Disiplin toplumundan performans toplumuna

Murat Güzel
24.10.2015

Foucault’un tasvir ettiği tımarhane ve hapishanelerden oluşan disiplin toplumunda değil fitness salonları, plazalar, ve AVM’lerden oluşan performans toplumunda yaşıyoruz diyor Byung-Chul Han.


Disiplin toplumundan performans toplumuna

Günümüz toplumlarının artık Foucault’un tasvir ettiği hastaneler, tımarhaneler, hapishaneler, kışlalar, fabrikalardan oluşan bir disiplin toplumu değil; fitness salonları, plazalar, bankalar, havaalanları, gen bankaları, AVM’lerden oluşan ‘performans toplumları’ olduğu tespitinde bulunan Byung-Chul Han, bu toplumun sakinlerinin disiplin toplumlarının ‘itaatkar özne’lerinin yerini alan performans özneleri olduğunu ifade ediyor. Performans özneleri, itaatkar öznelerden farklı olarak, kendi kendilerinin müteşebbisidir. Normal ile anormalin mekanlarını ayıran disiplin toplumlarının duvarlarının günümüzde arkaik durduğunu işaret eden Han, disiplin ve kontrol kavramlarının ifade ettiği negativitenin tersine performan öznesinin pozitif bir gerekliliği temellük ettiğini ileri sürer: “Performans öznesi, performansın azamileştirilmesi için mecburi özgürlüğü veya kısıtsız mecburiyeti temellük eder. İş ve performansın ifratı kendini sömürmeyi şiddetlendirir. Bu ise başkalarını sömürmekten daha verimlidir çünkü özgürlük hissiyle birlikte gelir.”

Performans toplumunun üyelerinde yaygınlaşan psişik rahatsızlıkların bu paradoksal özgürlüğün patolojik rahatsızlıkları olduğunu vurgulaayn Han, performans toplumlarının son dönemlerde özellikle İtalyan düşünür Roberto Esposito’nun etkisiyle ön plana geçen immünolojik izahata dayalı toplumsal söylemlerin de varolan durumu kavrama noktasında yetersiz kaldığını düşünür. Ona göre immünolojik mantığa dayalı izahat modelleri geride bıraktığımız yüzyılı açıklamakta elverişliyse de duruma dair izahatlarında başarısızlığa yazgılıdır; çünkü bugünkü toplum, bağışıklık (immünity) mantığıyla örgütlenmiş bir bünye ve müdafaa şemasına benzemekten giderek uzaklaşır. Han’a göre, bağışıklık mantığının temel kategorisi “başkalık”tır; bağışıklık, başkalığa karşı verilen bir tepkidir; lakin günümüz performans toplumlarında yabancılık ve başkalık kendisini tüketici reçetesine doğru yumuşatır. Artık başkalık kaybolmuştur. Han’a göre aşırı üretim, aşırı performans veya aşırı iletişimden doğan pozitifliğin gücü artık ‘viral’ değildir; bu sebeple bağışıklık ona erişim sağlayamaz. Artık sadece beden değil, insan varlığının tamamı, engelsiz ve işler durumda bir performans makinesine dönüşür. Performans toplumunun öteki yüzü ise elbette aşırı yorgunluk ve takatsizliktir. Bu psişik durumların immünolojik başkalarının negativitesinin varlığını varsayan bağışıklık reaksiyonları olmadığına dikkat çeken Han, bu sorunların performansın aşırı artışından kaynaklandığını vurgular. Öyle ki, performansın ifrat derecesindeki artışı nefsin de tıkanmasına sebep olur. Performans toplumu yprgun bir toplumdur. Performans toplumundaki yorgunluğun tecrit ve izolasyon dokuyan bir yorgunluk, Alman yazar Peter Handke’nin deyişiyle “bölücü yorgunluk” olduğunu belirten Han, performans toplumunu müteakip gelen toplumun bir yorgunluk toplumu olacağını iddia ediyor.

Badiou ve 14 filozof

Geride bıraktığımız 20. yüzyılın son çeyreği, çağdaş Fransız felsefesinin yoğun etkisi altındaydı. Foucault, Derrida, Lacan, Deleuze hemen hemen aynı dönemde eserlerini verdiler. Badiou’nun kendi kuşağından Fransız düşünürler onuruna düzenlenen anma toplantılarında yaptığı konuşmaları ve onlar anısına yazdığı yazıları bir araya getiren bir kitap Küçük Panteon. Aralarında Lacan, Althusser, Derrida, Foucault, Lyotard’ın da bulunduğu 14 filozofu anlatıyor bu şekilde Badiou. Küçük Panteonç hem Badiou’nun düşüncelerini daha iyi kavramamıza yol açıyor, hem de yazı ve konuşmaların adandığı ve geçmiş bir felsefi kuşağı temsil eden filozofları.

Küçük Panteon, Alain Badiou, Çev. Işık Barış Fidaner, Encore, 2015

Nüfus sosyolojisi ve değişim

Türkiye’nin 1980’lerden günümüze geçirdiği değişim sosyal, kültürel, iktisadi ve tarihsel sonuçlar üretiyor. Toplumsal yaşamda bu değişimleri ve yarattıkları etkiyi görmek mümkün. Ancak görüneni anlamak ve analiz edebilmek için alan araştırmaları, veriler ve bu bilgilerin kullanılabileceği kapsamlı bir değerlendirme çerçevesi ile tarihsel karşılaştırma imkânları da yaratmak gerekiyor. Ferhunde Özbay’ın 30 yıllık bir dönemi kapsayan makalelerinin derlendiği Aile, Kent ve Nüfus, yaşanan değişimi ve dönüşümü kavramak için bu imkânı sunuyor. Özbay’ın çalışmalarında sınıf, cinsiyet, iktidar ve emek birarada tarihsel bir perspektif içinde yer buluyor. 2015’te vefat eden Ferhunde Özbay’ın, her biri ayrıntılı çalışmalar ve alan araştırmalarıyla geliştirilmiş makalelerini bir araya getiriyor kitap.

Dünden Bugüne Aile, Kent, Nüfus, Ferhunde Özbay, İletişim, 2015

[email protected]