Deprem gerçeği ve kentsel dönüşüm

Recep Durul / İş Adamı
14.04.2023

Üst yapı ve alt yapı inşasında felaketlere dayanıklılık, estetik öncelik, çevresel duyarlılık ve uzun vadeli ihtiyaçlara uygunluk kriterleri önemsenmelidir. Yeni kentler inşa edilirken toplumun bütün kesimleri kazançlı çıkmalıdır. Politikalar belirlenirken "ortak akıl" ve "katılımcılık" ilkelerinden taviz verilmemelidir.


Deprem gerçeği ve kentsel dönüşüm

Kentsel dönüşüm politikaları gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamında hem merkezi yönetimin hem de yerel yönetimlerin en öncelikli hedefleri arasında bulunmaktadır. Kentsel dönüşüm uygulamaları ile sağlam olmayan yapılar sağlam ve güvenilir bir duruma getirilmekte; çoğu zaman sorunlu ve çöküntü alanı olarak bilinen ve etkinliğini yitirmiş alanlar canlandırılmaya çalışılmaktadır. Geleneksel ve modern mimarinin birlikte değerlendirilmesi durumunda kentsel yaşam alanları cazibe merkezlerine dönüşmekte ve estetik yapılar ortaya çıkmaktadır. Kentsel dönüşüm politikaları belirlenirken her şeyden önce "sürdürülebilir kentleşme modeli" esas alınmalıdır. Konut inşasının yanı sıra yol, köprü ve kanalizasyon altyapısı inşa edilirken uzun dönem perspektifi ile hareket edilmelidir. Üst yapı ve alt yapı inşasında felaketlere dayanıklılık, estetik öncelik, çevresel duyarlılık ve uzun vadeli ihtiyaçlara uygunluk kriterleri önemsenmelidir. Yeni kentler inşa edilirken toplumun bütün kesimleri kazançlı çıkmalıdır. Politikalar belirlenirken "ortak akıl" ve "katılımcılık" ilkelerinden taviz verilmemelidir.

Kimlik değeri

Türkiye'de uzun süredir tam olarak hedeflenen sonuçlara ulaşmayan yapısal sorunlardan birisi de kentsel dönüşüm meselesidir. İktisadi, sosyal ve kültürel gelişme politikaları ile birlikte kentsel dönüşüm politikalarının da modern çağın gerekleri doğrultusunda etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Kentsel dönüşüm, kentsel ve kırsal alanların değiştirilmesi veya yeniden kurgulanması anlamında ele alınmamalıdır. Her kentin, her kırsal bölgenin tıpkı yaşayan canlılar gibi kendine özgü kimlik değerleri vardır. Bu değerlerin birçoğu yüzyıllık süreçleri içinde barındırmaktadır. Bir bölgenin mimari yapısı o yerleşim yerinin farklılığının temel parametrelerinden birisidir. Sadece ülke düzeyinde değil, çoğu zaman il, ilçe hatta köy düzeyinde bile belirgin mimari kimlikler gözlenebilmektedir. Her yerleşim yerinin kimlik unsurlarının oluşum tarihinin başlangıcını çok net olarak saptamak imkansızdır. Yerleşim yerlerinin yol, köprü, sokak ve mesken gibi bileşenlerine ait mimari özellikleri yüzyıllar içerisinde oluşan kimlik ögelerini barındırmaktadır. Kentsel dönüşüm politikaları belirlenirken kimlik öğelerinden taviz verilmemesi kent kimliğinin sürekliliği açısından yaşamsal önemdedir. Kentsel dönüşüm politikaları belirlenirken ve uygulanırken kimlik öğelerinin hiçe sayılması ruhsuz kentlerin inşa edilmesi sorununu gündeme getirecektir. Ruhsuz kentler, yerleşim yerleri ile yerleşikler arasındaki bağların zayıflamasına ve kente yabancılaşma sorunlarına yol açmaktadır.

6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli yüzyılın en yıkıcı depremlerinden sonra gündemde ön sıralara çıkan konuların başında kentsel ve kırsal dönüşüm sorunu gelmektedir. Bu depremlerden sonra başta İstanbul olmak üzere çok sayıda ilde yerleşim yerlerinin muhtemel depremlere karşı daha dayanıklı hale getirilmesi için kentsel dönüşüm uygulamalarının hızlandırılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Kentsel dönüşüm uygulamalarının bir an evvel hayata geçirilmesi mutlaka çok önemlidir. Ancak yeni dönemde kentsel ve kırsal dönüşüm politikaları hayata geçirilirken üzerinde sıkı bir şekilde durulması gereken bazı önemli hususlar aşağıdaki başlıklar altında toplanabilir.

Tarih ve turizm

-Deprem bölgelerinde ya da yakın dönemde deprem beklenen yerleşim yerlerinde özellikle tarihi değeri olan çarşılar, hamamlar, köprüler ve ibadethaneler gibi değerler kimliklerine zarar verilmeden depreme dayanıklı duruma getirilmelidir. Unutmamak gerekir ki, tarihi yerlerin ciddi bir yıkıma maruz kaldıktan sonra yeniden inşa edilmesi çok maliyetli ve zaman alıcı bir şeydir. Ağır yıkımların gerçekleştiği bölgelerde mesken ve alt yapı inşa çalışmaları yürütülürken aynı zamanda tarihi yapıların aslına uygun bir şekilde toparlanmaya çalışılması çok zahmetli bir iş olmaktadır. Tarihi yapılar kentin en önemli kimlik unsurlarıdır. Bu yapıların zarar görmesi deprem bölgelerinin eski kimliğine kavuşması sürecini zorlaştırmaktadır. Tarihi yapılar kentin turizm potansiyeli açısından en temel taşlardır. Deprem nedeniyle tarihi yapıların iç ve dış turizme kapalı durumda kalması, ziyaretçi sayısının azalmasına yol açmak suretiyle turizm gelirlerinin erimesi sorununu doğurmaktadır.

İç göç sorunu

- Şehirlerde kentsel dönüşüm uygulamaları hayata geçirilirken kırsal bölgeler de unutulmamalıdır. Kentsel ve kırsal bölgeler birlikte planlanmalıdır. Kırsal bölgelerin güçlü alt yapı yatırımları ile desteklenmesi, bu bölgelerde yaşam kalitesinin artırılması ve gelir kaynaklarının desteklenmesi iç göç hareketlerinin azalması açısından olumlu sonuçlar getirecektir. Kırsal bölgelerdeki başta konut inşaatları olmak üzere her türlü barınma ve alt yapı yatırımları yürütülürken tarım ve hayvancılık imkanları yeniden gözden geçirilmelidir. Kırsal bölgelerin iklim ve toprak özellikleri ve tarımsal ürünlerin pazarlanması imkanları esas alınarak bölge halkına yönelik destekler devam ettirilmelidir. Kırsal bölgelerde mevcut tarımsal ürünlerin yanı sıra alternatif üretim seçenekleri de değerlendirilmelidir.

Sosyal yapının korunması

- 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra kaliteli konut ve alt yapı inşası konusunda önemli adımlar atılmaktadır. Deprem bölgelerindeki kardeşlerimizin en kısa sürede kaliteli ve depreme dayanıklı meskenlere taşınması hayati bir konudur. Ancak yeni konut alanları inşa edilirken her bir yerleşim yerinin kentsel mimari özellikleri olabildiğince dikkate alınmalıdır. Bölgede komşuluk ve dayanışma ilişkileri oldukça güçlüdür. Fiziki yapılar inşa edilirken söz konusu sosyal yapı özelliklerinin sürdürülmesi hususu da gözetilmelidir.

- Kentsel ve kırsal dönüşümün zorunluluğu konusu, ilgili kamu yöneticileri tarafından çok güzel bir şekilde izah edilmektedir. Dönüşüm politikalarının önündeki her türlü yasal ve bürokratik kısıtlamalar ivedilikle en aza indirilmelidir. Ayrıca medya ve üniversiteler bu konularda daha aktif rol almalıdır. Kentsel ve kırsal dönüşümün yararları ve bu konuda geç kalınması durumunda ortaya çıkabilecek sorunlar medya organları tarafından yapılacak programlarla etkili bir şekilde ele alınmalıdır. Modern dünyada insanların davranış kalıplarını en fazla etkileyen sektör medyadır. Üniversite temsilcileri ve alanında uzman bilim insanları sosyal medya aracını da kullanarak medya organları vasıtasıyla insanlarımızı bilinçlendirmelidir.

- Ülkemizde yerleşim yerlerinin tamamına yakın kısmı değişik şiddetlerde de olsa deprem riski ile karşı karşıyadır. Her bölgemizde her an farklı şiddet düzeylerinde de olsa depremler meydana gelmektedir. Deprem riski ile beraber diğer doğal felaketleri de unutmamak gerekir. Dere yatakları ya da uygun olmayan zeminlerde inşa edilen yerleşim yerlerinde özellikle iklim değişikliğinden sonra yoğun yağışlar ile birlikte sel felaketleri hem insanlarımızın vefat etmesine hem de ciddi ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Depreme dayanıklı zemin araştırması yaparken bu hususunda öncelenmesi gerekmektedir. Muhtemel sel felaketleri ve sağlam zemin hususları birlikte değerlendirilmelidir. Yerleşim yerleri ve sanayi kuruluşlarının yoğunlaşacağı alanlar seçilirken ya da mevcut alanlara yeni alternatifler araştırılırken sağlam zemin ve sel felaketlerine karşı korunma kriterleri birlikte esas alınmalıdır.

Yatay mimari

- Yatay mimari uygulamaları öne çıkarılmalıdır. İstanbul gibi şehirlerde yatay mimari yöntemiyle gerçekleştirilecek kentsel dönüşüm uygulamaları ile halkın kısa sürede konut sahibi yapılması çok zordur. Alternatif cazibe merkezlerinin canlandırılması uygulamaları daha da güçlendirilmelidir. İnsanlarımızın büyük şehirler dışında yerleşebilecekleri alternatif bölgeler geliştirilmelidir. En doğrusu insanların doğup büyüdükleri yerlerde kaliteli şartlarda yaşamlarını sürdürmelerinin temin edilmesidir. Büyük şehirler dışındaki şehirlerde iş imkanları geliştirilerek yeni cazibe merkezleri inşa edilmelidir.

- Bölgesel özellikler ve tasarım dikkate alınarak yüksek katlı yapılar da düşünülebilir. Yüksek katlı yapıların deprem karşısında zayıf olduğu görüşü her zaman doğru olmayabilir. Uygun zemin şartlarında modern teknolojik gelişmeler esas alınarak gerçekleştirilecek yüksek katlı yapılar kimi zaman düşük katlı yapılardan daha güvenilir olabilir. Yeter ki, sağlam zemin, doğru proje, kaliteli malzeme ve teknoloji gibi unsurlar göz arzı edilmesin.