Dengeler Türkiye lehine değişiyor

Hilmi Daşdemir/ Optimar Araştırma
9.06.2023

Son seçim, Türkiye'de olduğu gibi dünyada da dengeleri Türkiye lehine değiştirecek nitelikte. Ayrıca bu seçimler Türkiye aleyhine yapılan ittifakların tutmayacağının da önemli bir göstergesi oldu.


Dengeler Türkiye lehine değişiyor

Türkiye'de rekabetçi ve gerçek anlamda ilk çok partili seçimler 14 Mayıs 1950'de yapılmıştı. Yetmiş üç yıl sonra bu anlamlı tarih tekrarlandı ve 14 Mayıs 2023'te seçim gerçekleşti. Bu önemli seçim önümüzdeki yüzyılda sadece Türkiye'nin değil dünyanın da şekilleneceği bir döneme damgasını vurmuş oldu. İkinci tur için belirlenen 28 Mayıs tarihinden bir gün sonra İstanbul'un Fetih günü olması da ayrıca bir mesaj içeriyordu. Fatih Sultan Mehmet'in çağ kapatıp çağ açan fethi gibi bu seçim de Türkiye'nin tam bağımsızlığını ve liderliğini perçinleyen bir seçim oldu.

Tarihte ilk kez tencere iktidarı yıkamadı

Türk Demokrasi tarihindeki önemli isimlerden eski başbakan ve Cumhurbaşkanı Demirel'in "Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur" sözü ilk kez karşılığını bulamadı. Çeşitli sebeplerle uzun bir dönem boyunca ekonomik sorunlarla mücadele eden bir ülke olarak girdiğimiz seçim sürecinde de bunun ağır sonuçları yaşandı. Özellikle gıda enflasyonu oldukça yükseldi. Bunda tarım fiyatlarının ve "üç harfli" olarak nitelenen marketlerin büyük etkisi oldu. Nihayetinde, ülkeyi tehdit altında gören Türk Milleti ekonomik sıkıntı yaşasa da işin o boyutu ile ilgilenmedi. Optimar Araştırma olarak 2018'den beri "Türkiye'nin en önemli sorunu nedir?" sorusunu yöneltiyoruz. Bugüne kadar olan neredeyse tüm sonuçlarda ekonomik sorunların ilk sıralarda çıktığını gözlemledik. Bu soruya ikinci bir soru ilave ediyoruz. "Peki, bu sorunu kim çözebilir?" çıkan sonuçlar hep açık ara Erdoğan ve AK Parti olmuştur.

Muhalefet, Türkiye'nin temel sorunlarını çözebileceğine dair güven telkin edemedi. PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin desteğine karşı bir şey söylemedi. Sonuç olarak; toplum ekonomik sorunları kabul etse de Tayyip Erdoğan'ın iyi niyetine inandı. Tercihini de ondan yana kullandı.

Muhalefet oyunu artıramadı

AK Parti 3 Kasım 2002 seçimlerinde aldığı yüzde 34,3 oy oranıyla iktidara geldi. Ekonomik sıkıntıların da had safhada olduğu 14 Mayıs seçimlerinde de yüzde 35,7 oy alarak aradan geçen yirmi bir yıla rağmen oyu hala başladığı noktanın 1,4 üzerindedir. Buna mukabil, Erdoğan'ın rakibi olan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Baykal'ın kaset kumpası sonrası genel başkan olmuş ve o günden beri de oy oranını yüzde 25'in üzerine taşıyamamıştır.

Diğer taraftan, ilk kez Türk Milleti'nin Cumhurbaşkanı'nı seçtiği 10 Ağustos 2014 seçimlerinde Erdoğan o dönem tüm partiler karşısında iken yüzde 51,8, Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38,4 ve Selahattin Demirtaş ise yüzde 9,8 oy almıştı. Muhalefetin toplam oyu yüzde 48,2 idi. Erdoğan tüm partiler karşısında birleşmiş olmasına rağmen hepsine yüzde 3,6 fark atmıştı.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildikten sonra yapılan 24 Haziran 2018 seçimlerine ittifaklarla gidilmişti. Cumhur İttifakı AK Parti, MHP ve BBP'den oluşuyordu. Cumhur İttifakı yüzde 53,6 oy aldı. CHP ve İYİ Parti'den oluşan Millet İttifakı yüzde 34 oy aldı. HDP ise yüzde 11,2 oy aldı. Diğerleri ise binde 7 idi. Yine fark yüzde 3,6 olarak gerçekleşti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Erdoğan yüzde 52,4 oy aldı. CHP'nin adayı Muharrem İnce yüzde 30,6 Meral Akşener yüzde 7,3 ve Selahattin Demirtaş yüzde 8,4 oy aldı. Temel Karamollaoğlu binde 9 ve Doğu Perinçek de binde 2 oy aldı. Erdoğan yine tüm rakiplerine yüzde 2,4 fark attı. 2023 seçimlerinin sadece 2. turuna bakacak olursak da Erdoğan yüzde 52 oy alarak yine tüm rakiplerine yüzde 2 fark attı. 21 yıllık iktidardan sonra aldığı oy oranı düşünüldüğünde dünya tarihinde bu sonucun eşi benzeri olmadığı görülür. Özellikle 2014 yılı ve sonrasından beri Erdoğan'ın karşısında yüzde 48'lik bir blok olduğu halde, Erdoğan yüzde 52'nin oyunu her zaman almıştır.

Erdoğan'ın samimiyetinin deprem sürecine ve sonrasına etkisi

Kahramanmaraş merkezli depremler için "Asrın Felaketi'' tanımlamasına itiraz edenler ve dalga geçenler oldu.

Günümüzde açık kaynaklardan da enformasyona erişim oldukça kolay durumdadır. En ücra köydeki bir vatandaş bile dünyadaki etkin bilim insanlarının yorumlarına ulaşabiliyor. Kimin ne yaptığını da görüyor. Depremin ikinci günü deprem bölgesine gitmiş ve bölgede toplamda yaklaşık bir ay zaman geçirmiş birisi olarak olayın vahametini bizzat görmüş ve yaşamış birisiyim. Muhalefet liderleri deprem bölgelerine ikinci gün gelip oradaki depremi siyaset malzemesi yaptılar. O dönem AK Parti yerel yönetimler başkanı olan Mehmet Özhaseki muhalefet temsilcileri için "Turistik geziye gelir gibi gelip fotoğraf çektirip gittiler." diyordu. Nitekim öyle de yaptılar, depremzedelerle samimi bir rabıta kuramadılar. Erdoğan, aynı gün ilgili bakanları sahaya sevk etti. Depremden birkaç saat sonrası İçişleri bakanı Süleyman Soylu Kahramanmaraş'a, Adil Karaismailoğlu Adıyaman'a, Murat Kurum Gaziantep'e, Hulusi Akar ve Fahrettin Koca ise Hatay'a intikal edip tüm süreci yönettiler. Mehmet Özhaseki de AK Parti belediyelerini deprem bölgelerine görevlendirdi. AK Partili belediyeler oralarda da çok iyi iş çıkardı. En etkin olması beklenen imkânı da en fazla olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi yeterince varlık gösteremediler.

Tüm dünya yardıma koşmuşken bazı çevrelerde post-truth haberciliğe devam ettiler. Bazıları "baraj patladı" yalanı ortaya atıp içindeki cerahati ortaya attı. Ekiplerin baraj için seferber olmasının enkaz altında birçok insanın canına mal olmuş bir yalan olduğu ortaya çıktı.

Deprem bölgesinin yüzölçümü ve yaşayan nüfus itibariyle dünyadaki birçok ülkeden daha büyük bir alandan oluşmaktadır. Bu süreci etkin bir şekilde yönetmek de büyük ve önemli bir olaydır.

Emperyalist ülkelere ve terör örgütlerine karşı kazanılan seçim

Artık herkes biliyor ki Biden "Erdoğan'ı muhalefet ile yeneceğiz." demişti. Buna benzer birçok yorum Almanya ve Fransa'daki siyasetçilerden geldi.

FETÖ Elebaşları, ABD ve Almanya gibi ülkeler de sürekli Erdoğan ve Türkiye aleyhine kampanya yürüttüler.

PKK Elebaşları, Kandil'den Erdoğan aleyhine Kılıçdaroğlu lehine yorumlar yaptı. Bu yapılan yorumlara da ne Kılıçdaroğlu ne Akşener itiraz etti. Akşener kurnazlıkla "Biz görüşmedik." dedi. Ancak, ortağı Kılıçdaroğlu'nun görüşmesine de itiraz etmedi.

Sadece İYİ Parti'den istifa eden Yavuz Ağıralioğlu "Terörün gölgesinin düştüğü masada olmam." dedi. Akşener ve arkadaşları orada oturmaya devam ettiler.

Tüm bunları gören seçmen de tercihini teröristlerle iş birliği yapanlara karşı teröristlerle mücadele edeni seçti. Hem içerideki hem de dışarıdaki işbirlikçilerini yendi.

Yükselen Seküler Milliyetçilik Belirleyiciliği

Yaklaşık beş yıldır "Türkiye'de milliyetçilik yükseliyor.", "Seküler milliyetçilik yükseliyor." şeklinde yorumlar yapıyorum. Açık Görüş de dahil birçok yerde yazılar yazdım. Sosyal medyada da bu görüşlerimi paylaştım. Benim bu söylediklerimi diğer araştırmacı, akademisyen ve gazeteciler ancak 14 Mayıs 2023 seçiminde fark etti. Nihayetinde, Sinan Oğan'ın aldığı oyları, Ümit Özdağ'ın aldığı oyları bu çerçevede değerlendirebiliriz.

Önümüzdeki süreçte "seküler milliyetçilik" yükselmeye devam edecek. Bu seçmen kitlesinin tercihlerinin çok değişkenlik gösterdiğini söylemek de gerekiyor. Ağırlıklı olarak, şehirli genç ve belirli bir eğitim düzeyine sahipler. Bu seçmen kitlesi için göçmenler en etkili siyaset malzemesi olmuş durumda gözüküyor.

Bu konuyu da ilerde etraflıca yine yazacağım.

Orta Anadolu'nun iktidarı belirlemesi

Geçmiş seçimlere de bakıldığında görülür ki Orta Anadolu'nun tercihi hep iktidarın belirleyicisi olmuştur. Bu seçimde de öyle oldu. Ağırlıklı olarak yüzde 60'lı oranlarda Erdoğan, AK Parti ve Milliyetçi Hareket Parti'sini tercih ettiler.

Karadeniz'in de benzer bir tavrı var. Ancak, Orta Anadolu daha belirgin olarak öne çıkıyor. Önümüzdeki süreçte de Orta Anadolu'da seçmenin gönlüne giren aday seçimi kazanacaktır.

Terör örgütü destekçisi partilerin oy kaybetmesi

2015 seçimlerinde CHP seçmeninin taktiksel oy kullanmasıyla HDP meclise girmiş o şekilde de devam etmişti. Özellikle Hendek olaylarındaki örgütün tavrı sonucunda PKK'nın uzantısı partilere oy veren Kürt seçmende bir sorgulama başladı. 2018'de HDP yüzde 11,7 oy almışken, 14 Mayıs seçimlerinde yüzde 8,7 oy aldı.

Bu düşüşün ileriki süreçlerde de devam etmesini bekliyorum. Ama mutlaka olmazsa olmaz olan PKK örgütleri ile iş birliği yapan ve bizzat onların uzantısı olan partilerin kapatılması gerektiğidir.

Türk asrı başlıyor

Yüzyılın en önemli seçimleri dediğimiz bu seçimler aynı zamanda Türk Asrının da başlangıcı olacak niteliktedir. Türk Devletler Teşkilatı'nın işlevine bakacak olursak bunu net olarak görebiliriz.

Yükselen milliyetçilik, ekonomik, kültürel ve ticari iş birliği neticesinde bu sürecin hızlanacağına şahitlik edeceğiz.

Bu seçimler Türkiye'de olduğu gibi dünyada da dengeleri Türkiye lehine değiştirecek nitelikte. Ayrıca bu seçimler Türkiye aleyhine yapılan ittifakların tutmayacağının da önemli bir göstergesi olmuştur.

Hayırlara vesile olsun inşallah.