‘Devrimci şiddet’e anne isyanı

Yasemin Güney / Gümüşhane Üniversitesi
17.11.2019


‘Devrimci şiddet’e anne isyanı

Dilinden özgürlük, insan hakları ve barış sözcüklerini düşürmeyen HDP ve militanlarını barış savaşçısı olarak tanımlayan PKK, yaptıkları eylemler ve sivil katliamları için ‘devrimci şiddet’ (bir nevi haklı şiddet anlamına gelebilen) kavramı sıklıkla kullanmaktadır. Bu kavramı kullanma amaçları; terörü meşrulaştırma, içinde bulundukları terör hareketini sevimlileştirme, kendilerini haklı çıkartma olarak özetlenebilir. Dahası, ‘Devletin özü şiddettir’ söyleminden yola çıkarak devlet şiddetinin ancak devrimci bir şiddet ile yok edilerek barışın gelebileceğini iddia etmekten de geri kalmamaktadırlar.  Tam da bu sebeple şiddetin ki bizce terörün meşru olduğuna kendilerini, uluslararası kamuoyunun bir kısmını ve hatta ülkemizdeki bir grup insanı inandırmış durumdalar. Katlettikleri bir bebek, çocuk, kadın, asker ve hatta kendi halkından olan sivillerin sorumlusu da yine kendi söylemlerince devlet şiddeti çünkü bu şiddet şiddeti doğuruyor. Yoksa PKK ve sözcüsü HDP özgürlükçü, kadın ve insan hakları savunucusu, aynı zamanda barışsever! 

Kürsülerden insan hakları savunuculuğu rolüne bürünerek, barış ve özgürlük kavramlarını kullanıp, nutuk atan PKK sözcüsü HDP örgüt tarafından kaçırılan çocuklar mevzuubahis olduğunda PKK’ya toz kondurmamaktadır. 

Bir istismar biçimi 

Dünyadaki birçok terör örgütü gibi PKK’nın da kuruluşundan bu yana çeşitli amaçları için çocukları kullandığı bilinmektedir. Söz konusu çocukların PKK’ya katılmaları farklı metotlarla gerçekleşirken, terör örgütü tarafından alıkonularak zorla kaçırılmaları bu metotlardan yalnızca bir tanesidir. Farklı metotlar ile örgüt kadrosuna dahil edilen çocuklar meselesinde insan ve çocuk hakları koruyucusu, barışsever HDP ve yaptıkları katliam, zulüm ve terörü devrimci şiddet kavramı ile meşrulaştırmaya çalışan PKK, uluslararası hukuki düzenlemeleri, sözleşmeleri yok sayarak kaçırılan çocukları terör örgütü bünyesinde tutarak eylemlerinde ve dağ kadrosunda farklı amaçlarla kullanmaktadır. 

Uluslararası hukuki düzenlemeler ve sözleşmeler (Cenevre Sözleşmesi, BM, Paris Prensipleri…) tarafından, çocuk hakları gözetilerek çocukların silahlı örgütler ile ilişkili her türlü eyleminin bir istismar biçimi olduğu ortaya konulmuştur. Ayrıca yine söz konusu uluslararası hukuki düzenlemeler ile 18 yaş altı kişilerin çocuk olarak tanımlanmasına paralel olarak askere alımla ilgili yaş sınırı da 18 olarak belirlenmiştir. Çocuk asker kavramı ise yine uluslararası hukuk çerçevesinde 18 yaş altı ‘silahlı bir güç ya da grupla ilişkili çocuk’ olarak tanımlanarak beyan edilmiştir. 

Kara propaganda çalışması   

PKK terör örgütünün elindeki çocuk asker sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın  (TEPAV) 2012 tarihli rapor verilerine göre örgüte katılım yaş yüzdeleri 16-18 yaş aralığında yüzde 33,41 olarak, 15 ve altı ise yüzde 9,25 olarak ifade edilmiş, örgüte en küçük katılım yaşı da 9 olarak tespit edilmiştir. Rapor verilerine göre 18 yaş ve altındaki çocukların PKK’nın kadrolarının niceliksel olarak önemli bir kısmını teşkil ettiği açıkça görülmektedir. İçişleri Bakanlığı tarafından “PKK/KCK Terör Örgütünün Çocukları ve Kadınları İstismarı” adıyla 2017 yılında yayınlanan raporda da ifade edildiği üzere PKK çocuk askerleri cezai ehliyetsizlik sebebi ile bilhassa şehir-sokak eylemlerinde, kundaklama, kesit/ istihbarat çalışması yapma, müzahir kitlesini genişletme, kara propaganda yapmasını sağlama gibi amaçları doğrultusunda kullanmaktadır. Yine raporda örgütün sokak eylemlerinde de çocukları kullandığı ve bu duruma temel teşkil eden üç ana gayenin var olduğu belirtilmektedir. Bunlar sırasıyla, 

- Ulusal ve uluslararası kamuoyunun ve insan hakları örgütlerinin dikkatini bölgeye çekmek, 

- Çocukların bir şekilde zarar görmesi halinde bu durumun terör örgütüne müzahir yayın organlarında propaganda amaçlı kullanılması yoluyla kendisine olan toplumsal desteği artırmaya çalışmak, 

- Çocuklarda bir aidiyet duygusu yaratmış olmanın avantajı ile ileride bu gösterilere katılan çocukları dağ kadrosuna dâhil etmeyi kolaylaştırmak’tır. 

Sokak eylemlerinin yanı sıra terör örgütünün dağ kadrosunda da yine çocuk askerlerden faydalandığı bilinen bir gerçekliktir.

Dağ kadrosunda zorla alıkonulan çocukların örgüt propagandası çerçevesinde radikalleşme süreçlerinin sahip oldukları yaş ortalaması sebebiyle daha kolay olduğu yapılan akademik çalışmalar ile ortaya konulmuştur. Aslında PKK’nın dağ kadrosunda zorla alıkonarak bulundurduğu ve çeşitli sebeplerle kullandığı çocuk askerlerin durumu uluslararası hukuk çerçevesinde suç teşkil etmektedir ve bundan örgüt sorumlu tutulmaktadır. Fakat PKK çocukları dağa kaçırmaya devam etmektir. 

Nitekim HDP tarafından dağa götürüldüğünü iddia eden Hacire Akar oğlunu geri almak ümidiyle Diyarbakır HDP il Başkanlığı önünde 22 Ağustos tarihinde oturma eylemi başlattı ve Hacire Akar’ın evladı kendisine teslim edildi. Hacire annenin eylemi esnasında başlattığı çağrı ile de dört aile bir araya gelerek 3 Eylül’de yine HDP İl Başkanlığı önünde oturma eylemi başlattı. Bugün itibariyle 56 aile, 72 gündür PKK tarafından alıkonulan evlatları için nöbetlerine devam etmekte. 

Sessizce direnişlerine devam eden ailelerin bireysel hikayeleri farklı olmasına rağmen umutları aynı; PKK- HDP işbirliği ile zorla kaçırılarak alıkonulan evlatlarına kavuşabilmek. Diyarbakır Annelerinin eylemleri başladığı ilk günden bu yana basında çeşitli şekillerle yer aldı. 

Direniş sürüyor 

İletişim Başkanlığı tarafından da hazırlanan bir kısa film ile Diyarbakır Annelerinin ve evlatlarının hikayeleri kamuoyu ile paylaşıldı. Annelerle yapılan röportajlar ile PKK tarafından dağa çıkarılan çocukların yaşlarının 15 ila 18 olduğu ve zorla alıkonuldukları anlaşılmaktadır. Söz konusu kısa filmde yer alan bir annenin “Kendilerinin özgürlüğü elinden alınıyor mu ki benim çocuğumun özgürlüğünü elinden alıyorlar” cümlesi annelerin eyleminin hakikatini en sade biçimde dile getirmektedir. Aynı zamanda da PKK’nın örgütü meşrulaştırmak üzere kullandığı ‘özgürlük savaşçısı’ söylemimin içi boş bir meşruiyet propagandası olduğunu özetler niteliktedir. 

Kaçırılarak terör örgütü saflarına alınan çocukların ailelerinin feryadı, bütün siyasi ve ideolojik görüş ve meselelerin üzerinde, hassas ve mühim bir konu olmasının yanı sıra kimsenin görmemezlikten gelme hakkının bulunmadığı bir durumdur. Uluslararası kamuoyunun bir kısmı ve ülkemizdeki bazı gruplarca, yürüttüğü propagandalar sonucunda asla terör örgütü olarak tanımlanmayan yahut kabul edilmeyen PKK’nın bünyesinde zora dayalı çocuk asker barındırdığı görmezlikten gelinmekte ve Diyarbakır Annelerinin çığlıkları duyulmamaktadır. 

Dileğimiz odur ki, her fırsatta bizim terör dediğimize ‘devrimci şiddet’ diyerek yaptığı katliam ve zulümlere meşruiyet kazandırma çabasındaki PKK ve işbirlikçisi HDP’ye rağmen dağa kaçırılan çocuklar için, annelerinin yaptıkları oturma eylemi, anneler ve çocukları lehine sonuçlanmakla kalmaz uluslararası kamuoyunun PKK hakkındaki ‘Kürt halkının koruyucusu, özgürlük ve barış savaşçısı’ algısının sarsılmasına zemin hazırlar. 

@yasemenguney