Doğu ve Batı arasında Türk modernleşmesi

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
28.05.2022

Düşünce, siyaset ve sosyal bilimi merkeze alan ve yayın hayatında 30 yılı çoktan geçen Tezkire dergisinin 78. sayısı Doğu ve Batı arasında Türk modernleşmesini ele alan makaleleri içeriyor.


Doğu ve Batı arasında Türk modernleşmesi

Tarihsel ve toplumsal kökleri Avrupa'da Rönesans ve Reform'a, bu anlamda 16. yüzyıla dek izlenebilen siyasi, iktisadi, hukuki, felsefi ve teknik dönüşümlerin tamamını kuşatan ve bu dönüşümler sürecini her yönüyle ifade etmek üzere kullanılan bir kavram modernleşme. Genelde modernleşmeyi oluşturan boyutlardan biri geleneksel olandan kopuş olarak görülür, rasyonelleşme de onun boyutlarından biri olarak addedilir. Aydınlanma felsefesinin özelinde aklın merkeze alındığı, gelenekten ontolojik be epistemolojik bir kopuşun gerçekleştiği kapsamlı bir program olarak da modernizm, modernleşmenin ideolojisi olarak ortaya çıkar. Modern durumun ünlü sosyologlarından Max Weber'in gelenekten kopuş ve aklın egemen bir hale gelişi sürecini "dünyanın büyüsünün kaybolması ve aklın öncelik kazanması" şeklinde özetlediği de bilinir.

Akılcılaşma dönemi

Modernleşmenin aynı zamanda "ulus-devlet modeli" ile birlikte ele alınmasının gerekli olduğu da hiç kuşkusuzdur. Ulus kavramının Avrupa'daki akılcılaşma ve bürokratikleşme süreçlerinden, yani daha geniş bir anlamda toplumsallaşma süreçlerinden doğan bir kavram olarak ilkin 18. yüzyılda ortaya çıktığı, Fransız devrimi ve diğer devrimlerle birlikte ulus kavramının devlet kavramı ile kaynaşmıştır. Bu noktada Weber'in ulus devleti iktidarın sekülerleşmesi ve ulusun iktidarının dünyevi örgütlenmesi olarak gördüğü de hatırlanabilir. Aydınlanmanın Tanrı merkezli dünya tasavvurundan akıl merkezli bir dünya tasavvuruna geçişi işaret ettiği düşünülecek olursa modern dönemlerde her şeye kadir Tanrı yerine her şeye kadir kanun koyucu (devlet) tasavvurunun yaygınlık kazanması anlaşılabilir. Bu açıdan modernleşme her ne kadar tarihsel bir zorunluluk olarak görülmezse de Avrupa dışı modernleşmelerde toplumun nasıl örgütlenmesi gerektiğine ilişkin tasavvurlarda siyasal iktidarın gücüne aşırı bir yatırım yapıldığı da fark edilmelidir.

Özellikle ağır askeri yenilgilerin akabinde on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında Osmanlı devletinde öncelikle askeri alanda, daha sonra idari ve toplumsal süreçlerde pragmatist ihtiyaçlarla başlayan Osmanlı modernleşmesinin Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla birlikte kâmil anlamda bir Batılılaşma hareketine/projesine dönüştüğünü görürüz. Batılılaşmaya yönelik eleştirilerin bir yerde Kemalist devrimleri eleştirme maksatlı olarak anlaşılması sebebiyle Osmanlı'dan bu zamana Türk toplumunun yaşadığı modernleşme sürecinin felsefi sınırlarda kalan bazı eleştiriler haricinde kapsamlı bir eleştiriye sahip olamadığı da bilinir.

Düşünce, siyaset ve sosyal bilimi merkeze alan ve yayın hayatında 30 yılı çoktan geçen Tezkire dergisinin 78. sayısı Doğu ve Batı Arasında Türk Modernleşmesini ele alan makaleleri içeriyor. Dokuz makale ve bir söyleşiyle Türk modernleşmesinin her boyutunu tartışmanın zorluğunu kabullenen dergi buna rağmen disiplinler arası bir bakış açısıyla hareket ederek Türk modernleşmesi etrafındaki tartışmalara önemli bir katkı sağlıyor. Dosyayı oluşturan ilk makalede Mustafa Kemal Şan, modernliğin Batı'da nasıl ortaya çıktığına ilişkin soruşturmasının akabinde sanayi devrimi ve küresel kapitalizm neticesinde tüm dünyaya yaygınlaştırılan süreci irdeliyor. Dosyadaki diğer makalelerde Türk modernleşmesinin başlangıcı, ilk hedefleri, modernleşmenin Avrupa dışı toplumlardaki serencamı, Türk modernleşmesinin önemli bir durağı addedilebilecek Cumhuriyet modernleşmesi bağlamında Ziya Gökalp'in düşünceleri, Türk modernleşmesinin tahayyülündeki din tasavvurları irdeleniyor. Veysel Karataş, Ayşe Sili Kalem, Hicret K. Toprak'ın bu makalelerinin ardından Mustafa Günerigök, zamanın modernleşmesini Ahmet Haşim'in ünlü Müslüman Saati adlı yazısı üzerinden tartışırken Muhammed Hüküm de Edip Cansever üzerinden materyalist bakış açısının şiir üzerindeki etkilerini soruşturuyor. Dergide Mehmet Karakaş'la da Türk modernleşmesi etrafında bir söyleşi gerçekleştirilmiş.

Doğu ve Batı Arasında Türk Modernleşmesi, Tezkire, sayı:78, 2021

Aleviler-Bektaşiler sadece Anadolu'da mı?

Türkiye'de yaşayan Alevilerin kendilerini Şiilerden ayırt etmek için kullanageldikleri Anadolu Aleviliği adlandırmasının Bektaşiliğin ve Aleviliğin tarihi coğrafyasını -ki bu coğrafyanın Türkistan, Horasan, Azerbaycan, Anadolu ve Rumeli hattındadır- parçaladığını söyleyebiliriz. Ahmet Taşğın, Irak'ta Kırklar cemini sürdürenler arasında yaygın bir Buyruk'u Türkçeleştiriyor. Türkiye dışındaki bilhassa Telafer, Sincar ve Musul civarındaki Bektaşi ve Alevilerle ilgili değerli bilgiler içeren bir çalışma Taşğın'ın giriş yazısı. Irak'ta yaşanan istikrarsız ortamın ne Şii ne de Sünni sayılanlar etrafında oluşturduğu dehşete de değinen Taşğın'ın çalışması tarihsel bakımdan önemli sayılabilir.

Menâkıb-ı Şeyh Safi-Musul Buyruğu, Ahmet Taşğın, Çizgi Kitabevi, 2022

Edebiyattan siyasete iklim değişikliği krizi

Otuzdan fazla dile çevrilen romanlarıyla dünya çapında ünlü bir Hindistanlı romancı olan Amitav Ghosh küresel ısınma ve iklim değişiklikleri karşısında insanlığın yetersiz kalışının sebep ve sonuçlarını irdeliyor eserinde. İlkin, Madam Bovary'den Solaris'e edebiyat ile iklim krizi arasındaki ilişkilere odaklanan Ghosh kitabının tarihi ele alan kısmında sömürgecilikten sanayileşmeye uzanan süreci inceliyor. Kitabın politika bölümündeyse iklim politikaları etrafındaki kuruluşları, hükümetleri, Batılı toplumların üretim araçlarını, diplomatik adımlarını ve politikalarını ele alan Ghosh'un temel tezi ise gayet açık: İklim kriziyle mücadele bireysel tedbirlerin kolektif hale gelmesiyle mümkün.

Büyük Kaos: İklim Değişikliği ve Hiç Düşünülmeyenler, Amitav Ghosh, çev. İrem Uzunhasanoğlu, Timaş, 2022

@uzakkoku