Demokratlar ile Cumhuriyetçilerin 2020 Savaşı: Trump’a yönelik azil süreci

Hakan Çopur/ Araştırmacı, yazar
6.12.2019

Hem Trump’ın, hem azil soruşturmasını başlatan Demokratların, hem de 2020 seçimlerinin kaderi maçın bitiş düdüğüyle belli olacak. Cumhuriyetçi seçmenlerin ve kamuoyunun Trump’a kısmen bile olsa sırt dönmesini bekleyen Demokratlar şu ana kadar umduklarını bulabilmiş değil. Eğer bu durum bugünkü haliyle devam ederse azli için üzerinde ciddi baskı kurulan Trump, tüm bu sürecin sonunda muhtemelen kendi seçmen kitlesinin tam desteğini almış Cumhuriyetçi bir başkan adayı olarak 3 Kasım 2020 seçimlerine girecektir.


Demokratlar ile Cumhuriyetçilerin 2020 Savaşı: Trump’a yönelik azil süreci

ABD’de ana gündem maddesi olan Başkan Donald Trump’a yönelik azil soruşturması sürecinin Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi’nden Adalet Komitesi’ne taşınması, Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki savaşın iyice kızışmasına neden oldu. ABD siyasi tarihinin yakın dönemdeki en önemli tartışma konusu haline gelen Trump’a yönelik azil soruşturması süreci, çok da uzak olmayan bir gelecekte muhtemelen Trump’ın Senato’da aklanmasıyla sonuçlanacak. Demokratlar var güçleriyle 2020 seçimleri öncesinde Trump’ı yıpratabilmek için azil soruşturması sürecine yüklenirken, Trump ve Cumhuriyetçiler ise sabırla Senato sürecini bekliyor. Sonucu ne olursa olsun her bakımdan Amerikan siyasetinin yakın geleceğini doğrudan etkileyecek olan bu tartışmalı sürecin sonunda da, tıpkı Rusya soruşturmasında olduğu gibi “dağ fare doğurabilir.” Arkasındaki tüm siyasi akıl “2020 başkanlık seçimlerini kazanmak” olan bu Demokrat girişimin Trump’ı ne kadar yıpratacağı ya da bir bumerang gibi dönüp Demokratları mı vuracağı konusu ise başlı başına bir tartışma.

Bu noktaya nasıl gelindi?

Tüm tartışmaların odağında, Trump’ın Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile 25 Temmuz’da yaptığı bir telefon görüşmesi var. Demokratlar Trump’ı, siyasi rakibi Joe Biden’a karşı avantaj sağlayabilmek için ABD’nin Ukrayna’ya yapacağı 400 milyon dolarlık askeri yardımı koz olarak kullanmakla suçluyor. Demokratlar bu suçlamayı, 24 Eylül’de Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin yaptığı açıklama ile resmi soruşturma sürecine tahvil etti. Ardından 31 Ekim’de Temsilciler Meclisi’nde yapılan oylamada, bu azil sürecinin ne şekilde işleyeceğine ilişkin kurallar belirlendi. Bu noktadan itibaren Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesinde Kasım ayının ilk iki haftasında düzenlenen oturumlar ABD’nin gündemini belirledi.

İstihbarat Komitesi raporu ne anlama geliyor?

Bu oturumların ve diğer bulguların ışığında İstihbarat Komitesi’nin hazırlamış olduğu raporu Komite Başkanı Adam Schiff Salı günü kamuoyuna duyurdu. 300 sayfalık raporda Trump’a yönelik, “siyasi ve kişisel çıkarları için makamını kötüye kullanmak”, “rüşvet” ve “adaletin engellenmesi” gibi suçlamalar yöneltildi. Rapor aynı gün azil soruşturması sürecini devam ettirecek olan Adalet Komitesi’ne teslim edildi. Söz konusu rapor esasen Demokratların şimdiye kadarki bulgularının ve iddialarının iki kapak arasına taşınmış hali. Ancak azil soruşturması sürecinde şimdiki durak olan Adalet Komitesi, bu noktada asıl belirleyici merci konumunda. Bu bakımdan İstihbarat Komitesi’nin 300 sayfalık raporu, Adalet Komitesi’nin azil sürecine ışık tutacak temel bilgi ve iddiaları içeren en önemli kaynak ve referans olacak.

Adalet Komitesi ne yapacak?

ABD yasalarına göre bir Başkan’a yönelik azil sürecinin başlatılması için öncelikle Temsilciler Meclisi çatısı altındaki Adalet Komitesi’ne bir başvuru yapılması ve komitenin bu başvuruyu kabul etmesi gerekiyor. Komite bu başvuruyu kabul ettikten ve gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra Başkan’a karşı hangi resmi suçlamaların getirileceğini belirliyor. İşte Salı günü İstihbarat Komitesi’nin hazırladığı raporu teslim alan Adalet Komitesi, 4 Aralık Çarşamba günü bir oturum düzenleyerek dört anayasa hukukçusuna “Trump’ın azledilebilmesi için hukuki zeminin mevcut olup olmadığını” sordu. Demokratların davet ettiği üç anayasa hukukçusu “evet var” derken, Cumhuriyetçilerin davet ettiği hukukçu ise Trump’ın azlini gerektirecek bir suç işlemediğini savundu. 9 Aralık’ta bir oturum daha düzenleyeceğini açıklayan Adalet Komitesi’nin kısa süre içinde Trump’ın azil sürecine ilişkin yasal değerlendirmesini yapması bekleniyor.

Öte yandan Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin 5 Aralık’ta Adalet Komitesi’nden “Trump’a yönelik azil maddelerini belirlemesini” istediğini açıklaması, sürecin hızlı ilerleyeceğini gösteriyor. Demokratların kontrolündeki Adalet Komitesinin kısa süre içinde Trump’a hangi suçların atfedileceğini belirleyecek ve süreci Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’na iletecek. Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nun da yıl sonundan önce Trump’ın suçlu olup olmadığına ilişkin oylamayı yapması bekleniyor. Temsilciler Meclisi’ndeki oylama beklendiği gibi yıl sonundan önce yapılırsa muhtemelen Senato da yıl başı tatilinin hemen ardından bu azil sürecini ele alacak ve birkaç ay içinde tamamlayacaktır.

Son söz Senato’da

Temsilciler Meclisi’nde yapılacak azil oylamasında 435 sandalyeli meclisin salt çoğunluğunun oyu aranacak. Halihazırda 233 vekili olan Demokratların Temsilciler Meclisi’ndeki oylamada Trump’ı suçlu bulmaları oldukça kolay olacaktır. Bu aşamada artık süreç Senato’ya taşınacak ve Senato Başkan’ı yargılayan hakim, Temsilciler Meclisi ise savcı görevi görecek. Trump’ın burada da suçlu bulunması ve görevinden alınabilmesi için 100 sandalyeli Senato’da en az 3’te 2 (67 sandalye) çoğunluğun Trump aleyhinde oy kullanması gerekiyor. İşte Cumhuriyetçiler tam da bu sebeple Senato’daki 53 sandalyelerine güveniyor ve partiler arasındaki mevcut siyasi ayrışmada 67 sayısının yakalanmasının ancak bir mucize ile gerçekleşebileceğini düşünüyorlar. Nitekim konuya ilişkin son açıklamasında Trump, “Beni azledecekseniz şimdi edin. Elinizi çabuk tutun ki Senato'da adil bir yargılama olabilsin, ülkemiz de normal hayatına dönebilsin.” değerlendirmesini yaptı. Benzer şekilde birçok Cumhuriyetçi senatör, Demokratların Temsilciler Meclisi’ndeki oylamayı bir an önce yapmalarını beklediklerini dile getirdi.

Trump’a ve Cumhuriyetçilere göre azil süreci “sahtekarlık”

Trump ve Cumhuriyetçiler sürecin bir “sahtekarlık” olduğunu savunurken, en çok kullandıkları argümanlardan biri şu: “2020 seçimlerini kaybedeceklerini anlayan Demokratlar, siyasi bir darbe ile yönetimi ellerine geçirmek istiyor.” Daha önce yaklaşık 2,5 yıl süren Rusya soruşturması sürecini de zaman zaman “darbe” şeklinde nitelendiren Trump, bu sefer de aynı vurguyu yapıyor. Cumhuriyetçilere göre Demokratların yaptığı iş tamamen partizanlık. Dolayısıyla Temsilciler Meclisi’nde kabul edilmesi beklenen azil sürecinin Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Senato’da tarihe gömüleceğini dile getiriyorlar.

Amerikalı ünlü siyasi tarihçi Allan Litchman, yaptığı bir açıklamada “Eğer Demokratlar 2020’de başkanlık koltuğunda Trump’ı görmek istemiyorlarsa seçimden önce onu azletmeliler.” yorumunu yapmıştı. Görünen o ki Demokratlar, Litchman’ın tavsiyesini dinlemiş gibi gözüküyor. Fakat iki devreli bu siyasi maçın henüz ilk devresi oynanıyor ve burada ev sahibi avantajı Demokratlarda. Fakat bu maçın ikinci yarısı da oynanacak ve orada tüm avantaj tamamen Cumhuriyetçilerde olacak. Hem Trump’ın, hem azil soruşturmasını başlatan Demokratların, hem de 2020 seçimlerinin kaderi maçın bitiş düdüğüyle belli olacak. Cumhuriyetçi seçmenlerin ve kamuoyunun Trump’a kısmen bile olsa sırt dönmesini bekleyen Demokratlar şu ana kadar umduklarını bulabilmiş değil. Eğer bu durum bugünkü haliyle devam ederse azli için üzerinde ciddi baskı kurulan Trump, tüm bu sürecin sonunda muhtemelen kendi seçmen kitlesinin tam desteğini almış Cumhuriyetçi bir başkan adayı olarak 3 Kasım 2020 seçimlerine girecektir.

@hakancopur1