Dindar Müslümanların Avrupa’da siyasi olarak temsil edilme(me)leri

Bülent Güven/ Yazar
2.03.2019

Pew Research Center’ın araştırmasına göre bugün AB nüfusunun içinde yüzde 4,9 oranında olan Müslüman nüfus 2050 yılında, eğer AB’ye hiç göç almasa dahi, toplam nüfusun yüzde 7,4’üne çıkacaktır. Avrupa’nın orta seviyeli bir göç alması durumunda ise oran yüzde 11 olacaktır. Bu tablo Müslümanların Avrupa’daki temsilleri konusunda akıllara soru işaretleri getirmektedir.


Dindar Müslümanların Avrupa’da siyasi olarak temsil edilme(me)leri
Genel manada Müslümanların Avrupa ile olan ilişkileri bazen problemli ve bazen de bir o kadar ilginçtir. Bu ilişki biraz problemlidir çünkü çok eski tarihlerden beri Müslümanlar ile “Avrupalılar” arasında hem dini hem siyasi hem de kültürel çok sayıda ilişki mevcuttur. Bu konuda her iki taraf da birbirine suçlayıcı ifadeler kullansa da ve daha çok enerjilerini olumsuzla oyalanmaya harcasa da en nihayetinde şurası açıktır ki her iki taraf da birbirlerinden çok şey öğrenmiştir.
 
Öte yandan, görünen o ki tüm bu problemli yanları bir kenara bırakmak zorundayız. Zira biz kabul etsek de etmesek de son yıllarda yaşanan ge-lişmeler ile birlikte Müslümanlar artık Avrupa’da kalıcı olmaya başlamışlardır. Bu kalıcılığın da orta ve uzun vadede demografik ve siyasi sonuçları-nın olacağı açıktır. Keza son yıllarda başta Irak, Afganistan ve Suriye olmak üzere, istikrarsız İslam coğrafyasından Avrupa’ya gelen mülteci akını, sadece Avrupa’daki aşırı sağ partilerin değil çok farklı kesimlerin de İslam’ı ve Müslümanları risk ve tehdit unsuru olarak algılamasına sebep olmak-tadır.
 
Orta seviyeli göç bile…
 
Bu bakış açısı sağlıklı bir değerlendirme değildir. Ayrıca bu Avrupa’nın kendi iç barışı ve huzuru açısından da doğru bir okuma değildir. Çünkü Müslümanların risk ve tehdit unsuru olarak algılanması Müslümanların hem entegrasyonunun hem de siyasi temsillerinin önünde ciddi bir engel oluş-turmaktadır. ABD’deki düşünce kuruluşu Pew Research Center’ın 2016 yılında yaptığı araştırma çarpıcı sonuçlar ortaya koymaktadır. Bu araştırmaya göre bugün 25,8 milyon, yani toplam AB nüfusunun içinde (İsviçre ve Norveç dahil) yüzde 4,9 oranında olan Müslüman nüfus 2050 yılında, eğer AB’ye hiç göç almasa dahi, toplam nüfusun yüzde 7,4’üne çıkacaktır. Hatta Avrupa’nın orta seviyeli bir göç alması durumunda yüzde 11,2 ve 2015/2016 yıllarında olduğu gibi hızlı bir göç yaşanır ise de toplam AB nüfusunun yüzde 14’ü Müslüman göçmenlerden oluşacaktır. İşin çok daha ilginci Polonya, Çekya, Macaristan gibi Doğu Avrupa ülkelerinde Müslümanların oranı AB ortalamasının altında olacak iken, Almanya, Fransa ve İngiltere gibi öne çıkan Avrupa ülkelerinde bu oran Avrupa ortalamasının çok üstünde olacaktır. 
Örneğin bugün Almanya’da nüfusun yüzde 6,7’si Müslümanlardan oluşuyorken, bu oran Almanya hiç göç almadığı takdirde 2050 yılında yüz-de 8,7’ye, orta seviyeli bir göç aldığı takdirde 10,8’e ve yüksek seviyeli bir göç aldığı takdirde ise, yüzde 19,7’e çıkacaktır. Benzer durum Fransa için de söz konusudur. Bugün nüfusunun ortalama yüzde 9’u Müslümanlardan oluşan Fransa hızlı göç aldığı takdirde bu oran yüzde 18’e dahi çıkabilir. Hiç göç almadığı takdirde ise mevcut yaşayan Müslümanların doğum oranları temel alındığında bu oran toplam nüfusun yüzde 12,7’sine tekabül edecektir. Orta seviyeli bir göç alma ihtimalinde dahi bu oran yüzde 17,4 olabilir. PEW araştırması değişik senaryolardan yola çıkılarak yapılmış bir öngörüdür. Gerçekleşme ihtimalini şu an için kestirmek zordur. Fakat oranın 2050’de en az yüzde 10’un üstüne çıkacağını varsayabiliriz. Müslüman-ların Avrupa siyasetindeki temsilinin Avrupa için önemli bir meydan okuma olacağı açıktır. Bugün itibariyle Avrupa’da Müslümanların kendi nüfus oranlarında temsil edilmemesi büyük bir sıkıntıdır.
 
İspanya ve İtalya örneği
 
En sıkıntılı durum İspanya’da söz konusudur. Bugün İspanya’da 1 milyondan fazla Müslüman yaşamaktadır. Bu rakam toplam nüfusun yüzde 2,6’sına tekabül etmesine rağmen, İspanya Parlamentosunda bir tane dahi Müslüman kökenli milletvekili bulunmamaktadır.  Benzer bir durum İtalya için de söz konusudur. İslam ile tarihsel bir bağı olan İtalya’da bugün 1,5 milyon Müslüman olmasına rağmen İtalya Parlamentosunda sadece 1 tane Müslüman kökenli milletvekili bulunmaktadır. Müslümanlar Fransa’da toplam nüfusun yüzde 8,5’ni oluşturmaktadırlar. Müslümanların Fransa’daki nüfus oranlarını dikkate alırsak 577 kişilik Fransa Parlamentosunda en az 49 milletvekili ile temsil edilmeleri gerekmektedir. Fakat gerçek rakamlar çok şaşırtıcıdır. 2010-14 seçim döneminde Fransa Parlamentosunda bir tane dahi Müslüman kökenli milletvekili bulunmazken, 2014-2017 seçim döneminde ancak 4 Müslüman kökenli milletvekili seçilebilmiştir. Bu sayı 2017 seçimlerinden sonra 8’e çıkmıştır.
 
Benzer bir durum Avrupa’nın bir diğer büyük ülkesi Almanya için de söz konusudur. Almanya nüfusunun yaklaşık yüzde 5’ini oluşturan Müs-lümanlar 709 milletvekilinin bulunduğu Federal Parlamentoda en az 33 milletvekili ile temsil edilmeliyken, şu an sadece 19 Müslüman kökenli mil-letvekilli bulunmaktadır. Şu önemli ayrıntıya dikkat çekmek de oldukça zaruridir: Avrupa Parlamentolarındaki Müslüman kökenli milletvekillerinin “Müslüman kökenli” sıfatını almaları, dindarlıklarından değil, Müslüman bir ülkeden gelmeleri ve isimlerinin bu ülkelerde kullanılan isimlerden olmasındandır.  Avrupa’da yaşayan “Müslüman kökenli” milletvekillerinin ezici çoğunlu sol partilerden seçilmektedir. Bunların çoğu da köken olarak geldikleri ülkelere karşı muhalif bir duruş sergilemektedir. Aralarında bir-iki istisna dışında dindarların siyasi hassasiyetlerini savunan vekil de bulun-mamaktadır. Müslüman kökenli milletvekilleri Avrupa’da yaşayan Müslümanların gündelik hayatını ilgilendiren başörtüsü, helal gıda ve sünnet gibi konularda “dindar Müslümanların” dünya anlayışına zıt bir tutum sergilemektedir. Bu durumda Müslümanlar, Avrupa parlamentolarında  betimsel anlamda yetersiz temsil edilmekte, gerçek anlamda ise neredeyse hiç temsil edilmemektedir.
 
Yetersiz temsil sorunu
 
Hem Avrupalı devlet adamlarının hem de dindar Müslümanların bu konulara kafa yormaları gerekmektedir. Fransa’daki öfkeli genç Müslüman nüfusun varlığının temel nedenlerinden bir tanesi de yetersiz temsildir. Müslümanların yetersiz temsili Avrupa’nın siyasal istikrarı için uzun vadede sağlıklı bir durum değildir. Avrupa’da Müslüman STK’lar da siyasal temsil konusunda çalışmalar yapmalı, rol modellerin topluma temayüz etmeleri-ne yardımcı olarak yeni neslin siyasete olan ilgisini artırmalıdır. Müslümanların ayrı parti kurmaları ise siyasal anlamda doğru bir yol değildir. Ayrı parti, mevcut koşullar dikkate alındığında onları toplumda marjinalleştirecektir. Avrupa’daki Müslümanlar için örnek belki de ABD’deki Museviler olmalıdır. Onlar gibi iyi organize olmalı ve sistem içinde en iyi şekilde temsil edilmeye çalışmalıdırlar.