Dişe dair dişe dokunur şeyler

Kâmil Yeşil / Yazar
22.04.2022

Eskiler yollarda eşkıyanın soygunundan kurtulmak, zor zamanda iaşe ve kefen parası, cenaze masraflarını karşılamak için ağızlarında birkaç altın diş bulundururdu. Bu işlem özel olarak çenenin iç tarafındaki dişlere yapılır ki konuşurken görünmesin, düşmanın hasedini üzerine çekmesin.


Dişe dair dişe dokunur şeyler

İnsanı organlarından biri ile tarif etmek büyük varlığı görmemek demektir. İnsan kendini meydana getiren uzuvları her zaman aşar, aşmıştır. Eğer öyle olmasaydı parçalardan birinin olmaması veya işlevsiz hale gelmesi ile o büyük varlık hemen atıl hale gelirdi. İnsan denilen bütünü, organlar ve organların kendi iç düzenindeki iş birliği (organizma) somut hale getiriyor. Yani ki organizma, mekanizma gibi değildir. Mekanik aygıtta bir vidanın eksikliği, aletin işleyişten çıkmasına sebep olur, mekanizma bozulur ve asıl fonksiyonu sona erdirir. Mekanizmada parça bütünün olmazsa olmazıdır. Oysa organını kaybetmiş veya işlevsiz hale gelmiş insan, hayatını devam ettirebilir. Diş, bunun tipik bir örneğidir. Çünkü dişsiz doğarız, iki yaşına kadar dişe bağlı olmadan beslenir, hayatımızı idame ettiririz. Acaba insan niçin dişsiz doğar? Anasına muhtaç olsun diye. Çocuk dünyaya ve nimetlerine yabancıdır doğduğunda. Sadece anneyi tanır. Ana sütü yavruyu anaya, anayı yavruya yaklaştırır. Süt, kan gibidir ve anneden yavruya bazı huy, davranış ve genlerin geçmesine de vasıta olur. Süt kardeşliğinde bile bu böyledir.

Kirası da var

Ana sütü alan insan için diş, hayatın vazgeçilmezi değildir. Bebekte mide, süte bağlı olarak gelişir. Mide zamanla süt dışındaki yiyeceklere hazır hale gelir ve bu arada süt dişleri de meydana çıkar. Bebek, dişlerini ilk kez annesinin memesinde dener ve şaplağı yer. İnsan dişsiz de yaşar. Nitekim çocuklar gibi ihtiyarlar da dişsiz yaşıyor, yaşayabiliyor. Ancak yaşlılar dişsiz olduklarından yediklerinden tam tat alamazlar. Çünkü dişlerden de tat alırız. Ramazan kültürünün bir parçası olan "diş kirası"nın önemini hatırlamalıyız burada.

Dişli insanlar

Diş, işlevinden hareketle sosyalleşmiş ve imge olmuştur. Mesela, kültürümüzde korku, uyandırmayı, aşılmaz olmayı, zorluk çıkarmayı 'dişini göstermek' olarak anlatırız. Böyle insanlar 'dişli insanlar'dır. Aşılmaz, yenilmez, korkusuz kişiler için "deve dişi gibi" adamlar deriz. Böylece hem büyüklüğü hem sökülemezliği, yerinden oynatılamazlığı ifade etmiş oluruz.

Diş, sevgilinin ağzında inci gibi parlar. Yeri gelir eşitliği anlatır, yeri gelir kenetlenmeyi... Birçok organda olduğu gibi dişin de tinsel bir anlamı ve yorumu vardır. Sonradan giydirilse de mit, efsane, yakıştırma denilen bu anlatıların deruni bir taraf olduğunu kimse inkar edemez. Hurûfilerin diş tasavvuru böyledir. Her harfin sayısal bir değeri olduğu, ebced, cifr ilmi de bu sayılarla ilişkili olduğu için Hurûfîler, ilimlerin tamamlayıcı cüzü dişlere sahip çıkmışlardır. Hurûfilere göre diş kutsaldır. Kutsallığını sayısından alır ve bu kutsallıkla dişler de korunmuş olur. Çünkü normal bir insanda otuz iki diş vardır ve bu otuz iki diş, otuz iki harfle, harflerin mahreçleri ile ilişkilendirilmiştir. Kur'an'ı Kerim'i doğru ve güzel okuyabilmek için dişlerle bağlantılı harflerin doğru çıkarılması gerekir.

Dört kitab için beyândır dişlerin

XVI. asırda yaşamış Mevlevi şairlerinden Sultan-ı Dîvânî (ö. 936/1529) tuyug tarzında kaleme aldığı bir beytinde insanın 32 dişinden bahsederek, 32 kelime-i ilahîye telmihte bulunur :

Sîv ü dû Hakdan ayândır dişlerin

Dört kitab için beyândır dişlerin

Dişlerin aşk ilişkisini gösteren en tipik örnek Kerem ile Aslı hikayesindir. Kerem, sevgilisini görmek için, her gün Aslı'nın dişçi olan annesine gider ve her gün ayrı bir dişini çektirir. Böylece diş çekim esnasında Aslı'sını görmüş olur. "Diş ağrısı", "kabir azabı" olsa da Kerem bu acıyı aşk acısına tercih eder. Dişleri çektirmenin sevgili için yapılabilecek en büyük fedakârlık olduğunu gösteren bir âşıktır Kerem.

Kısas ayeti

Dişin ne kadar önemli olduğunu kısas âyetinde geçmesinden anlıyoruz. Allah haksız yere birinin dişine zarar vermeyi misli misline cezayla hükmetmiş ve "dişe diş" demiştir. Yahudiler için emredilen bu adalet emri, Kur'an'da da yer alır "cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş" olarak zikredilir (Maide, 45). Yani, haksız yere birinin dişini kıran, ceza olarak kendi dişini kaybeder. Dişte adaletin sağlanması o kadar önemlidir ki hangi diş zarar görmüşse (azı dişi, köpek dişi, kesici dişler) zarar verenin de aynı dişi kırılır.

İnsan için vazgeçilmez olmasa da hayatı kolaylaştıran bir organ olarak dişler kapitalizmin kazanç kaynaklarından biridir. Çünkü kapitalizm, diş estetiği diye bir şey icat etmiştir. Dişleri ile gülümseyen kişilerin gülüşleri daha bir güzeldir. Bu doğru. Bazı gülümseyişler vardır ki dişlerin yokluğu veya kirliliği sebebiyle antipati uyandırır. Bu da doğru. Ancak, medyada, toplum önünde devamlı konuşmak (gülümsemek mi desem acaba) zorunda olan/olduğunu düşünen kişilerin bütün dişlerini söktürüp yerine porselen dişler taktırmaları normal değil. Sırf dişlerini göstermek için gülümseyenler onlar. Onlar "ne güzel dişlerin var" desinler diye gülerler. Ancak o porselen dişlerin sahipleri yediklerinin ve içtiklerinin tadını eskisi gibi alamıyorlarmış. Dişi, sadece kemik parçası zannedip canlı olarak görememenin sonucu bu. Doktorlar diş de diğer organlarımız gibi canlıdır ve yiyecek ve içecekten aldığımız tadı, lezzeti biraz da dişimiz vasıtasıyla alırız deselerdi, belki estetik yaptırmazlardı. Bu olumsuzluğu kapitalizmin hanesine yazıyorum. Kapitalizm elini dişimize, diş estetiğini vesile ederek uzattı bir daha oradan çıkmadı. Diş fırçası, diş macunu, diş ipi gibi onlarca sanayii ürünü ile ağzımıza yerleşti.

En uzun yaşayan organ

Hayatta en çok hayret ettiğim organların başında diş gelir. Yol kenarlarında çok diş görmüşlüğüm var. Köylerde, yol kenarlarında, tarlalarda gördüğüm çene kemiklerindeki dişler; bembeyazdı, büyükçe ve dizi dizi gülerlerdi. Meğer toprakta en son çürüyen (ceset çürüdükten sonra en çok "yaşayan organlar" imiş dişler. Toprakta bile çürümeyen ve varlığını yıllarca sürdüren bu dişleri, biz nasıl olup da ağızda çürütüyor, çürütmeyi başarıyoruz, hayret doğrusu!

İnsanın yanı sıra, hemen bütün hayvanların vardır dişleri. Hayvanlarda sadece yiyeceğini öğütme vasıtası değildir, aynı zamanda bir savunma vasıtası, bir silahtır diş. Acaba insan; düşmanı ısırmayı hayvanlardan öğrenmiş olabilir mi? Gülümseyen güzel bir ağız, insana nasıl da güven verir! Dişlerini gıcırdatarak gülümseyenlerden ayırmak gerekir bu gülümsemeyi. Onlarınki gülümseme değil, sırıtmadır.

Divan şiirinde sevgilinin övülen yerlerinin başında dişler gelir. Çünkü sevgili, bir gülüşle âşığın aklını başından alır. Buna karşılık erkekler için yazılmış bir tek şiirde, erkeklerin dişi ile ilgili bir kelime bulamazsınız. Çünkü erkeklerin dişleri, kadınların dişlerine göre daha bakımsızdır. Oysa sevgilinin dişleri hep "inci"dir. Kelimeler de inci olur, sevgilinin dişini övmek için satırlara dizilir ve inci olup parlar.

Anadolu insanı sadece beyaz beyaz gülmez; sarı sarı, altın altın da güler. Bunu da dişlerine altın kaplatarak yapar. Altın diş bir zevk, bir gelenek, bir zenginlik göstergesi olduğu kadar zor zamanda da geçim vasıtasıdır. Eskiden kişiler yollarda eşkıyanın soygunundan kurtulmak, zor zamanda iaşe ve kefen parası, cenaze masraflarını karşılamak için ağızlarında birkaç altın diş bulundururdu. Bu işlem özel olarak çenenin iç tarafındaki dişlere yapılır ki konuşurken görünmesin, düşmanın hasedini üzerine çekmesin. İzleyenler hatırlayacaklardır, Piano Piano Bacaksız filminde böyle bir sahne vardır. İkinci Dünya Savaşı yıllarının kıtlığında, yaşlının ağzındaki altın diş sökülür ve sahte para imal edilir. Gösterişe meraklı olanlar, önden alt üst ikişer dişe altın kaplama yaptırırdı. Sağlam dişi söktürüyorlar sonra da onların yerine iki altın diş taktırıyorlar, sanmıştım önceleri. Meğer öyle değilmiş, dişlere altın kaplama yaptırıyorlarmış. Bunun için ağzın ilk açılışında görülecek üst damağın tam ortasındaki dişler tercih ediliyor. Bir şey daha. Bazı gelin adayları, çeyiz için yaptırıyorlarmış altın dişi. Kızlar damattan altın diş istiyorlarmış. Onlar da olur deyip alacakları kızların dişlerine altın kaplatıyorlarmış. Bu altın dişler, yaşlanınca ona geçim sermayesi veya ölünce kefen parası oluyormuş.

Anadolu kadını bu bakımdan yürüyen kuyumcuya benzer. Kapitalizmin kadınlar tarafından icat edildiğini, ilk kapitalistlerin kadınlar olduğunu söyleyemesek de en birinci muhatabın (acaba müşterilerin mi deseydim) kadınlar olduğu açık. Gelinin; alnında tura, burnunda hızma, dişlerinde altın kaplama, parmaklarında yüzük, bileklerinde bilezik, (bileklik, künye) boynunda zincir, beşi birlik; ayaklarda halhal, dilde dil küpesi olana yürüyen kuyumcu denmez de ne denir? Allah damada (kayınpedere) güç kuvvet versin.

O'nun dişleri

Diş denilince Uhud Harbinde dişi şehit olan Hz. Peygamberimizi hatırlamalıyız. "Size ağır geleceğinden korkmasaydım her namaz öncesi dişlerinizi misvaklamayı emrederdim" diyen Efendimiz, gece uyandığında da misvaklardı dişlerini. 63 yaşında vefat ettiğinde Uhud'daki şehit diş dışında ağzında eksiği yoktu.

Şemail kitaplarından biliyoruz ki O'nun dişleri beyaz, bembeyaz idi. Gülümsediğinde parıl parıl parlardı. Çünkü O, dişlerinin bakımına özen gösterirdi. Müslümanları da ağız ve diş temizliği konusunda hep uyarırdı. Bir gün minbere çıktı ve 'insanlara ne oluyor ki mescide gelirken dişlerini temizlemiyorlar" dedi. Başka bir gün sefere hareket eden ordu için 'her şey tamam mı', diye sordu. Tamam, cevabını alınca 'Peki, misvaklarınız yanınızda mı?' diye sordu. Birçok sahabinin misvakı yanında değildi. Bunu öğrenince 'Bekleyin dedi; yanında misvakı olmayan askerler var, onlar hemen gidip misvaklarını alsın. Ondan sonra hareket edeceğiz.' Bu hassasiyetten hareketle; dişleriniz Müslümanlığımızın kalite göstergelerinden biridir diyebilir miyiz? Desek iyi olur.

[email protected]