin yarıya yakınını almış, uzun süre daha da bu kitleye hitap edecek görünen bir siyasal hareket ve bu siyasal hareketin demokratikleşme ajandası; diğer tarafta bu siyasal hareketin radikal politik pratiklerle ve yeni “zinde kuvvetler” ittifakıyla alaşağı edilmesi stratejisi. Özellikle 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan anayasa referandumunun ardından şiddetlenen bu tartışma gündeminin anlaşılmasında demokrasi ve demokratikleşmenin farklı toplumsal yapılardaki tezahürlerinin asgari müştereğinin belirlenmesi büyük önem arzediyor.

Hamit Emrah Beriş’e göre kitabında demokrasi ve demokratikleşmenin anlaşılmasında bu tartışma noktaları esasında bir yönetim biçimi olarak demokrasinin temel karakteristiklerinin ortaya konulması ihtiyacını beraberinde getiriyor. Farklı kültür havzalarında farklı uygulamalarıyla kavramın asgari ortak çerçevesini çizmek mümkün müdür? Bu siyasal sistemin sınırları nelerdir? Demokratikleşmeden kasıt ne olabilir? Beriş bir yönetim biçimi olarak demokrasiyi tarihsel arka planıyla birlikte ele alıyor, kavramın süreç boyunca siyasal sistem içinde uygulama tarzlarını, kurumsal şekillenişini inceliyor, günümüz tartışmalarına ışık tutacak bir entelektüel derinlikle demokratik siyasal sistemin sınırlarını araştırıyor.

[email protected]

Alman romantizminde mutlak

Wilhelm ve Friedrich Schlegel kardeşlerin kurduğu Athaneum dergisi etrafında toplanan ve aralarında Tieck ve Schelling gibi sanatçı ve düşünürlerin de yer aldığı, Fransız devrimi sonrasındaki Almanya’da ortaya çıkmış felsefi ve estetik bir harekettir Alman romantizmi. 1800’lerden günümüze etkisi, eleştirel gücü ve felsefi derinliğiyle sürekli gündemde olan gerek Kant’la gerekse de Hegel’le kıyasıya tartışan bir fikri derinliği yansıtan Alman romantizminin estetik eserleri Türkçe’de yaygınsa da fikri eserlerine pek rastlanmaz. Fransa’da da benzer bir yokluğun yaşandığını anlıyoruz Lacoue-Labarthe ile Nancy’nin ortaklaşa yazdıkları ve Alman romantizminin “edebi mutlak”ını sorunlaştırdıkları kitaptan.

Edebi Mutlak, Philippe Lacoue Labarthe-Jean Luc Nancy, Çev. Sevgican Toy Teysseyre, İnsan, 2015

Zihniyet dünyamızda değişimler

Selçuklu ve Osmanlılar’ın egemen olduğu uzun asırlarda kurduğumuz medeniyet içindeki zihniyetimizi ve hayat felsefemizi belirleyen unsurlar nelerdir? Bu unsurların modernleşme döneminde başına neler gelmiş, zihiyet dünyamız ve hayat felsefemiz nasıl değişmiştir? Geçmiş ile gelecek, dün ile bugün, mazi ile ati arasındaki muvalasayı sağlayan zihniyet dünyamızın hangi parametreleridir? Bir milletin sadece tarihinden ibaret olmadığını hatırlatan Fatih M. Şeker, en zayıf yanımızın düşünce olduğu tespitiyle, bu zayıflığın aşılmasının ilk şartını onun enine boyuna ele alınması gerektiğini ileri sürüyor. Türk milletinin zihniyet yapısının ve hayat felsefesinin Selçuklu-Osmanlı’dan günümüze değişen yönelrinin panoramik bir incelenişi gerçekleştiriyor Şeker.

Türk Zihniyet Dünyası ve Hayat Felsefesi, Fatih M. Şeker, Dergah, 2015