Devlet dönüştü cemaatler dönüşemedi

İhsan Aktaş / GENAR Başkanı
16.07.2016

Osmanlı devletinin son yüzyılı büyük çalkantılarla geçti. Devletin kendisini koruyabilmek için girmiş olduğu çaba ve geliştirdiği siyaset,Osmanlı’nın son yüzyılında ortaya çıkan, siyasi akımlar, devletin niteliğine ve toplumsal yapıya dair ortaya atılan fikirler, Cumhuriyet döneminin de ayrışmalarını, ittifaklarını, toplumsal teorilerini belirlemiş oldu. Osmanlı yöneticilerinin devleti gelişen Batı sömürgesi ve onun yıkıcı fikriyatından korumak için ilk geliştirdiği siyaset Osmanlıcılıktı. Bu akım, Osmanlı topraklarındaki gayr-imüslimteb’ayı elde tutma ve Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerle birlikte gücünü muhafaza etme siyasetinin adı idi.


Devlet dönüştü cemaatler dönüşemedi

Osmanlı devletinin üzerinde kurulmuş olduğu Rumeli topraklarının kaybedilmesi,Osmanlıcılık düşüncesinden vazgeçilmesine neden oldu. Yusuf Akçura’nın “Üç Tarzı Siyaset”olarak tanımladığı siyaset seçeneklerinden ikincisi olan “İslamcılık”ağırlık kazandı.Bu yeni akım, yalnızca aydınların dillendirdiği bir yaklaşım olarak kalmadı. Dini cemaatler arasında kök saldı ve Sultan Abdülhamit Han’ın uygulamalarıyla devletin o dönemde belirgin siyasetine dönüştü. Ana fikir olarak Osmanlı topraklarında yaşayan Müslümanların birliği anlamına gelen İslamcılık siyaseti, İngilizlerin sömürgesi altında bulunan Müslümanları sömürgeye karşı şuurlandırmagayretide gütmüştü.

Bu dönemde II.Mahmut döneminden başlayıp Osmanlının son yüzyılına kadar etkisini sürdüren ve İslam dünyasındaki sömürge karşıtı yerli bağımsızlık hareketlerini etkileyen Nakşi Kadiri Halidi’lik hareketi oldukça etkili olmuştu.

İngilizler, Hindistan’ı işgal ettiğindeHindistan’daki Müslümanlar sömürge imparatorluğunun niyetini doğru okumuş ve İngilizlerin bütün İslam dünyasını işgal edeceği kanaatine varmışlardır. İşte bu dönemde Abdullah Dehlevi’den el alan Mevlana Hâlid, bir rivayete göre 230 halife yetiştirerek Osmanlı topraklarına ve İslam dünyasının diğer bölgelerine göndermiştir. Hindistan’daki Müslümanlar, öncelikle İmam Rabbani’nindini hurafelerden arındırma anlamına gelen “tecdid” faaliyetlerinden etkilenmiş ve dinin asli hüviyetine kavuşması için fikri bir çaba içerisine girmişlerdir. Nakşi Kadiri düşüncenin sömürge karşıtlığı ile özdeşleşmesi, tasavvuf hareketlerinin bir bakıma dini siyasi bir kimlik kazanmasına da zemin hazırlamıştır. Bu fikriyatı geliştirip olgunlaştıran kişi, büyük mutasavvıf Mevlana Halid-i Bağdadîdir. Mevlana Hâlid, Hindistan’a gidip Dehlevi’nin yanında iki ay kaldıktan sonra dönüş yolunda Devhlevi kendisini uğurlar. Mevlana Halid,Dehlevi’ye son arzusunu sorar, oda “Son arzum dindir. Dinin neşv’u- nema bulması için devleti isterim”der. Mevlana Halid’in ve bugünkü Nakşiliğin ve Kadiriliğin din ve devlet tasavvurunda bu yaklaşımın etkisi sürmektedir.

Abdülhamit siyaseti, kendisinden önce oluşan ve Osmanlı topraklarında, Kafkasya’da, Balkanlarda ve Baltık bölgesinde etkili olan yeni tasavvuf yaklaşımını, politikasının önemli bir unsuru haline getirmiştir.

Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilmesi ve Cumhuriyetin kurulmasısüreci kum saati istiaresi ile açıklanabilir. Osmanlı döneminde var olan, her şey kum saatinin en dar olan imbiğinden geçerken, alabildiğine daralma yaşamış ve zaman içerisinde tekrar eski hüviyetine kavuşmuştur.

Çünkü Osmanlı’nın son yüzyılında tartışılan konular ne ise, hala aynı konular üzerinden tartışmaları yürütüyoruz . Niyazi Berkes “Gelenek ve din bir tehlike ile karşı karşıya kaldığı zaman tıpkı kaplumbağanın kabuğuna saklanması gibi, kendisini korumaya alır ve fırsatını bulunca açığa çıkar. Gelenek o kadar güçlü bir şeydir ki gelir geleceği esir alır”der. Her ne kadar Berkesgeleneğin etkisini olumsuz anlamda kullanmış olsa da,İbn-i Haldun’un “Su nasıl suya benzerse milletlerin geleceği de geçmişine benzer” cümlesi, bugün yaşadığımız her şeyin Osmanlının son yüzyılından kaynaklı olması fikrini normalleştirir.

Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte sırasıyla tekkeler, medreseler, dini eğitim kurumları kapatıldı. Din eğitimi adına yapılan her bir faaliyet devrim karşıtı bir ameliye olarak görüldü ve şiddetle üzerine gidildi. Ezanın Türkçe okutulması, din adamı yetiştirecek tek bir kurumun kalmaması, Türk halkına derin travmalar yaşattı. Baskı ve şiddetin en yoğun olduğu dönemlerde dahi Anadolu insanı dinine sahip çıktı. Tarikatlar, Süleymancılık ve Nurculuk halk içinde varlığını sürdürdü.

Devlet demokrasi alanında kısmi bir iyileşme sürecine girince, modern anlamda Cumhuriyete özgü sayılacak cemaat yapıları teşekkül etmeye başladı. Bu topraklarda dinin yok olacağı ve kendi imanlarını muhafaza edemeyeceklerini düşünen Müslümanlar, imanlarını muhafaza etmek vedevlete karşı kendilerini korumak için cemaatlere bağlanmış ve faaliyetlerini bu yapılarla devam ettirmişlerdir.

Türkiye’de 80’li yıllardan başlayarak,kırdan kente yoğun göçleryaşandı. Kente yerleşenleri büyük oranda; tarikatlar, cemaatler ve Refah Partisi örgütledi.Osmanlı döneminde tarikatlar, ferdin inşası ile ilgilenmiş,irşad ettikleri müritleri iyi insan olarak toplumun birparçası haline getirmişlerdi. Modern dönemde örgütlenen cemaat yapıları ferdin inşası ile ilgilendikten sonra kitlenin gücünden istifade ederek siyaset, devlet ve servetten pay alma yolunu seçtiler.Özal döneminde siyasetle fazlaca ilgili olan İskender Paşa cemaati,holdingleşme ve dünyevileşme sürecinden en fazla etkilenen cemaat olmuştu. Sonrasında cemaat, ticari bağlardan teker teker arınarak bir cemaatin asıl işi sayılan ferdin inşası ve ona yardım edecek eğitim ve yayıncılık alanları ile sınırlı işler yapmaya başlamıştır.

Dini cemaatler üzerine en yıkıcı etkiyi Fetullah Gülen gurubu yapmıştır.  Fethullah Gülen, ordu, emniyet ve istihbarat kurumları başta olmak üzere “devlete sızmayı” ana amaç haline getirmişti. Devlet içerisinde bu denli güçlenen hareketin sivil bürokrasi içerisinde iftira ve kumpas yolu ile devlete nasıl sızdıklarını biliyoruz. Onların amaçlarından biri de, dini cemaatlerin tamamını yok edip bürokraside olduğu gibi, dini temsilde de tekel oluşturmaktı. Fethullah Gülen hareketinin kontrolsüz büyümesi ve bütün dini gurupların varlığını tehdit eder boyuta gelmesi, diğer gurupları bu hareketin büyüme yöntemlerini tercih etmeye yöneltti. Cemaatlerin ekonomik faaliyetlerde bulunması başlangıçta dini faaliyetlerin yürütülmesine bir destek gibi görünse de,zaman içerisinde bütün yapıları ekonomik amaca hizmet eder hale getirdi. Ayrıca cemaatlerin yürütmüş olduğu, ticari faaliyetlerdeki başarısızlıklar bir yapının kökünden dağılmasına da sebep olabildi.

Bugün Türkiye’deki tarikatların ve cemaatlerin bir yol ayrımında olduğunu düşünüyorum. Tarikat faaliyetinden ve dini gayretten maksat ferdin irşadı ve inşasıdır.Gelenekte olduğu gibi kim bir ferdin hayatını değiştirip seyri sülûkunda onu hakikate ulaştıracak yol ve yönteme sadık kalırsa,dünya durdukça faaliyetlerine devam eder. Kimde devlete, servete ve holdinge ulaşmayı amaç edinirse kendiliğinden tarih sahnesinden çekilir.

Tarikatlar bin yıllık bir geleneğe sahip ve önemli bir müktesebatın temsilcileridir. Bazı tarikatlar kendi silsilesinde olan şeyhlerin, Arapça ve Osmanlıca kitap ve risalelerinden dahi habersizdirler. Usulüne uygun çalışan bir tarikatın,toplumun inşasına ve varlığını devan ettirmesine ne denli fayda sağladığını görmek için kısa bir tasavvuf tarihi okumak kafidir. Bugünkü cemaatlerin yaşadığı hercümerce bakılırsa, modern dünyanın illetlerinin dört bir koldan içimize nüfuz ederek toplumu koruyacak kurumların kendisini problemli hale getirdiği görülecektir.

Dindar Anadolu halkının devletten talepleri şunlardı: Devletin din ve vicdan hürriyeti alanındaki kısıtlamaları kaldırması. Dini hayatı devam ettirecek eğitim ortamının sağlanması. Devletin dini guruplar üzerindeki yıkıcı etki ve uğraşından vaz geçmesi. Kamusal alanda dindarların faaliyetlerini kısıtlayan başörtüsü vs. yasakların kaldırılması.

Özal döneminde başlayan Refahyol ve Ak Parti döneminde devam eden demokratikleşme sürecinde dindarların özgürlük talepleri büyük oranda karşılanmıştır. Devlet kendisini dönüştürmüş, buna karşılık tarikatlar ve cemaatler kendilerini yeni hürriyet dönemine adapte edip dönüşememiştir.

[email protected]