Derdimin adı Rafet

Mustafa Çiftçi / Yazar
14.08.2020

Bir gün durakta kavun ve mevsim meyvelerini dizmişler serin bir gölgelikte yerlerken. Rafet; “...kavun öyle mi kesilir?” diyerek sinirlenmiş. Sofrayı çevirmiş. Ve kavun kesen adamı kovalamaya başlamış. O zaman tutup getirmişler doktora ve durumu anlatmışlar. Doktor; “...bir tahlil yapalım.” dediğinde Rafet hala kavun kesmenin inceliklerini anlatıyormuş.


Derdimin adı Rafet

Yorgunum, çok iş yaptığımdan değil. Hasta olunca insan çabuk yoruluyor. Şeker hastasıyım ama yorgunluğumun şeker dışında “Rafet” diye bir sebebi daha var. Şeker hastaları bünyelerinin ritmini korumakta zorlanırlar. Az yeseler halsiz olurlar, çok yeseler bünyeleri müsaade etmez. İnce bir denge kurmak için çabalar dururlar. Şeker hastalarında bilgi enflasyonu vardır. Şeker hastalığı ile ilgili o kadar çok şey bilirler ki bıraksanız sabaha kadar hastalıklarını anlatabilirler. Benim şeker hastalığı ile alakalı malumatımın temelini bir şeker hemşiresi attı. Hemşireliğin şekeri nasıl oluyormuş derseniz. Endokrin dedikleri bölümde çalışıyorlar. Şeker hastalarına insülin nasıl kullanılır, perhiz nasıl yapılır anlatıyorlar. İşte o hemşire hanım bana uzun uzun anlattı. Anlatmayı seven bir hanımdı. Şeker hastalığı gibi deniz derya bir konuda saatleri bulacak konuşmalar yapıyordu.

Püsküllü bela

İşte ben başımın püsküllü belası “Rafet”i orada tanıdım. Kendisi taksiciydi. Başkasının arabasında değil kendi plakasında çalışıyordu. Şeker hastası olduğunu bilmiyormuş. Taksi durağında geçip giderken günleri bizim taksici Rafet olur olmaz her şeye sinirlenmeye başlayınca demişler ki yahu sen kendine bir baktır. Nedir böyle her şeye sinirleniyorsun. Ama Rafet dinlememiş. Aradan geçmiş bir zaman. Artık yüksek şeker sebebiyle idrarını tutamamaya başlamış. “İdrarını tutamayan kocamışlara döndüm” diyerek ağlamış. Hanımı teskin etmiş. “Hele bir doktora git.” demiş. Ama Rafet direnmiş. Bir gün durakta kavun ve mevsim meyvelerini dizmişler serin bir gölgelikte yerlerken. Rafet; “...kavun öyle mi kesilir?” diyerek sinirlenmiş. Sofrayı çevirmiş. Ve kavun kesen adamı kovalamaya başlamış. O zaman tutup getirmişler doktora ve durumu anlatmışlar. Doktor; “...bir tahlil yapalım.” dediğinde Rafet hala kavun kesmenin inceliklerini anlatıyormuş. Doktor teskin etmiş. “Böyle aşırı sinirlenmeler normal değil beyfendi bir tahlil sonucu gelsin de bakalım.” demiş. O sırada Rafet doktorun kulağına eğilip idrar kaçırmasını sormuş. Doktor; “...hiç melese değil muhtemelen şekerden kaynaklıdır. Bakarız çaresine.” demiş.

Uzun lafın kısası Rafet şeker hastası çıkmış ve yatırmışlar endokrinciler. Maksat Rafet’in insülin miktarını düzenlemek.

Rafet’in horlaması bir canlı

İşte ben de Rafet’le aynı odada yatmak gibi bir derde düşmüştüm. Hani demiştim ya püsküllü bela diye. Şimdi izin verirseniz neden öyle söylediğimi anlatayım. Bir anda anlatamam belki ama ucundan kıyısından ne demek istediğimi anlatabilirim. Rafet geceleri hem horluyor hem sayıklıyordu. Uyumadığında ise konuşuyordu. Önce horlamasına razı olayım dedim sustum, uyumasını bekledim sonra ben de uyurum dedim. Ama ne mümkün? Rafet’in horlamasının bir canlı metabolizma olduğunu düşünüyorum. Bence Rafet’in horlaması bir canlı. Geceleri ortaya çıkan ve horlamayla kendini belli eden bu canlının en büyük mahareti uyku düşmanı olması. Rafet’in horlamasına katlanamadım. Uyandırdım. Konuşalım biraz uyku tutmuyor dedim. Rafet hiç itiraz etmedi. Ve ışığı açıp yatağın içine oturdu.

Akıl, izan bulamazsınız

Başladı anlatmaya. Rafet’in konuşmasında mantık, akıl, izan gibi şeyler bulamazsınız. Dağdan bayırdan, şerden hayırdan anlatır da anlatır. Rafet konuşurken yorulmadı ama beni onu dinlerken bastıran uykumun peşine düşüp yatmak istedim. Rafet güç bela sustu. Yattık. Rafet hemen uyudu bu sefer de sayıklamaya başladı. Gece boyunca kah horladı kah sayıkladı. Sonunda sabahı ettik. İlk gece böyle geçince artık bende kötü bir alışkanlık oldu. Gece uykusunu Rafet sayesinde unuttum. Ancak gündüz birazcık kestirebiliyorum. Çünkü Rafet gündüz hemşirelere dadanıyor. Hemşire odasından usulüne uygun kovdukları halde. “Canım hemşire bacım” diyerek peşlerinde dolanıp, boş beleş sorular soruyor. Hemşirleri bezdiriyor. Sonra hasta bakıcıları ayarlayıp kola ve pasta getirip hastanenin balkonunda yiyor. Şeker hastasına yaramayacak ne varsa yemek istiyor. Hasta bakıcı için ne fark eder. Bahşişini aldıktan sonra Rafet ne isterse getiriyorlar. Ve Rafet’in şekeri hiç düzene girmiyor. Doktorlar hep hayretteler. Sonra bir temizlik sırasında Rafet’in yediği pasta ve tatlıların ambalajları yakalanıyor. Rafet’i, son kez uyarıyor doktorlar. “Bu şekilde perhizini ihlal edersen çıkarırız seni. Ondan sonrasını sen bilirsin” diyorlar.

Rafet böyle tiyatrolar çevirirken benim şekerim düzene giriyor. “Böyle giderse kısa zamanda taburcu edilirsin. Şekerle yaşamayı öğreneceksin.” diyor doktorlar mutlu oluyorum. Tek derdim çok konuşan ve milleti diliyle canından bezdiren Rafet.

Bizim bu şekilde günlerimiz geçerken. Bir gece vakti duman ve gürültü ile uyanyoruz. “Hemen tahliye edeceğiz panik yapmayın bu katta yangın çıkmış.” diyorlar. Rafet’i arıyorum, bulamıyorum. Dar telaş kapı önüne yığıldık. Gazeteciler, itfaiyeciler, polisler yani herkes orada. Hava soğuk üşüyoruz. İnsan yataktan kalkıp direkt dışarı ile muhatap olunca titriyor. Biraz da yangının paniği var tabii. Öyle titreyerek bizim kata bakarken kalabalık arasından. Rafet’in heyecanlı sesini duyuyorum. “Amirim benim suçum yok bu arkadaş tüpün ayarını bozdu o sebepten oldu yani” diyor. Hiç yanına gitmedim. Bana da bulaşmasın istedim. Zaten çok sürmeden polis geldi. “Bizimle karakola kadar geleceksiniz.” diyerek aldı götürdü.

Hastaneyi yaktığıyla kalsa...

İşin aslını sonradan öğrendik. Rafet ile bir hasta bakıcı gece sucuk yemek istemişler. Sucuk yaparken ocağın kontrolünü kaybetmişler. Harlanan ocağı söndüreyim derken beter etmişler işte sonrası malum.

Rafet hastaneyi yaktığı ile kalsaydı unutur giderdim. Ama Rafet beni de karıştırmış işe. Ve “...sucuk yeme işinde yalnız değildik. Oda arkadaşım da ete, sucuğa düşkündür efendim.” diye ifade vermiş. Benim de ifademe başvuruldu. Mahkemeye kadar uzamadı iş. İnsaflı bir savcı benim mağduriyetimi anladı da beni dava dışı bıraktı. Ama benim Rafet’e olan kızgınlığım hiç geçmedi. Şimdi şeker hastası olarak kızgınlığın, stresin bana ne kadar zararlı olduğunu bildiğim halde Rafet aklıma geldikçe delirecek gibi oluyorum. O zaman hanım ve çocuklar kolonya yetiştirip bana yelpaze yaparlar gazete kağıdıyla. Ben o zaman daha da deliriyorum. “Kaldırın şu gazeteleri. Çünkü Rafet gün boyu aynı gazeteyi okur, boş boş haber yorumu yapardı.” diyorum. Rafet aklımdan çıkmıyor. Şekerim hiç düşmüyor dedim ya yorgunum.

[email protected]