Din, ritüel ve kültürel tercümeye tarihsel bakış

MURAT GÜZEL
7.02.2015

Asad’ın şüpheyle yaklaştığı anlayışa göre “her yerde yerel halk “kendi tarihini yapmakta”, tarihe “meydan okumakta”, Batılı egemenlerden anlam “devşirmekte” ve kendi kültürel varoluşunu “yeniden inşa etmektedir”.


Din, ritüel ve kültürel tercümeye tarihsel bakış
Antropoloji Batı-dışı insan topluluklarını inceleyecek bir bilim olarak kurar kendini. Batı’nın payına da sosyoloji düşer. Buna karşılık “Modern dünyanın oluşumunda Batı tarihi iyi veya kötü yönde öncelikli öneme sahiptir, dolayısıyla bu tarihin incelenmesi antropolojinin başlıca meselelerinden olmalıdır,” diyen Talal Asad antropolojinin merceğini Batı’ya ve Batı’nın tarihine çeviriyor: Bu tarihin kavramsal jeolojisinin, günümüzde Batı-dışı geleneklerin gelişim ve değişim imkânları açısından derin içerimler taşıdığı kanaatinde olduğunu belirten ve yöntem olarak Nietzsche ve Foucault’nun “soykütüğü” kavramını kullanan yazar “din”, “ritüel” ve “kültürel tercüme” gibi kavramları tarihsel bir bakış açısıyla inceliyor; ortaçağ Hıristiyanlığında dinsel ve yargısal kefaret ve işkence gibi pratikler ile itiraf ve hakikat, disiplin ile tevazu arasında kurulan ilişkiler üzerinde duruyor. Dinsel pratiklerle iktidar arasındaki karmaşık ilişkileri irdelerken, kutsal’ın dünyevi’deki ve dünyevi’nin kutsal’daki köklerini araştırarak nasıl iç içe geçmiş olduklarını anlatıyor. Asad, kitabın son bölümlerinde daha yakın zamanlı olaylara odaklanıyor, Ortadoğu’da Körfez Savaşı dolayısıyla Müslüman bir toplumda “aklın kamusal kullanımı” ve “eleştiri”nin büründüğü biçimleri ve Batı’da Salman Rushdie “olayı” dolayısıyla liberalizmin din söylemini inceliyor. Asad’a göre, “Hıristiyanlık ve post-Hıristiyanlık tarihine yönelik antropolojik incelemeler yapmaya sevk eden şey şudur: Bu tarihin kavramsal jeolojisinin, günümüzde Batı-dışı geleneklerin gelişim ve değişim imkânları açısından derin içerimler taşıdığı kanaatindeyim. Daha özelde, sözgelimi, Müslümanların inanç ve pratiklerini inceleyen bir antropoloğun, modern Batı’da religion’ın kavram ve pratik olarak nasıl oluştuğuna dair bilgiye ihtiyacı olduğunu savunuyorum. Zira, religion modern Batı tarihinin ayrılmaz parçasıyken İslami geleneklerin tercümesinde normalleştirme kavramı olarak kullanıldığında sakıncalar doğurur.”
 
Asad’ın şüpheyle yaklaştığı anlayışa göre “Her yerde yerel halk “kendi tarihini yapmakta”, tarihe “meydan okumakta”, Batılı egemenlerden anlam “devşirmekte” ve kendi kültürel varoluşunu “yeniden inşa etmektedir”. Bu tarih mefhumu bir yandan beşeri yaratıcıların bitmez tükenmez etkinliğine, diğer yandan bu yaratımın değişken ve melez karakterine vurgu yapmaktadır. Sonuç olarak, bu tarihin kimi versiyonlarında “dünya sistemi” ve “bağımlı yapının” belirleyiciliği, diğerlerinde ise “sahicilik”, “farklı bir halk”, “yekpare bir kültür”, “gelenek” gibi iddialar reddedilmektedir. Günümüzün yazıp çizen zeki ve etkili kişileri bu tarz bir tarih yapma anlayışına bağlıdır.”
 
Asad’ın kitabı din ve antropoloji hakkında son yıllarda Türkçe’de çıkmış en iyi kitap. 
Dinin  Soykütükleri, Talal Asad, çev. Ayet Aram Tekin, Metis, 2015
 
Levinas felsefesinin “yüz” hatları
 
Michaël de Saint Cheron, ömrünün son demindeki Emmanuel Levinas’la söyleşiyor. Pus ve umut dolu, sevgi ve hayranlıkla süren bir söyleşi. Levinas’ın “başkalık aşkınlığı” yolunda  dişiliğin yeri; Bergson’un, Paul Ricœur’ün felsefesinde zaman kavramı; “tarihin sonu” vizyonu... İkinci bölümde ise yazar yüz fenomenolojisi üzerine bir düşünümün yanı sıra, Levinas’ın eserinde yapıçözüm, kopuş sorunsalı üzerinde dururken, Sartre, Ricœur, Malraux, keza Kant, Heidegger ve Derrida’nın eserlerini bu gözle  sorgular. Büyük bir filozofun düşüncesine son derece yenilikçi bir yaklaşım...
(Emmanuel Levinas ile Söyleşi, Michael de Saint Cheron, Alfa, 2015)
 
Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı
 
Milyonlarca insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açan ve büyük kitlesel göçlerin meydana geldiği Birinci Dünya Savaşı’nda, insanlık büyük bir felaket ile karşı karşıya kalmıştı. Günümüze kadar siyasi, askeri, iktisadi ve içtimai etkilerinin devam ettiği bu büyük savaşı biraz daha yakın mercekten inceleyen uzman akademisyen ve araştırmacılar tarafından kaleme alınan makalelere yer veren derlemede Birinci Dünya Savaşı çeşitli yönleri ile ele alınmış. Osmanlı ordusunun performansı ve savaşın cephe gerisindeki etkileri incelenmiş. Derlemedede; bir giriş mahiyetinde, Osmanlı varlığını hatırlama ve günümüz Türkiye’sine bıraktığı mirası değerlendiren makaleler bulunuyor. 
(Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti, Der. Ali Arslan-Mustafa Selçuk, Kitabevi, 2015)